Parti Sözcümüz Ayşegül Doğan, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısıyla 1. Merkezi Örgütlenme Konferans Sonuç Bildirgemizi açıkladı. Doğan, şunları söyledi:
Jîna Mahsa Emînî’nin mücadelesini yükselteceğiz
Ekranları başında bizleri izleyen herkesi DEM Parti adına sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum. Ama memlekette yaşanan hiçbir şey gülmemize izin vermiyor. Bugün de öyle günlerden biri. Bugün Jîna Mahsa Emînî’nin katledilişinin ikinci yıldönümü. Kendisini anarak başlamak istiyorum. Aslında Jîna’nın hikayesi önce adının ötekileştirilmesiyle başladı. Çünkü Mahsa Emînî adını kullanıyordu. Bir Kürt kadınından bahsediyoruz asıl adı Jîna Emînî olan. Jîna Mahsa Emînî, Tahran’da İrşad devriyeleri (ahlak polisi) tarafından zorunlu başörtüsü kuralına uymadığı için gözaltına alınıp işkenceyle öldürüldü. Jîna’nın saçları adeta dünyadaki direnişin, kadın özgürlük mücadelesinin simgesine dönüştü. “Jin Jiyan Azadî” sloganı ve felsefesi dalga dalga yayıldı. Tüm dillerde ifadesini bulan “Jin Jiyan Azadî” kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesindeki kararlılığın sloganına dönüşürken, bir yandan da kadınlar isyanlarını yükselterek “artık feda edebilecek tek bir saç telimiz yok” dediler, demeye devam ediyorlar. Biz de bugün DEM Parti olarak pek çok yerde Jîna Mahsa Emînî’nin bu direnişini, isyanını anarak, onun verdiği mücadeleden vazgeçmeyeceğimizi belirterek yükseltmeye çalışıyoruz.
Daha güçlü ve örgütlü bir toplumda Narin gibi çocuklar katledilmez
Bugün buluşma nedenimiz, 4 gün süren Merkezi Örgütlenme Konferansımız. Bu konferansı, Narin şahsında Türkiye, Kürt coğrafyası ve Filistin’de katledilmiş ve kaybedilmiş tüm çocuklara ithaf ettik. Neden böyle bir konferansa ihtiyaç duyduk? Çünkü biliyoruz ki daha da güçlü bir örgütlenme ancak sözünü ettiğimiz sorunların çözümüne çare olabilir. Mesela daha güçlü bir örgütlü toplumda Narin gibi çocuklar katledilmez. Konferansımızın sonuç bildirgesini ve aldığımız kararları sizlerle paylaşacağım. Bu kararlar birçok açıdan yeni bir döneme işaret ediyor. Bir önceki basın toplantımızda da masamızda yeni kararların, planların ve yol haritasının olduğunu söylemiştim. İşte bundan bağımsız ele alınmayacak bir sonuç bildirgesinden bahsediyoruz.
Yeni bir örgütlenme modeline geçiyoruz
Hemen bazı başlıkları paylaşayım. Yeni bir örgütlenme modeline geçiyoruz, coğrafya üzerinden yapılandırılan yeni bir örgütlenme modeli. Yerelden başlayarak DEM Parti’nin örgütsel mekanizmalarını öncelikle konu başlığı ve stratejimiz çerçevesinde ele aldık. Çünkü yerelden başlayıp merkeze doğru örgütlenmenin ne kadar önemli bir şey olduğunu yıllardır verdiğimiz mücadeleyle anlatmaya ve yaşatmaya çalışıyoruz. İlmek ilmek ördük bu konferansı yerelden başlayarak. İl, ilçe ve belde örgütlerimizle onlarca toplantı ve çalıştay yaptık. Örgütlenme konferansımızın esası bu buluşmalara dayanıyor. Akışını da bu buluşmalardan çıkardık. O nedenle örgütlenme konferansımızın akışı çok büyük bir özenle hazırlandı. Örgütlenmede yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerine ilişkin yerelde gündeme gelen görüş, eleştiri ve öneriler büyük bir titizlikle değerlendirildi.
