
Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, haftalık Meclis Grup Toplantımızda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda ayrıca 21 Şubat Dünya Anadili Günü dolayısıyla Gürcüce, Hemşince, Ermenice, Çerkesçe, Osetçe, Abazaca, Çeçence, Zazaca ve Kurmancca kısa konuşmalar yapıldı.
Açılış konuşmasını Kurmanci yapan Bakırhan, şunları söyledi:
Gelê hevalên hêja, mêvanen delal hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatine. Ez we hemûyan silav dikim. Her sal 21ê Sibatê Roja Zimanê Dayikê ye. Ez jî pîroz dikim. Her zimanek rengek e, xweş e hebûn e. Em dibêjin ziman rûmeta me ye. Dê û bavên me berê digotin zeman dermanê her tiştî ye. Em jî dibêjin ziman dermanê gelan e. Em wekî Partiya DEMê dibêjin ziman têşiya gelan e û ev têşî dê her dem bigere. Em di şarederiyên xwe de polîtîkaya pirzimanî bi kar tînin. Ji bo ziman xebatên me berdewam dikin. Hûn ji dizanin îro hem îradeya me hem jî zimanê me înkar dikin. Pergala qeyûm, pergala neyartiyê ya ziman û pirzimaniyê ye. Kî li hemberî ziman be, kî ziman înkar bike ew rûreş in. Li hemberî qedexekirina zimanan û li hember qeyûman em şev û roj dixebitin, têkoşineke mezin didin. Bila kes meraq neke em li vir in têkoşîna me didome.
DEM Parti her dilin yaşaması için mücadele eder
Hepiniz hoş geldiniz. Aslında o kadar renkli bir coğrafya ve ülkede yaşıyoruz ki belki onlarca halkın diliyle sizleri selamlayabilirdim. Bütün halkların 21 Şubat Dünya Anadili Gününü kutluyorum. Bu topraklarda Kürtçe, Lazca, Hemşince, Süryanice, Ermenice, Arapça ve diğer birçok dil konuşuluyor ama ne yazık ki geldiğimiz noktada diller artık yok olmayla yüz yüze kalmış durumda. Biz DEM Parti olarak her dili eşit görüyoruz, her dili hak görüyoruz, her dilin yaşaması için mücadele ediyoruz. Bunun pratiğini de halklarımız belediyelerimizde görüyorlar. Dil varlık ile yokluğun ilk kapısıdır. Belediyelerimiz halkın kültürünü yaşatır, dilini korur, çocukların anadilinde eğitim alması için hizmet ve katkı sunar. Ancak belediyelerimiz halkın kültürüne sahip çıktıkça, kaybolan dillere ve kültürlere sahip çıktıkça kayyım yoluyla bunu baltalamaya çalışan bir akılla karşı karşıyayız. Belediyelerimizin açtığı dil ve kültür kurumları kapatılıyor. Neredeyse farklı dillerde asılan tabelalara dahi soruşturma açılıyor.
AKP Van’ı artık rüyasında bile göremeyeceğini çok iyi biliyor, onun için kumpas kuruyor
En son olarak Van halkının iradesi yine bu şekilde gasp edildi. Van'da halk 14 belediyenin 14’ünü de aldı. Çünkü iki dönemdir Van Belediyesi kayyım gaspıyla yönetilmişti, irade hırsızları tarafından yönetilmişti. Üçüncü defa halk buna 14’te 14 ile cevap verdi. Ancak Van halkının vermiş olduğu bu cevaptan ders çıkarmak yerine yine kirli kumpaslar kurdular ve seçilmiş belediye eş başkanımızı yok yere cezalandırarak yerine kayyım atadılar. Üç defadır Van halkının iradesini gasp ediyorlar. AKP iktidarı kaybettiği yerleri artık sandıkta alamayacağını çok iyi biliyor. Van’ı artık rüyasında bile göremeyeceğini çok iyi biliyor. Onun için kumpaslarla, oyunlarla ve darbelerle bu iradeyi geri almaya çalışıyor. Uydurma senaryolarla, gece yarısı verilen ceza talimatlarıyla Van halkının iradesini yok edeceklerini düşünüyorlar. Yahu, sizin gaspçı iradeniz 14’te 14’e çarpar, tuzla buz olur! Van halkının iradesini gasp edemezsiniz. Yolsuzluk ve hırsızlık yapan kayyımlarınızı, onların pratiklerini Van halkına kabul ettiremezsiniz.
