Ayşegül Doğan: Önceliğimiz Barış ve Demokratik Toplum Sürecine ivme kazandırmak

Parti Sözcümüz Ayşegül Doğan, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Doğan, şunları söyledi: 

Topraklarının rant odaklarına açılmasına karşı insanlar yasayı protesto ediyor

DEM Parti adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Konuların başında Barış ve Demokratik Toplum Süreci geliyor. Ona ilişkin gelişmeleri sizlerle paylaşacağım. Ancak Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin neden önemli olduğunu gösteren bir gelişme şu dakikalarda Meclis’te yaşanıyor, Sanayi Komisyonunda yaşanıyor. Ülke son yıllarda torba yasalarla yönetiliyor. Buna karşı en kararlı muhalefeti yürüten bir siyasi parti olarak söylememiz gerekir ki insanlar şu anda protesto ediyor. Bir torba yasa içinde gelen sözüm ona maden yasası teklifiyle birlikte topraklarının şirketlere ve rant odaklarına açılma ihtimaliyle; alın teri ve emekle kazandıkları her şeyi kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya oldukları için protesto ediyorlar ve komisyona girmek istiyorlar. Komisyona girip sözlerini söylemek istiyorlar. O zeytinliklerin neden şirketlere açılmaması gerektiğini Türkiye halklarına duyurmak istiyorlar. Köylülerin, çiftçilerin sözlerini buradan bütün Türkiye’ye duyurmak istiyoruz diyorlar. Diyorlar ki kendi alın terimizle ilgili kararı biz vermek istiyoruz. Bu teklifle bizim emeğimize ve alın terimize göz dikiliyor, o yüzden komisyondan bu teklif çekilmeli diyorlar.

Zeytinlikler şirketlerin rantı için madenciliğe açılamaz

Bu sözü duymaktan dahi aciz bir Meclis görüntüsü vermek ve sonra da Meclis’in alt komisyonlarının, Genel Kurulunun millete ait olduğunu söylemek kabul edilebilir değil. Hakikaten TBMM çiftçinin ve köylünün derdiyle ilgileniyorsa, o komisyon kapılarını çiftçiye, köylüye, emekçiye açmak durumunda. Kendi yerellerinde nasıl yaşayacaklarına karar vermek isteyenlere açmak zorunda. İşte, Barış ve Demokratik Toplum Süreci tüm bunlarla ilgili bir süreç bizim için. Milletvekili arkadaşlarımız oradalar, insanlar komisyona girebilsinler diye oradalar, muhalefet şerhimizi duyurmak için oradalar ve mücadele etmeye devam edecekler. Zeytinlikler şirketlerin rantı için madenciliğe açılamaz. Bizim bu konudaki ilkesel tutumumuz ve tavrımız son derece net. Bu yasa teklifi elbette komisyondan geçmemeli ve komisyona da kesinlikle doğrudan bu konunun mağduru olabilecek insanlar -ki mağdur olduklarını kaç kez gördük- gelip sözlerini söyleyebilmeli. 

