Bakırhan: Asıl işimiz Sayın Öcalan çağrı yaptıktan sonra başlayacak

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, İstanbul İl Örgütümüzün 3. Olağan Kongresine katıldı. Kongre salonunu dolduran binlerce kişi son dönemlerde artan saldırılara sloganlarla tepki gösterdi. Kongrede konuşan Bakırhan, şunları söyledi: 

Tutsak yoldaşlarımıza selamlarımızı yolluyoruz

Gelê me yê hêja, gelê Stenbolê, dayikên hêja, ciwanên delal hûn bi xêr hatin li ser seran li ser çavan hatin. Şima bi xêr ameyî, ehlen û sehlen. Değerli dostlar, çok değerli kurum temsilcileri, siyasi parti temsilcileri, bizi yıllardır yalnız bırakmayarak bugünlere getiren değerli kadın arkadaşlar, halklarımız, emekçilerimiz hepinizi tek tek saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Kongremize hoş geldiniz. Yine İstanbul’da olmamız sebebiyle İstanbul İl Başkanlığımızı yapan ama şu anda aramızda olmayan, tutsak olan Doğan Erbaş ve Halil Aksoy şahsında cezaevinde tutsak bulunan bütün arkadaşlara, yoldaşlarıma selam, saygı ve sevgilerimi iletiyorum. Tabii Cemal Kavak’ı anmadan geçmek olmaz. İstanbul’a büyük emek vermiş, mahalle mahalle, ev ev, sokak sokak bütün olanaksızlıklara rağmen bu partinin bugünlere gelmesini sağlayan ve yaşamını yitiren Cemal Kavak yoldaş şahsında da bugüne kadar emek veren, değer katan, bedel ödeyen bütün yoldaşlarımızı sevgi ve saygıyla anıyor, onları mücadelemizde ve yüreğimizin en baş köşesinde taşıyoruz.

Dünya değişiyor, Ortadoğu yeniden şekilleniyor bu iktidar red ve inkarda ısrar ediyor

Siz de takip ediyorsunuz hem dünya hem Ortadoğu hem de Türkiye tarihsel bir süreçten geçiyor. Bütün ülkelerin, bütün yönetimlerin bugüne kadar yapmış oldukları politikaları gözden geçirerek kendisini yeni döneme, yeni gelişmelere göre şekillendirmeye çalıştığı bu tarihi süreçte maalesef Türkiye, AKP ve MHP iktidarı yine yanlış rotada, yanlış yolda yol almaya devam ediyor. Biraz önce il eş başkanlarımız da söyledi, divandaki arkadaşlarımız da söyledi. Dünya ve Ortadoğu yeniden şekillenirken bizimkiler hala 100 yıllık red ve inkar politikalarını hayata geçiyorlar. Hakkari'den başlayarak Türkiye’nin dört bir yanına kayyım atamaya devam ediyorlar. Yine alnının terinin karşılığını almak isteyen, bunun için direnen, greve giden, insanca yaşam mücadelesi veren emekçiler darp ediliyor, emekçiler ve onların öncüleri tutuklanarak cezaevine gönderiliyor. Bu yetmiyor. Belediye eş başkanları hakkında soruşturmalar başlıyor. Yargı muhalifler üzerinde bir sopa olarak kullanılmaya devam ediyor. Yetmedi. Her gün kadınlar katlediliyor. Kadınların katliamını önlemek için yasalar çıkarması gerekenler İstanbul Sözleşmesini ortadan kaldırarak bir nevi kadın kırımını meşrulaştıran bir anlayışla hareket ediyorlar. 

HDK 14 yıldır Türkiye demokrasisinin çalışmalarına katkı sunan bir kurumdur

Daha birkaç gün önce HDK’ye büyük bir operasyon çekildi. HDK’de onlarca arkadaşımız gözaltına alındı, 30 arkadaşımız tutuklanarak cezaevine gönderildi. Neymiş? HDK terör örgütü imiş. Arkadaşlar 14 yıldır İstanbul’un merkezinde binası, tabelası asılı bulunan, 14 yıl içinde Türkiye’de siyasetçilerin, akademisyenlerin katıldığı çalışmalara imza atan, çok değerli çalışmalar yapan, barış ve çözüm konusunda onlarca çalıştay yapan HDK’nin terör örgütü olduğu bugün mü aklınıza geldi sizin? HDK 14 yıldır İstanbul’un merkezinde tabelasıyla, binasıyla, çalışmalarıyla Türkiye demokrasisinin çalışmalarına katkı sunan bir kurumdur. HDK terör örgütü değil, HDK ezilen Kürt kadınıdır, Alevidir, gençtir, direnen işçidir, 16 milyon emeklidir. HDK Kürttür, Türktür, Araptır, ezilenler ve emekçilerdir. Onun için HDK’nin ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız Esenyurt’taki emekçilere, ezilenlere sorun, Çorlu’da, Tekirdağ’da direnen işçilere sorun. 14 bin lira ile geçinmek zorunda kalan emeklilere sorun, kadınlara sorun, umudunu çaldığınız gençlere sorun. O zaman HDK’nin ne olduğunu, kim olduğunu çok iyi görürsünüz. 

