
Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, Dersim 2'nci Olağan İl Kongremize katıldı. Burada konuşan Bakırhan, şunları söyledi:
Sima bi xêr ameyî, hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. Değerli Dersimli yoldaşlarım, STK’lerin ve siyasi partilerin değerli temsilcileri, hepiniz saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Kongremize şimdiden başarılar diliyorum. Sözlerime başlamadan önce Dersim’in kutsal mekanlarına, Düzgün Baba’ya, Mercan Dağları’na, Fatma Ana’ya, Buyer Baba’ya, Munzur’a selamlarımı iletiyorum.
Direnişiyle ön açan Seyid Rıza’ya, Ana Besê’ye, Zarife’ye, Alişer’e, Doktor Şivan’a ve Aysel Doğan’a minnetlerimi iletiyorum
Yine bu topraklarda eşit yurttaş olarak yaşamak için mücadele etmiş, şu anda aramızda olmayan ama mücadelesiyle, duruşuyla ve direnişiyle ön açan Seyid Rıza’ya, Ana Besê’ye, Zarife’ye, Alişer’e, Doktor Şivan’a ve Aysel Doğan’a sevgi, saygı ve minnetlerimi iletiyorum. Onların şahsında şu anda aramızda olmayan onlarca, yüzlerce, binlerce canımızı da saygı ve minnetle anıyorum. Onların mücadelesine bağlı kalacağımızın, o bayrağı bir gün mutlaka ama mutlaka zafere taşıyacağımızın sözünü bir kez daha yineliyoruz.
Onurlu mirası yaşatmak için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koymaya devam edeceğiz
Dersim sıradan bir şehir değil. Dersim, hakikatin yoludur; direnişin ve duruşun kentidir. Dersim pes etmeyen, inatla kimliğine, kültürüne ve özgürlüğüne sahip çıkan ve bu yönleriyle de bize örnek olan çok değerli bir kentimizdir. Onun için bugün özellikle burada olmak istedim. Gerçekten mutluyum ve gururluyum. Dersim Reye Heq inancının ser çeşmesidir. Kimliğini inatla ve inançla yaşatan bir kent olması açısından da önemlidir. Dersim bize büyük bir miras bıraktı. Denizlerin, Mahirlerin İbrahimlerin, Sakinelerin mirası çok değerlidir, kutsaldır. Bu onurlu direniş mirasını yaşatmak için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koymaya devam edeceğiz. Kayyımlarıyla kesinlikle mücadelemizi durduramayacaklar. Hak ve hakikat yolunda, özgürlük yolunda, eşit yurttaş olma yolunda verilen bu değerli mücadele bütün zulüm politikalarına karşı devam edecektir.
Bu inkarcı politikalarınızdan vazgeçin
M. Ali Bul Başkanımız, Ergin Başkandan önce çıktı. Nurhayat Başkan çıktı ve daha binlercesini sayabilirim. Eğer tutuklamalar, baskılar ve bu kayyımcı anlayış başarılı olsaydı, bugün arkadaşlarımızla birlikte bu mücadeleyi daha güçlü bir şekilde devam ettiremezdik. Asıl ders alması gereken, bu retçi ve inkarcı sistemdir; yok etmeye çalışan bu sistemdir. 100 yıldır aynı ezberi tekrar ediyor. Seyid Rıza vazgeçti mi ki biz vazgeçelim? Sakine vazgeçti mi ki biz vazgeçelim? İşkence edilip öldü diye mezarlığa bırakılan Aysel Doğan vazgeçti mi? Bu direnişten, bu duruştan artık siz ders alın. 100 yıllık inkar politikalarınızı bir kenara bırakın. Kayyımlarla halkın iradesini gasp eden, sandığa atılan helal oyları yok sayan bir anlayışla Dersim’in direnişini durdurabilir misiniz? Siz dağların kayıp anahtarını arayan Dersim halkının mücadelesine ket vurabilir misiniz? Biz mücadelen vazgeçmiyoruz. Haklı bir mücadelenin sahipleri olarak vazgeçemeyeceğimizi daha kaç defa size söyleyeceğiz? Sadece bu kongre salonunda değil yaşamın her alanında vazgeçmeyeceğiz. Cezaevlerindeki doluluk oranı yüzde 130’larda. Kürtler, Aleviler, Kızılbaşlar vazgeçti mi? Üç dönemdir kayyım atadığınız Van halkı vazgeçti mi? Siz kayyım atadıkça onlar 14’te 14 yaptı. On bin kaçak seçmen taşıdığınız Siirt mi vazgeçti? Dersim’in dağını, köyünü, yaylasını boşalttınız, yasakladınız; Siirt’te neredeyse köy bırakmadınız. Mersin’e giden Siirtli Kürtlüğünden vazgeçti mi? İstanbul’a, Adana’ya, Mersin’e giden Aleviler inancından vazgeçti mi? Dolayısıyla bu duruş, bugün Dersim’deki bu coşkudan ve kitlesellikten ders alması gerekenler reddedenlerdir, inkar edenlerdir.