Türkiye’nin her yerinde saha çalışmalarında bulunduk

Gelelim Barış ve Demokratik Toplum Sürecinde hangi aşamada olduğumuza ilişkin merakı ve soruları yanıtlamaya gelelim. Biz ağırlıklı olarak sahada çalışan bir siyasi partiyiz. Hep böyleydik. Sahadaki eleştiri ve önerilere, toplumsal beklenti ve taleplere göre bir politik mücadele hattı belirleyen ve buna göre hem dönemsel yol haritaları çıkaran hem de planlamalar yapan bir siyasi partiyiz. Bayram boyunca da yoğun bir biçimde tüm milletvekili arkadaşlarımız, PM ve MYK üyelerimiz, Eş Genel Başkanlarımız, il ve ilçe teşkilatlarımız sahadaydı. Sonrasında da öyle. Türkiye’nin her yerinde sahada temaslarda bulunduk. Biliyorsunuz, buradan da açıklamıştık daha önce; ev ziyaretleri yaparak neler olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla eleştirel bir pozisyonda olduğumuzu söylememiz gerekiyor. Dedik ki bu mesele Türkiye’nin demokrasi sorunudur; Kürt meselesi yalnızca siyasi partiler arasında değildir, DEM Parti’nin meselesi değildir. Evet, biz bunun anlatıcısı olacağız. Tabii ki bunun örgütleyicisi olacağız. Çünkü bu bizim talebimiz, yıllardır çok ciddiyetle yaklaşıp çaba sarf ettiğimiz bir konu. Ancak bu DEM Parti ile sınırlı kalmamalı, alanı genişlemeli. Diğer siyasi partiler, iktidarından muhalefetine, bu konuda sorumluluk hissetmeli. Hissetmekle yetinmemeli, sorumluluk üstlenmeli dedik. Ancak sahaya indiğimizde bir kez daha şunu gördük. Bunun en büyük anlatıcısı DEM Parti. Toplumun bu beklentisine mütekabiliyet göstermek bir siyasi parti açısından memnuniyet verici. Ancak yetersizliğini görüp tespit etmek, diğer siyasi partiler açısından da bir yurttaşlık görevi olarak görülmelidir; muhalefet etme görevi olarak görülmelidir. Yalnızca şikayet eden, yakınan, bilgilendirme isteyen, “Neler oluyor bilmiyoruz ama” diyen bir yaklaşımla Barış ve Demokratik Toplum Sürecini sağlamamız çok zor. 

Önceliğimiz Barış ve Demokratik Toplum Sürecine ivme kazandırmak

27 Şubat’ta Sayın Öcalan tarihi bir açıklama yaptı, bir çağrıda bulundu. İçinde bazı maddeler içeren bir çağrıydı. Akabinde ne oldu? PKK’nin 5-7 Mayıs tarihlerinde kongresini toplayarak silah bırakma ve fesih kararı aldığını hep birlikte öğrendik. Bu elbette, Barış ve Demokratik Toplum Süreci olarak adlandırdığımız süreci başka bir düzleme taşıdı, sürece bir ivme kazandırdı. Bu sürecin başından beri biz yalnızca muhalefet partilerini bilgilendirmedik; tüm bilgileri açık bir biçimde kamuoyuyla paylaşmaya özellikle önem gösterdik, dikkatle yapmaya çalıştık bunu. Aynı zamanda iktidar bloku ile görüşmeler yaptığımızı söyledik ve bunu da kamuoyuyla paylaştık. Biz, DEM Parti olarak bu sürecin takipçisiyiz ve ivme kazanması için elimizden geleni fazlasıyla yapmaya devam ediyoruz. Çalışmalarımız hiçbir mazeret ve gerekçeye takılmadan sürüyor. Yani ne yaz tatili ne de başka programlar bizim önceliğimiz. Önceliğimiz, Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin bir an önce pratik göstergelerle hayata geçirildiğine ilişkin ivmeyi sağlayabilmek. 

Süreç taraflar açısından kendi ritminde ilerliyor, bir tıkanıklık yok

İmralı Heyetimiz her görüşme sonrasında kamuoyuna ihtiyaca göre yazılı ya da sözlü açıklamalar yapıyor. Sürecin şeffaf bir şekilde ilerlemesi için DEM Parti olarak çok titiz davranmaya çalışıyoruz. Sahada en çok “Peki, ne oluyor?” sorusuyla karşılaşıyoruz. Akabinde gelen soru da bundan sonra ne olacağı. Bazı konuları tekrar etmekte fayda var. Tekrar etmek, takipçisi olduğumuzun da göstergesi. Tekrar etmek, yeni bir şeyler olmuyor ya da herhangi bir şey yapılmıyor anlamına gelmiyor. Şu anda sürecin tarafları açısından kendi ritminde ilerlediğini gösteriyor. Sürecin tarafları açısından kendi ritminde ilerleyen bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Herhangi bir tıkanıklık ya da kriz söz konusu değil. Durağanlık, pratik göstergelerin kamuoyu tarafından görülmüyor olması bir tıkanıklık ya da kriz olduğu konusunda bir algı yaratıyor. Bizim söyleyeceğimiz şey, kendi ritminde yürüyen bir sürecin olduğu. 

