Bakırhan: Kızılcahamam’da 3 gün toplanıp tartıştılar, çıka çıka kayyım darbesi çıktı

 

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, haftalık Meclis Grup Toplantımızda başta Hakkari’deki irade gaspı olmak üzere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Grup toplantımıza Yeşil Sol Parti, KESK, Genel-İş Eğitim-Sen, TÜMBEL-SEN, 2021 Tüm Emekli Sen, Tüm Emekliler Sendikası, BTS, SES, HALKEVLERİ, EMEP, TİP, EHP, TÖP, SMF, ALINTERİ, KALDIRAÇ, İHD, ÖHD, Azadi Partisi, Kürdistan Komünist Partisi, ABF, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, DAD, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Demokrat Çerkesler Grubu ve Suruç Aileleri İnisiyatifi’nin de aralarında olduğu 58 kurumdan temsilciler ile çok sayıda kişi katıldı. Bakırhan konuşmasında şunları söyledi: 

31 Mart’ta Hakkari’nin emekçileri, yoksulları, kadınları, gençleri bir irade beyanında bulundu

Hevalên heja hûn bixêr hatin li ser çavan hatin we hemûyan bi rezdarî silav dikim. 
Çok değerli kurum ve siyasi parti temsilcileri, emekçileri, çalışanları; bizi her seferinde yalnız bırakmayan Ankara il ve ilçe yöneticilerimiz hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. 

Dün yine Türkiye’nin değişmeyen gerçeği olan bir darbe ile uyandık. Hakkari Belediyemiz alçakça gasp edildi. 31 Mart seçimlerinde çok yoğun bir mücadele verildi. Sistem bütün gücüyle Hakkari’ye yöneliyordu, orayı zaten bir garnizon yapmışlardı. Hakkari neredeyse Soylu’nun düzenli ziyaret ettiği, birçok kirli işin yapıldığı merkezlerden biri haline gelmişti. Biz Hakkari’de siyasi partilerle yarışmadık; korucularla, 5’li Çeteyle, kirli sermayeyle, itirafçılarla, devletin bütün kurumlarıyla, bürokrasiyle, AKP-MHP iktidarıyla ve JİTEM ittifakıyla yarıştık. 31 Mart’ta Hakkari’nin emekçileri, yoksulları, baskıya boyun eğmeyenleri, kadınları, gençleri bir irade beyanında bulundular.

Belediyeyi alıncaya kadar Hakkari’den ayrılmayacağız

Bütün baskılara rağmen iradelerini ortaya koyarak belediye seçimlerinde Mehmet Sıddık Akış ve Viyan Tekçe yoldaşlarımızı seçtiler. Ama hükümet ne yaptı? Yine geçmişte olduğu gibi kayyım darbesi yaptı. Zannediyorlar ki biz yerel yönetimlerin gasp edilmesine sessiz kalacağız, buna geçit vereceğiz. Yok öyle yağma! Biz Hakkari halkıyla birlikte, Türkiye’nin emekçileriyle, Türkiye’nin ezilenleriyle, gerçek demokratik muhalefetle birlikte Van’da olduğu gibi Hakkari halkının iradesini de savunmaya devam edeceğiz. Yerel yönetimleri alıncaya kadar da Hakkari’den ayrılmayacağımızı bir kez daha buradan belirtmek istiyorum. En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Êdî bes e, artık yeter! Bu haksızlığa, bu hukuksuzluğa, bu düşman hukukuna artık yeter! Nereye kadar bu düşmanlık? Hakkarili seçecek kayyım atayacaksınız, başka yerlerde başka bir hukuk uygulayacaksınız ve buna da demokrasi diyeceksiniz. Sadece Türkiye’de yaşayan 85 milyon değil dünyanın dört bir yanında yaşayan insanlar da Türkiye’de ikili bir hukuku uygulandığının, Kürtlere başka bir hukuk uygulandığının farkında. Bedeli ne olursa olsun Hakkari’de bu kayyım anlayışına izin vermeyeceğiz, Hakkari Belediyesini savunmaya devam edeceğiz. 