Demokrasisini sağlayan bir ülke güvenlik sorunu yaşamaz
Siz de takip ediyorsunuz. Hegemonik emperyalist güçler kendi çıkar ve menfaatleri için savaş çıkarmayacakları bir coğrafya neredeyse bırakmadılar. Dünyanın dört bir yanında bu hegemonik emperyalist güçlerin paylaşım savaşları sürüyor. Ama katledilenler yoksul ve emekçi halklardır. Ortadoğu yanı başımızda. Her gün çatışmalar var, her gün insanlar yerinden ediliyor. Hegemonik güçler bu tabloyu izleyerek keyiflerine ve rantlarına bakıyorlar. Oradan geçecek enerji hatlarına bakıyorlar. Gazze’de kimin öldüğü, kimin kaldığı umurlarında değil. Kuzey ve Doğu Suriye’de katledilen Kürtler kimsenin umurunda değil. Ortadoğu'yu cehenneme çeviren bu emperyalist hegemonik güçlere zemin hazırlayanlar kim? Ortadoğu’daki oligarşik yönetimler Kürt’ün, Alevi’nin, Ermeni’nin, Êzidî’nin, kadınların ve gençlerin kimliğini tanısaydı böyle emperyalist müdahalelere açık bir hale gelmeyecekti. Bir suç emperyalistlerin, bir suç da onlara bu zemini açan antidemokratik iktidarların, oligarşik iktidarlarındır. Dolayısıyla hem dünyadaki savaşlardan hem Ortadoğu'daki gelişmelerden herkes büyük dersler çıkarmalıdır. Demokrasisini ve özgürlüklerini yerleştirmiş olan hiçbir ülke emin olun ki hegemonik güçlerin saldırılarına maruz kalmaz. Demokrasisini sağlayan bir ülke güvenlik sorunu yaşamaz. Güvenlik kaygısı yaşayan ülkeler antidemokratik ülkelerdir. İşte tam da bu sebeple Türkiye’de 1 Ekim’de yeni bir tartışma süreci başladı.
Merak etmeyin, kimse Seyid Rızaların torunlarını kandıramaz
Bir tarafta Kürt sorunu konuşuluyor, bu tartışmaların bir barış sürecine evrilmesi tartışmaları var. Diğer tarafta dolu dizgin bir zulüm var, tutuklamalar var, gözaltılar var, kayyımlar var. Bugüne kadar görmediğimiz vahşet politikaları hayata geçiriliyor. Haklı olarak şunu soruyor olabilirsiniz: Ne oluyor? Hani barış tartışılıyordu, hani bir barış süreci tartışılıyordu, hani İmralı’ya heyetler gidiyordu? Ancak ülkeyi yönetenler, mevcut antidemokratik koşullardan beslenenler demokrasiye kolay gelmezler; barışı ve özgürlüğü kolayca kabul etmezler. Çünkü onların varlık gerekçeleri baskı ve inkardır. Alevi’nin kimliğini yok saymaktır, Kürt’ü yok saymaktır. Dolayısıyla, evet, bu tartışmalar var. Evet, işimiz zor. Evet, bu ülkeyi yöneten bir avuç muktedir kolay kolay barışa gelmez. Ama bir gerçek daha var: Güçlü ve örgütlü olmak, Türkiye'nin ve Ortadoğu’nun en dinamik örgütlü gücü olmak antidemokratik rejimleri, yönetimleri, antidemokratik karakterdeki iktidarları istemeseler de bu zemine çeker. İşte tam da 1 Ekim’den sonra başlayan tartışmaların sebebi budur. 100 yılık politikalar sonuç almadı. Aleviler, “Kimliğim her şeyimdir, eşit yurttaşlık istiyorum” dedi, vazgeçmedi. Kürtlere uygulanmayan zulüm kalmadı. Dersim’in her santimetrekaresi her ağacı zulüm yaşadı. Dolayısıyla bu politikalar sonuç vermedi. Bitmeyen, kimliğini ve özgürlüğünü isteyen bu halk gerçekliği karşısında meseleyi diyalog ve müzakereyle çözmek gerekiyor. 1 Ekim tartışmaları budur. 1 Ekim tartışmaları, güçsüzlüğümüzden ve pes etmemizden dolayı değil; yüz yıldır zulüm politikalarının sonuç almamasından dolayı başlamıştır. Merak etmeyin, kimse Seyid Rızaların torunlarını kandıramaz. Munzur’un önüne onlarca set çektiler, Munzur’un akışı durdu mu? Dolayısıyla zulüm politikaları bizim akışımızı durduramaz; yolumuzu bulur, yine devam eder gideriz.