Ortadoğu’daki sorunlar diyalog ve müzakereyle çözülmelidir

Hepimizin dikkatini yönelttiği, kaygıları artıran, sıklıkla altını çizdiğimiz ve Sayın Öcalan'ın değerlendirmelerinde altını çizdiği konulardan biri de Ortadoğu'daki gelişmeler. Ne Kürt meselesi ne de Türkiye'nin demokrasi sorunu Ortadoğu'daki meselelerden bağımsız ele alınmaz. Artık bölgesel bir sorundan bahsediyoruz ve bölgesel sorunlar bölgesel gelişmelerden etkilenebilir. Bizim Ortadoğu’ya yaklaşımımız da Türkiye’deki sorunlarla aynı. Ortadoğu'daki sorunların da diyalog ve siyasi müzakere yoluyla çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Her türlü bölgesel yayılmacılığa, güvenlikçi politikalarla hegemonik yaklaşıma karşıyız. Karşılıklı gerilim her geçen gün yükseliyor İran ve İsrail arasında. Bu ortamda çatışmaların varacağı yeri kestirmek de çok zor. Hızla demokratik siyaset alanı güçlendirilmeli, demokratik gelişmelere hız verilmeli. Çatışma ve savaş halinin son bulmasının anahtarının güçlendirilecek demokraside olduğunu, siyasi diyalog ve müzakere kanallarının açılmasında olduğunu tekrar ediyoruz. Bu çağrımızı yineliyoruz. İçeride barışı savunurken, dışarıda başka bir şeyi savunmamalısınız. İçeride de dışarıda da barış ve demokratik siyaset diyoruz. Türkiye bir yandan kendi iç barışını sağlamaya konsantre olmalı; diğer yandan da dışarıda barışçı politikalara katkı sunmalı, siyasi diyalog ve müzakere kanallarının açılması konusunda aktif bir dış politika izlemeli. 

En uygun yol ve yöntem tarihsel barış fırsatını değerlendirmektir

Bölgedeki çatışmaların tarafı olmak bizim açımızdan böyle bir anlam taşır. Barışçı bir biçimde tarafı olmak. Uluslararası kurum ve kuruluşlar da küresel güçler de tam böyle bir pozisyon almak durumunda. Çünkü Ortadoğu gibi onlarca farklı etnik ve dinsel kimliğin bir arada bulunduğu bir coğrafyada barışın yolu ancak demokratik bir ortaklıktan, özgür ve eşit bir arada yaşamdan geçer. DEM Parti olarak, çatışmaların sorunları derinleştireceğini biliyoruz. Ne yazık ki bunu tecrübe ettik. Daha fazla bu konudaki tecrübelerimizi artırmak yerine barışçıl deneyimlerimizi artırmayı öneriyoruz. Şunu da dikkatlerinize sunmak isteriz. Her şey değişiyor, Ortadoğu değişiyor. Ortadoğu’daki tüm ülkeler de bu değişimden bir şekilde payını alıyor. Arzumuz, dileğimiz ve temennimiz bu değişimin demokratik ve barışçıl bir şekilde olması. Ortadoğu’daki gelişmeleri bu şekilde değerlendirmek, böyle algılamak, böyle okumak ve buna uygun yol ve yöntemler geliştirmek durumundayız. En uygun yol ve yöntem de “olmaz” denilen her şeyin olduğu, belki birkaç yüzyılda olacak gelişmelerin bu yüzyıla denk geldiği bu anda çıkan tarihsel barış fırsatını değerlendirmektir.