HDK Türkiye’dir, bu ülkenin halkları ve inançlarıdır, hepimiz HDK’liyiz

Ne yapmış HDK? HDK Kürt ve Türk ittifakı için Kent Uzlaşısı yapmış, büyük suçu buymuş. Ne güzel, Türkiye’nin Kürtlerin, bütün halkların ve inançların bir arada yaşaması için çalışma yapmışsa dava açmak değil HDK’nin önünde saygıyla eğilmek gerekiyor. Yüz yıldır bu topraklarda Kürdü, Aleviyi, diğer farklı inanç ve grupları ayrıştırdınız, yok saydınız, yok etmeye çalıştınız. HDK yok etmeye çalıştığınız, soy saydığınız halkların ve inançların bahçesidir. HDK Türkiye’dir, Türkiye’de yaşayan 85 milyon insandır. Türk ve Kürt ittifakı için çalışmak ne zamandan beri suç olmuş? Türk ve Kürt ittfakını savunmak suçsa 1920 öncesi Kurtuluş Savaşında Kürtlere giden Mustafa Kemal’e ne yapacaksınız? Kurucu meclise ne diyeceksiniz? Lazistan mebusuna, Kürdistan mebusuna ne diyeceksiniz? Kürt ve Türk ittifakı bu toprakların olmazsa olmazı ve en önemli meselesidir. HDK bu ittifakı sağlamak için kavgasız, savaşsız, çatışmasız demokratik bir Türkiye zemini için mücadele etmiştir ve etmeye devam edecektir. Bu soruşturmalar, bu tutuklamalar, bu yargı sopası ile ülkenin en devrimci, en demokratik kurumunu kriminalize etmek doğru değil, buna izin vermeyiz. Ben HDK’liyim, biz HDK’liyiz. Hepimiz HDK’liyiz, olmaya da devam edeceğiz. 

Kent Uzlaşısını suç sayan savcının gücü yetiyorsa gelsin Esenyurt'ta karşımıza aday olsun

Ne diyor savcı beyefendi? Savcı beyefendi diyor ki Kürtler, Türkiyeli emekçiler ittifak yapamaz, uzlaşamaz. Yerel yönetimlerde iktidar olamaz. Bu bir savcının işi midir? Bir savcı mı karar verecek bizim kiminle yürüyeceğimize? Kiminle ittifak yapacağımızı, kiminle Esenyurt'u yöneteceğimizi savcı beyefendiye mi soracağız? Gücü yetiyorsa o savcının buyursun Esenyurt'ta karşımıza aday olsun, iktidarı da yanına alsın gelsin yarışalım. Savcı efendi ne diyor biliyor musunuz? Vanlılar Van’ı da yönetemez Esenyurt'u da yönetemez. Biz de diyoruz ki Vanlılar Van’ı da Esenyurt'u da yönetmeye devam edecek. Van direnişiyle, duruşuyla 14'te 14 yaparak sizlere en büyük mesajı vermiştir. Ama sizler mesaj alamıyorsunuz. Sizlerin mesaj almak konusunda biraz aklınız fikriniz geriden geliyor. İki dönem kayyım atadınız, Kürdistan coğrafyasında yaşayan halkımız sizlere sandıkta dersinizi verdi. Yetmedi üçüncü dönem tekrar kayyım atamak neyin nesidir? Bu halkın iradesine kayyım atamaktan, bu halkın kimliğıini, onurunu yok saymaktan vazgeçin. Bu halk kendisini yönetecek, bu halklar ittifak yapacak, bu halklar dün olduğu gibi bugün de yarın da daha güçlü bir şekilde İstanbul’u da Ankara’yı da Türkiye’deki bir çok kenti de birlikte yönetecek. Ne sizin davalarınız ne de iktidarın gücünü arkasına alarak yargı sopasıyla bu halkları susturmaya çalışan yanlı yargınız bunu başaramayacaktır. 