Kürt’ün iradesini gasp ediyorlar, Hindistan’a atanan valilerden farkı olmayan sömürge memurları atıyorlar
Van halkı, iradesi için günlerdir direniyor; copunuza, merminize, işkencelerinize rağmen ayakta duruyor. Maalesef bir yargı var -ki yargı demeye bin şahit gerekiyor- AKP’nin özel kalem müdürü gibi çalışıyor. Savcı talimatla harekete geçiyor, polis talimatla gece yarısı evleri basıyor, hakim elindeki mühürle hukuksuzluğa imza atıyor. Sonra da kalkıp yargı kararı diyorlar. İnanır mı kimse bu yargı kararına? Hangi yargı kararı, neyin yargı kararı? Sandıkta alamadığınızı yargı kumpasıyla pusu kurarak almaya çalıyorsunuz. Kimseyi inandıramazsınız. Van Büyükşehir Belediyemize bir gece yarısı çetevari bir şekilde girdiler. Plastik mermilerle, gaz bombalarıyla girdiler. Neredeyse insanları üçüncü, dördüncü kattan atacak kadar gözleri dönmüştü. Van Büyükşehir Belediyesini, Kürt’ün iradesini gasp etmeye çalıştılar. Bu darbe değil de ne nedir Allah aşkına? Darbeymiş, vesayetmiş! Sizden büyük darbeci mi var, sizden büyük vesayetçi mi var? Bir tane memur atamışlar. Emin olun, belki memur olmasa ve devlet görevi olmasa Van’ı hayatında görmemiştir, Van’ın otlu peynirini tatmamıştır. Van’ın kültürünü ve dilini bilmeyen bir sömürge memurunu oraya atıyorlar. Evet, sömürge memurudur. Topla ve tüfekle orayı gasp ederseniz, biz de sömürge memuru olduğunu söyleriz. Hindistan’a da bir zamanlar kraliyet memur atardı. Bunların belediyelerimize atadığı bu sömürge memurlarının, Britanya’nın Hindistan’a atadığı o memurlardan hiçbir farkı yoktur. Kürtler bunu böyle biliyor, bilmeye de devam edecek.
Yaptıkları ilk iş kayyımların hırsızlıklarını ifşa eden pankartı indirmek oldu
Ne oldu kayyımın ilk icraatı biliyor musunuz? Belediyemiz daha önceki kayyımların borçlarını, hırsızlıklarını ve yolsuzluklarını ifşa eden bir pankart asmıştı binaya. İşte ilk oraya yöneldiler. Niye? Kayyımın hırsızlığını ve yolsuzluğunu kimse görmesin diye. Bunların belediyecilik anlayışı, Van Belediyesinde ilk önce indirdikleri o afişte gizlidir. Kayyım, hırsızlık ve yolsuzluktur. Kimse kayyımı başka biçimde bu coğrafyada yaşayan halklara anlatamaz. Sanki o pankartı indirince kayyım pirûpak olacak, sanki hırsızlıktan azade olacak. Xwelî li serê we be. Sed carî xwelî li serê we be.
Zeydan’a ceza veren hakim halkın iradesini gasp etmeye teşebbüs ediyor
Ne yapmış Abdullah Zeydan? İnsan, dışarıdan baktığında bile gerçekten Zeydan’ın ve diğer belediye eş başkanlarımızın halk için hizmet etmek, emek vermek, üretmek için çırpındıklarını yüzlerinden okur. Bizim arkadaşlarımız, gece yarısı isimliğini hazırlayıp mesai başlamadan gidip koltuğa oturan kayyımlar gibi değildir. Ne yapmış? Halkı için mücadele etmiş. Ne yapmış Zeydan? Bir çatışma varmış ve o da “Burada Türk ve Kürt gençleri ölmesin. Sinop’a, Samsun’a, Kars’a, Batman’a Türklerin ve Kürtlerin cenazesi gitmesin” demiş. Bu çatışmayı önlemek için oraya gitmek istemiş. Düşünün çatışma olmasın diye kendi canını bile feda edebilecek bir yiğitlik yapıyor Zeydan. Ama ne yapıyor beyefendiler? Hem bırakmıyorlar geçsin -ki geçmediği bilirkişi raporlarında var- hem orada nöbet tutan jandarma da “Suç mahalline kimse girmemiştir” diyor. Peki, hakim ne yapıyor? Bütün bunlara rağmen almış olduğu talimatla Zeydan’a ceza veriyor. Neymiş? Tamam suç yokmuş ama suça teşebbüs varmış. Ya sen halkın iradesini gasp etmeye teşebbüs ediyorsun, sen darbeye teşebbüs ediyorsun, sen yolsuzlukların Van’da hakim olmasına teşebbüs ediyorsun. Bunu sen yapıyorsun. Bu bir siyasi kumpastır!