Söylemi destekleyecek pratik göstergelere toplumun ihtiyacı var

Merak edilen bir başka konu da komisyon ile ilgili gelişme. Biz bu konudaki çağrımızı yineliyoruz. Bir komisyon kurulmasına neden ihtiyaç duyulduğunu defalarca anlattık. Ancak şöyle bir şey de söyledik. Dedik ki Meclis Başkanı inisiyatif alabilir ve bu inisiyatifle de eş genel başkanları, genel başkanları ya da partilerin ilgili yetkililerini toplayarak komisyon usul ve esasına ilişkin birtakım görüşmeler yapabilir. Bunu da kamuoyuyla paylaşabilir. Sayın Kurtulmuş’un yaptığı açıklamayı ve komisyonla ilgili yapıcı tutumunu tabii ki memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bugün buraya gelmeden önce tekrar bir baktık ki aylar önce bu kürsüden yine bir MYK sonrası yaptığımız açıklamaya, tam olarak şöyle diyoruz: “Sözün ötesine geçmek gerekiyor”. Evet, iyi niyetli açıklamalara, olumlu şeyler duymaya ihtiyacımız var. Yeni bir şeyler söylenmesine çok hasret kalmış topraklardan bahsediyoruz. Ancak yeni bir şeyler söylemek yetmiyor, yeni bir şeyler yapmak da gerekiyor. Çünkü söylemi destekleyecek pratik göstergeye toplumun ihtiyacı var. Demokrasi alanının, demokratikleşme alanının genişlediğini görmeye toplumun ihtiyacı var. İyilikle ilgili adımları görmeye toplumun ihtiyacı var. Biz siyasilerin görevi de bunları paylaşmak, bunlar için mücadele etmek, bunları görünür kılmak; bu toplumsal beklenti ve talebe yanıt üretebilecek bir siyaset ortaya çıkarmak. Bu komisyon beklentisi, sanıldığından çok daha büyük bir ciddiyetle sahada takip ediliyor. Bir an önce Sayın Kurtulmuş yapılması gerekeni yapsın artık. Yetkilileri toplasın, siyasi partilerle bu konuya dair istişarelerde bulunsun. Bizim komisyonun çalışma usulü ve esaslarına ilişkin tüm önerilerimiz hazır. Bu konudaki taslağımız hazır.

Hırpaladığınız adalet duygusunu toplumsal olarak değiştirmek için birtakım yeniliklerle toplumun karşısına çıkmalısınız

Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Mehmet Rüştü Tiryaki’den oluşan heyetimiz şu dakikalarda Silivri Cezaevinde bazı görüşmeler gerçekleştiriyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, önceki dönemlerden Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanımız Bekir Kaya, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, gazeteci Ercüment Akdeniz, siyasetçi ve aktivist Ahmet Saymadi, Adalar Belediye Meclis Üyesi Nesimi Aday ve 24. dönem milletvekillerimizden Halil Aksoy’u ziyaret ediyorlar. Gün boyu sürecek bu ziyaretler. Bu kişilerin tamamını tüm Türkiye tanıyor. Bir güne ancak bu ziyaretler sığabildi ama biliyorsunuz başka tutsaklar da var Silivri Cezaevinde. Cezaevi ziyaretlerini rutin bir biçimde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Hem bilgilendirme hem dayanışma için bu ziyaretler elbette. Çünkü sözünü ettiğimiz kişilerin siyasi nedenlerle hapishanede olduğu konusunda Türkiye’de geniş bir kanaat var. İnsanlar hapishanelerin siyasi nedenlerle dolu olduğuna inanıyor ve bu kanıyı değiştirmek iktidarın görevi. Nasıl değiştirilebilir? Hukuk uygulanarak değiştirilebilir. Adalet onarılarak değiştirilebilir. Bu kadar hırpaladığınız adalet duygusunu toplumsal olarak değiştirmek için birtakım yeniliklerle toplumun karşısına çıkmalısınız. Bu görüşmelerden sonra Eş Genel Başkanlarımız, yani görüşmeleri gerçekleştiren heyetimiz geniş bir değerlendirme yapacak. Görüşmelerde, ülkenin demokrasi ve insan haklarına ilişkin konuları ve elbette yerel demokrasi gündeme gelecektir. Çünkü sözünü ettiğimiz insanların çoğu seçilmiş insanlar. Halkın iradesiyle oturdukları koltuklardan alınarak ne yazık ki halkın tepkisine rağmen hapishaneye gönderilmiş insanlar oldukları için bu konular muhtemelen gündeme gelecektir. Yine de Eş Genel Başkanlarımızın ve heyetimizin yapacağı geniş değerlendirmeyi beklemekte fayda var. Soruları alabilirim. 