Ufuk açıcı ve derinlikli tartışmalar yaptık
İlk iki gün, yani 12-13 Eylül’de biz kadınlar toplandık. Partimizi diğer siyasi partilerden ayıran en önemli özelliklerimizden biri eşit temsiliyet ilkemiz. Ve biz ne dedik? “Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız, Örgütleniyoruz” dedik. Kadın Örgütlenme Konferansımız iki gün sürdü. Sonraki iki günde de “Özgürlük İçin Örgütleniyoruz” mottosuyla, Türkiye’nin her yerinden yüzlerce delegenin katılımıyla Merkezi Örgütlenme Konferansımızı gerçekleştirdik. Delegasyon yapımızda bileşen, birey, genç kadın, işçi, emekçi, engelli, yani toplumun her kesimi temsil edildi. Tekçiliğe karşı çokluğun ve ortak mücadelenin simgesi olarak, büyük bir coşku ve heyecanla geçirdik bu konferansı. Pek çok konu enine boyuna derinlikli bir şekilde tartışıldı. Öngörülen akışta bitiremediğimiz tartışmalar da oldu. Öyle derinlikli tartışmalarla geçen bir dört günden bahsedebiliriz. Tarihsel bir kavşakta örgütsel yapı, model ve işleyişimizi daha da güçlü bir örgütlenmeye kavuşturmak için yeni yol ve yöntemler aradık, ufuk açıcı ve derinlikli tartışmalar yaptık bu konferansta.
Enerji ve ticaret hatları üzerinden bir hegemonya savaşı sürüyor
Bu tarihsel eşiği de tarif etmek gerekiyor. Nasıl ve neden bir tarihsel eşikteyiz? Dünyadaki kapital sistem yeniden dizayn ediliyor, enerji ve ticaret hatları üzerinden bir hegemonya savaşı sürüyor, küresel ve bölgesel düzeyde kritik gelişmeler yaşanıyor. Ortadoğu’da bir kez daha soykırım trajedisi İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarıyla sürüyor. İktidar ise savaş ve çözümsüzlük politikalarından vazgeçmiyor. Nerede olursa olsun Kürtlerin kazanımlarına saldırıları devam ediyor. Bir yandan Irak Kürdistan Bölgesi’nde saldırılarını yoğunlaştırıyor, diğer yandan Rojava’ya yönelik tehditlerini sürdürüyor. İmralı’daki tecrit rejiminin mutlak iletişimsizliğe dönüştüğü bir tarihsel eşikte gerçekleştirildi bu konferans.
Örgütlü bir toplumla krizleri aşabiliriz
15 Şubat 1999’dan bugüne sistematik bir şekilde sürdürülen ve 5 Nisan 2015’ten beri de mutlak bir iletişimsizlik haline dönüştürülen tecrit rejimi olarak tarif ettiğimiz bu sistem pekala değiştirilebilir. Bu sistemin yerine konuşma, diyalog kurma, çözüm politikalarına geri dönüş alternatifi düşünülebilir. Bu yalnızca Türkiye’de değil Ortadoğu’da da halkların bir arada, eşit, özgür ve adil yaşamına sanıldığından çok daha büyük katkılar sağlayacaktır. Nitekim bunu Türkiye daha önce tecrübe etmeye çok yakın bir aşamaya geldi. İşte konferansımızın önemli başlıklarından biri de buydu. Yani dayatılan emperyal savaşa karşı halkların barışına dair çözüm önerileriyle, Ortadoğu ve dünyada tüm ezilenlerin mücadelesine sunduğu teorik katkılarla ve çatışma ve savaşların son bulmasındaki anahtar rolüyle Sayın Öcalan’ın muhataplığının hayati önemini bir daha vurguladık. Niye bu vurguyu sıkça yapıyoruz? Çünkü Türkiye’nin demokratikleşmemesi, Türkiye’yi siyasal, ekonomik ve toplumsal açıdan krize sürükleyen nedenlerin başında geliyor. Eğer Kürt sorununda demokratik çözüm yolu tercih edilir ve buna göre birtakım adımlar atılırsa, Türkiye’nin demokratikleşmesinin sağlayacağı katkıların krizlere yapacağı olumlu etkiler de görülecektir. Bu nedenle İmralı Ada Hapishanesinde mutlak tecrit altında olan Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü de kapsayacak biçimde sağlık, güvenlik ve özgür çalışma koşullarının sağlanması için mücadeleyi yükseltmenin altını çizdi bu konferans delegasyonu. Bir tarihsel kavşakta daha güçlü bir örgütlenmeye ihtiyacımız olduğunu bazı ana başlıklarla birlikte anlatmaya çalıştık, örgütlü bir toplumla bu krizi aşabileceğimizi söyledik.
