Bakırhan: İlk pedalı Sayın Öcalan büyük bir cesaretle çevirdi; buyurun siz de çevirin, bu ülkeyi barışa ve huzura kavuşturalım

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, haftalık Meclis Grup Toplantımızda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakırhan şunları söyledi: 

2025 Newrozu daha coşkulu ve umutlu bir şekilde geçiyor

Hûn bi xêr hatin, li ser çavan hatin. Ez jî di serî de Newroza we pîroz dikim, Newroza gelê Kurd, Newroza gelan pîroz be.  Çok değerli konuklar, hepiniz hoş geldiniz. Newroz Bayramınızı kutluyorum. Newroz’un ülkemize barış, demokrasi ve özgürlük getirmesini diliyor, hepinize başarılar diliyorum. 

2025 Newrozuna 15 Mart’ta büyük bir coşkuyla start verdik. 11 Mart’ta alanlarda me got tu bi xêr hatî Newroza rengîn. Newroz coşkusu hala devam ediyor. Yaklaşık bir hafta on gün kutlamalarla devam edeceğiz. 11 Mart’tan bu yana sahalarda gördüğümüz bir şey vardı; 2025 Newrozu daha coşkulu, daha umutlu bir şekilde geçiyor. Önümüzdeki günlerde de Van’dan Amed’e, İzmir’den İstanbul’a kadar her yerde yine Newrozu, Özgürlük Newrozunu büyük bir coşku ve heyecanla kutlamaya devam edeceğiz. Çünkü bu Newroz milyonlarca Kürt’ün aslında dünya aleme “em li vir in” deme Newrozudur. Milyonlarca Kürt’ün, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının yapıldığı bu süreçte, bu sürecin arkasında nasıl durduğunu sadece Türkiye kamuoyuna değil dünya kamuoyuna göstereceği bir Newrozdur. Onun için hep beraber her yerde “em li vir in, em li cem vê îradeyê ne, em li cem Birêz Ocalan in” deme günlerini hep birlikte kutlayacağız. Demirci Kawalardan ve Mazlumlardan bu yana elimizdeki özgürlük meşalesi hiç düşmedi. Demirci Kawalardan beridir elimizde tuttuğumuz özgürlük meşalesi, emin olun ki sadece Türkiye'yi değil Ortadoğu’yu da aydınlatmaya devam ediyor.

Yolumuzu aydınlatacak olan meşale Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıdır

Yolumuzu aydınlatacak olan meşale, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıdır. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı önümüzdeki dönemde Newrozun aydınlığı gibi, Newrozun özgürlük ateşi gibi aydınlatmaya devam edecektir. Günlerdir Mahabat’tan Kirmanşah’a, Süleymaniye’den Hewlêr’e, Kobanê’den Kürt coğrafyasının dört bir yanına kadar Newroz alanlarında Asrın Çağrısı destekleniyor. O alanları dolduran milyonlar, Asrın Çağrısının arkasında durduklarını ifade ediyor. “İrademizdir, bizi temsil ediyor” diyorlar. Önümüzdeki dönemde yapacağımız çalışmalarda biz de Asrın Çağrısına ne kadar destek verdiğimizi sözümüz, eylemimiz ve etkinliklerimizle ortaya koyacağız. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının milyonlar tarafından sahiplenildiğini anlattım ama bence bunu Ankara’da doğru okumalı, iyi okumalıdır. Bu çağrıya verilen destekleri de iyi anlamalıdır. Çünkü bu çağrıya milyonların verdiği destek, aynı zamanda bu ülkenin demokratikleşmesini ve özgürleşmesini de inşallah bu Ramazan ayında beraberinde getirecektir. Bu Newroz, Kürt-Türk ilişkilerinde bir dönüm noktası olacaktır. Bu Newroz 85 milyon için umut ışığı olacaktır. Sadece 85 milyon için değil, eğer bu süreci başarıya ulaştırabilirsek, doğmamış çocukların geleceği için de bir umut ışığı olmaya devam edecektir. Bundan ötürü, şimdi Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu çağrıyı sahiplenme, büyütme ve etrafında kenetlenme zamanıdır. Bu sebeple de her zamankinden daha fazla Newroz ateşi etrafında toplanacağız, bir araya geleceğiz, halaylarımızı çekeceğiz; onurlu bir barış ve özgürlük için sloganlarımızı atmaya devam edeceğiz. 