Kadın cinayetlerini çözmeyen yargı "hukuk yok" diyenleri hemen derdest ediyor

Allah aşkına Kürt konuşamıyor, emekçi hakkını isteyince cezaevine gönderiliyor, kadın İstanbul Sözleşmesi deyince işkence görüyor. TÜSİAD, işverenler kurulu "hukuk yok" deyince yargı hemen göreve koşuyor. Van’da Rojin Kabaiş katledildi, bütün delilleriyle olay ortada dururken yargı yok ama TÜSİAD hukuk deyince bir gün sonra yargı koşarak göreve geliyor. Rojin Kabaiş’i görmeyen yargı, TÜSİAD'ın hukuk yok demesine, kayyım atamalarının antidemokratik olduğunu söylemesine hemen koşuyor. İktidarın emrinde bir yargı olmaz. Yargı tarafsız olmalı, yargı bağımsız olmalı. Bu iktidar ve onun yargısı işte böyle davranarak bu ülkenin hem yurtdışında hem uluslararası kamuoyunda itibarını zedeler. Demokrasiyi zedeler. Halkların birbiriyle bu ülkeyle kurmuş olduğu aidiyet bağını zedeler. Yargıya işini yapmasını, olumsuzlukları, katliamları, kayyım gaspını, kayyım hırsızlığını soruşturması için çağrı yapıyoruz. Yargının işi DEM Parti’nin kiminle ittifak yapacağı değil, olmamalıdır, olamaz da.

Sandığın onuru mu kaldı? Sandığı yere gömdünüz, yok saydınız

Değerli halklar, tüm bunların yanında sayın Erdoğan geçen gün "sandığın itibarına gölge düşürülmesine izin vermeyeceğiz" diyor. Allah aşkına sandık mı kaldı? Sandığın onuru mu kaldı? Sandığı yere gömdünüz, yok saydınız. Hakkari’nin iradesini gasp ettiniz, Van’da, Akdeniz’de, Batman’da, Mardin’de sandığın itibarını mı bıraktınız ki sandığın itibarına gölge düşürmeyeceğiz diyorsunuz? Kimi kandırıyorsunuz? Burada oturan halklarımız, emekçilerimiz sizin sandığa nasıl yaklaştığınızı çok iyi biliyor. Lütfen eğer haberiniz yoksa Van’a bakın, Mardin’e bakın, Akdeniz’e, Esenyurt’a bakın. Oralarda sandığın itibarı yerle bir edildi. Oralarda halkın iradesi gasp edildi, çalındı Sayın Erdoğan. Haberiniz yoksa şimdi söylüyorum, duyun o zaman. 

Vesayete karşı olduğunu söyleyen iktidar bugün vesayetin tam kendisi oldu

Değerli arkadaşlar, halka rağmen siyaset yapılmaz. Halka rağmen siyaset yapanlar dünyanın neresinde olursa olsun kaybetmeye mahkumdur. Bakın, 2018’deki şaibeli seçim sonrası yine iktidar "atı alan Üsküdar'ı geçti" demişti. İşte bu halk unutmaz. Atı alan Üsküdar'ı geçmiyor. Halkların onayını, rızasını alan Üsküdar'ı geçer. 2018’de şaibeli bir seçimle aldığınız Üsküdar, son seçimlerde size rızalık vermedi. Dolayısıyla bu halkla kavga etmek, iradesini yok saymak yerine rızasını alın. Bu yargı sopasıyla ne kadar daha halkın iradesini gasp edeceksiniz, bu yargı sopasıyla işçiyi, iş vereni, hakkını arayan çiftçiyi, geçinemeyen emekliyi ne kadar susturacaksınız? Bu sorunun cevabını verin. Bu vesileyle müslüman kardeşlerime de bir çağrı yapmak istiyorum. Allah aşkına biz feryadı figan ediyoruz. Gece gündüz bu zulüm karşısında direniyoruz. Mücadele ediyoruz. Siz ne diyorsunuz? Halk iradesinin gasp edilmesine, cezaevlerinde yüz binlerce insanın yatmasına, ağzını açanın tutuklanmasına, sizin acılarınızı, sizin duygularınızı kullanarak iktidar olanlara siz ne diyorsunuz? Vesayete karşı olduğunu söyleyen iktidar bugün vesayetin tam kendisi oldu.