Türkiye’nin dört bir yanından Van’a kolluk yığmışlar
Halkı coplarla ve gaz bombalarıyla susturmaya çalıştılar. İki tane set oluşturmuşlar. Türkiye’nin dört bir yanından oraya kolluk yığmışlar ve belli ki oraya gelen kolluğu da özel seçmişler. Emin olun, düşmana bile böyle vurulmaz. Gençlerin başını arabalara öyle bir vuruyorlar, kadınları yerlerde sürüklüyorlar. Düşman bile bunu yapmaz. O görüntülerin hepsi kameralarda. Amed halkının iradesi olan Amed Belediye Eş Başkanımıza ters kelepçe takıyorlar. Onlarca insana tekme tokatla işkence yapıyorlar. Şırnak Milletvekilimiz Newroz Uysal’a yapılanları hep beraber izlediniz. Meclis Başkanına sesleniyorum: Senin vekiline, bu çatı altında Şırnak halkının iradesini temsil eden Newroz Uysal’a yapılan bu işkenceyi kabul ediyor musun? Newroz Uysal da Amed Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız da Kürt halkının, Türkiye halklarının iradesidir. Öyle kalmaya da devam edecek. Utanmadan yıllardır darbe edebiyatı diyorlar. Şimdi yeniden başladılar yeniden dillendirmeye. Sizden daha büyük darbeci mi var? Darbeler 3-4 yıl sürüyor, sonra seçime gidiliyor. Siz ise 22 yıldır darbeyle yönetiyorsunuz, siyasi bir darbeyle yönetiyorsunuz. Üç dönemdir halkların iradesine kayyım atıyorsunuz. Buna darbe değil de ne diyeceksiniz?
Kent uzlaşısını suçlama konusu yapan savcı, 2025 model Mahmut Esat Bozkurt’tur
Darbeciliğin alasını yapanlar, bir de “darbe teşebbüsü var” diyerek yargıyı muhaliflerin üzerine sürmeye çalışıyor. Bunu kimse yemez! Van’da Kürt halkının iradesini yok sayanlar, İstanbul’da Kürt halkının varlığını bile kabul etmiyor. Neymiş efendim, İstanbul’da kent uzlaşısı yapılmış! Savcı, Türkler ve Kürtler ittifak yapıyor diye, yapılan kent uzlaşısını suçlama konusu yaparak iddianameye koymuş. Neymiş efendim, Kürt ittifak yapamazmış, Kürt belediyede işbirliği yapamazmış, Kürt belediye alamazmış! 2025 model Mahmut Esat Bozkurt’un yaptıkları bunlar. Peki, Kürt-Türk ittifakını suç gören bu savcı hakkında AKP yöneticilerinin ve mensuplarının tek bir şey dediğini duydunuz mu? Demek ki onlar da Kürtler ve Türklerin ittifak yapmasının suç olduğunu düşünüyor. Başsavcı, Abdulhaluk Renda, Şükrü Kaya, Sıddıka Avar, Kemal Yamak ve Recep Peker’in ruhuna sarılıyor. Onlar da Kürtleri düşman olarak gören, yok edilmesi gereken bir halk olarak gören raporlar hazırlamıştı. Buradan, AKP’de siyaset yapan Kürtlere de sesleniyorum: Allah aşkına, “Kürt belediye alamaz, ittifak yapamaz, yaparsa kelepçe vurur içeri atarım” diyen bu savcının antidemokratik uygulamalarına siz ne diyorsunuz? Bunu kabul ediyor musunuz? Biz 100 yıldır bu ülkenin üzerinde dolaşan bu utançla mücadele ediyoruz. Siz ne ediyorsunuz? Bu utanca ortak olmaktan artık vazgeçin. Em li Wanê bûn, dayikek hat cem me, got divê mirov nanê xwe li tenûra xwe bixe. Di tenûra xwe de çêke. Em jî dibêjin mirov divê li hemberî zilmê li cem gelê xwe be, li cem şarederiyên xwe be. Hûn şerm nakin ji bo kîloyek makerne li cem van zilmkaran disekinin. Şerm e ji we re, aqilê xwe hildin serê xwe, werin cem gelê xwe. Werin li cem gelê xwe li hemberê vê zilmê bisekinin.