Newroz, Sakine ana demektir

Newroz arifesinde kaybettiğimiz çok değerli insanımızı buradan anmak istiyorum. Sakine Arat anayı içimizde tanımayan yoktur. Sakina anayı rahmetle ve minnetle anıyorum. Newroz aslında Sakine ana demektir. Çünkü Sakine ana yıllardır acının bütün renklerini yaşadı. Acı çekmesine rağmen hiçbir zaman onurlu barış talebinden vazgeçmedi. Sakine ananın sevdası barıştı. O barış sevdalısı büyük bir yüreğe sahipti. Az değil, inkara karşı verilen mücadelede Sakine anne dört çocuğunu kaybetti. Eşi benzeri az bulunan bir annemizdi. Dört canını yitirmesine rağmen, bütün zulüm politikalarını bizzat kendisi yaşamasına rağmen Sakine ana hiçbir zaman barış sevdasından ve onurlu barış mücadelesinden vazgeçmedi. Sakine anayı tekrar huzurunuzda saygıyla ve minnetle anıyorum. Bu Newrozu Sakine ana şahsında yitirdiğimiz bütün değerlerimize adıyoruz. 

Geçici anayasa Suriye’yi yeni bir karanlığa sürükleme potansiyeline sahiptir

Ortadoğu bir kez daha çok tarihi bir dönemeçten geçiyor. Suriye’de yaşanan gelişmeler sadece Suriye halklarını değil, Türkiye’yi ve tüm bölgeyi yakından ilgilendiriyor. Suriye’de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile Geçici Şam Hükümeti arasında imzalanan anlaşmayla birlikte Suriye ve Ortadoğu’da önemli gelişmelerin de aynı zamanda kapısı aralandı. Halkların statülerinin tanındığı, demokratik, eşit ve adil bir Suriye için büyük bir fırsat ortaya çıktı. Suriye’deki anlaşmaya ve Türkiye’deki barış sürecine, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı damgasını vurmuştur. Sayın Erdoğan da SDG ile Geçici Şam Hükümeti arasında yapılan bu anlaşmaya pozitif bir şekilde yaklaştığını belirtmişti. Fakat bu mutabakata atılan imza henüz kurumadan, Suriye’de halkları ve inançları görmezden gelen bir geçiş anayasası yürürlüğe girdi. 13 Şubat’ta Suriye Geçici Anayasasını açıkladılar. Bu, Suriye’yi yeni bir karanlığa sürükleme potansiyeline sahip bir girişimdir. Bu geçiş anayasası, bölgesel barış umudunu zedeleyen bir yaklaşıma sahiptir. 15 gün önce geçici hükümet ki o geçici kelimesi hala duruyor. Çünkü kalıcı olmak için demokratik ve kapsayıcı olmak gerekiyor, adil olmak gerekiyor. Eşitlikçi ve hakkaniyetli bir politika yürütmek gerekiyor. Katletmemek gerekiyor, göçertmemek gerekiyor. Onun için geçici diyoruz. Bu rejim, demokratik karakteri ortaya çıkana kadar halklar nezdinde geçici olmaya devam edecektir. 

Suriye Arap Cumhuriyetinde Kürtler, Aleviler, Süryaniler, Hıristiyanlar, Êzidîler kendilerini nerede görecek?