Bıkmayacağız, yorulmayacağız, Türkiye’yi demokratikleştireceğiz

Değerli Müslüman kardeşlerim bu zulüm karşısında susmak bunu onaylamaktır. İmanımızın, inancımızın da gereği bir yerde yanlış varsa, bir yerde eksik varsa, irade gaspı varsa, zulüm varsa buna karşı durmaktır. Sizleri bu iktidarın yanlışlarına, bu iktidarın zulüm politikalarına karşı durmayan çağırıyorum. İmanımızın gereği, inancımızın gereği diyorum bunu. Değerli arkadaşlar bu söylediğim şeyleri çok yaşadık. Yüzyıllık Türkiye tarihini okursanız, büyüklerimizden dinlerseniz benzer zulümlerle, benzer engellerle çokça karşılaştık. Ama vazgeçmedik, bakın buradayız, bakın mücadele ediyoruz, bakın Türkiye’nin en büyük üçüncü zeminiyiz. Bakın siyasette bütün hesaplar yapılırken biz olmadan hiçbir hesap doğru sonuç vermiyor. Bu engeller bizim Türk ve Kürt kardeşliğimiz önünde engel olamayacak. Bu engeller bizi durduramayacaktır. Bu engeller olsa dahi Munzur gibi akar, yolumuzu bulur, demokrasi, özgürlük, eşit yurttaşlık mücadelesini devam ettiririz. Bıkmayacağız, yorulmayacağız, Türkiye’yi demokratikleştireceğiz. Bütün bu saldırılara rağmen, engellemelere rağmen, bütün inkar ve yok saymalara rağmen Türkiye’nin demokratikleşmesi bizim vazgeçilmez temel görevlerimizden biridir. 

Ne istiyorsunuz Kuzey ve Doğu Suriye'den, Kürtler, DEM Parti, Sayın Öcalan barışa var, siz de var mısınız?

Neyi söylesem neyi saysam bilmiyorum. O kadar çok şey anlatmak gerekir ki yanı başımızda Suriye'de kan gölü var, çatışmalar var. Suriye ‘de yeniden ittifaklar oluşuyor. Her ülke yeniden bir konum almak zorunda kalıyor ama bizim o yüzyıllık inkarcı akıl Suriye'ye de rahat vermiyor. Kuzey ve Doğu Suriye’nin statü elde etmemesi için elinden gelen bütün çabayı ortaya koyuyor. Yahu Van’da Hakkari’de Kürdün iradesini kabul etmiyorsun ama Kuzey ve Doğu Suriye’den ne istiyorsunuz? Ne istiyorsunuz oradaki Kürtten, Aleviden, Çerkesten, Ermeniden, Êzidîden? İnsanlar orada demokratik bir zeminde bir arada yaşamaya çalışıyor. Allah aşkına bu düşmanlıktan vazgeçin. Bırakın Suriye'nin geleceğine Suriye halkları karar versin. Bırakın Kuzey ve Doğu Suriye'nin geleceğine orada yaşayan halklar karar versin. Size mi kalmış SMO çeteleriyle birlikte Tişrin Barajına saldırmak, Kürt statü elde etmesin diye Suriye rejimiyle ilişkiye geçmek? Size düşen Kürdün statüsünü kabul etmektir. Suriye rejimi üzerinde bir etkiniz varsa Kürt ile barışını sağlayın. Kürt ve Arapların ve diğer halkların orada demokratik bir zeminde yaşamasının önünü açın, buna destek sunun. Burada barış Tişrin'de top tüfek bomba olmaz. Burada barış Kuzey ve Doğu Suriye’de savaş olmaz. Burada barış Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtler statü elde etmesin demek olmaz. İstanbul’da sizin huzurunuzda yüksek sesle haykırıyorum. Barışa var mısınız? Hem Türkiye’de hem Suriye’de hem de Ortadoğu'da. Biz varız, Sayın Öcalan var, DEM Parti var, HDK var, Kürt, Alevi, emekçi var. Sağdan sola kadar Türkiye’de hatırı sayılır bir zemin çözüm diyor, barış diyor ama beyefendilerin aklı başka çalışıyor. 

Suriye Arap Cumhuriyeti olmaz, Suriye Demokratik Cumhuriyeti’ni savunuyoruz

Suriye’de yapılacak tek birşey var. Suriye Arap Cumhuriyeti olmaz. Suriye'de Araplar var ama Kürtler de var, Aleviler de var, diğer halklar ve inançlar da var. Suriye Demokratik Cumhuriyeti olur. Biz Suriye’nin demokratik cumhuriyet olmasını, Kürtlerin kendi statüsüyle diğer halklarla birarada ve kardeşçe yaşamasını savunuyoruz. Türkiye’yi de Suriye’de yapıcı rol oynamaya, Suriye'de barışı sağlamak için çabalamaya davet ediyoruz. Sizi Kuzey ve Doğu Suriye’nin statüsünü yok etmek için ortaya koymuş olduğunuz akıl ve çabalardan vazgeçmeye davet ediyoruz.