Konferansımızın sonuç bildirgesi iki dilde sitemizde
Niye şimdi bir örgütlenme hamlesi başlatıyoruz? Savaş politikalarında ısrar siyasi, ekonomik ve toplumsal krizi derinleştiriyor. İşçi, çiftçi, emekçi, emekli, öğrenci, genç, kadın açlık ve sefalet içinde yoksulluğa mahkum edilmiş vaziyette yaşıyor. Farklı toplumsal kesimlerin tanınma ve eşit yurttaşlık talepleri yok sayılıyor. Ayrımcılık, ötekileştirme, nefret söylemleri ve linç politikaları artarak sürüyor. Bu şiddet sarmalı en çok kadınları, çocukları, gençleri, mültecileri hedef alıyor. İktidar-sermaye ortaklığının doyumsuz rant hırsı doğayı sonsuz ve doyumsuz bir talana açmış durumda. İktidar, her türlü şiddet aracına başvurarak sapır sapır dökülen toplumsal çürümeyi ve çözülmeyi hızlandırdı. Toplum bir bütün olarak yozlaşma, adaletsizlik ve yoksulluk kıskacında nefes almaya çalışıyor. Bir kuşatılmışlık söz konusu. Bu cendereyi kırabilmenin biricik yolunun, toplumsal çürümenin panzehrinin örgütlü toplum olduğuna konferansımız bir kez daha dikkat çekti. Bu arada bir duyuruda da bulanayım. Benim burada yaptığım sonuç bildirgesi paylaşımından sonra detaylı versiyonuna DEM Parti’nin web sitesi ve sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz.
Örgütsel mekanizmalarımızı dönemin ihtiyaçları çerçevesinde düzenledik
Konferansımız, “kongre partisi” paradigmamıza bağlı olarak politik ve örgütsel faaliyetlerinde organların eşgüdüm içinde çalışması ilkesini temel eksen olarak belirledi. Yerel çalışmalarını güçlendirmek amacıyla kongrelerle koordineli şekilde mahalle/köy komisyonları kurma kararı aldı. Daha güçlü bir örgütlenme için bu temelde her il, ilçe, belde ve köy birer eğitim alanına dönüştürülecek. Bunlar eşgüdüm içeresinde yapılacak. Konferansımız; mevcut merkeziyetçi, otoriter, anti-demokratik siyasal sömürü düzenine itirazı olanların gücünü açığa çıkarmayı ve bu gücü örgütleyerek 3. Yol siyasetiyle demokratik ve özgürlükçü bir siyasal düzen yaratmayı hedef olarak önüne koydu. Konferansımız, toplumsal ve siyasal sorunların derinleştiği bu kavşakta, partimizin örgütlenme yapısı ve işleyişi açısından yetersiz kalan örgütsel mekanizmaları dönemin ihtiyaçları çerçevesinde düzenledi.