Bu geçici hükümet, 15 günde geçici bir anayasa hazırlık komisyonu kurmuş. Maşallah, nasıl çalışıyorlar! Biz bu ülkede on yıllardır demokratik bir anayasa yapım aşamasına dahi geçemedik. 15 günde kurdukları geçici komisyon bir taslak hazırladı. Bunu kamuoyuna açıkladılar. Hangi dinamiklerle görüştüler, ne zaman görüştüler kimsenin haberi olmadı. Kürtlerle görüşülmemiş, Alevilerle görüşülmemiş, Süryanilerle görüşülmemiş, Dürzilerle görüşülmemiş. Kadın devrimi dediğimiz Rojava’daki kadınlarla görüşülmemiş ama “Suriye Geçici Anayasa Taslağı” diye kamuoyuna açıklandı. Böyle bir anayasa olabilir mi, bu anayasa kapsayıcı olabilir mi? Bu Suriye’nin anayasasıdır, demokratik şekli ve karakteriyle bütün farklılıkları kapsıyor diyebilir miyiz? Ülkenin adını da koymuşlar 15 günlük çalışmayla: Suriye Arap Cumhuriyeti. Mezhepçi ve 100 yıldır ülkenin sorun yaşamasına sebebiyet veren tekçi mantıkla Suriye Arap Cumhuriyeti demişler. Daha en başından Suriye Arap Cumhuriyeti dersen Kürtler kendisini bunun neresinde görecek? Katlettiğin Aleviler neresinde görecek? Süryaniler, Hıristiyanlar, Êzidîler kendilerini neresinde görecek? Bu soruyu sormaya devam edeceğiz. Yangından mal kaçırırcasına “beş yıllık geçiş süreci anayasası” diye anlattılar ve bununla birlikte yeni istikrarsızlıklara, yeni gerginliklere, yeni provokasyonlara da maalesef zemin açtılar. Biz bu anayasayı tanımıyoruz. Bu anayasa doğru değil, kapsayıcı değil diyoruz. 

Suriye’deki geçici anayasa halklar ve inançlar nezdinde yok hükmündedir 


Özerk yönetimle bir anlaşma imzaladılar. Daha onun tartışmaları bitmemişken, her birimiz maddelerini tek tek yorumlamaya ve anlamaya çalışırken, resmen o anlaşmayı da hükümsüz kılan, ona pusu kuran geçici bir anayasa taslağı açıkladılar. Bu bizim nezdimizde de Suriye’deki halklar ve inançlar nezdinde de yok hükmündedir ve öyle olacaktır. Suriye'deki halkların ve inançların iradesinin yok sayıldığı, masa başında hazırlanmış bir anayasayı kimse halklara dayatamaz. Hiç kimse unutmasın ki halkları ve inançları yok sayan anlayış artık miadını doldurmuştur. Yok sayanlar kaybediyor. Örneklerini anlatırsam saatler sürer. Dünyaya bakmaya gerek yok. Ortadoğu'ya bakınca o tekçi ve mezhepçi yönetimlerin ne hale geldiğini görürüz. İnsan biraz ders çıkarır. Suriye niye yıllardır bir çatışma yaşıyor, niye iç savaş yaşıyor? İşte bu tekçilik yüzünden. Hem oradaki geçici yönetime hem de onun arkasında duran akla sesleniyorum: Bu, Suriye'ye de yaramaz, oradaki halklara da yaramaz; bölge barışına ve istikrarına da katkı sunmaz. 

Suriye’deki geçici anayasa demokratik bir öze ve kapsayıcı bir ruha kavuşmalıdır

Suriye’den Türkiye'ye ve Ortadoğu’ya kadar Aleviler demokratik toplumun garantisidir. Alevilerin olmadığı bir geçici geçici anayasa mı olur? Alevilerin onayını almayan bir anayasa mı olur? Sayın Öcalan’ın demokratik toplum dediği çağrısı, aslında Alevilerin haklarını ve yaşamlarını da garanti altına alan bir çağrıdır. Onun için demokratik toplum diyoruz. Aleviler, Hıristiyanlar, Kürtler, Dürziler, yani Suriye’de yaşayan bütün halklar ve inançların kendi iradelerine sahip olduğu demokratik, laik ve özgürlükçü bir Suriye'den başka seçenek de yok, yol da yok. Demokratik, laik ve özgürlükçü bir anayasanın dışında bir yol da yok, seçenek de yok. Onun için, daha en başından bu antidemokratik ve yok sayan geçici hükümet gibi, adı da geçici olan anayasanın demokratik bir öze ve kapsayıcı bir ruha kavuşması için Suriye yetkililerine çağrıda bulunmak istiyorum.