Barışın önünde engel olan bu hafızayı demokratikleştirmek için mücadele ediyoruz
Kayyım gaspı ne zaman yapıldı? 15 Şubat. Kürtlerin hafızasında 15 Şubat, Uluslararası Komplonun yapıldığı kara bir gündür. 15 Şubat’ta Van’a kayyım atamak da sembolik olarak yeni yaralar açmak isteyen aklın bir ürünüdür. İnsanlıktan, kardeşlikten ve barıştan medet uman bir akıl kötülük için adım atmaz. Dersim’e kayyım atandığında buradan söylemiştik. Dersim Belediye Eş Başkanımız Cevdet Konak Meclis-i Mebusan’da vekil olan Hasan Hayri’nin torunudur. 100 yıl önce dedesini idam ettikleri gün Cevdet Konak’ı gözaltına alıp Dersim’e kayyım atadılar. Böyle bir vahşet olabilir mi? Bu bir tesadüf müdür? Elbette değil, biz bunu tesadüf olarak görmeyiz. Biz sizin bu kirli hafızanızın ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyoruz. Bu kirli hafızaya izin vermeyeceğiz. Siz kendinizi bu kirli hafızayla Kürtlere, Türkiye halklarına, emekçilere hatırlatmaya çalışıyorsunuz ama bu halk bunu unutmayacak. Biz barışın ve çözümün önünde engel olan bu hafızayı dönüştürmek ve demokratikleştirmek için mücadele ediyoruz. Ama onlar bu kirli hafızada inat ve ısrar ediyor.
AKP iktidarı, diyalog ve müzakere çabalarına sabotaj yapıyor; fikrinde kayyım olanın zikrinde barış olur mu?
Van’da yapılan darbeyle sizin barış ve çözüme dair samimiyetsizliğiniz ortadadır. Bir yandan çözüm naraları atacaksanız, diğer yandan Sayın Öcalan’a yönelik devletlerarası komplonun olduğu gün Van’a kayyım atayacaksınız. AKP iktidarı, diyalog ve müzakere çabalarına sabotaj yapıyor. Van’dan Tişrin’e kadar, bugün olan HDK operasyonuna kadar barış umudunu ortadan kaldırmak isteyen sabotajcı bir aklı var. Toplum 15 Şubat’ta Sayın Öcalan’dan bir çağrı beklerken, bu iktidar çözümsüzlükte ısrar eden yaklaşımlarıyla topluma mesaj bir mesaj verdi. Biz çağrı bekliyorduk, onlar kayyımla mesaj verdiler. Fikrinde kayyım olanın zikrinde barış olur mu? Bu sabah HDK’ye dönük olan ve içinde EMEP, Devrimci Parti, SYKP, ESP, DBP, Yeşil Sol Parti üyelerinin, gazetecilerin, sanatçıların ve MYK üyelerimizin de bulunduğu en az 52 arkadaşımız sabah şafak sökmeden gözaltına alındı. Bu siyasi kırım operasyonu, ülkenin barış, demokrasi ve çözüm arayışına yönelik topyekun bir saldırıdır. Bu baskıcı ve hukuksuz uygulamayı şiddetle kınıyoruz, reddediyoruz. Arkadaşlarımıza yapılan bu saldırılar, Türkiye’yi karanlık bir ülkeye çevirme projesinden başka bir şey değildir. Her birimizin bu yolda alnı aktır. Kim ne yaparsa yapsın, halklar mücadelesi, haklı mücadelemiz durmayacak ve devam edecektir.
