Bakırhan: Bize teröristan diyenlere, dilimizi ve varlığımızı tanımayanlara seçimde büyük bir ders vereceğiz

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, İstanbul’da gerçekleştirilen halk toplantısına katıldı. Burada konuşan Bakırhan, şunları söyledi: 

Merhaba gelê me yê heja hûn bi xêr hatin, gelê me ye hêja dayikino hevalên me yên hêja gelê Stenbolê ez li ser nave navendê we silav dikim. 

DEM Parti ve geleneğinden geldiği bütün partiler İstanbul’a benziyor

Çok değerli arkadaşlar, değerli halkımız; İstanbul’un renklerini oluşturan her milliyetten, her renkten, her kimlikten, her inançtan kıymetli yoldaşlar, bugün bir arada bulunmaktan büyük gurur ve mutluluk duyduk. İstanbul’un bütün renkleri burada. O bütün renklere partim adına selam ve saygılarımı gönderiyorum. Aslında DEM Parti ve geleneğinden geldiği bütün partiler biraz İstanbul’a benziyor. Partimiz de Türkiye’de asimile edilmemiş bütün halkları, inançları ve sınıfları bünyesinde barındırıyor. Süryani’sinden Ermeni’sine, Arap’ından Laz’ına, Terekemesi’ne, Kürt’ünden Alevi’sine, Sünni’sine, kadınına, gencine kadar olması gereken bütün renkler DEM Parti’dedir. DEM Parti İstanbul’dur, İstanbul DEM Partidir. Dolayısıyla İstanbul’u çok önemsiyoruz.

İstanbul’a Terzi Fikri’nin, Edip Solmaz’ın belediyecilik anlayışıyla geldik

En güçlü adaylarımızla birlikte yerel seçimleri karşılamak için ortaya çıktık. Meral Başkanı hepiniz tanırsınız; yaşamını insan hakları mücadelesine adamış, gitmediği cezaevi, görmediği ezilen tutsak kalmayan, mağdur olan bütün halkımızla dayanışma içinde olan bir arkadaşımız. Yıllarını mücadeleye verdi. Biraz Edip Solmaz’ın ardılıdır, devamcısıdır. Eminim ki Edip Solmaz’ın Batman’da estirdiği belediyecilik anlayışını İstanbul’da siz değerli halklarımıza yaşatacaktır. Yine Murat Çepni’yi de tanırsınız. Karadeniz uşağıdır. Aslında Terzi Fikrilerin geleneğinden geliyor. Biz aslında İstanbul’a Terzi Fikri’nin, Edip Solmaz’ın belediyecilik anlayışıyla geldik. Biri katledildi, diğeri de cezaevinde işkencede yaşamını yitirdi. Ağzımızı her açtığımızda Fatsa ve Batman örneklerini verdiğimiz o iki arkadaşımızın ve onların devamı olan bütün siyasi partilerimizin yerel yönetimler anlayışını burada uygulamak için yola çıktık. 

Sizin bu gücünüzle ayakta duruyoruz, direniyoruz

Yola çıkarken dayanışma çok önemlidir. Geleneğimizde dayanışarak, yardımlaşarak, paylaşarak bugünlere geldik. Biz geçmişten de İstanbul’u çok iyi biliyoruz. İstanbul her dönem emekçisiyle, yoksuluyla, çalışanıyla bizimle dayanışma içinde oldu. Bizim bir merkezimiz oldu. Çünkü biz emekçiyiz, biz İstanbul’da yaşayan işsizleriz, kadınlarız. Biz umudu henüz tükenmemiş vicdan sahibi İstanbul’u temsil ediyoruz. Sizin dayanışmanızı önemsiyoruz. Bu akşam da bizimle birlikte olmanız bize büyük bir güç verdi. Bu kadar güzel bir tabloyu gördükten sonra alanlara çıkıyoruz. Alanlarda sizin bu gücünüzle birlikte ayakta duruyoruz, direniyoruz. Karşımızda zalim bir sistem var. Empatiden yoksun, acımasız bir sistem. Mesele Kürtler olunca, devrimciler olunca ne kanun ne yasa tanıyan, var olanı da dikkate almayan bir anlayışla mücadele ediyoruz. Bununla mücadele ederken, işte bu dayanışma bizi ayakta tutuyor. Dünyanın hiçbir yerinde böylesine baskı altında bu kadar uzun süre mücadele yürüten başka bir parti yok. Bizi ayakta tutan bu tablodur, bu salonlardır. Var olun sağ olun, her bijî.