12 bölge özelinde “PM Üyeleri Bölge Koordinasyonu” modeli ile örgütlenme kararı aldık
14 Mayıs seçimlerinden bugüne değin partimiz, üyelerimiz, milletvekillerimiz, il-ilçe örgütlerimiz, gönüllülerimiz alanda, sokakta ve çok derinlikli tartışmaların yürütüldüğü il-ilçe değerlendirme toplantılarında, halk buluşmalarında ve çalıştaylarda; nasıl daha iyi örgütlenebiliriz, nasıl Türkiye’de ezilenlerin ve itirazı olanların ortak mücadele zeminini güçlendirip genişletebiliriz diye hummalı çalışmalar yürüttü, yürütmeye devam ediyor. DEM Parti, iddiasını gerçekleştirebilmek için sürekli yeni yol haritalarını tartıştı. İşte bu çerçevede bir yeni düzenlemeye gidildi. Partimizin önümüzdeki dönem çalışma modeli, coğrafi esaslı bir bölge modeli olacak. DEM Parti önümüzdeki dönemde coğrafi esaslı bölge modeliyle örgütlenerek çalışacak. Toplumsal alanı örgütleyerek, güçlü dayanışma ağları örerek ve bunları genişleterek mücadeleyi birleştiren ve toplumu savunmayı hedefleyen DEM Parti demokratik, konfederal, yerel ve özgürlükçü mekanizmaların inşa edilmesi amacıyla Türkiye’de coğrafi esaslara dayalı 12 bölge özelinde “Parti Meclisi Üyeleri Bölge Koordinasyonu” modeliyle örgütlenme kararı aldı. Merkezi Örgütlenme Komisyonumuz bunun yönetmenliğine, çalışma esaslarına ilişkin bir hazırlık içerisinde. Bu hazırlık tamamlandıktan sonra PM’mize sunulacak ve kararlaşmasıyla birlikte bu modelde çalışacak Merkezi Örgütlenme Komisyonumuz. Bir örnek vermek gerekirse; Marmara Bölgesi devasa bir bölge ve bu bölge daha sonra ihtiyaç halinde artırılabilecek şekilde 2 bölge olarak ele alınacak. Karadeniz 1, Ege 2, Karadeniz 1 ve İç Anadolu 1… Bu şekilde Parti Meclisimiz çalışacak 12 Bölge esaslı olarak. Konferansımızda ayrıca, çoğulcu yapıyı benimseyen partimizin belde, ilçe-il kongre ve büyük kongre hazırlık süreçlerinin partinin eşit temsiliyet ilkesi ve birey-bileşen yapısı dikkate alınarak yürütülmesi, kongre komisyonları ile mutabakat komisyonlarının radikal-demokratik ilkeler doğrultusunda çalışması karar altına alındı.
Eşit temsiliyetin layıkıyla uygulanması için eş başkanlıktan asla vazgeçmeyeceğiz
Partimizi diğer siyasi partilerden ayıran en önemli şeylerden biri eşit temsiliyet ilkemiz. Gelen bütün saldırılara rağmen bundan hiç vazgeçmeyeceğiz ve bunu önemli bir başlık olarak çalıştık konferansımızda. İktidarın cinsiyetçi ve kadınları ve farklı cinsel yönelimleri/cinsiyet kimliklerini düşmanlaştıran politikaları sonucunda örgütlü kadınların ideolojik, politik ve örgütsel olarak karşı karşıya kaldığı zorluklara ve erkek egemenliğine karşı mücadelenin sadece kadınların değil tüm parti yapımızın ortak sorumluluğu olduğu tespiti yapıldı. Bu doğrultuda eşit temsiliyetin partimizin her kademesinde layıkıyla uygulanması için eş başkanlığın asla vazgeçmeyeceğimiz mor çizgimiz olarak ısrarla savunulması ve erkek egemenliğine karşı mücadele edilmesi en temel kararlar arasında yer aldı.
