Bakırhan: İmamoğlu’na yapılan operasyon siyasidir, barışın tartışıldığı bir süreçte bu operasyonlardan vazgeçilmelidir

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, Tatvan’da düzenlenen Newroz kutlamasına katıldı. Burada konuşma yapan Bakırhan, şunları söyledi: 

Demirci Kawa’nın yaktığı meşale Tatvan’ı özgürleştirmeye devam edecek

Merheba Gelê Tetwanê, warê Mizgînan, warên lehengan hûn bi xêr hatin li ser seran li ser çavan hatin. Neviyên Saîdê Kurdî, rêhevalên Şefket Epozdemir hûn bi xêr hatin li ser seran li ser çavan hatin. Tetwan her tim bedew e, her dim delal e. Hûn her hebin her bijîn Tetwan.

Tatvan’ın yiğit ve fedakar halkı, hepinizi partim adına saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Newrozunuzu kutluyorum. Newroza we pîroz be. Demirci Kawalardan günümüze kadar bu özgürlük meşalesi yanmaya devam ediyor. 11 Mart’tan başlayarak 23 Mart’a kadar Demirci Kawa’nın Ortadoğu’yu aydınlatan özgürlük meşalesini hep birlikte taşıyoruz, taşımaya devam edeceğiz. Demirci Kawa’nın yaktığı meşale Tatvan’ı, bölgeyi, Ortadoğu’yu özgürleştirmeye devam edecek. 2025 Newrozunun ayrıca çok büyük bir anlam ve önemi var. 2025 aynı zamanda Sayın Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını yaptığı bir yıl oldu. Demirci Kawa’nın yaktığı özgürlük meşalesi, Sayın Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıyla birlikte bizleri ve bölge halklarını aydınlatmaya devam ediyor. Bu vesileyle Tatvan’dan Sayın Öcalan’a selamlarımızı gönderiyoruz, Newroz Bayramını kutluyoruz. Em Tetwanê dibêjin Newroza te pîroz be newroza rêhevalên te pîroz be. Yine bir selam da cezaevlerinde ve sürgünde bugün canlı yayınla Newrozu takip eden yoldaşlarımıza. Selahattinlerin, Figenlerin, Leylaların, Ayşe Gökkanların, Nazmi Gürlerin şahsında cezaevindeki bütün yoldaşlarımızın Newroz Bayramını kutluyorum. Newroza wan ji piroz be. İnşallah hevalên me yên girtîgehê de ji dê rojek azad bin. Ew dê bi me re dilana newrozê bigrin.

Tatvan duruşu ve direnişiyle çok önemli bir merkezimizdir

Değerli Tatvanlılar, Tatvan doğal güzellikleriyle biliniyor. Doğal güzelliklerinin yanında insanının güzelliğiyle de biliniyor. Tatvan tıpkı Newroz gibidir. Kadınıyla, genciyle, 7’den 70’e bütün halkıyla Newrozun güzelliğini yansıtıyor. Sağ olsun Tatvan! Tatvan ve Bitlis en zor dönemlerimizde, bugün Newroz’da da olduğu gibi, her daim mücadelesine sahip çıkmıştır. Her daim barış ve özgürlük demiştir, insanca ve eşitçe yaşam demiştir. Tatvan sadece bir ilçe değildir; rengiyle, duruşuyla ve direnişiyle çok önemli bir merkezimizdir. Tatvan’ı coşkuyla selamlıyoruz. Demirci Kawa’nın özgürlük meşalesini, bütün zulüm politikalarına rağmen bugüne kadar taşıdığınız için ne kadar mutlu olsanız yeridir. Tatvan ayrıca ilimin ve irfanın beşiğidir. Kürdistan coğrafyasında ilim ve irfan Tatvan’dan, Bitlis’ten yayılmıştır. Tatvan, medreseleriyle Kürt kültürüne, Kürt diline ve Kürt dilinin yaygınlaşmasına büyük katkılar sunmuştur. Dilini, kimliğini, kültürünü onurluca yaşattığı için Tatvan’a binlerce kez teşekkür ediyoruz.

