Bakırhan: Apê Musanın bize miras bırakmış olduğu adaletli, özgürlükçü yaşam mücadelemiz sürecek

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, Musa Anter ve Özgür Basın Şehitleri Gazetecilik Ödülleri Törenine katıldı. Törende konuşan Bakırhan, şunları söyledi:

Özgür basın emekçileriyle bir arada olmak onur verici

Çok değerli Apê Musa’nın yoldaşları Gurbetelli Ersöz'ün yoldaşları, onun kalemini, deklanşörünü yerde bırakmayan, onurluca bütün baskılara, zulüm politikalarına rağmen, mahpuslara, işkencelere, faili meçhullere rağmen o bayrağı taşıyan siz değerli, onurlu arkadaşlarla bir arada olmak, bu anlamlı günde sizlere seslenmekten dolayı büyük gurur ve onur duydum. Siz var olun, siz yaşayın. Siz emekçilerin, ezilenlerin, kadınların, dili türküsü yasaklananların sesi soluğu oldunuz. Halkımızın barış ve demokrasi mücadelesinde onlara söz oldunuz, ses oldunuz. Bundan dolayı da size teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Başarılar diliyorum.

Apê Musa’nın hikayesi Kürtlerin yaşadığı öykü gibidir, işkence de var ama hakikate yürümek de 

Değerli arkadaşlar, Apê Musa’nın öyküsü tam da Kürtlerin yaşadığı bir öykü gibidir. İçinde işkence var, mahpuslar var. Aileden, çocuklarından uzaklık var, katliam var, faili meçhul cinayetler var ama içinde bir mücadele ve inanç da var. İçinde hakikate yürümek de var, hakikat uğruna asla yılmadan mücadele etmek de var. Mehmet Uzun bir romanında "insanlar doğar, ölürler ama çoğunlukla unutulurlar. Kimileri var ölümsüzleşir, kimileri var unutulmazlar, mücadeleleriyle kendilerini unutturmazlar" diyor. İşte Apê Musa ile özgür basının bedel ödeyen, şehit düşen yoldaşları da unutulmayanlar arasındadır, unutulmayanlar arasında kalmaya devam edeceklerdir. 

Yaşa ailesi katliamlara rağmen Özgür Gündem satmaya devam eder

Özgür basının hikayesini, ne yaşadıklarını saatlerce anlatabiliriz. Ama ben özgür basının geçmişten günümüze kadar gelen yolculuğunu Diyarbakır'daki Yaşa ailesinin yaşadıklarıyla anlatmaya çalışacağım. Yaşa ailesi Diyarbakır’da yaşayan yurtsever bir Kürt ailesidir. 93’lerde Amed’i bilen varsa ofis semtinde Bulvar diye bir büfe var, onun sahipleridir. O büfenin bir özelliği var. O büfede Özgür Gündem gazetesi satılır. Özgür Gündem’in yasak olduğu, sadece yazanın, çizenin katledildiği değil, okuyanın da büyük zulümlere uğradığı bir dönem 93’ler. Yaşalar gazeteyi sattıkları için sürekli tehdit edilirler. Ve bu tehditlere boyun eğmezler. Bir gün büfe bombalanır, yakılır. O zaman büfenin sahibi Eşref Yaşa çok ağır yaralanır. Çevredeki birçok insanın uyarılarına rağmen Yaşalar vazgeçmez, Eşref’in yerine kardeşi Haşim Yaşa devam ettirir, Özgür Gündem’i bulundurur, satar. O da tehdit edilir ama Haşim de vazgeçmez. Bir gün oğluyla birlikte el ele yürürken yine katiller tarafından, paramiliter güçler tarafından oğlunun gözü önünde katledilir. Yaşalar yine vazgeçmez, yine Özgür Gündem’i satmaya devam ederler. Bu sefer Yaşa’nın en küçükleri Apê Musa'nın generalleri dediğimiz o gençler, çocuklar meydana çıkar. Bu sefer Yalçın ve Yahya Yaşa gazeteyi satar, okurlara ulaştırmak için elinden gelen bütün çabaları ortaya koyar. Onlara da bir saldırı düzenlenir. Bu saldırıda 13 yaşındaki Yalçın Yaşa katledilir, 15 yaşındaki Yahya Yaşa da ağır yaralanır. 