Ekonominin meyvesini sadece iktidar ve yandaşları yiyor

Bir başka gündemimiz ekonomi. En az demokrasi kadar, özgürlükler kadar canımızı acıtan, bizi yoksullaştıran, geçim derdiyle uğraştıran ekonomiyi uzun uzadıya anlatmayacağım. En çok asgari ücretle çalışanlar bilir, emekliler bilir. En çok çocuk okutup okula gönderenler bilir ekonominin nasıl can yaktığını. Sayın Erdoğan aynen şöyle diyor. "Ekonomi programı meyvelerini veriyor". Allah aşkına ekonomi programı meyvelerini veriyorsa bu meyveleri emekçiler niye yiyemiyor? Emekliler, barınamayan öğrenciler niye yemiyor? Bu ekonomi meyvesini veriyor da biz niye görmedik, biz niye şahit olmadık? Sizler meyvesini veren ekonominin nimetlerinden yararlanabildiniz mi, sizlere soruyorum. Asgari ücret 22 bin lira ev kirası 26 bin lira. Allah aşkına ev kirasını dahi ödeyemeyecek bir oranda olan asgari ücretle insanlar kirasını mı versin meyvesini mi yesin? 3 milyon insan İstanbul’da akşamları evine ekmek götürmek için büyük gayret içerisinde, çaba içerisinde. Bırakalım tatili, kültürel ve sanatsal etkinlikleri, bırakalım yaşamın bir üst standardını. Ekmek götürmek için uğraşıyor, didiniyor, geceyi nasıl geçireceğini aklından çıkarmıyor. 16 milyon insan Türkiye’de devlet yardımı almadan geçinemiyor. Türkiye’yi yardıma muhtaç bir toplum haline getirdiler. Bunlar da "ekonomi artık meyvelerini vermeye başladı" diyor. Bu programın meyvelerini biz yemediğimize göre kim yiyor?

İstanbul'u yeniden inşa edecek büyüklükte bir bütçeyi faize verdiler

Ben size söyleyeyim. 20 yılda tam 563 milyar dolar faize verdiler. 563 milyar dolar ne demek biliyor musunuz, bütün dünyanın savaştığı, yerle bir olan Suriye’yi ayağa kaldıracak, yeniden onaracak bir paradan bahsediyoruz. 563 milyar dolar ne demek biliyor musunuz, Kocaeli’den Tekirdağ'a kadar İstanbul’u yeniden inşa etmek, depreme dayanıklı hale getirmek demektir. İşte ekonominin meyvesini faizciler, tefeciler, rantçılar yiyor. Bize zehirli meyve yedirmeye çalışıyorlar. 

Kürtler yüzyıldır kandırılmadı merak etmeyin bugün de kanacak bir halk yok

Türkiye’de siyasal anlamda tarihi bir süreç, tarihi bir tartışma günlerini yaşıyoruz. Bu tarihi süreçte Sayın Öcalan İmralı cezaevinden bir tarihi çağrı da yapacak. O tarihi çağrıda ekonomi, adalet, demokratik ve bağımsız yargı. Kürtlerin anadilini özgürce konuştuğu, iradelerinin gaspedilmediği, Alevilerin eşit yurttaş olduğu, gençlerin ve kadınların katledilmediği, umutlarının çalınmadığı bir demokratik Türkiye düşüncesi ortaya konulacaktır. Bir yol haritası ortaya konulacaktır. Biz de bu tarihi çağrıyı önemsiyoruz. DEM Parti olarak ilk günden beri Sayın Öcalan’ın ortaya koyacağı bu tarihi çağrının arkasında olduğumuzu, desteklediğimizi ve savunacağımızı belirtmiştik. Bir tarihi çağrı var ama bazıları memnun değil. Kimileri diyor ki Kürtleri kandıracaklar, Kürtler nasıl kanacaksa? Yahu 100 yıldır, 30 defa yok sayılan, katledilen, hapsedilen, sürgün edilen, açlıkla terbiye edilen bu halk kandırılmadı, bugünlere geldi. Türkiye’nin en büyük üçüncü zemini oldu. Siz merak etmeyin biz kandırılmayız. Bu kaygı ile gecenizi gündüzünüzü geçirmeyin. Bununla kaygılanacağınıza bu sürece destek verin. Biz kanacak bir halk değiliz, biz kanacak bir parti değiliz, biz kanacak halklar zemini değiliz. 

Allah’ın yarattığı bir dil hiçbir ülkeyi bölmez, tam tersine o dili yok sayanlar ülkeyi böler