İstanbul’un 3’üncü partisiyiz, iddiamız var, tabii ki aday çıkaracağız

İstanbul’un sorunları çok, hepsini anlatacak değilim ama tablo ağır. 25 yıl birileri yönetti, son 5 yıldır da başka bir partinin belediyeleri yönetimde. Elbirliği ile İstanbul’u içinden çıkılmaz hale getirdiler. Ulaşım desen büyük bir problem. İstanbul’da ekonomik olarak yaşamak zor, işsizlik had safhada. Her gün kadınlar katlediliyor, uyuşturucu batağında bir kent. Aslında turizm ve ekonomi başkenti olması gerekirken; kriminal işlerle, çetelerle, mafyalarla, uyuşturucuyla, tıkanan trafiğiyle, işsizliğiyle maalesef anılıyor. İşte biz de arkadaşlarımızla birlikte bu sorunları çözmek için buradayız. Niye aday oldunuz, diyorlar. Ben Hakkari’de de söyledim. İstanbul’un 3’üncü büyük partisiyiz. İstanbul’da onlarca parti aday çıkarıyor ve geçmişte ortak olmalarına rağmen kimse onlara niye aday çıkarıyorsunuz demiyor. Ama söz konusu Kürtler olunca, acaba kapalı kapılar arkasında bir anlaşma mı var, diyorlar. Hem iktidar cephesi hem de muhalefet cephesi bunu söylüyor. Ama anlamadıkları bir şey var. Bizi, 3-5 vekillik, 3-5 belediye vererek yancı tuttukları siyasi partiler ile karıştırmasınlar. Biz Şex Saidiz, biz Seyid Rızayız, biz Mahiriz, İboyuz, Deniziz, Mazlumuz, Sakineyiz; biz cezaevlerinde direnen Selahattinler, Figenler, Gültanlar, Sebahatlar, Leylalarız. Biz Taybet ananın direnişiyiz, başını eğmeyen bir geleneğin ardıllarıyız. Tabii ki aday çıkaracağız, çünkü iddiamız var. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve bütün siyasi partilerin adaylarını gözünüzün önünden geçirin. Allah aşkına, Meral’in birikimi hangi adayda var? Murat Çepni’nin direnişi, devrimciliği hangi adayda var?

Bizim billboardlarımız, televizyonumuz, gazetemiz, yayınımız sizlersiniz

Direnişse direniş, birikimse birikim, yetenekse yetenek, nitelikse nitelik, geçmişse geçmiş, deneyimse deneyim. Neyimiz eksik bizim? Haklılar, rantçı değiliz, belediye olanaklarını kendi partisel çevremiz için kullanmıyoruz. Bu eksiklik de ebediyen bizde olacaktır. Asla ve asla rantçı olmayacağız, yolsuzluk ve usulsüzlük yapmayacağız. Diğer meziyetlerimize baksın, İstanbul’un emekçileri karar versin. Buyursunlar İstanbul’da iddiası olduğunu söyleyenlerle, 25 yıl yönetenlerle, son 5 yıl yönetenlerle ve yönetme iddiası olanlarla adaylarımızı toplum karşısına çıkaralım; konuşsunlar, tartışsınlar, projelerini ortaya koysunlar. Kim yeterli, kim yetenekli, kim yapar, kim iyidir sorusunun cevabını halklarımız versin. Birisi Saray medyasını kullanıyor. Dünya kadar reklam, dünya kadar harcama. Bir diğeri İstanbul Belediyesi’nin olanaklarını kullanıyor. İşte dayanışma niye önemlidir? Biz de sizinle varız. Bizim billboardlarımız, bizim televizyonumuz, bizim gazetemiz, bizim yayınımız sizlersiniz. Onlarınkinde duygu yok, onlarınkinde can yok; bizimki canlı, duygulu, yürekli bir bileşenden oluşuyor.

En büyük Kürt kenti, emekçi kenti İstanbul’sa niye biz yönetmeyelim?