Biz yerimizdeyiz; oyalayan, kandırmaya çalışan, meseleyi çözmeyen artık iktidarını sürdüremez
1 Ekim, sizin mücadelenizin ve duruşunuzun bir sonucudur. Bizim kimseden bir beklentimiz yok. Kimseye boynumuzu uzatmadık. Biz hakikati gösterdik. Biz, Alevilerin eşit yurttaş olması gerektiğini vazgeçmeden dile getirdik. Kürtlerin ve diğer halkların kendi kimlik ve inançlarıyla yaşayacakları bir zemini işaret ettik. Onun için korkması gereken, tereddüt etmesi gereken biz değiliz. Biz olduğumuz yerdeyiz; Dersim halkının yerel yönetimlerde ortaya koymuş olduğu iradeyiz, iki dönem kayyım atanmasına rağmen 14’te 14 yapan Van’ız. Biz yerimizdeyiz. Biz yerimizdeyiz ama oyalayan, kandırmaya çalışan kaybeder. Bu meseleyi çözmeyen iktidarını devam ettiremez. Kürt meselesi var oldukça bu ülkede ekonomi düzelmez. 3 trilyon dolarını Kürt anadilini konuşmasın, Dersim inancını yaşamasın diye savunmaya harcayan kaybeder. Kaldı ki artık oraya harcayacak milyon dolarlar da kalmadı, bırakın 3 trilyon doları.
Bu iktidar HDK tutuklamalarıyla süreci baltalamaya çalışıyor
Sizin mücadeleniz kendisini dayattı, barış kendisini dayattı. Diyalog ve müzakere artık kaçınılmazdır. 1 Ekim tartışmalarının başlamasının sebebi budur. Biz samimiyiz, öteden beri barış elini uzatıyoruz. Samimi olmayan iktidarın kendisidir. Türkiye, çözümü ve barışı konuşuyor ama hükümet hiç oralı değil. İktidar HDK tutuklamalarıyla bu süreci baltalamaya çalışıyor. HDK, bütün halkların ve inançların, çatısı altında özgürce bir araya geldiği bir zemindir. Sömürü olmasın, İstanbul Sözleşmesi tekrar gelsin, kadınlar katledilmesin, her nehrin önüne baraj çekilmesin, her dağ bir AKP’li sermayedara peşkeş çekilmesin diye bir araya gelenlerin zeminidir. HDK; Kürt’tür, kadındır, Alevi’dir, sosyalisttir, devrimcidir, umudu çalınan gençtir. HDK, terör örgütü değildir. Son tutuklamalarda ne söylüyor savcı biliyor musunuz? “HDK’ye girdiğiniz tespit edilmiş”. HDK, devletin yasalarına göre kurulmuş bir kurumdur. Tabii ki kapıdan gireceğim, camdan mı gireyim?