Soru: TBMM Başkanı Kurtulmuş’un önümüzdeki hafta ziyaretler gerçekleştireceği konuşuldu. Size bir bilgi geldi mi bu konuda. 

Biz bunun gecikmiş bir ziyaret olduğunu söyledik. Beklentimiz bu yönde. Meclis Başkanının bir an önce siyasi partilere ziyareti olabilir ya da hep beraber bir araya gelinebilir. Bizim beklentimiz ve talebimiz; bir şekilde bu temasın kurulması ve siyasi partilerin Meclis’te kurulacak komisyona ilişkin yaklaşımlarının, usul ve esasa ilişkin tartışmaların tüketilip komisyon kurulmasına ilişkin bir konsensüsün oluşmasıdır. Komisyonun kurulmasının hızlandırılması ve çalışmaya başlamasıdır. Böylelikle kamuoyunun bazı sorularına yanıtların da çok kolay verilmesidir. Beklentimiz bu yönde. Ancak bize ulaşmış resmi bir bilgi henüz yok. 


İki bini aşkın buluşma için yarın itibarıyla sahada olacağız

Son olarak özellikle yarın başlayacağımız bir kampanyayı hatırlatmak isterim. Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin toplumsal ayağının çok değerli olduğunu en başından beri ifade ediyoruz. Bunun için de sahada buluşmalar yapıyoruz. Her defasında gittiğimiz yerlerin özgünlüğüne göre planlamalar yapıyoruz. Bazı yerlerde ev buluşmaları, bazı yerlerde halk toplantıları, bazı yerlerde şenlikler ve şölenler için; bazı yerlerde kadınlara, bazı yerlerde gençlere özel olarak ulaşabilmek için birtakım planlamalar yapıyor Merkezi Örgütlenme Komisyonumuz. İki bini aşkın buluşma için yarın itibarıyla sahada olacağız. Temmuz ayı itibarıyla bunu bitirmeyi planlıyoruz. Merak ettiğiniz bütün konular için heyetlerimizle birlikte hazır bulunacağız. Birlikte tartışmak, karar vermek ve önümüzdeki dönemi birlikte belirlemek için. Barış ve Demokratik Toplum Süreci ancak ve ancak güçlü bir örgütlenmeyle olabilir. Bu güçlü örgütlenme için herkesin sözüne ve sesine ihtiyacımız var. En aykırı düşünen, eleştirisini ifade etmek isteyen, önerisiyle katkıda bulunmak isteyen herkese sesleniyoruz; Tüm Türkiye'ye sesleniyoruz: Bu bir yurttaşlık zorunluluğu. Gelin, demokratikleşme konusunda birlikte sorumluluk üstlenelim. Bu buluşmalarda konuşulamaz sandığımız her şeyi konuşalım. Sorulamaz sandığımız her şeyi soracağımızı birlikte görelim. Barışın mümkün olduğuna dair olasılığın etkisini ve gücünü daha çok örgütlenerek, daha çok buluşarak artıralım. Gözünüz kulağınız DEM Parti’de olsun. Bunun neden bu kadar önemli olduğunu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.

19 Haziran 2025