İstanbul önemlidir. 90’larda köylerimiz yakıldı, dilimizi ve kültürümüzü sahiplendiğimiz için sürgüne gitmek zorunda kaldık. 90’larda İstanbul’a sığındık. Var olsun İstanbul! Bütün halklara kapısını açtığı gibi biz Kürtlere de açtı. Biz İstanbul’a minnettarız. Çünkü İstanbul bizi bugün bir araya getiren çok önemli bir merkezdir. Burada yaşıyoruz, vergi veriyoruz, üretiyoruz. Her üretilen şeyde bir Kürt’ün alın teri var, bir emekçinin alın teri var. Ama İstanbul’a adayız dediğimiz zaman herkes başka bir şey söylüyor. Üreten bizsek, en büyük Kürt kenti İstanbul’sa, en büyük emekçi kenti İstanbul’sa ve biz Kürtlerin ve emekçilerin sorunlarını çözmek için uğraşan bir siyasi partiysek niye biz yönetmeyelim? 25 yıllık bir belediyecilik pratiğimiz var. 25 yıl! Bu 25 yılda, bir tane belediyemiz yolsuzlukla ve hırsızlıkla anıldı mı, yargılandı mı, ceza aldı mı? Kimse bunu söyleyebilir mi? Belediyelerimizde kadın arkadaşların örgütlenerek kurup ürettikleri kooperatifler vardı. Gençlerin umudunu yeşerten kültür merkezlerimiz vardı, eğitim destek evlerimiz vardı. Bizim belediyelerimizde aç kimse yoktu, açıkta kimse yoktu. Bizim belediyelerimizde evine mama götüremeyen baba intihar etmiyordu. Bizim belediyelerimizde insanlar, kendilerine sahip çıkacak bir kurumun olduğunu görüyorlardı, biliyorlardı. Akbili boş olan biri otobüse binebiliyor mu? Doğalgazını ödeyemeyen, ödeyecek gücü olmayan birisine doğalgaz veriyorlar mı? Sütünü alamayan, çocuğunu okula gönderemeyen ailelerle sosyal belediyecilik anlamında bir dayanışma var mı? Yok! 

Ne kimseyle gizli saklı bir pazarlığımız ne de ittifakımız var

Bizim karşımıza bir tane kent sabıkalısı çıkmış. Kentsel dönüşüm adı altında Türkiye’deki bütün rantsal dönüşümün altında imzası var. İliç’te madenci arkadaşların yaşamını yitirdiği o katliamın altında imzası var. İmar affı dediler, deprem bölgelerinin, kıyı kentlerinin, su havzalarının tamamını imara açtılar. Kentin siluetini bozan, kenti betonlaştıran, insanı düşünmeyen, deprem bölgesi bir kentte gerekli önlemleri alma yerine rantı hedefleyen bir rant sabıkalısı vatandaşı karşımıza çıkarmışlar. Bu kenti yönetecekmiş! Bu kadar sabıkası olan birinin rahat ve huzurlu nefes alabileceğimiz bir İstanbul yaratma iddiası kesinlikle boştur. Bir diğeri de 5 yıldır yönetiyor ama belediye mi yönetiyor, siyaset mi yapıyor, parti genel başkanlığı mı yapıyor belli değil. Ben de belediye başkanlığı yaptım ama buna tam emin olamadım. Türkiye'de belediye başkan adayı olan adayların hiçbiri yerel seçimlerle ilgili konuşmuyor. Genel Başkanları da öyle. İktidardaki partinin genel başkanı ağzını açıyor silah, tank, top gemi. Mübarek sanki silah fuarının açılışını yapıyor. Onu dinleyenler yerel seçim olup olmadığını anlamaz. Diğeri de varsa yoksa DEM Parti şunu yaptı deyip duruyor. Mesele biz olunca, adaylarımız olunca, mesele üçüncü büyük parti olduğumuz İstanbul’da aday çıkarmamız olunca muhalefet de iktidar da aynı. CHP’ye göre biz AKP ile pazarlık yapmışız, AKP’ye göre kirli bir ittifak yapmışız. Küçük ortağa göre başka bir şey yapmışız. Ne kimseyle gizli saklı bir pazarlığımız var ne de ittifakımız var. İşbirliği yaptığımız yerlerde, kent uzlaşısını dikkate alarak o kentte yaşayan halkımız neye karar verdiyse onu yaptık. Onun dışında her yerde kendi adaylarımızla giriyoruz. Emin olun, çok önemli sonuçlar alacağız. 