Dersim ile barışmayan samimi değildir
Bölgede de bir savcı bir yöneticimizi gözaltına alırken söyle demiş: “HDP’ye girerken görüntünüz var”. Türkiye’nin 3. büyük partisine, Türkiye’nin en sahici muhalefetinin mekanına girmek de suçmuş! Bu zihniyetle barış gelmez. Kendisine çeki düzen vermesi gerekiyor. Bu zihniyetin barışa ve çözüme ikna olmasın. Bu zihniyetin Sayın Öcalan’ı anlaması lazım. Bu zihniyetin Dersim’e bakması lazım. Her karışı katliam gören bu coğrafyadan dersler alması lazım. Artık uygulanan politikaların sonuç almadığını görmesi gerekiyor. Dersim bölgenin hafızasıdır. Dersim’de Aleviliğe ve Kürtlüğe inkar dayatıldı. Ben bir Sünni Kürt olarak bir defa zulüm gördüysem, Dersim’in Alevileri iki defa zulüm gördü, yok sayıldı. Onun için Dersim hafızadır. Dersim ile barışmayan, iradesini tanımayan samimi değildir.
Dersim olmadan barış olmaz; Alevilerin eşit hakları olmadan çözüm olmaz
Alevi’yi sürecin içinde görmeyen akıl bu meseleyi görmekten uzaktır. Bölgenin hafızası olan Dersim’i, Dersim’in ruhunu dikkate alın. Dersim emekçilerin, sosyalistlerin, Alevilerin, Kürtlerin ve diğer halkların kardeşçe bir arada yaşadıkları bir kenttir. Dersim’de kimsenin neye inandığına, nasıl düşündüğüne, nasıl yaşadığına kimse karışmaz. Türkiye’nin demokratikleşmesi Dersim ruhunu kabul etmekten geçer. Sizler, çifte inkar ve asimilasyona maruz kalanlar olarak, bu süreci sahiplenmeli ve sırtlamalısınız. Bir barış olacaksa Dersim’le barışmaktan geçer. Bu süreç Dersim’in sürecidir. Bu süreç başarıya ulaşırsa, sizin çift kimliğiniz eşit haklarla bu ülkede yaşayacaktır. Dersim, bu sürecin kendisidir ve sürecin en büyük sırtlayıcısı olmalıdır. Bunu yapacağınıza inanıyorum. Böyle onurlu ve dik şekilde konuşmamızı sağlayan sizin mücadelenizdir. Siz baş eğmediğiniz için biz böyle konuşuyoruz. Dersim olmadan barış olmaz; Alevilerin eşit hakları olmadan çözüm olmaz. Dersimle 100 yıldır kavga ettiler, ne kazandılar? Dersim bütün renkleriyle burada duruyor. Kaybeden iktidarların, yönetimlerin kendisi oldu. Dersim o kadar iktidar, o kadar cumhurbaşkanı, başbakan gördü ki… Onlar geçti gitti ama Dersim yerinde. Dersim, mücadelesini devam ettiriyor. Hala bu kavgayı kayyımlarla sürdürüyorlar. Emin olun ki kayyım da buralarda kalıcı değil. Çünkü kayyımlar, hırsızlar, zulüm yapanlar gider ama Dersim burada kalır, Dersim kaybetmez.
Dededen toruna devam eden bu inkardan vazgeçmek zorundasınız
Hasan Hayri 100 yıl önce Kasım ayında idam ediliyor. Hasan Hayri’nin torunu olan Cevdet Konak aynı günlerde görevden alınıyor, yerine kayyım atanıyor. 15 Şubat’ta Van’a kayyım atıyorlar. Bu kirli hafızayı bize hatırlatmaktan vazgeçin. Dededen toruna bu inkar devam ederken biz nasıl barışı gerçekleştireceğiz, nasıl inanacağız? Dededen toruna devam eden inkar politikalarının son bulması gerektiğini, Hasan Hayri’nin memleketinden, torununun yerine kayyım atandığı Dersim’den bir kez daha haykırıyoruz. Dededen toruna bu inkardan vazgeçin, vazgeçmek zorundasınız. Çünkü bu miras torunları tarafından onurluca devam ettiriliyor. Birsen Orhan Başkan burada. Tek amacı halkına hizmet etmek olan Belediye Eş Başkanımızın attığı her adıma, ağzından çıkan her söze soruşturma açılmış. Yargıyı Kürt’e, Alevi’ye, sosyaliste, muhalife karşı sopa gibi kullanan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu kayyımcı anlayıştan vazgeçilsin. Bu anlayışın bu topraklarda yeri yok. Bir daha seçim olsun, Dersim bunlara katbekat cevabını verecektir. Van 15’inci belediye olsa 15-0 yapacaktır. Gerçi bunlar sıfır olmaktan utanmıyor. Sıfırcı bir ekonomi, sıfırcı bir demokrasi böyle davranıyor. Bir taraftan kayyım atayacaklar, bir taraftan sopa gösterecekler. Biraz önce geldik sokakta köpeklerle karşılaştık. Kayyımın ilk icraatı onları ortadan kaldırmakmış. Akla bak ya! Sürekli bir şeyleri ortadan kaldırmak, yok etmek üzerine kurulmuş bu aklı eleştiriyoruz. Beyefendi gelir gelmez emekçinin, yoksulun, çalışanın ekmeğiyle oynamaya başladı. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Ayıptır yahu! Sen dışarıdan atanmış bir devlet memurusun. Biraz saygılı ol. Sokak hayvanlarıyla, çalışanlarla, emekçilerle uğraşma. Senin iktidarın utanmıyor ama sen biraz utan!