Barış isteyen milyonların nasırına basmaktan artık vazgeçin!
Bu siyasi soykırım operasyonlarının, Sayın Öcalan’dan gelmesi beklenen çağrının arifesinde olması barış umuduna dönük bir saldırı girişimidir. Bu bir tesadüf değildir. Barış isteyen milyonların nasırına basmaktan artık vazgeçin! Biz bu kumpasçı aklı Oslo’dan, 2013-2015 arasındaki çözüm sürecinden çok iyi tanıyoruz, çok iyi biliyoruz. Yine aynı şeyi tekrar etmeye çalışan bu aklı kınıyoruz, reddediyoruz. HDK’yi savunmaya devam edeceğiz. Daha geçen hafta HDK bir barış ve çözüm konferansı düzenledi. Ayıptır! Tam da barış hayalimizin vücut bulmuş halidir HDK. Halkların ve inançların eşit bir şekilde bir arada yaşamasının en güzel örneğidir HDK. HDK biziz, biz HDK’yiz. Bir operasyon yapacaksanız hepimize yapın.
Buradan Sayın Bahçeli’ye de seslenmek istiyorum: Siz Türk-Kürt ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılmasından bahsediyorsunuz, ortağınız ise barış umudunu yok etmek için son hızla devam ediyor. Siz bu sürece doğum sancısı diyorsunuz. Türk-Kürt ittifakını savunmak hepimizin görevidir ve bu görevimizi her şeye rağmen layıkıyla yerine getirmeye devam edeceğiz. DEM Parti olarak biz barışa inanıyoruz, diyaloga ve müzakereye inanıyoruz. Ortağınız ve yürütme erki olan Sayın Erdoğan çözümün neresindedir Sayın Bahçeli?
Saldırılar bir partinin meselesi değildir; bütün toplumun sorunudur, bir demokrasi sorunudur
Bu sorunun cevabını 85 milyon yurttaş da merak ediyor. Buradan, DEM Partili olsun olmasın herkese sesleniyorum: Bugün Van’a kayyım atanıyor, yarın İstanbul’a, İzmir’e, Adana’ya da göz dikecekler. Oralara da kayyım atamak için çalışacaklar. Bu sadece DEM Parti’ye değil, tüm Türkiye’ye ve Türkiye demokrasisine kurulan bir kumpastır. Bugün Van halkının seçtiği başkanı görevden alan irade, emin olun, yarın sizin de iradenizi gasp etmeye çalışacaktır. Bu topraklarda yaşayan her yurttaş çok iyi bilsin ki bu bir parti meselesi değildir; bir demokrasi meselesidir, hepimizin meselesidir. Bu haksızlıklar ve hukuksuzluklar karşısında birlikte olmaktan, ortak mücadele etmekten başka bir şansımız yoktur. Demokrasi, halkın sesine ve kararına saygı duymakla başlar. Onu gasp edenler, demokratik değerlere karşı büyük bir savaş başlatmış olurlar. Bu kayyımcı zihniyet, sadece işçilerle, emekçilerle ve belediyelerle uğraşmakla kalmıyor. Daha geçen gün TÜSİAD bir eleştiri yaptı. O eleştirileri bile kabul etmeyerek yargı sopasını TÜSİAD’a gösterdiler. Yani toplumun her kesimine karşı yargıyı sopa olarak kullanan bir anlayışla karşı karşıyayız. Hak yok, hukuk yok. İstiyorlar ki kimse konuşmasın, onlar da rahat rahat atlarını koştursun. Biz buna izin vermeyiz. Atınızı böyle koşturmanıza izin vermeyiz. Hak, hukuk, adalet ve özgürlük diyerek sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz.
AKP ile anlaşıyorsak, cezaevleri niye bizim yoldaşlarımızla dolu?
Değerli arkadaşlar, artık atılan oyları yok saymayı bile aşacak bir zihniyetle hareket ediyorlar. Neredeyse oy atmayı bile yasaklayacaklar, neredeyse okulların önüne “AKP üyesi olmayan oy kullanamaz” diye kolluk bile koyabilirler. Öyle bir akılla karşı karşıyayız. Kayyım asla hukuki bir tedbir değildir. Kayyım bir atama değildir. Kayyım, halk düşmanlığıdır; halkın oylarını gasp eden darbeci bir anlayıştır. Milyonlarca yurttaşın hakkına çöktüler, rızkına el koydular. Biraz sonra Batman’daki arkadaşlarımızla ilgili konuşurken de buraya değineceğim.