DEM Parti şununla bununla anlaştı diyenlere büyük bir ders vereceğinize inanıyorum

Türkiye halkları hiçbir dönem olmadığı kadar yoksulluk yaşıyor. Kürtler hiçbir dönem olmadığı kadar reddediliyor, inkar ediliyor. Parlamentoda iki kelime Kürtçe konuşamıyoruz, hemen sesimizi kısıyorlar. Ama AKP’nin Amed adayı, terörist dedikleri bir sanatçının parçasını kendi aracında seçim müziği olarak kullanabiliyor. Yani biz Kürtçeyi kullanınca yasak, bilinmeyen dil. Onlar üç oy uğruna kendi istedikleri gibi kullanıyorlar, yasak değil. Bu iki yüzlü politikayı artık bitirmek gerekiyor. O yüzden bu yerel seçimler bizim için çok önemlidir. Bakın İstanbul çok değerlidir. Deprem bölgesidir, ama 25 yılda deprem için herhangi bir önlem alındı mı? Rantsal dönüşüme imza atan kişiye soruyorum, bir önlem alındı mı? Hayır. Her taraf imara açıldı, betonlaştırıldı. Şimdi deprem vergileri ortada yok. Böylesine depremin beklendiği bir kentte 25 yıl o, 5 yıl bu ciddi bir önlem almazken, hangi yüzle İstanbul halklarının karşısına çıkıp oy istiyorlar? Bunu anlamakta zorlanıyoruz. Sizlere büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Çok tehlikeli zemin üzerinde yaşıyorsunuz. Deprem vergileri ne oldu, niye ranta açıldı, niye betonlaştırıldı, bunları sorgulamalısınız. “Son 5 yılda ne oldu?” sorusunu halkımız sormadığı müddetçe, bunlar böyle yönetmeye devam edecek. İstanbul en büyük Kürt kentidir, 4-5 milyon Kürt yaşıyor; en büyük emekçi kentidir, milyonlarca emekçi yaşıyor. En büyük kadın kentidir, genç kentidir. Emekçilerin, Alevilerin, Kürtlerin gençlerin, kadınların eşit bir şekilde birlikte siyaset yapabildikleri tek parti var o da DEM Partidir. İstanbul ile bizim parti bir yerde çakışıyor. Bu seçimde de eminim ki siz değerli halklarımız, DEM Parti şununla bununla anlaştı diyenlere büyük bir ders vereceksiniz. 

Bize teröristan diyenlere, dilimizi ve varlığımızı tanımayanlara bu seçimde büyük bir ders vereceğiz

Cumhurbaşkanı “teröristan” diye bir şey tutturmuş bu aralar. Teröristan diye bir devlet var da biz duymadık? Resmi olarak BM’nin tanıdığı devletler içinde öyle bir devlet yok. Yine ırkçılık, milliyetçilik ve savaş üzerinden yerel seçimi götürmeye çalışıyor. Dört parçada yaşayan Kürtlerin yaşadığı her yere teröristan diyorlar. Utanmadan da bizden oy istiyorlar. Bin yıllardır bu ülkede Kürtler yaşıyor. Bin yıllardır Kürdistan denilen bir coğrafya var. Birinci Meclis’in açılışında, bölgeden gelen milletvekillerine Kürdistan Mebusu deniliyordu. Şimdi Kürdistan denilince, “teröristan” diyen bir akılla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bize teröristan diyen, dilimizi yok sayan bu zihniyete seçimlerde kesinlikle dersini vermek durumundayız. Biz bunların söylediği sözler karşısında çok güçlü bir sonuç ortaya çıkaramazsak, emin olun tek tek bütün Kürtleri terörist sayacak, Kürtler üzerinde zulüm ve baskı politikası başlatacak bir süreçle karşı karşıya kalabiliriz. Bizi tanımayan, kent sabıkası olan, rantçılık yapan, belediyeleri bir rant aracı olarak gören bu zihniyeti sandığa gömmenin tarihi 31 Mart’tır. 31 Mart’ta İstanbul’da yaşayan Kürtlerin, Arapların, Türklerin, Alevilerin, emekçilerin, yoksulların, gençlerin bir arada güçlü ittifakı ve birlikteliğiyle onlara gerekli cevabı vereceğimize eminim. Siz buna hazır mısınız? 

Gözü, kalbi, umudu bizde olan binlerce yoldaşımıza ve milyonlara müjde vermek durumundayız
 

Vedat Türkali “Sen bize layıksın” diyordu. Gerçekten İstanbul bizim evimiz, biz İstanbul’a layığız. Biz İstanbul’a en iyi hizmeti üretebilecek tek partiyiz. Emin olun arkadaşlarımızın yönetimindeki bir İstanbul’da dünyanın örnek kentini ortaya çıkarırız. İstanbul tarihi bir kenttir, tüm renklerin birlikte yaşadığı bir kenttir. Ötekileştirmeyen, yok saymayan tek parti varsa DEM Parti’dir. Dolayısıyla DEM Parti çatısı altındaki bütün devrimciler, demokratlar, Kürtler, emekçiler olarak bu seçimde daha fazla çalışarak ve iyi bir sonuç alarak gözü, kalbi, umudu bizde olan binlerce yoldaşımıza müjde vermek zorundayız.