Aleviler eşit yurttaş olmadan hiçbir süreç yürümez
Değerli arkadaşlar, biraz önce söyledim, 1 Ekim’den sonra başlayan tartışmaları merak etmeyin. Sizin gücünüz sayesinde ayakta duran, mücadele eden bizler bu sürecin her aşamasında sizlerden rızalık almadan devam etmeyeceğiz. Her aşamasında sizden rızalık alacağız. Sizin rızalık verdiğiniz şeylere evet diyeceğiz. Sizin dahil olmadığınız, rızalık vermediğiniz hiçbir şeyi yapmayacağımıza emin olabilirsiniz. Alevilerin rızası ve hakları olmadan, Aleviler eşit yurttaş olmadan hiçbir süreç yürümez. Bu süreç tam da Alevilerin eşit haklara kavuşmasının sürecidir. Onun için kendinize güvenin, bizlere güvenin, mücadeleye güvenin. Hiç kimse ama hiç kimse sahada kaybedip masada oyunlarla hakkımızı ve hukukumuzu çalamaz!
Sayın Öcalan, “doğal toplumun son kalesi” dediği Dersim’in insanca, kardeşçe ve eşitçe yaşamasının mücadelesini veriyor
Evet, Sayın Öcalan bir çağrı yapacak. Sayın Öcalan 12 metrekarelik hücresinde 26 yıldır Türkiye'nin demokratikleşmesi için, Türkiye’de yaşayan halkların ve inançların demokratik bir zeminde yaşaması için, Alevilerin eşit yurttaş olması için, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için bir yol haritası hazırlıyor. Bir çağrıya hazırlanıyor. O çağrıdan sonra bu kayyımcı anlayışın ne yapacağını somut adımlarla göreceğiz. Çağrı, bizim mücadelemizin son bulduğu anlamına gelmiyor. Aksine daha güçlü ve demokratik bir zeminde örgütlenerek, büyüyerek mücadele edeceğiz. “Beka” ve “güvenlik” sopasını bunların elinden alacağız. O zaman kimin samimi olup olmadığını göreceğiz. O zaman kimin çözümden yana olup olmadığını göreceğiz. O zaman kimin gerçekten Türkiye’nin demokratikleşmesinden yana, kimin de bu mevcut politikalardan yana olduğunu hep birlikte göreceğiz. Sayın Öcalan bir görüşmesinde aynen şunları söylüyor: “Dersim doğal toplumun son kalesiydi. Fakat tertele ile bu doğal kültür bitirilmek istendi”. İşte Sayın Öcalan 12 metrekarelik hücresinde bu son doğal toplumun, bu son kalenin insanca, kardeşçe ve eşitçe yaşamasının mücadelesini veriyor.
Dersim, dağların kaybolan anahtarını bulacak ve o kilidi açacaktır
Dağların kaybolan anahtarını bulmaya çalışıyor Sayın Öcalan. Dağların kaybolan anahtarıyla barışın kapısını aralamaya çalışıyor. İşte dağların kaybolan anahtarını bulmak için birlikte mücadele edeceğiz. O anahtarla da bu antidemokratik sistemin kapısını barışa, kardeşliğe, adil ve eşit yaşayacağımız bir Türkiye’ye aralamak için hep birlikte mücadele edeceğiz. Hiçbir iktidar bize oturduğumuz yerde çözüm sunmaz. Çözüm tartışmaları var ama yüzlerce insan gözaltına alınıyor. En son 30 arkadaşımız tutuklandı. Heyet gidip geliyor ama kayyımlar atanıyor. Çözüm tartışmaları var ama işçilerin ekmeğiyle oynanıyor, sokak hayvanlarıyla uğraşıyorlar. Yok etme üzerine kurulu kafa aynı şekilde devam ediyor. Şimdi o anahtarı bulma ve o kilidi açma zamanıdır. Bu konuda Dersim’e güveniyoruz. Dersim, Türkiye’de Kürt barışının sağlanması için, adil ve eşit bir yaşam için, demokratik bir cumhuriyet için o anahtarı bulacak ve kilidi açacaktır. Size inanıyoruz, size güveniyoruz.