Apê Musa ve yoldaşlarının bize miras bırakmış olduğu eşitlikçi, adaletli, özgürlükçü yaşam mücadelemiz sürecek

Yani Özgür Basın bugünlere kolay gelmedi. Yaşa ailesinin yaşadıkları sadece bunun küçük bir parçasıdır. Bugünleri unutmayacağız. Özgür Basın için bizi aydınlatan, ışık olan Apê Musa ve yoldaşlarını anmaya devam edeceğiz. Sadece anmayacağız, onların bırakmış olduğu eşitlikçi, adaletli, özgürlükçü bir Türkiye’ye ulaşmak, o yaşama ulaşmak için biz elimizden gelen her şeyi yapacağız. 

Apê Musa’nın gittiği her mahkemenin heyeti renkten renge girerdi

Çok uzatmak istemiyorum aslında, bir sürü arkadaşın ismini de anacaktım, onlara ilişkin kısa kısa notlar da almıştım. Tabi Apê Musa’nın burada özel bir yeri var. Apê Musa genç bir delikanlı, ulu bir çınar, korkmaz, fıkralarla, hikayelerle meramını anlatırdı. Çoğunlukla da mahkemelere düşerdi Apê Musa. Gittiği her mahkemede de emin olun o dönem mahkemenin heyetleri renkten renge girerdi. Apê Musa çok yiğit, çok güzel savunmalar yapardı. Bir gün yine Apê Musa’nın yazmış olduğu bir fıkra var. Horoz fıkrası diye bilinir. Bilen arkadaşlar bilir. Bir savcı yemez içmez, o dönem sürekli takip ediyorlar kimi yazarları, Apê Musa hakkında bir soruşturma başlatılır. Apê Musa gözaltına alınır, mahkemeye çıkarılır. Orada mahkeme heyeti bir türlü bir karar veremez çünkü işin içinden çıkamıyor. Savcı bey ülkeyi bölmekle vesaire bildiğimiz suçlamalarla Apê Musa’nın tutuklanıp yargılanmasını ister. Mahkeme heyeti de "ya bunu bir bilirkişiye gönderelim" der. Bilirkişiye gider. Bilirkişi de Ordinaryus Profesör Sulhi Dönmezer. Sadece profesor değil başka bir unvanı da var. Ama unvanı gibi tabi ki böyle çok kapsayıcı bir rapor göndermez o fıkra üzerine. Fıkra şöyle arkadaşlar, fıkrada anlatılan şahıs bir evde uyuyor, evin doğu yakasında bir horozun ötme sesiyle birlikte uyanıyor. Hepsi bu kadar. Bu aylarca yıllarca süren bir dava. Neyse Ordinaryus Profesör Sulhi Dönmezer, -ismini bilerek söylüyorum bilinsin diye- o da bilirkişi raporuna şunu yazar der ki "o uyuyan Kürtlerdir evin doğusunda öten horoz da Mao Zedung’tur". 

Apê Musa’nın o dönemki küçük generalleri şimdi büyüdü, Özgür Basın'ın yöneticileri, yazarları, çizerleri oldu

Musa Anter aslında bu fıkrayla memleketin bölünmez bütünlüğüne vesaire bir gönderme yapıyor. Dolayısıyla cezalandırılmalıdır. Apê Musa iki yıl boyunca o mahkemelerde o horozun Mao Zedung olmadığını anlatmaya çalışıyor, bir türlü ikna edemiyor. Yani bu tür trajikomik şeyler de yaşanıldı Özgür Barış’ta. Sevgili Apê Musa, emin ol bıraktığın kalem çok daha nitelikli, birikimli arkadaşların elinde yazmaya devam ediyor. O fotoğraf makineleri çekmeye devam ediyor. Hiçbir yere bağımlı olmadan, bağlı olmadan, beş parasız, halkların demokratik mücadelesini yazmak, görüntülemek için. Evet o baskılar devam ediyor. Hangi iktidar gelirse gelsin çok değişmedi ama değişmeyen bir şey daha var. O da Apê Musa’nın o dönemki küçük generalleri şimdi büyüdü, Özgür Basın'ın yöneticileri, yazarları, çizerleri oldu. O mücadelenin yolcuları oldular. O da bizim günümüzü aydınlatıyor, karanlığı aydınlatıyor. Bu vesileyle Apê Musa'nın o çocuk olan generallerini de mücadelelerinden dolayı selamlıyorum. Onlara da serkeftin diyorum. Bu anmadan dolayı da Hêro Bahadîn, Gülistan Tara, Nagihan Akarsel ve Gurbetelli Ersöz şahsında Özgür Basın şehitlerini saygı ve minnetle anıyor, onların mücadelelerinin bu ülkeyi aydınlatacağına olan düşüncemle hepinize selamlarımı iletiyorum. Ayrıca Apê Musa'nın ikinci anma töreninde ödül alacak arkadaşlara da başarılar diliyorum, onları tebrik ediyorum. 

22 Eylül 2024