Başkaları da çıkıp diyor ki anadili ülkeyi böler. Kardeşim Balkanlar'da Türkçe resmi dil. Balkanlar bölündü mü? Türkçe resmi dil olunca Balkanlar’da çatışma ve savaş mı çıktı? Peki dil bölüyorsa Türkiye’nin Almanya’dan Çin’e kadar Türkçe eğitim istemesini nereye koyacağız? Dünyada 6 bin tane dil var. 6 bin tane dil bölmüyor, fukara Kürt dilini konuşunca mı ülke bölünecek? 10 milyonlarca insanın kullandığı bir dil bu ülkeyi bölmez, güçlendirir. Bütün diller konuşuluyor, bütün dillerle eğitim veriliyor, bütün diller için ülkeler, sistemler kapsayıcı plan ve programlar ortaya koyuyorlar bölmüyor ama mesele Kürtçe olursa ülke bölünüyormuş. Ayıptır size ya ayıp. Biraz kardeşlik hukukuna, biraz vicdana, inandığınız dinin gereklerini yerine getirmeye sizi davet ediyorum. Allah’ın yarattığı bir dil hiçbir ülkeyi bölmez, tam tersine o dili yok sayanlar ülkeyi böler. O dile yoktur diyenler o ülkeyi böler. Onun için Kürtçe ülkeyi bölmez, geliştirir, güçlendirir. Sayın Cumhurbaşkanı geçmişte "düşünmesen yoktur" diyordu. E vallahi düşünüyoruz. Düşününce bir sürü insanın başına bela geliyordu artık onun bir karşılığı kalmadı. Şimdi de diyor ki "konuşmazsan yoktur". Vallahi konuşmaya devam edeceğiz. Biz varız, konuşacağız, konuşmaya devam edeceğiz. Zimanê me heye, zimanê me rûmeta me ye. Tu bibejî, tu nebêjî em ê biaxivin. Em ê her kes zimane xwe bigerin. Herkes çözüm istiyor. Beyefendilerin ne istediğini bilmiyoruz. Allah aşkına hele söyleyin siz ne istiyorsunuz? Kürt seçemez, Kürt konuşamaz, Kürdün yeri hapishane, cezaevi, yoksulluktur. Kürt ekemez, Kürt ticaret yapamaz. Böyle bir dünya olabilir mi? Sen ne istiyorsun kardeşim? Söyle anlayalım. Söyle İstanbul Kongresindeki halklarımız anlasın. Artık bu inkarcı anlayıştan vazgeçin. 

Yapılacak tek şey var; demokrasiyi de ekonomiyi de rayına sokacak Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesidir

Değerli arkadaşlar Sayın Öcalan’ın çağrısıyla birlikte bu beka, güvenlik dedikleri, sığındıkları o liman da artık ortadan kalkacak. Sayın Öcalan çağrı yaptıktan sonra artık Türkiye’de demokrasi konuşulacak, özgürlükler konuşulacak. Kimin yanında olduğu, kimin karşısında olduğu açığa çıkacak. Kimin yalan söylediği, kimin gerçekten inandığı ortaya çıkacak. Saatler artık Kürt barışına ve demokratik Türkiye’ye kuruludur. Hiç kimse bu saatten sonra iktidar da dahil olmak üzere Kürt barışına kurulan saatleri geriye çeviremez. Demokratik Türkiye tartışmalarını geriye çeviremez. Artık bu ülkenin, hiçbirimizin bekleyecek zamanı yok, takati yok. Ülke battı, bitti. Ne demokrasi ne ekonomi kaldı. Yapılacak tek şey var. Demokrasiyi de ekonomiyi de rayına sokacak Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesidir. Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Bundan kaçan kaybeder. Bundan kaçana halk sandıktan cevabını verir Van’da olduğu gibi. 

Sayın Öcalan devlete karşı değildir, devletin demokrasiye duyarlı olmasını istiyor, bunun neresi kötü?

Sayın Öcalan devlete karşı değildir. Devletin demokrasiye duyarlı olmasını istiyor. Devletin demokratik olmasını istiyor. Devletin Kürdü, Aleviyi tanımasını istiyor. Devletin kadını eşit yurttaş görmesini istiyor. Devletin adil olmasını istiyor. Bunun neresi kötü? Allah aşkına bu saydıklarımın hangisine katılmıyorsunuz? Tamamı 85 milyon içindir, Türkiye içindir, hepimiz içindir. Onun için bizlere büyük görevler düşüyor. Bu tarihi çağrı yapıldıktan sonra ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle gezeceğiz, kendimizi anlatacağız. Bizler demokrasi istiyoruz, özgürlük istiyoruz. Alın terimizin hakkını istiyoruz. bütün Türkiye toplumuna ne istediğimizi, istediğimiz her şeyin 85 milyon insanın yararına olduğunu anlatmak gibi bir sorumluluk, bir görev önümüzde duruyor.