Sayın Öcalan’ın yapacağı bu tarihi çağrının anı anına Türkiye halklarıyla buluşmasını sağlayacak bir yol ve yöntem bulmanız gerekiyor
Sayın Öcalan çağrı yapmaya hazırlanıyor ama Adalet Bakanı “Görüntülü mesaj mevzuata uygun değil” diyor. 100 yıllık bir sorun için çok değerli bir çağrı yapılacak ama Adalet Bakanı diyor ki Öcalan’ın anı anına görüntülü olarak Türkiye toplumuyla, Kürtlerle, Alevilerle buluşması mevzuata uygun değil. Sanki İmralı’da hukuk uygulanıyor. Sanki İmralı’da bir mevzuat var. Mevzuat mı bıraktınız, hukuk mu bıraktınız? Orada gayri resmi bir hukuk uygulanıyor. Mevzuatın olmadığı bir yerde, çağrının yapılacağı zaman mı mevzuatı bize hatırlatıyorsunuz Sayın Bakan? Sanki mevzuat varmış! Dört yıldır ailesiyle ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. Siz mevzuatı zaten İmralı’da toprağa gömdünüz. Yapılacak bu tarihi çağrı konusunda sizi ciddiyete davet ediyorum. Sayın Öcalan’ın yapacağı bu tarihi çağrının anı anına Türkiye halklarıyla buluşmasını sağlayacak bir yol ve yöntem bulmanız gerekiyor. Sayın Bahçeli, “Meclis’e gelsin, çağrı yapsın” demişti. Artık gerisini siz bulun Sayın Bakan. Eşit yaşayacağımız bir Türkiye formülasyonunu içeren yol haritasını açıklayacağı zaman Sayın Öcalan’ın düşüncelerinin, söylemlerinin, sözünün, mimiklerinin ve canlı görüntüsünün Türkiye halklarıyla buluşacağı bir yol ve yöntem bulmaya davet ediyorum.
Hükümeti ve Adalet Bakanını barışın ciddiyetine uygun davranmaya davet ediyoruz
Biz büyük barış diyoruz, çok önemli bir çağrı yapılacak diyoruz ama Sayın Öcalan hala 12 metrekarelik hücrede. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Bir an önce sağlık ve iletişim koşullarının, Türkiye toplumuyla buluşma koşullarının oluşturulması gerekiyor. Hükümeti ve Adalet Bakanını barışın ciddiyetine uygun davranmaya davet ediyoruz. Bakın biz ciddi davranıyoruz. Sadece Kürdistan coğrafyasında değil Çanakkale'den Antep’e, Tekirdağ’dan Hopa’ya ve Samsun’a kadar Türkiye'nin dört bir yanında toplantılar ve buluşmalar yapıyoruz. Bugün Dersim’de olduğu gibi Türkiye emekçilerinin, halklarının rızasını almaya çalışıyoruz. Biz gecemizi gündüzümüze katıyoruz ama beyefendilerdeki rahatlığa bakar mısınız? “Tarihi bir çağrı yapsın ama toplum onu görmesin”. Bu ciddiyet değil. Sizi ciddiyete davet ediyorum. 100 yıllık bir meselenin çözümü konusunda çağrı yapacak en önemli muhatabın, bütün örgütünün “başmüzakereci” dediği muhatabın bir an önce o hücreden çıkarılıp sağlık ve iletişim koşullarının sağlanması AKP hükümetinin boynunun borcudur. Bu sorumluluk onlardadır.