3’üncü Yol siyaseti konferansımızın en temel başlıklarından biri oldu
3’üncü Yol siyaseti konferansımızın yine en temel, en önemli başlıklardan başlıklarından biriydi. Bu yolda eksik bırakılanların giderilmesi için daha güçlü bir örgütlenme gerekiyor. Türkiye restorasyonla, tadilatla, sistem içi düzeltmelerle çözülemeyecek kadar derin yapısal sorunlarla boğuşuyor. Sistemden kaynaklı bu sorunların, yine doğrudan ve ancak yeni bir sistem inşasına dayalı olarak çözülebileceğini düşünüyor konferans delegasyonumuz. Siyasal sistem tartışmalarını faşizmin inşası ve restorasyona sıkıştıran ve bunun dışında başka bir alternatif yokmuş gibi gösteren propagandanın neden yapıldığının gayet farkında olarak bu manipülasyona karşı halklar, ezilenler ve emekçilerin sokakta, yerel yönetimlerde ve parlamentoda güçlü bir biçimde özneleştirilmesi ihtiyacının acil bir görev olarak önümüzde durduğu bir daha vurgulandı.
Farklı kesimlerle mücadele alanını genişletme stratejimiz hedef alınıyor
En çok bu tartışmayı yaptık, DEM Parti’nin 3. Yol siyasetini tartıştık. DEM Parti’nin farklı kesimlerle bir araya gelme ve bu mücadele alanını genişletme stratejisi en çok hedef alınıyor. Niye? Çünkü bunun nasıl bir korku yarattığını tahmin ediyoruz DEM Parti olarak. Bunu mücadele tarihimizden, DEM Parti’nin mayasından tahmin ediyoruz. Türkiye halklarının tümünü temsil eden, onların direniş ve itirazlarını sahiplenen, Kürt siyasi hareketinin birikimini sosyalist, devrimci, demokratik güçlerin mirasıyla birleştiren bir zemine dayanıyor. Tam da bu zemin aslında hedef alınmak isteniyor. İşte biz bu zeminden vazgeçmeyeceğimizi ve kararlığımızı bu konferansta bir kez daha yüzlerce delegasyonun katılımıyla ilan ettik.
Yol stratejisinin tam anlamıyla hayatıyla geçirilmemiş olması temel bir eksiklik olarak tespit edildi
Kürt özgürlük hareketinin eşitlik ve özgürlük talebini Türkiye halklarıyla buluşturma mücadelesine karşı yürütülen ideolojik ve politik saldırıların ve kirli propagandaların bu özden korkulduğu için yapıldığını biliyoruz. Bu saldırılar DEM Parti’nin bu özgün niteliğinden korkan, onun büyümesinden rahatsız olan rejim aklının bugün başka maskeler takmış hali bizim için. DEM Parti; Kürt sorununda demokratik çözümü savunuyor, Türkiye’nin demokratikleşmesi, eşit ve özgür bir toplum inşası için mücadele ediyor. Demokratik kurum ve yapılarla eşit ve özgür ortaklaşma ilişkisi olan 3. Yol stratejisini, demokratik ittifak kararlılığını ve demokrasi mücadelesinde yan yana durmanın gerekliliğini radikal demokrasi anlayışla savunuyor. Konferansımız; 3. Yol stratejisinin tam anlamıyla hayata geçirilmemiş olmasını temel bir eksiklik olarak tespit ettiği için bunları yeniden vurgulayan ve örgütlenme modelini buna göre yeniden düzenleyen kararlar aldı.