Kobanî’deki katliam barışa ve bu sürece kurulmuş bir provokasyondur, sabotajdır

Özellikle bu tartışma süreci başladıktan sonra bizler 7/24 bütün parti kurum ve kurullarımızla birlikte barışı örgütlemeye çalışıyoruz, barış umudunu büyütmeye çalışıyoruz. Biz bunları yapmaya çalışırken, henüz Meclis koridorlarında ziyaret programımızı gerçekleştirirken Kobanî’de 7’si çocuk 9 kişilik bir aile katledildi acımasızca. Hem de Ramazan ayında ve sahura insanlar kalkmışken. Bu katliamı kınıyoruz, bu katliamı kabul etmiyoruz. Biz barış umudunu büyütelim derken, birileri de katliamlara devam ediyor. Bu katliam, barışa ve bu sürece kurulmuş bir provokasyondur, sabotajdır. 

Sayın Erdoğan, bahsettiğiniz en üst seviyedeki tedbirleri ne zaman alacaksınız?

Yaptığımız görüşmelerde Sayın Öcalan da provokasyonlara dikkat çekmişti. İmralı’da kendisiyle görüşen bütün heyetlere ve devlete sürekli yaptığı en önemli çağrılardan biri de şuydu: Aman ha provokasyonlar, sabotajlar olmasın. Provokasyon ve sabotaj derken, sadece uzaydan, gökten, dışarıdan gelip bir şeyler yapabilecekleri kastetmemişti. Bizim sözümüzden eylemimize kadar, iktidarın pratiğine, sözüne ve eylemine kadar aslında büyük çerçeve çizmişti. Bu işin lamı cimi yok! Bu katliamı yapan akıl barış umutlarını katletmiştir, barış umuduna sabotajda bulunmuştur. Bu saldırı asla sıradan bir saldırı değildir. Öyle değerlendirmiyoruz. Barış çabalarını ortadan kaldırmaya dönük bir mesajdır. Sayın Erdoğan daha kaç gün önce, “Bu süreçte gelebilecek her türlü provokasyona karşı en üst seviyede dikkat sergileyecek, gereken bütün tedbirleri alacağız” demişti. Bunu yürütmenin başı söylüyor. Buradan Sayın Erdoğan’a soruyoruz: Kobanî’de 7’si çocuk 9 kişilik bir ailenin öldürülmesi sabotaj değil de nedir? Provokasyon değil de nedir? Bahsettiğiniz en üst seviyedeki tedbirleri ne zaman alacaksınız? Yoksa bu değerlendirmeyi yaparken Kürler hariç, Kobani’dekiler hariç mi dediniz? Dolayısıyla, verdiğiniz söze uygun bir pratik ortaya çıkmalıdır. Bir kez daha bu saldırıyı en sert şekilde kınıyoruz, lanetliyoruz. Bu saldırıyı yapanların peşini bırakmayacağız. Bu saldırıyı yapanlar yargılanıncaya kadar hep birlikte mücadele edeceğiz. 

Tarafları Gazze’deki ateşkese uygun davranmaya davet ediyoruz

Yine Gazze’de de masum insanlar ve çocuklar tekrar katledilmeye başladı. İnsanların kan revan içerisindeki görüntülerine yine şahitlik ediyoruz. Bu saldırıları da Kobanî’deki saldırılar gibi kınıyoruz. Bu insanlık suçuna karşı da uluslararası kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Bir an önce bu saldırılar durmalı ve yapılan ateşkese uygun davranılmalıdır. Sözde orada bir ateşkes yapılmıştı. Tekrar o ateşkese uygun herkesi davranmaya davet ediyoruz. FKÖ’nün önder isimlerinden Leyla Xalid’in hastaneye kaldırıldığını duyduk. Kadın mücadelesinin öncü isimlerinden olan Leyla Xalid’e de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyoruz. 