Barış imkanı her konuşulduğunda, koro halinde “Kürtler AKP ile anlaşıyor” gürültüsü koparanlara da seslenmek istiyorum: Ayıptır, utanın. AKP ile anlaşan bizsek, Van’da vekillerimizin ve belediye eş başkanlarımızın işkence görmesi niyedir? Van’a kayyım niyedir? Van’da halklarımızın, gençlerimizin gördüğü işkence niyedir? AKP ile anlaşan asıl sizsiniz! 22 yıldır AKP ile mücadele eden tek demokratik zemin burasıdır, en güçlü demokratik zemin burasıdır. AKP ile anlaşıyorsak, cezaevleri niye bizim yoldaşlarımızla doludur? Selahattinler, Figenler, Ayşeler niye cezaevindedir? Kendi konforlu alanlarında oturup “AKP ile anlaşıyorsunuz” diyenlere dokunan var mı? AKP’nin karşısındaki en sahici, en demokratik, en vazgeçmeyen, en baş eğmeyen bir zemin varsa o da bizim zeminimizdir. Bununla gurur duyuyoruz, duymaya da devam edeceğiz.
Emeklinin cebindeki üç-beş kuruşa göz diken ile kayyım atayan aynı akıldır
Bu ülkenin gündemi kayyım olmamalı. Bu ülkenin asıl gündemi, emeklilere fitre verme fetvası olmalıydı. Verdikleri maaşla emekli geçinemiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı “Emeklilere fitre verilir” diye fetva yayınlıyor. Asıl gündemimiz bu olmalıydı. Emeklinin cebindeki üç-beş kuruşa göz diken ile Van’da Kürt iradesine kayyım atayan akıl aynı akıldır. Böyle bir şey var mı? İnsanları tekli çocuk bezi alma noktasına getirdiler. Tekli çocuk bezi almak nedir? Toplumu bu hale getiren bu yönetimi kınıyoruz.
Merak etmeyin bu karanlık günler ve zihniyet gidecek
Geçen gün Antep’teydik. Antep’te ciddi bir işçi direnişi var. Biz de destekliyoruz. Direnen her işçi ve emekçinin yanında olduğumuzu ilan ediyoruz. Orada Mehmet Türkmen, Bir Tek Sen Genel Başkanı, tutuklandı. Bu tutuklamayı kınıyoruz. İşçilerin ve emekçilerin hakkını savunanların yeri cezaevi değildir. Kürtlere yapıyor, emekliye yapıyor, emekçiye yapıyor, hakkını arayan işçiye yapıyor. Batman Belediyesinde çalışan ama kayyımla işinden edilen buradaki emekçi kardeşlerimize de merhaba. Gapçı, sadece iradeyi gasp etmiyor; onlarca, yüzlerce arkadaşımızın işine son veriyor. Arkadaşlarımız dertlerini anlatmak için bugün Meclis’te. Sizlerle dayanışma içindeyiz. O gaspçı kayyıma da gidici olduğunu, insanların ekmeğiyle oynamaması gerektiğini bir kez daha söylüyorum. Bırakın, işçiler ekmeği için çalışsın. Kürt’ün oyuyla hesabınız var, Kürt’e düşmanlık yapıyorsunuz, bari emekçinin ekmeğiyle oynamayın. Böyle bir rezalet olabilir mi? Hem gasp edeceksin hem de orada çalışan işçinin işine son vereceksin. Bunu Batmanlı unutmaz, unutmayacak. Bunu buraya gelen emekçi kardeşlerimiz unutmayacak. Davanızın yanındayız. Kayyım tarafından işinden atılan emekçilerin sorunlarını burada dile getirmeye devam edeceğiz. Merak etmeyin, bu karanlık günler, bu karanlık zihniyet gidecek. Batman’daki emekçi arkadaşlarımız yine kendi seçtikleri irade tarafından yönetileceklerdir.