Önümüzdeki dönemi demokratik, uzlaşıcı, özgür siyaset ve evrensel hukuk ekseninde birlikte inşa edelim

Değerli arkadaşlar bugün Sayın Erdoğan da kongre konuşmasında değinmişti. Kongre konuşmasında yeni dönem için demokrasi mesajı verdi. Bu mesaj önemlidir, önemsiyoruz. Ama bu mesajın gereklerinin ne kadar yapılacağını henüz görmedik. Biz de demokrasi ve hukuku geliştirme mücadelesi veriyoruz. Samimiyseniz buyurun biz buradayız. Zaten savunuyoruz. Önümüzdeki dönemi demokratik, uzlaşıcı, özgür siyaset ve evrensel hukuk ekseninde gelin birlikte inşa edelim. Biz varız. Siz de  var mısınız? Sayın Erdoğan bugün konuşmasında darbe mekaniğinden bahsetti. Demokrasisi olmayan darbeye açık hale gelir. Özgürlükler olmayan bir ülkede darbeci mantık devreye girer. Bu darbe mekaniğini Türkiye’de sonlandırmak, ortadan kaldırmak için tam da Sayın Öcalan’ın bahsettiği demokratik reformlar yapmanın zamanıdır. Biz varız bugün tam da sırasıdır. Bugün kongre konuşmasında konuşan Sayın Erdoğan da bu konuda samimi ve kararlıysa buyursun, kendisini adım atmaya davet ediyoruz. 

İktidar barıştan ve değişimden korkmasın, barış hepimiz için en onurlu yoldur

İktidar barıştan korkmasın, değişimden korkmasın. Barış ve demokrasi hepimiz için onurlu bir çıkıştır, onurlu bir çıkış kapısıdır. Biz barışı güçsüz olduğumuz için istemiyoruz, aksine bu ülkenin en örgütlü en dinamik en önemli muhalefet güçlerinden biriyiz. Biz barışı Türkiye’deki halklar bir arada eşitçe yaşasın diye istiyoruz, buna inandığımız için istiyoruz. Kimse barış istediğimiz için bizim güçsüz ve zayıf olduğumuzu düşünmesin. Türkiye’nin en güçlü, en vazgeçmeyen, en pes etmeyen, en onurlu, Türkiye’nin emekçileri ve halklarıyla birlikte oluşturduğumuz bir zeminin sahibiyiz. İnandığımız için istiyoruz ve inandığımız için barış mücadelesini her şeye rağmen devam ettireceğiz. 

En büyük görevimiz örgütlenmektir, örgütlenerek başaracağız

Şimdi asıl bize düşen görevlere geldik. 40 yıldır kar çamur zulüm demeden, emekçisi emeklisi Kürdü Türkü Arabı Alevisiyle, diğer bütün halklar ve inançlarla birlikte onurluca direndik bugüne geldik. Onurlu bir barışı sağlamanın zamanıdır. Bunun yolu örgütlü olmaktan, güçlü olmaktan geçiyor. İstanbul onun için önemlidir. İstanbul onurlu barışı inşa edeceğimiz en onurlu merkezlerden biridir. Biraz önce gördünüz, Newrozlarda özellikle son Newrozda 1 milyondan fazla insanımız bir araya geldi. İşte bu 1 milyon insana ulaşıp bir araya getirebilirsek, sesimizi, sözümüzü güçlü bir şekilde ortaya koyabilirsek emin olun bütün zulme rağmen, bütün olumsuzluklara ve kötülüğe rağmen bu topraklara barışı getirebiliriz. Dolayısıyla o 1 milyona ulaşmak, ondan sonra 20 milyona, 85 milyona ulaşmak bizim boynumuzun borcudur. Cemal Kavaklara olan borcumuzdur. Yaşamını yitiren yoldaşlarımıza verdiğimiz sözün gereğidir. Cezaevindeki Selahattinlere Figenlere Leylalara Ayşe Gökkanlara borcumuzdur. Örgütlenmiş bir İstanbul örgütlenmiş bir DEM Parti'dir. Örgütlenmiş bir DEM Parti Türkiye demokrasisinin geleceğidir, kendisidir, adresidir. Onun için bugün kongremizin de şiarı odur, örgütlenerek güçleneceğiz, büyüyeceğiz. Bu toprakların 100 yıldır özlemini duyduğu adil, eşitlikçi barışı ve demokrasiyi bu topraklara getireceğiz. Buna inanıyoruz. Sadece yapmamız gereken şey DEM Parti etrafında kenetlenerek emekçisi, emeklisi, yoksulu, kadını, genci bu barış sürecini örgütlemek ve büyütmek gibi bir sorumlulukla karşıyayız. 