Geleceği kurmak için yüzümüzü kendi özümüze çevirmeliyiz

Değerli arkadaşlar, Ortadoğu 100 yıldır krizlerden, etnik ve inançsal çatışmalardan, acı ve gözyaşından bir türlü kurtulamadı. Artık buna son vermeliyiz. Son verebiliriz. Geleceği kurmak için yüzümüzü kendi özümüze çevirerek buna son verebiliriz. Çok uzağa gidip dünya deneyimlerine bakmamız gerekmiyor. Size sadece bir örnek vereyim: Selahaddin Eyyubi'nin yüzlerce yıl önce kurduğu düzende öteki yoktu. Selahaddin Eyyubi’nin düzeninde ötekiler yoktu. Selahaddin Eyyubi’nin yönetiminde farklı inançların ve kimliklerin barış içinde bir arada yaşadığı bir düzen olduğunu okuduk, bize anlatıldı. Şimdi yüzyıllar sonra tekrar bir Kürt, Sayın Abdullah Öcalan, bir hayali inşa etmenin mücadelesini veriyor. O da halkların eşitlik, özgürlük ve adalet temelinde buluştuğu, kimsenin öteki olmadığı bir düzenin mücadelesini veriyor. İşte Selahaddin Eyyubi’den Sayın Öcalan’a uzanan bu çizgi ortak yaşam idealini temsil ediyor. Bu ideal, ötekisiz bir düzendir; adalet, eşitlik ve özgürlük temelinde bir arada yaşama kültürüdür. Bu iki örneğe bakarak yol alabiliriz. 

Bölüşürsek birlikte ve güçlü oluruz; ayrışırsak, çocukları katledersek yok oluruz

Türkiye’nin 2. yüzyılında, “birlikte rahmet, ayrılıkta azap var” diyerek herkesin eşit ve özgür olduğu bir düzeni birlikte kurabiliriz. Bu çağrı, tam da bunun için yapılmış, tam da bunu yaşamamız için açılmış çok önemli bir fırsat kapısıdır. Bu toprakların çok ünlü insanlarından biri olan Yunus Emre aynen şunu diyor: “Bölüşürsek tok oluruz, ayrışırsak yok oluruz”. Birliğin ve eşitliğin ne kadar kıymetli olduğunu Yunus Emre de ortaya koymuştu. Tekrar ediyorum: Bölüşürsek tok oluruz, birlikte oluruz, güçlü oluruz, tehditlerden korunuruz ama ayrışırsak, ayrıştırılırsak, Kobanî’deki çocukları katledersek yok oluruz! Bu, halkların kardeşliğine ve ortak geleceğimize uzanan bir yoldur. Bu yolu birlikte örelim, gelin hep birlikte bu yola revan olalım diyoruz. Çünkü bu yol, tarihe geçecek onurlu bir yolun öyküsüdür. Bu çağrı, bu topraklarda onurlu bir hikayeyi yazmak için oluşturuldu. 

139 ayrı merkezde halk toplantıları gerçekleştirdik, toplantılara 50 bin arkadaşımız katıldı