Trol medya tetikçileri tekrar harekete geçti ama “terör” demekle durumu çarpıtamayacaklar 

Bakın birçok şey yazılıp çiziliyor. Trol medya tetikçileri tekrar harekete geçti. Neymiş, Belediye Başkanımızın üzerinde 50 bin TL varmış. 50 bin TL! THY Yönetim Kurulu üyelerinin aldığı gibi 1 milyon 200 bin değil sadece 50 bin lira. 50 bin lira ile İran’a kaçacakmış. Yahu siz bizim kaçtığımızı nerede gördünüz? 50 bin lirayı zaten pul ettiniz. Artık kimin cebine bakarsanız 50 bin lirayı rahatlıkla bulabilirsiniz. Saçma sapan algılarla Türkiye kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar. Terör demekle, saçma sapma gerekçelerle durumu çarpıtamayacaksınız. Yıllardır hangi Kürt’ü, muhalifi “terör” yaftasıyla yargılamadınız ki! Bu salondaki insanlarımızın, kurum temsilcilerinin en az 80’i terör yaftasıyla yargılandı. Türkiye’de yargılanmayan, hakkında soruşturma açılmayan kimseyi bıraktınız mı? Belediye Eş Başkanımız YSK'ya başvurdu mu, vurdu. YSK kimdir? Türkiye’de AKP’nin etkin olduğu, her üyesini özenle seçtiği bir kurum değil mi? Sizin kurumunuz “Mehmet Sıddık Akış aday olabilir” dedi mi, dedi. Peki, şu ana kadar herhangi bir sorun var mıydı? Yok. Örgüt yöneticisi diyorlar. Bir örgüt yöneticisine YSK nasıl izin verdi? Bir anda ne oldu da ortada bir karar yokken, dosyada gizlilik kararı varken Belediye Eş Başkanımız suçlu gösteriliyor. 

Kızılcahamam’da 3 gün toplanıp tartıştılar, çıka çıka kayyım darbesi çıktı 

10 yıl önce, 2014’lerde dosyayı açan savcı, en üst düzey FETÖ yöneticilerinin arandığı gri listede aranan biri. “FETÖ” diyeceksiniz, “hain darbe girişimi” diyeceksiniz ama gri listede aranan bir FETÖ'cü savcının hazırlamış olduğu iddianameyle kesinleşmeyen ilk derece mahkemede bulunan bir dosyayı gerekçe göstererek belediyemize kayyım atayacaksınız, gasp edeceksiniz. Hangi cüretle mahkeme kararı olmadan, soruşturma bile değilken kendinizi mahkeme yerine koyup bu kararı veriyorsunuz? Bu soruyu bir kez daha sormak zorundayız. İçişleri Bakanını da buradan uyarıyorum: Bugün MHP’nin, Ergenekon'un kayığına binerek gideceğiniz yol Soylu gibi tarihe “Suç İşleri Bakanı” olarak geçmenizi sağlayacaktır. Bir karar verin; ya Suç İşleri Bakanı olarak algılanacaksınız Soylu gibi ya da işinizi hukuka göre yapacaksınız. Biz biliyoruz ki kayyım kararı Kızılcahamam’da alındı. Kızılcahamam’da 3 günlük kampı toplarken ne demişti AKP Genel Merkezi? Yeni anayasayı tartışacaklarmış, normalleşmeyi tartışacaklarmış. Üç gün toplanıp tartıştılar. Çıka çıka kayyım darbesi çıktı, halkın iradesine gasp çıktı. Bunların değişim dediği, normalleşme dediği işte bu kadardır. 