Sayın Öcalan yaptığı çağrıyla Kürtleri ve Ortadoğu’yu aydınlatmaya devam ediyor


Biliyorsunuz, 27 Şubat’ta Sayın Öcalan tarihi bir çağrı yaptı. O tarihi çağrıda dedi ki baskılarınız, tekçi politikalarınız, yok sayma politikalarınız Tatvan’da karşılığını bulmadı. Tatvan zulme ve baskıya rağmen hala kimliğini, özgürlüğünü ve onurlu barışını savunuyor dedi. Dolayısıyla Sayın Öcalan'ın çağrısı aynı zamanda Tatvan’adır, Bitlis’edir, hepimizedir. Sayın Öcalan cezaevinden yaptığı bu çağrıya en büyük desteği Tatvanlıların, Siirtlilerin, Kürtlerin, ezilenlerin, emekçilerin vereceğini çok iyi biliyordu. Sizler bizi bugüne getiren, barışı mümkün kılan, barışı tartıştıran en büyük emekçilersiniz. Sizler olduğunuz için 27 Şubat’taki tarihi çağrı yapıldı. Sizler vazgeçmediğiniz için Sayın Öcalan demokratik toplum dedi. Kürt’ün, Türk’ün, Alevi’nin, kadının, emekçinin insanca ve eşitçe yaşadığı, özgür olduğu bir Türkiye istiyor Sayın Öcalan. Var mısınız, Kürt’ün eşit ve özgür olduğu bir Türkiye için Sayın Öcalan'ın çağrısının arkasında durmaya? Sayın Öcalan, bu çağrısıyla birlikte Demirci Kawa gibi, Mazlum’un üç kibrit çöpü gibi Kürtleri, Ortadoğu’yu, toplumu ve halkları aydınlatmaya devam ediyor. İnşallah bugün burada, bu Ramazan ayında, bu yağmurlu günde coşkuyla bu çağrıya sahip çıkabilirsek, emin olun ki dilimizle, kimliğimizle ve geleceğimizle özgürleşeceğiz.

Sayın Öcalan’ın çağrısının gereklerini iktidar ve devlet yerine getirmelidir


Sayın Öcalan'ın eşit yurttaşlık çağrısını, demokrasi çağrısını, özgürlük çağrısını cadde cadde, sokak sokak sadece Tatvan’a değil dışarıda yaşayan Bitlislilere ve Türkiye halklarına götürmeye var mısınız? Bu çağrı sadece Kürtlere kazandırmayacak; bu çağrı Türkiye halklarına da kazandıracak. Bu çağrı sadece Kürtlerin özgürleşmesi sağlamayacak; 85 milyonun, kadınıyla-genciyle Türkiyeli halkların özgürleşmesini sağlayacak. 85 milyona kazandıracak. Onun için diyoruz ki bu çağrı samimiyetle ve ciddiyetle ele alınmalıdır. Bu çağrının gereklerini iktidar ve devlet yerine getirmelidir. Sayın Öcalan'ın çağrısı öyle sıradan bir çağrı değildir. Sayın Öcalan yeni bir start verdi. Daha büyük bir mücadele, kadının öncüsü olduğu bir mücadele, gençlerin emekçisi olduğu bir mücadele yapın dedi. Şimdi, hep birlikte bugüne kadar taşıdığımız dilimizi ve kimliğimizi, kabul edilen Kürt gerçekliğini kazanımlara ve demokratik adımlara dönüştürme zamanıdır. Hep birlikte 50 yıldır onurlu bir şekilde taşıdığımız bu kimliği artık kazanımlarla buluşturmaya var mısınız? Sayın Öcalan bize bir rota çizdi. Sayın Öcalan’ın çağrısı bizim için bir pusuladır. Bu gemiyi, bu pusula olduğu müddetçe başarıya ulaştıracağımızın sözünü bir kez daha Tatvan halkının huzurunda; yaşamını yitirenlere, acı çekenlere, bedel ödeyenlere, bizi var edenlere veriyoruz. Bir gün, mutlaka ama mutlaka, Sayın Öcalan’ın pusulasıyla bu gemiyi barış limanına, özgürlük limanına, demokrasi limanına taşıyacağımızın sözünü bir kez daha yineliyoruz. Değerli Tatvanlılar; bizim Şevket Epözdemirlere sözümüz var, Ape Musalara sözümüz var, Demirci Kawalara, üç kibrit çöpünü çakarak bu meşaleyi aydınlatan Mazlumlara sözümüz var. Rahşanlara, Zekiyelere, Diyarbakır’da dört çocuğunu yitiren Sakine analara, cezaevinde onurluca direnen özgürlük tutsaklarına borcumuz ve sözümüz var. Borcumuzu demokrasiyle ve özgürlükle taçlandırarak yerine getireceğimizin sözünü veriyor mu Tatvan?