DEM Parti bu topraklarda yaşayan bütün halkların ve inançların partisidir
Değerli Türkiye halkları; zifiri karanlık gibi görünen bugünlere rağmen, verdiğimiz mücadeleyi büyüterek hem bu karanlığı aydınlatabilir hem de umudu büyütebiliriz. Bütün mücadele alanlarında bu yüzden daha fazla buluşmaya, daha fazla yan yana gelmeye ihtiyaç olduğunu bir kez daha konferans delegasyonumuz tespit etti. Dolayısıyla DEM Parti tüm bu toplumsal mücadele alanlarının doğrudan öznesi olma kararlılığını da yinelemiş oldu. DEM Parti halktır diyoruz; DEM Parti sizsiniz, DEM Parti hepimiziz. DEM Parti Kürt’ün, Türk’ün, Ermeni’nin, Roman’ın, Arap’ın, Çerkes’in, Laz’ın, Gürcü’nün, Rum’un, Pomak’ın, Süryani’nin, Êzidî’nin, Yahudi’nin, Hıristiyan’ın, Alevi’nin, Sünni’nin; bu topraklarda yaşayan bütün halkların ve inançların partisidir. DEM Parti; ezilenlerin, emekçilerin, emeklilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, engellilerin, halkların, farklı inançların ve kimliklerin gerçek umududur.
Örgütlenme hamlemizde birlikte omuz omuza yürüyelim, beraber kazanalım
O yüzden konferansın sonuç bildirgesinin son bölümünde, “Bunları gerçekleştirmek için şimdi daha da güçlü bir biçimde örgütlenmeye ihtiyacımız var. Şimdi özgür ve eşit yaşam için örgütlenme zamanıdır. Özgürlük için, ekmek ve adalet için yeniden ve daha güçlü örgütlenelim” diyoruz. Gelin, bu çağrımıza kulak verin, bu örgütlenme hamlemizde birlikte omuz omuza yürüyelim, beraber kazanalım, yalnız kalmayalım. Çünkü tarihsel tecrübelerle de bunu deneyimledik ki örgütlü bir halkı ve toplumu yenebilecek bir kuvvet yoktur. O yüzden birlikte yürüyüp birlikte kazanmayı ve başarmayı sağlamalıyız. 3. Yol siyasetini yürütürken karşılaştığımız eksiklikler ve hayata geçirilemeyen konulardan da söz ettik. Dolayısıyla burada çok önemli bir konunun altını çizmek isterim. Partinin çoğulcu yapısını, ortak mücadeleyi büyütme zemini olarak gördüğümüzü söyledik. Yeni dönemi birlikte örgütlemek amacıyla genişleme ve toplumsallaşma stratejisine bağlı olarak kongre-parti formunu kabul eden bütün siyasi partilerin katılımına açıktır. Mutlaka başaracağız. DEM dema azadiyê ye, em ji bo azadiyê xwe birêxistin dikin. Em dibêjin azadî. An serkeftin an serkeftin.
Ev 4 roj in em konferansa rêxistbûneke xurt li dar dixin
Dildarê partiya me hûn bi xêr hatin ser ekranan. Hûn bi xêr hatin li ser seran li ser çavan hatin. Ez we hemûyan li ser navê DEM Partiyê bi rêzdarî û dostanî silav dikim. Ev 4 roj in em konferansa rêxistbûneke xurt li dar dixin. Em çawa dikarin rêxistinên DEM Partiyê xurttir bikin, em li ser vê yekê disekinin. Encamnameyên me derketin. Me di 2 rojên ewil de konferansa jinan pêk anî. Me got Em ji bo jiyanek azad û wekhev xwe birêxistin dikin. Ji bo azadiyê, ji bo jiyaneke hevpar, wekhev û serbilind divê em xwe û rêxistinên xwe xurttir bikin. Encamnameya konferansa me ya jinan derket, me bi we re parve kir. Piştre 2 roj em bi giştî kom bûn, delegasyonek bi sedan kesan beşdarî vê konferansê bûn. Me derheqê rêxistinbûyinê de biryarên nû standin.