AKP-MHP ittifakının çimentosu Kürt düşmanlığıdır

Normalleşme dedikleri nedir biliyor musunuz? Kobanî Kumpas Davasında yüzlerce yıl ceza verilmesidir, 28 Şubat darbecilerinin serbest bırakılmasıdır, seferberlik yönetmeliğinin değiştirilmesidir. Normalleşme dedikleri “Etki Ajanlığı Yasası” çıkarılmasıdır. Normalleşme dedikleri en son Hakkari’de yapılan kayyım darbesidir. Aslında hepimize, Türkiye’de yaşayan bütün topluma verdikleri mesaj çok nettir. “Biz yarın öbür gün şirketinize, sermayenize, kurumunuza, futbol kulübünüze, siyasi partinize kayyım atarız” diyorlar. Türkiye kamuoyunu uyarmak istiyorum. Bu uygulamayla aslında hepimiz büyük bir tehdit altındayız. Bugün Hakkari Belediyesi, Hakkari Belediye Eş Başkanımız, oradan çıkan sandık iradesi hedef alınıyor ama esasında 85 milyon insan bu kararla hedefleniyor. Bize mesaj veriyorlar. İstediğimiz zaman, hoşumuza gitmediği zaman, bizim gibi düşünmediğiniz zaman her yere kayyım atarız mesajıdır bu. 

AKP-MHP ittifakının çimentosu Kürt düşmanlığıdır. “Siz Kürt düşmanısınız” dediğimizde de hoplayıp zıplayıp itiraz ediyorlar. Peki, bu Kürt düşmanlığı değil de nedir? Japonya’dan Ortadoğu’ya, Avrupa'ya nerede iki Kürt ve Kürt iradesi görüyorlarsa tehdit olarak görüyorlar. Japonya’da kendi anadillerinde eğitim gören insanların eğitimlerine bile karışıyorlar. Kürt çocukları Japonya’da kendi anadillerini öğreniyormuş diye neredeyse Japonya ile Türkiye arasında büyük bir kriz çıkarıyorlardı. Bu Kürt düşmanlığı değil de nedir? 

Siz öğreninceye kadar Van’daki direniş gibi büyük dersler vermeye devam edeceğiz

Daha geçen Hilvan’da 31 Mart’ta seçimlerini biz kazandık mı, kazandık. Hilvan Emniyet Müdürlüğünün hemen karşısında çeteler iki sandığı yakarak seçimin iptal edilmesini sağlamıştı. Hilvan halkı bütün bu irade gaspına ve hilelere rağmen iradesini 2 Haziran’da bir kez daha, daha güçlü bir şekilde ortaya koyarak 500 oy farkla kazandığımız belediyeyi 3300 oy farkla kazandı. Yüzde 33 ile kazandığımız belediyeyi yüzde 52,5 ile kazanmış olduk. Buradan iradesine sahip çıkan, bu gasp zihniyetine Hilvan'da büyük bir yanıt veren Hilvan kadınlarını, gençlerini, halklarını bir kez daha selamlıyorum. Belli ki Hilvan’dan da ders almamışlar ve Kürtlere yönelik kalıcı bir OHAL’de ısrarcılar. Hakkari’de bunu ortaya koydular. Bu OHAL hukukudur, darbe hukukudur, düşmanlık hukukudur. Biz Hilvan’da olduğu gibi ders vermeye devam edeceğiz. Hilvan derslerini daha da çok artıracağız. Dersinizi öğreninceye kadar Van’daki dayanışma ve direniş gibi büyük dersleri size vermeye devam edeceğiz. “Bu ülkede Türk olmayanın tek bir hakkı vardır, o da Türk’e hizmet etmektir” diyenlere geçmişte geçit vermedik, şimdi de Allah’ın izniyle ve halklarımızın desteğiyle size izin vermeyeceğiz. 

Bu mesele artık bir ulusal onur meselesidir, şimdi değilse ne zaman ses çıkaracaksınız? 