Barış yolunu örmek için siyasi parti ve STK’lar başta olmak üzere toplumun birçok çevresiyle görüşmeler yaptık, buluşmalar gerçekleştirdik. Demokratik çözüm gündemiyle bütün kurullarımız, kadın arkadaşlarımız büyük bir çabanın içerisinde. Parti olarak Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını büyütmeye devam ediyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında halklarımızla, emekçilerle buluşuyor; demokratik siyasetin gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. 139 ayrı merkezde halk toplantıları gerçekleştirdik. Bu toplantılara 50 bin arkadaşımız, yoldaşımız katıldı. Sayın Öcalan’ın mesajını bu 50 bin kişiye ayrıntılı şekilde anlattık, birlikte tartıştık. Dünyada 50 bin kişi ile barışı topluma anlatacak başka bir örnek yok. Hep model oluyoruz, hep öncülük yapıyoruz. 50 bin kişi ile barışı anlatacağız topluma. Bakın, haritadan da göreceksiniz, mor renkte olan bütün kentlerde toplantılar yaptık. Neredeyse Türkiye haritasının 4’te 3’ünü gezdik. Kalanını da hep birlikte yine tamamlayacağız, demokratik toplumu ve barışı anlatmaya çalışacağız. Biz böyle samimiyiz. Takiye yapmıyor, samimice barışı örgütlemeye çalışıyoruz. 

Halk, Sayın Öcalan’ın çağrısını kendisine pusula yapacağını söyledi

Samimi olmayanlar bu haritaya iyice bakıp dersler çıkarsın. Bu mor renkleri örgütleyen, barışı anlatan arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. 50 bin kişi bu çağrıyı aldı, anladı. 50 bin kişi ev ev, sokak sokak dolaşacak ve barışın sesi her sokakta güçlü bir şekilde yankılanacak. Bu toplantılarda halkımızın büyük ilgisini gördük. Halkın talepleri ve kaygıları var, haklı kaygıları var. Biz böylesine samimi iken insanlar katlediliyor. İnşallah, bu kaygıları da giderecek daha güçlü ve örgütlü bir çabanın içerisinde olacağız. Bütün bu kaygılara rağmen bu toplantılarda bir şey açığa çıktı: Halk Sayın Öcalan’a güveniyor; onun çağrısına güveniyor, inanıyor. Halk, Sayın Öcalan’ın çağrısını kendisine pusula yapacağını toplantılarda dile getirdi. 

İlk pedalı Sayın Öcalan büyük bir cesaretle çevirdi, buyurun çevirin siz de pedalı bu ülkeyi barışa ve huzura kavuşturalım 

Barışın en büyük teminatı da güvencesi de Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrıdır. Evet, bütün ziyaret ve toplantılarda gördüğümüz netti. Ne istiyor halklarımız? Barış istiyor, adalet istiyor, özgürlük istiyor. Zemin hazır, irade hazır, umut var; o halde neden yol almayalım? Bu soruyu bir kez daha soralım. Biz de hazırız. Yol açık. Asrın Çağrısı aynı zamanda demokrasinin pusulasıdır. Bu süreci barışla taçlandırmak için pedal çevirmeye devam etmeliyiz. İlk pedalı Sayın Öcalan büyük bir cesaretle ve sorumlulukla çevirdi. Şimdi pedal çevirme sırası kimde? İktidarda, devlette. Buyurun, çevirin pedalı devam ettirin, bu ülkeyi barışa ve huzura kavuşturalım. 

Türkiye’de çözüm ve barış sadece Kürtlere değil 85 milyona kazandıracaktır 

Sayın Öcalan’ın çağrısının üzerinden 24 saat bile geçmeden, PKK kendini feshetme kararı aldı. Fesih kongresinin yapılması, sürecin en kritik eşiğinin aşılması için ne lazım? Güvenli bir ortam. Buyurun, güvenli ortamı sağlayın, madem çok istiyorsunuz, kongre toplansın ve Sayın Öcalan’ın çağrısını yerine getirsin. Sayın Öcalan’ın kendi partisinin kongresine katılacağı mekanizmayı bir zahmet oluşturun. Bu da pedalı çevirmenin en önemli aşamalarından biridir. Çözüm ve barış sadece Kürtlere değil bütün Türkiye’ye kazandıracaktır; 85 milyon kazanacaktır. Demokrasi gelecek. Rantın ve sermayenin zenginleştiği, emeklinin ve emekçinin perişan olduğu bu zemin ortadan kalkacak. Eşit olacağız, kardeş olacağız, kavga bitecek. O yüzden bu çağrıyı 85 milyonun sahiplenmesi gerekiyor. Türkiye’de çözüm herkese kazandıracaktır. Ortadoğu’da olduğu kadar, yeni dünyada da Türkiye’yi büyük bir güç haline getirecektir.