Me konferansa xwe di kesayetiya Narînê de diyariyê hemû zarokan kir ku li Tirkiye, Kurdistan û Filistinê hatine qetilkirin
Di serî de em bibêjin ev yekemîn konferansa me ya navendî ya rêxistinbûnê ye. Em konferansa xwe di kesayetiya Narînê de diyarê hemû zarokan dikin ku li Kurdistanê, Filistinê û li her dera cihanê ku hatine windakirin û qetilkirin. Em dibêjin bila zarok neyên kuştin, windakirin û qetilkirin. Li tu deverê dinyayê ev yek nayê qebûlkirin. Bi taybetî jî divê em zarokên ku li Tirkiyeyê, Kurdistanê û Filistinê tên kuştin ji bîr nekin. Divê em li biranîna wan xwedî derkevin. Me konferansa xwe diyariyê wan kir. Em çima dibêjin ji bo civakeke azad rêxistineke xurt pêwist e? Çima em li ser hinek xalên sereke disekinin? Mijara yekemîn ew e ku meseleya Kurd nayê çareserkirin li Tirkiyeyê. Her diçe bêtir zext û zor li ser Kurdan tê zêdetirkirin ji aliyê desthilatdariyê ve. Yên ku digotin “meseleya Kurd heye tenê em dikarin çareser bikin” niha tiştên wisa dikin ku carinan mirov dibêje qey bi zanetî dixwazin hêrsa Kurdan zêde bikin. Em jî dibêjin belê em bihêrs in. Em weke gelê xwe aciz in. Em dev ji govenda xwe jî, çanda xwe jî, zimanê xwe jî bernadin. Lê em ê hêrsa xwe çawa birêxistin bikin, bi rêya lêgerînên çareseriyê em ê bilind bikin? Lewma niha bi biryarên nû, em ê endamên meclisa partiya xwe ji nû saz bikin. Derheqê vê de jî navenda rêxistinbûnê li ser esasê vê yekê dixebitin. Em li ser esasê hin herêman dixebitin, me got ku em ê di rêxistinbûnê de 12 heremên ava bikin. Dibe ku ev zêde jî bibin li gor şert û mercan. Mesela li Marmarayê 2, li Egeyê 2 herêm, li Karadenizê heremê em ê ava bikin.
Rê û rêbazên çareseriyê girêdayî rakirina tecrîdê ye
Dîsa di konferansa me de biryareke gelek giring hate standin derheqê Birêz Ocalan de. Em dixwazin weke delegasyona vê Konferansê ev pergala rejimê ji holê rabe. Li şûna pirsgirêk bê çareserkirin rê û rêbazên çareseriyê girêdayî rakirina tecrîdê ye. Ger ku yên îro serdest in, salên derbasbûyî bînin bîra xwe wê bizanibin rê û rêbazên çareseriya pirsgirêka Kurd li gireva İmraliyê di bin tecrîdê de ye. Divê ev tecrîd rabe, mifteya çareseriyê bi muxatabiya Birêz Ocalan pêk were. Ev neçaseriya pirsgirêka Kurd hem di warê aborî de hem di warê civakî de rizandineke mezin pêk aniye. Em nikarin qeyrana aborî ji bilî vê yekê hildin dest. Lewma em dibêjin divê ev tecrîd rabe. Ji bilî vê hin biryarên me yên din hene. Ji bo xwerêxistinkirinê. Em dibêjin em partiya kongreyê ne. Hemû kom û kesên ku vê forma me qebûl dikin dikarin bi me re bixebitin. Lewma weke DEM Partiyê em dibêjin DEM dema azadiyê ye. Em ji bo azadiyê, ji bo Nan û Dadê bixêristin dibin. Em dibêjin em dev ji felsefeya Jin Jiyan Azadiyê bernadin. Em dibêjin an serkeftin an serkeftin.
Sonuç bildirgesinin Türkçesine buradan ulaşabilirsiniz.
Bildirgenin Kürtçesine buradan ulaşabilirsiniz.
16 Eylül 2024