Bu Kürt düşmanlığına karşı onurlu her Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Çerkes’in, Türkiye'de yaşayan 85 milyon halkın ve inancın artık ses çıkarma günüdür. Ses çıkarmadığımız sürece Hakkarileri çoğaltacaklar. Ses çıkarmadığımız müddetçe Boğaziçi Üniversitesine yaptıkları gibi sadece yerel yönetimlerimize değil yaşamın her alanına kayyım atamaya devam edecekler. Artık söz konusu olan sadece Kürt’ün kazandığı bir belediye değil, söz konusu olan sadece Mehmet Sıdık Akkış ve Viyan Tekçe değil. Saray ve MHP iktidarı el ele vererek Kürt halkının gerçekliğini inkar ediyor. Bu mesele artık bir ulusal onur meselesidir. Birazcık vicdanı olan, onur sahibi olan, “Ben Kürt’üm” diyen her AKP’liyi bu haksızlığa karşı ses çıkarmaya davet ediyoruz. Şimdi değilse ne zaman ses çıkaracaksınız? Bu kadar adaletsizlik karşısında bugün susacaksınız, yarın bu toplumun içerisine nasıl çıkacaksanız? Çocuklarınız, torunlarınız “Bu adaletsizlik, bu gasp olurken siz AKP’de ne yapıyorsunuz?” sorusunu sorduklarında onlara cevap verebileceğiniz bir tutum içerisinde olun. Tavrınızı gösterin. Emin olun ki Kürtler, emekçiler, ezilenler bu zor günlerde iradesini ortaya koyan, sözünü çekinmeden söyleyen hiç kimseyi unutmayacaktır. Ama bu günlerde susanları, bu zulmü izleyenleri de halkımızın unutmayacağını bir kez daha belirtmek istiyorum. 

"Yeni Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın ilk maddesini açıklıyorum: Kürtler Türkiye’de sömürge bir halktır

Aslında bunlar Hakkari’de yaptıklarıyla yeni anayasanın içeriğine dair de çok güçlü ipuçları verdiler. Şimdi size "Yeni Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın ilk iki maddesini açıklıyorum: Madde 1. “Kürtler Türkiye’de sömürge bir halktır, sömürge kurallarıyla yönetilir” diye yazın. Madde 2. “Kürt halkının seçme ve seçilme hakkı yoktur, yaşadıkları kentleri yönetmeye hakkı yoktur” diye yazın. AKP- MHP- JİTEM ittifakının yeni anayasadan anladığı zaten bu değil mi? Bu iki maddeyi en başa yazsınlar. Desinler ki Kürtlerin bulundukları yerlerde yerel seçim yapılmayacaktır. Desinler ki Kürtler genel seçimlerde eğer milletvekili seçerlerse yerleri cezaevidir. Ya biraz açık yürekli olun, biraz samimi olun, takiyeyi bırakın! İkiyüzlü politikalardan artık vazgeçin. Yeni anayasanıza bunları yazın ki ne kadar adaletsiz, hukuksuz olduğunuzu bizim gördüğümüz gibi dünya halkları da görsün. 

Normalleşmenin ırkçı MHP’yi pusula yaparak çetelerle kol kola suç işlemek olduğu açıktır

AKP-MHP’nin normalleşme iddiası buraya kadarmış. İşte burada çöktü. Normalleşme dedikleri Kürt düşmanlığında zirve yapmaktır. Normalleşme iddiaları kayyım zihniyetinin altında ezilmiştir. Normalleşmenin Kürtleri kapsamadığı, ezilenleri ve emekçileri kapsamadığı bir kez daha bu Hakkari kararıyla birlikte açığa çıkmıştır. Yine normalleşme Hakkari'dir. İktidar kararını vermiştir. Normalleşmenin ırkçı MHP’yi pusula yaparak çetelerle kol kola suç işlemek olduğunu bu karar ortaya koymuştur. Bir partinin genel başkanı, bu haksız hukuksuz kararı verenlere, “Sizi yürekten kutluyorum” diyor. Biz yüreklerimizde bu kararı verenleri ve alkışlayanları asla unutmayacağız. Bu haksızlığı alkışlayanların da yüreği kurusun. Bu kadar acıya, bu kadar yıkıma sebebiyet verenler Allah’tan bulsun. Erdoğan, kırmızı çizgilerimizden taviz vermeyeceğiz, diye bir açıklama yaptı. Hemen peşinden de herkesi kucaklayacağız dedi. İşte sonuç ortada. 