Kürt halkının çözüm iradesi kayyımlarla, gözaltılarla ve tutuklamalarla sabote edilmeye çalışıyor
Çok önemli bir gündemimiz var. Cumhuriyet tarihi boyunca iktidarlar değişti ama bazı ezberler değişmedi. 100 yıldır Kürt meselesi bu ülkede korku siyaseti olarak ele alındı. On yıllardır iktidarlar her sıkıştığında hep aynı senaryoyu hayata geçirmeye çalıştı. Kürtlüğü bir beka meselesi haline getirip toplumda korku yaratarak bizi birbirimize düşman etmeye çalıştılar. Ekonomik krizlerin, hukuksuzlukların ve antidemokratik uygulamaların üstü hep bu yöntemle örtülmeye çalışıldı. Yıllardır bu ülkede insanlar hep aynı senaryoya mecbur bırakıldı. Ne zaman kriz çıksa, ne zaman iktidar sıkışsa hemen Kürt meselesi gündeme getirilip beka tehdidi yaratıldı. Kürtlerin varlığı bir tehlike ve tehdit olarak Türkiye toplumuna gösterilmeye çalışıldı. Korku tacirliğiyle beka tehdidi canlı tutularak iç ve dış siyaset yıllardır dizayn ediliyor. Ancak korkuyla yönetmek, krizleri derinleştirmekten başka bir şeye yaramadı. Devlette bir akıl var ki barıştan, çözümden ve halkların eşit yaşamasından korkuyor. Birileri savaşın devam etmesine, Kürtlerin her daim düşman gösterilmesine can atıyor. Çünkü varlığı, çünkü konforlu alanı ve iktidarı buna bağlı. Bu düzen devam ederse, iktidarlarını daha kolay sürdürecekler. İşte tam da bu nedenle Kürt halkının her barış talebi her çözüm iradesi kayyımlarla, gözaltılarla ve tutuklamalarla sabote edilmeye çalışıyor. Böylece ülkede olup biten diğer haksızlıkların üzeri de örtülüyor. Bugün emekliler için verilen fetvayı burada konuşmamız gerekirken kayyımı konuştuk. Gerçeklerin üzerini böyle örtmeye çalışıyorlar. Bu düzenin bize dayattığı şey şudur: Türk korkacak, Kürt güvensiz hissedecek. Türk’ü bizle korkutuyorlar, biz de sürekli güvercin tedirginliğinde yaşamaya devam ediyoruz.
Sayın Öcalan’ın paradigmasına güveniyoruz, yanındayız, destekliyoruz
İşte Sayın Öcalan heyetimizle yaptığı son görüşmede bu konuda çok önemli şeyler söyledi. Kendisi çok önemli bir çıkış kapısı aralamaya çalışıyor. Kürt’ü bir tehdit olarak gören devlet algısının artık ortadan kalkması gerektiğini söylüyor. Kürt karşıtlığı üzerinden kurulan bu oyun bizlere çok büyük acılar yaşattı. Biraz önce anlattık, sanırım yaşamayan kimse kalmadı. Sayın Öcalan işte tam da bunu söylüyor. “Gelin, eski korkularımızı bir kenara bırakalım. Gelin, geçmişin dar hesaplarını, çatışmalarını ve düşmanlıklarını artık geride bırakalım” diyor. Biz de Sayın Öcalan’ın demiş olduğu bu paradigmaya, bu hakikate sonsuz güveniyoruz; yanındayız, desteklemeye devam ediyoruz ve edeceğiz. Bu ülkenin ortak geleceğini, 85 milyonun kardeşçe yaşam umudunu büyütmek istiyoruz. Sürece dair kaygıları olan bütün muhalif çevrelere de sesleniyorum: Bu yeni paradigmayla güvenlik ve beka uydurmaları statükocuların elinden alınacak, demokratik muhalefete geniş bir siyaset ve kazanım alanı açılacaktır. Onun için bu süreci desteklemek gerekiyor. Bunların elindeki beka, güvenlik ve terör kozunu alırsak, bize büyük bir zemin açılacak. Onun için bu süreç sadece Kürtlerin, DEM Parti’nin sorumluluğunu alacağı bir konu değildir; emekliden emekçiye, kadından gence Türkiye’deki bütün kesimlerin sorumluluk alması gereken bir konudur.