Sayın Öcalan’ın çağrısının gerekleri yerine getirilmedikçe provokasyonlar ve sabotajlar olur

Bir çağrı da devlete, iktidaradır: Evet bugüne kadar diyordunuz ki “Öcalan bir çağrı yapsın”. Biz de adadaydık. Sayın Öcalan ile birlikte 4 saat kaldık. Oradaki tutsak arkadaşlarıyla kaldık. Sayın Öcalan, aynı zamanda demokrasisi ve özgürlüğü olmayan, ekonomisi neredeyse yok olmuş bir ülkeye aslında yeni bir kapı açtı. Sayın Öcalan Türkiye’ye demokratikleşme fırsatı verdi. Sayın Öcalan, 100 yıllık tekçi ve inkarcı politikalardan vazgeçin, dedi. Sayın Öcalan, vicdanlı olun, inançlı olun; Kürt’ün dilini ve kimliğini reddetmeyin dedi. Sayın Öcalan, demokrasi dedi. Biz de Sayın Öcalan’ın bu sözlerinin hayat bulması için 2025 yılı Newrozunu bir fırsata, demokratik bir örgütlenmeye çevireceğimizin sözünü veriyoruz. İşte, hükümet ve iktidarın beklediği bu çağrı geldiyse, şimdi Kürt halkının demokratik taleplerini karşılayacak adımlar atılmalıdır. Bunun gereği yerine getirmelidir. Değil mi Tatvan? Bu çağrı, aynı zamanda Sayın Öcalan’ın örgütüne yapıldığı gibi, demokratik zemine yapıldığı gibi, devlete ve iktidara da yapılmış bir çağrıdır. Biz Sayın Öcalan’ın çağrısının arkasında durduk. Örgütü Sayın Öcalan'ın çağrısının arkasında durdu. O zaman devlet de bu çağrının gereklerini yerine getirmelidir. Bu çağrının gerekleri yerine getirilmedikçe, provokasyonlar ve sabotajlara açık hale gelir. Provokasyonlar ve sabotajlar olmasın istiyorsak, çağrının gereğinin yerine getirilmesi gerekir. 

İmamoğlu’na yapılan operasyon siyasidir; barışın tartışıldığı bir süreçte bu operasyonlardan vazgeçilmelidir