Hedef Hakkari’de Kürt’ün iradesidir ama tuzak barış ve demokrasi isteyenleredir 

Bugüne kadar “Ankara Kriterleri” deyip durdular, meğer kayyım kriterleriymiş. Ankara Kriterleri artık “Kayyım Kriterleri” olarak Türkiye’deki halklar tarafından kaydedilmiştir. Alın normalleşmenizi de yeni anayasanızı da başınıza çalın! Hedef Hakkari’de belki Kürt’ün iradesidir ama tuzak barış ve demokrasi isteyenleredir, Türkiye halklarınadır. Bu ülkedeki halklar, bu ülkenin emekçisi, yoksulu, genci, kadını bu zulüm karşısında ortaklaşmadığı müddetçe bugünleri çok göreceğiz. Şimdi değilse ne zaman ortaklaşacağız? Onun için buradan emekçilere, yoksullara, kadınlara, ezilenlere, demokratlara bir çağrı yapmak istiyorum. Bugün hemen şimdi bulunduğumuz her yerde, her caddede, her sokakta, her sorun alanında parti ismine takılmadan ve Kürt, Türk, Alevi, Sünni demeden bir araya gelip bu zulüm düzenine dur demenin zamanı gelmedi mi? Değerli halkların bu duruşu hayata geçirmesi için DEM Parti olarak elimizden gelen çabayı ortaya koyacağımızı belirtmek istiyorum. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dönemini artık kapatmak gerekiyor. 

Bu darbe anlayışı ile mücadele etmek bizim kurtuluşumuzdur

Bu ülkenin başına ne geldiyse Kürt dövüldüğü zaman, emekçinin hakkı gasp edildiği zaman, devrimci işkence gördüğü zaman yanlarında olmadığımız, ses çıkarmadığımız, sahip çıkmadığımız için geldi. Demek ki önümüzdeki dönemde emekçinin, yoksulun, Kürt’ün karşılaşmış olduğu bu hukuksuzluk karşısında artık ses çıkarmamız gerekiyor. Aksi halde bu darbeler devam edecektir. Bu darbe anlayışı ile mücadele etmek bizim kurtuluşumuzdur. Gençlerimizin, kadın yoldaşlarımızın kurtuluşu bu darbe anlayışı ile mücadele etmekten geçiyor. Pusulamız Van’daki ortak direniş, ortak mücadeledir ve ortak mücadele zeminini Türkiye’nin her yerine yaymaktır. 

Kemiklere bile tahammül etmeyen bir sistemle karşı karşıyayız

Milletvekillerimizi cezaevine attılar. Hala cezaevindeler. Belediyelerimize kayyım atadılar. Hasta mahpusları tedavi etmiyorlar. Her gün bir arkadaşımızın cenazesini almak zorunda kalıyoruz. Sokakta gaz, cop, TOMA saldırıları zaten devam ediyor. Mezarlıklarımızı bombaladılar. Kemiklere bile tahammül etmeyen bir sistemle karşı karşıyayız. Normalleşmeymiş, yenilenmeymiş, kucaklaşmaymış! Recep Tayyip Erdoğan, Siirt'te bir şiir okuduğu için yargılanıp ceza almıştı. Ne oldu? O dönem 28 Şubat darbecileri Türkiye’nin gidişatına yön veriyordu. Beğenmedikleri o darbeciler bile Erdoğan görevden alındıktan sonra yeni belediye başkanını meclisin seçmesi için zemin hazırladı. Ali Müfit Gürtuna Erdoğan görevden alındıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına seçildi. 28 Şubat’a darbe deyip oraya gönderme yapanlar, 28 Şubat'ın bile gerisindeler. Kenan Evren’e bile rahmet okutacak bir pratik içerisindeler. O zaman haktı belediye meclisinin seçmesi değil mi? Ama şimdi kayyım atıyorsunuz ortada bir ceza yokken, kesinleşmiş bir karar yokken. Bunları not ediyoruz, bunları unutmayacağız. Darbecilerden daha geri bir anlayışa sahip olanları Kürtler, emekçiler bir yere not edecek ve günü geldiğinde bunlara sandıkta gerekli cevabı verecektir. Değerli arkadaşlar, pes etmeyeceğiz, yılmayacağız. Mücadele edeceğiz, asla geri adım atmayacağız. Belediyelerimizi ve irademizi korumaya devam edeceğiz. En güçlü toplumsal dayanışmayı örgütleyerek bir daha aynı şeylerin Türkiye’nin hiçbir yerinde olmaması için güçlü bir mücadele ortaya koyacağız. 