Başı seccadede eli semada ama aklı haramda olan böylesi bir iktidarı hayatımızda görmedik

15 gündür bölgede çalışma yürütüyoruz. Meclis’te de dile getirdik ama kimse oralı olmadı. Herkes DEM sendromuna tutuldu. Belediye alacağımız 32 yerde iktidar kaçak seçmen taşımış. 32 belediyemizi almak için devlet olanaklarını, bütün kolluk kuvvetlerini kullanıyor yetmiyor, şimdi de Siirt’e 8 bin kaçak seçmen taşıyor, Ağrı’ya 10 bin kaçak seçmen taşıyor, Uludere’ye en az seçmeni kadar kaçak seçmen taşıyor. Bu kaçak seçmenlerin hiçbiri o kentlerin yerini bile bilmiyor. Başı seccadede, eli semada ama kafası haramda olan böylesine bir iktidar biz hayatımızda görmedik. Dünyada da bunun eşine rastlanmaz. Burada sizlere büyük bir sorumluluk düşüyor. Onların taşıdığı haram seçmene karşılık, biz İstanbullular eğer seferber olabilirsek; eğer iş yerimizde, camide, kuaförde karşılaştığımız her yerde arkadaşlarımıza nerenin seçmenisin, seni gönderelim diyebilirsek; o haram seçmenler karşısında iki tane helal seçmeni sandığa gönderebilirsek emin olun bunların bütün oyunlarını boşa çıkararak yeniden Kürt coğrafyasındaki bütün belediyeleri el birliğiyle alma şansımız çok yüksektir. Sizlere çağrımdır; lütfen önce kendi apartmanınızdaki Kars seçmenini Kars’a gönderin, Siirt seçmenini Siirt’e gönderin. 

Bizim adaylarımız mı daha iyi yönetir, yoksa onların adayları mı?

Eğer buna gücünüz yetmiyorsa, bizim il ve ilçelerimize gönderin. Oraya gidip güzel bir DEMli çaylarını içsinler, sonra da il ve ilçe örgütlerimiz onları oy kullanacakları yerlere götürsün. Yani demokrasi hepimizin sorunuysa, o zaman hepimize sorumluluk düşüyor. Siirt’teki kaçak 8 bine karşı; biz İstanbul’da, İzmir’de olan ve oy kullanmaya gitmeyen 16 bin seçmenin 10 binini göndermiyoruz. Söz veriyor muyuz? Lütfen bu meseleyi asla ihmal etmeyelim. Bize seçimi kazandıracak olan da o helal seçmenleri göndermek olacaktır. İlk çıktığımız zaman kimse parlamentoya gideceğimizi beklemiyordu, kimse 106 belediyeyi yöneteceğimizi beklemiyordu, kimse böylesine kilit bir noktaya geleceğimizi beklemiyordu. Bakın böylesine büyük bir merhale kateden bir parti niye İstanbul’u yönetmesin? Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni mi daha iyi yönetir yoksa diğer partilerin adayları mı? 

Şimdiden alacağımız belediyelerimiz hayırlı olsun

Bizlere “yahu kazanma şansınız yok” diyecekler. Buna cevap vermeye hiç gerek yok. Onlara diyelim ki en iyi kimse, en dürüst kimse, en nitelikli ve birikimli kimse oyumuzu ona verelim. En dürüst, nitelikli, birikimli, bu halk için gözünü kırpmadan her riski alacak adaylarımızı sahiplenmenizi istiyoruz. Şimdiden 31 Mart’ta alacağımız belediyeler, yerel yönetimler hepimize hayırlı olsun. 

Lütfen telefonlarınızı 24 saat çalıştırın, mesajlarınızı atın. Bizden olmayan aileleri ikna edin. Onların size sormuş olduğu sorular karşısında elinizi Kuran’ın üzerine koyun en iyisi kimse haydi ona verelim, vermeyen vicdansızdır diyelim. En iyilere oy verdirtelim. Niye oyları bölüyorsunuz diye soranlara, bölmüyoruz, kazanmaya çalışıyoruz, iyi olana oy veriyoruz diyelim. Niye 2019’da oylarımızı verip bir partinin belediyeleri kazanmasını sağladık? Bu sefer de onlar İstanbul’da hem kadın hem Kürt hem devrimci bir insana oy versinler, görelim bakalım İstanbul nasıl yönetiliyor. 

29 Şubat 2024