Çakma vatanseverler, PKK Sayın Öcalan’ın gösterdiği güçlü iradeye uymasın diye neredeyse dua edecekler
Devletin kirlerinin, kötülüklerinin ve zulmünün üzerini örten bu örtüyü elinden almaya çalışıyor Sayın Öcalan. 1 Ekim’den sonra başlayan çözüm tartışmaları birilerini çok rahatsız etti. Bugün hem iktidar içinde hem de muhalefet diye geçinen bazı odakların içinde çatışmanın ve savaşın sürmesini isteyen iki benzer akıl var. Bir madalyonun iki yüzü gibiler. 7/24 televizyonlarda dolaşan çakma vatanseverler, Sayın Öcalan’ın gösterdiği güçlü iradeye PKK uymasın diye neredeyse dua edecekler. 1 Ekim çıkışından sonra bir emekli asker, “Aman ha, PKK kendini feshederse Türkiye bindiği dalı keser. Sınır dışı operasyonlar yapma meşruiyetimiz kalmaz” dedi. Kürt meselesi çözülürse biz bu düzeni sürdüremeyiz, konfor alanımız elimizden gider diyor.
Sayın Öcalan statükocu aklın dalını kesmek, demokratik Türkiye ağacını yeşertmek istiyor
Bunların umurunda değil Kürtler, Türkler, Araplar, Çerkesler, Pomaklar. Bunların umurunda değil Türk ve Kürt gençlerinin toprağa dökülen kanı, emekçilerin alın teri. Onlar bu sürecin devam etmesini istiyorlar. Çünkü bu süreçle iktidarlarını ve konfor alanlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Çatışma sürsün, konfor alanları devam etsin, statüko devam etsin diyorlar. Ama onları bugün üzeceğim. Çünkü onlara bir kötü haberim var. Geçtiğimiz günlerde PKK çok önemli bir açıklama yaptı. Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesinden yana tavır alacaklarını söylediler. Ülkenin bölünmesi, devletin yıkılması gibi hedeflerinin olmadığını, var olan kaygıların yersiz olduğunu söylediler. Bu açıklama çok önemliydi. Kürt tarafının bütün bileşenleri Sayın Öcalan’ın yürüttüğü bu süreci desteklediğini, yanında durduğunu belirtti. Ama yürütme erkinin ne yaptığını henüz bilmiyoruz. Kayyımlar, tutuklamalar HDK operasyonları devam ediyor. Sayın Öcalan statükocu aklın dalını kesmek istiyor, demokratik Türkiye ağacını yeşertmek istiyor. Biz de diyoruz ki bu ülkenin kaderini birkaç çıkar grubunun eline bırakmayalım, demokratik Türkiye ağacı kurumasın, onu hep birlikte yeşertelim. Barış, özgürlük ve eşit yurttaşlık bu topraklarda kök salsın istiyoruz. Silahların devreden çıktığı, halkların eşit ve özgür yaşadığı, kardeşliğin hüküm sürdüğü bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edelim diyoruz. Bu uygulamalardan rahatsız olan herkesi de demokratik Türkiye ağacını yeşertmeye, sulamaya, altında kardeşçe yaşamaya davet ediyorum. Bu ülkenin geleceği ve huzuru için bugün aydın, sanatçı, akademisyen, yazar, çizer, işçi ve emekliye de çok iş düşüyor. Bu tarihi fırsatı hep birlikte büyütelim. Sözünüz bu sürece ses olsun. Barış, yalnızca siyasetçilerin masasında değil; sanatın ruhunda, sözün gücünde, kalemin izinde güçlenebilir. Ama her şeyden önce toplumun sahiplenmesiyle barış zemini oluşur. Parti olarak bunun için buradayız, bunun için mücadele veriyoruz. Barışı savunmaya, halkların özgür ve eşit yaşamını sağlamaya, bu ülkeyi korkularla değil umutla yönetmeye kararlıyız. Bu mücadeleyi yürütmeye kararlıyız. Anadilimle bitirmek istiyorum. Me bi kurdî dest pê kir, em ê bi Kurdî biqedînin. Berê gotinek hebû digot berf diçe ax dimîne. Ew ê herin, em ax in em ê bimînin. Em mafdar in, em ê bi ser bikevin. Serkeftin.
18 Şubat 2025