Van’ı nasıl sahiplendiysek ve savunduysak en geniş demokrasi güçleriyle birlikte Hakkari’yi de savunacağız

Dünden beri Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, DBP Eş Genel Başkanları, milletvekillerimiz, sivil toplum örgütleri, belediye eş başkanlarımız Hakkari’de. Hakkari'de belediyeyi ve halkın iradesini korumak için oturuyorlar. Bugün de TİP Genel Başkanı, EMEP yöneticileri, CHP heyeti ve onlarca kurum temsilcisi Hakkari yolunda. Van’ı nasıl sahiplendiysek ve savunduysak en geniş demokrasi güçleriyle birlikte Hakkari’yi de savunacağız. 

Tüm il-ilçe örgütlerimize, çalışanlarımıza, üyelerimize, bize milyonlarca oy veren halklarımıza sesleniyorum: Bulunduğunuz her yerde bu zulme karşı sesinizi yükseltin. 

STK temsilcilerine, barış ve demokrasi isteyenlere, adil bir düzen isteyenlere de seslenmek istiyorum: Gelin bu zulüm karşısında daha güçlü bir mücadele zemini örelim. Bu zulüm karşısında Türkiye halklarının, emekçilerinin sesi olalım, ortak merkezi olalım. İradelerinin çarçur edilmemesi için ortak bir mücadele vererek bu kayyımcı zihniyete büyük bir mesaj verelim. 

Bu faşizme karşı Alpler gibi, Orhan Doğanlar gibi, Seyid Rızalar gibi, Ayşe Gökkanlar gibi direneceğiz

Belediyeler bizde olduğu zaman halkın evi gibiydi. Eminim ki halkımız evi olan bu kurumları koruyacaktır, sahiplenecektir. Asla bu baskılar, bu kayyım atamaları, bu irade gaspları karşısında ah vah etmeyeceğiz. Kimse bunu bizden beklemesin. Mücadele edeceğiz. Daha fazla mücadele edeceğiz. Bu darbecilerin gerçek yüzünü sadece Kürdistan'da değil Türkiye’nin her yerinde, dünya demokratik kamuoyunda teşhir edeceğiz. Belediyelerimizi güçlü bir şekilde koruyacağız. Bu haklı davamızda mücadelemize kimse boyun eğdiremez. Bu haklı mücadeleye hiç kimse boyun eğdiremez. Seyid Rıza baş mı eğdi? Orhan Doğan boyun mu büktü? Ayşe Gökkan aman mı diledi? Alp Altınörs diz mi çöktü? Daha binlerce arkadaşımızın dizi toprağa bile değmedi. Ant olsun, ant olsun; bu kirli yöntemlere, bu zulme, bu faşizme karşı Alpler gibi, Orhan Doğanlar gibi, Seyid Rızalar gibi, Ayşe Gökkanlar gibi direneceğiz. Bu karanlık anlayışı bir gün mutlaka hep birlikte bu topraklardan defederek eşitlikçi adil bir düzen kuracağız. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. 

4 Haziran 2024