Asıl işimiz Sayın Öcalan çağrı yaptıktan sonra başlayacak

Sayın Öcalan çağrı yaptıktan sonra her şey bitmeyecek. İşimiz yeni başlayacak. Bu çağrıyı Trakya'ya Karadeniz'e Türkiye’ye götürecek olan bizleriz. Bu çağrıyı Yörüklere Türkmenlere Azerilere Terekemelere anlatacak olan bizleriz. Bu barışın sadece Kürt barışı olmadığını Türkiye barışı olduğunu, ezilenlerin emekçilerin barışı olduğunu Türkiye'ye götürecek olan bizleriz. Onun için çağrıdan sonra işimiz, mücadelemiz, yoğunluğumuz daha da artacaktır. Var mısınız, birlikte daha güçlü bir şekilde haykırmaya, barışı örgütlemeye, DEM Parti'yi halkların, emekçilerin, inançların ve gençlerin partisi yapmaya var mısınız? Varız çünkü biz farklıyız, çünkü biz emekçinin hakkını, Kürdün dilini, Alevinin eşit yurttaşlık hakkını savunan bir partiyiz. Biz kadınlar katledilmesin, İstanbul Sözleşmesine dönülsün diyen bir partiyiz. Biz emeklinin partisiyiz, biz cezaevinde özgürlük bekleyen siyasi tutsakların partisiyiz. Biz uğruna büyük bedeller ödenen bir geleneğin partisiyiz. Biz Mazlumların, İbrahimlerin, Denizlerin, Aysel Doğanların, Sakinelerin yarattığı bir geleneğin partisiyiz. Biz Apê Musaların, Mehmet Sincarların baş eğmeyen, uğruna canını feda ettikleri bir geleneğin partisiyiz. Biz diğerlerinden farklıyız. Onun için bizim örgütleyemeyeceğimiz, anlatamayacağımız, bu demokratik ve kapsayıcı zemine çekmeyeceğimiz tek bir insan yok. 

Biz farklıyız, bu ülkenin en güçlü dinamiğiyiz, iktidar olmaya en yakın adayıyız

Evet iki anlayış var, ikisi de birbirine benziyor. İstanbul’da Silivri’ye bağlı bir köy düşünün, orada bir çeşme olduğunu hayal edin, her iki anlayış da o çeşmenin başına konmak istiyor. Biz diyoruz çeşme herkese adil ve eşit bir su taşısın. Onlar devletin nimetlerini ele geçirmek için kavga ediyor. Biz bu nimetlerin 85 milyon arasında eşit ve adil bir şekilde paylaşılsının mücadelesini veriyoruz. Tabi ki biz farklıyız. Tabi ki biz her kapıyı çalarız. Tabi ki biz bu düşüncemizle her kapıyı açarız. Tabi ki biz bu paradigmamızla herkesi örgütleriz. Var mısınız bu görev ve sorumluluğu yüklemeye? Bizim potansiyelimiz yüzde 10 değil, emin olun görevimizi, işimizi layıkıyla yerine getirebilirsek biz bu ülkenin ne güçlü dinamiğiyiz. İktidar olmaya en yakın adayız. Partiye bakın. Bu kadar renkli, zulme karşı pes etmeyen, ayakta duran başka bir gelenek, başka bir parti var mı? DEM Parti sosyalistlerin, ezilenlerin, emekçilerin, Kürtlerin, 85 milyona hitap eden bir aklın, bir paradigmanın partisidir. Hepimize kolay gelsin diyorum.

Eski yönetim yeni yönetim demeden hep birlikte gece gündüz çalışacağız

Şu anda yönetimde bulunan arkadaşları emeklerinden dolayı kutluyorum. Zor bir dönemde göreve yaptılar Her gün tutuklamaların, baskıların olduğu bir dönemde görev yaptılar. Öyle bir dönemde görev yaptılar ki bir ilçenin iki üç yönetimi kongre yaptıktan sonra cezaevine gönderildi. Onun için görevde bulunan, herşeye rağmen didinen, çalışan, halklarımızla emekçilerle bir arada olmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyen yönetici arkadaşları kutluyorum. Emeklerine sağlık. Arkadaşlarımızın görevi bitmiyor aksine daha büyük bir görev ve sorumluluk onları bekliyor. Tecrübelerini, birikimlerini yeni seçilecek yönetime aktaracaklarına ve birlikte gece gündüz çalışacaklarına eminim. Yeni seçilecek arkadaşları da şimdiden tebrik ediyorum. Hayırlı olsun diyorum. Tarihi bir süreçte geldiniz. Emin olun yüz yıldır süren, 40 yıldır şiddetli bir şekilde bu ülkenin ekonomisini, enerjisini, geleceğini etkileyen bir sorunun tartışıldığı ve çözüm yollarının bulunmaya çalışıldığı bu süreçte yönetime geldiğiniz için şanslısınız. İnşallah eskisiyle yenisiyle hep birlikte bu toprakların özlemiş olduğu, bu yüzyıllık meselenin demokratik yollarla çözümünü sağlar, demokratik bir Türkiye’yi 85 milyona hediye eder, bu onuru hep birlikte yaşarız. 

23 Şubat 2025