Biz demokrasi derken, özgürlük ve eşitlik derken, İstanbul'da Sayın Ekrem İmamoğlu ve 100’ü aşkın aydın, yazar ve siyasetçiye sabahın köründe operasyon çekildi. Bu operasyonu kınıyoruz. Bu operasyonu reddediyoruz. Bu operasyon ne yargı ne hukuk meselesidir; apaçık siyasidir. Bu siyasi operasyonlardan artık barışın tartışıldığı bir süreçte vazgeçilmesi gerekiyor. İmamoğlu’nun kent uzlaşısı üzerinden gözaltına alınmasını kabul etmiyoruz. Kent uzlaşısı; Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, emekçinin, kadının, kentteki bütün dinamiklerin kendi yöneticilerini seçtiği bir yöntemdir. Savcı bu operasyonla ne demek istiyor? Diyor ki Tatvanlıların İstanbul’daki iradesini tanımıyorum. Tatvanlı Kürtler İstanbullu Türklerle ittifak yapamaz, diyor. Savcıya sesleniyoruz: Kürtler siyaset yapmayacaksa, ittifak yapmayacaksa ne yapacaklar? Bu siyasi operasyon aynı zamanda bizleredir, kent uzlaşısınadır. İrademizedir. Bu operasyonu kabul etmiyoruz. Savcının dediğinin tersine, bizler Türklerle, emekçilerle, Alevilerle ve kadınlarla daha fazla bir araya geleceğiz. Demokratik bir Türkiye için, demokrasi için, özgürlükler için, şeffaf demokratik yerel yönetimler için savcının dediğinin tam tersini yapmaya devam edeceğiz. Bu ayrımcı ve düşmanlaştırıcı aklı reddediyoruz. Ne demek Türk ve Kürt ittifak yapamaz. Hani Türk-Kürt tarihsel ittifakından bahsediyorduk? Bizim AK Parti ile yaptığımız görüşmelere de mi dava açacak savcı? Bizler, bu topraklarda yüzyıllardır devam eden Kürt ve Türk ittifakının demokratik bir zeminde yeniden güncellenmesinin mücadelesini veriyoruz. Kent uzlaşısı bir suç değildir, demokratik bir modeldir. Kürtlerin ve emekçilerin Türkiye demokrasisine kazandırdığı çok değerli ve kıymetli bir modeldir. 

İstanbul halkının iradesiyle dayanışacağız, birlikte olacağız

Aylardır Türkiye iç barışını konuşuyor. Biz de konuşuyoruz, toplantılar yapıyoruz. Sanırım bizim iç barıştan anladığımız şey ile savcının anladığı aynı değil. Bizim iç barıştan kastımız, sadece Kürtlerle değil 85 milyonla barışmaktır. Bizim iç barıştan kastımız, sabahın dördünde operasyonların yapılmamasıdır, halkın seçtiği iradenin tutsak edilmemesidir. Ama bunlar, iç barıştan sabah erken operasyonlarını anlıyorlar. Bu operasyonlar adalete, barışa ve demokrasiye vurulmuş büyük bir darbedir, bir sabotajdır. Kabul etmiyoruz! İstanbul, Türkiye'nin kendisidir; Bitlis’tir, Mutki’dir, Tatvan’dır, Siirt’tir, Kars’tır. 16 milyon nüfusuyla İstanbul, Türkiye'nin bir prototipidir. Dolayısıyla İstanbul’un iradesine, İstanbul’un iradesinin seçmiş olduğu belediye başkanına “suç örgütü lideri” demelerini kabul etmiyoruz. İstanbul halkının iradesiyle dayanışacağımızı ve birlikte olacağımızı bir kez daha buradan, Tatvan’dan tekrar ediyoruz. İstanbul halkıyla dayanışacağız, demokrasiyle dayanışacağız. Bu siyasi kumpasları ve operasyonları tanımadığımızı bir kez daha ifade diyoruz. Bir an önce Sayın İmamoğlu’nun ve birlikte gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Barış sürecini zedeleyecek sabotajlardan ve provokasyonlardan kaçınılmalıdır. 

Tetwan hûn her hebin, her bijîn, hûn heya li gel me bin, li gel têkoşînê bin înşelah di rojên kurt de em ê azadiya gelê Kurd, aştiyeke bi rûmet pêk bînin. Newroza we pîroz be mala we ava be, her bijî Tetwan.  

19 Mart 2025