Açıktır ki AB’ye giden yol Türk-Kürt ilişkilerinin demokratikleşmesinden geçer

Dün AKP Sözcüsü de AB sürecini ilerletmek üzere tekrar açıklamalar yaptı. Baktı böyle olmuyor, yönünü ve sözünü batıya çevirmeye başladı. Ukrayna-Rusya arasındaki savaşın etkileri yüzünden AB güvenlik mimarisi de değişiyor. Transatlantik ittifakı bir türbülans yaşıyor. Böyle bir atmosferde Türkiye de Avrupa Birliği ile olan ilişkilerini onarmak istiyor. İyi de yapar onarırsa. Çok açıktır ki AB’ye giden yol, Türk-Kürt ilişkilerinin demokratikleşmesinden geçer. Öyle sözle değil, somut pratik adımların atılmasından geçer. İç barışını kurmuş bir Türkiye, AB’ye güç katar, bölgede barış ve istikrarın öncüsü olur. DEM Parti olarak barış için dur durak demeden çalışacağız, ter dökeceğiz, emek vereceğiz. Bu onurlu yoldan milim sapmayacağız. Barışın şafağını hep birlikte aydınlatacağız. 

Yelken açmış bir gemi gibi umutla yol alacağız, Newrozlara dört bir koldan yediden yetmişe akacağız 

Evet, tarihi günlerden geçiyoruz. Bugün ortak geleceğimizi belirleyeceğimiz tarihi bir sınavın, sorumluluğun heyecanını yaşıyoruz. Berê li cem me digotin, gava mirov dikete avê, çoka mirov şil dibû. Berê em jî diketin avê û çoka me şil dibû lê dema em derketin, tavekê mezin, taveke germ li peşiya me ye. Sırat Köprüsünden geçer gibi dikkatli olacağız. Ölçerek tartarak konuşuyoruz. Yelken açmış bir gemi gibi umutla yol alacağız, Newrozlara dört bir koldan yediden yetmişe akacağız. Umudumuzun ve direnişimizin bayramı olan Newroza en güzel giysilerimizle katılacağız. Bu arada ulusal giysilerinizi yaptırmışsınızdır inşallah. Rengarenk katılmamız lazım. Bu sefer barış diyeceğiz, onurlu bir barış demeye devam edeceğiz. Ortadoğu’ya barış, dünyaya huzur ve istikrar getirmesi dileklerimle 2025 yılı Newrozunuzu tekrar kutluyorum. Newroz piroz be diyorum. 

Emekliye bayram ikramiyesi değil harçlık veriyorlar

Biliyorsunuz, Meclis’te emeklilerin bayram ikramiyelerini 3 bin liradan 4 bin liraya çıkaracaklar. Bu düzenleme bugün görüşülecek. Grubumuz da hazırlık yaptı. Yanlış duymadınız, 3 bin liradan 4 bin liraya çıkaracaklar. Bunu da Meclis’te görüşecekler. Aradaki fark büyük olduğu için bunu burada görüşmeden karar alamıyorlar! Gerçekten gülelim mi ağlayalım mı? El insaf, vicdan diyoruz. Bu, emekliye ikramiye değil harçlık yahu! Bin lirayı çocuğa harçlık verdiğinde okulda günübirlik ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Grubumuz bu konuda ciddi bir muhalefet de yapacak. Biz ne diyoruz peki? 3-4 lira değil, bayram ikramiyesi en az 19 bin liraya yükseltilmelidir.

Son olarak, cezaevinde bulunan Nazmi Gür yoldaşın yol arkadaşı Birgün abla da aramızda, Nazmi Gür şahsında cezaevindeki bütün yoldaşlarımızın da Newrozunu kutluyor, özgür günlerde buluşmak dileğiyle selam, sevgi ve saygılarımı iletiyorum. 

18 Mart 2025