Hem Türkiye’de hem Suriye’de Aleviler eşit yurttaş olmalıdır
Alevi canların bin yıllardır var olduğu bu topraklardayken Suriye’deki Alevilere değinmeden geçmek olmaz. Oradaki Alevilerin maruz kaldığı zulmü ve katliamı bir kez daha kınıyoruz. Alevilere baskı yapılmasını kabul etmeyiz. Alevilerin içinde olmadığı bir Suriye, Suriye olmaz. Alevilerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Hıristiyanların, Êzidîlerin ve diğer halkların eşit ve özgürce yaşadıkları bir Suriye'yle olur. Alevi’yi katleden ve toprağını insansızlaştıran bir mantıkla demokratik bir Suriye olmaz. “Suriye Arap Cumhuriyeti” diyenleri, Suriye'ye abilik yapanları da uyarıyoruz: Tekçi ve retçi politikalarınız hem burada hem de Ortadoğu'da sonuç almadı. Hangi yüzle oraya tekçiliği önerirsiniz? Böyle bir cumhuriyet çözüm olmaz. Farklı halklara ve inançlara demokrasi getirmez, geçmişten daha kötü olur. Onun için Suriye'deki Alevi canlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek istiyorum. Alevilerin eşit haklara sahip olmadığı bir ülke mi olur? Zaten olmadığı için mücadele ediyoruz, bedel ödüyoruz, vazgeçmiyoruz. Bu haklı davadır bizi ayakta tutan. Hem Türkiye’de hem de Suriye’de Aleviler eşit yurttaş olmalıdır.
Sayın Öcalan Kürt’tür, Alevi’dir, ezilendir, yoksuldur, katledilen kadındır, umudu çalınan gençliktir
Kürt’ün masada olduğu bir yerde emin olun ki Alevi de vardır. Düşünmeyin ki Sayın Öcalan sadece Kürt sorunu hakkında konuşuyor. Sayın Öcalan sadece Kürt sorununa sıkıştırılacak bir aktör değildir. Sayın Öcalan, Türkiye’nin ve Ortadoğu'nun demokratikleşmesini isteyen bir paradigmaya sahiptir. Sayın Öcalan Kürt’tür, Alevi’dir, ezilendir, yoksuldur, katledilen kadındır, umudu çalınan gençliktir, yok edilmeye çalışılan doğadır. Sanıyor musunuz Sayın Öcalan’ın oturduğu masada Kürt olacak da Alevi olmayacak? Böyle bir şey olabilir mi? Bu konuda asla bir tereddüt olmasın. Orada bir masa ve Kürt varsa Alevi de vardır, emekçi ve ezilen de vardır. Orada bir masa varsa, haksız yere cezaevini dolduran binlerce yoldaşımız da vardır. Bu böyle olacak.
Bu halkın özgürlüğüne kavuşması için her görevi sırtlanacağız
Çok mutlu oldum, çok memnun oldum burada olmaktan. Bu kongrelerle daha da güçleneceğiz, daha da büyüyeceğiz. Geçmişte emek verip bayrağı bize devreden arkadaşların emeğine emek katacağız. Yine birlikte olacağız. Bizde eski-yeni yok. Bir il yöneteceğiz, bir genel merkez yöneteceğiz. Bir gün bir şeyiz, diğer gün başka bir şeyiz ama toplamda bu halkın emekçisiyiz, emektarıyız. Bu halkın özgürlüğüne kavuşması için hangi görev olursa olsun arkadaşlarımızla birlikte sırtlanacağız. Sizin de bunu yapmanızı istiyoruz. Bu kadar önemli ve tarihi bir süreçte eğer barışı kazanmak istiyorsak, eğer atalarımızın bedel ödeyerek bugünlere getirdiği bu topraklarda eşit yurttaşlar olmak istiyorsak bir il başkanı gibi, bir milletvekili gibi, bu partinin bir yöneticisi gibi sorumluluk ve görev almalıyız. Barışı sadece DEM Parti Dersim İl Örgütü getiremez, DEM Parti Genel Merkezi getiremez. Barış 85 milyonun ihtiyacıdır. Bileşen ve ittifak partimizle, bu iktidarın zulüm düzeninden rahatsız olan insanlarımızla birlikte yürüyerek barışı sağlayabiliriz. Barışı bize AKP mi getirecek? Öyle bir şey yok. Barışı bir getireceğiz, birlikte getireceğiz. Onun için emek verip bugüne kadar getiren arkadaşlarıma bir kez daha huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. Yeni seçilecek yönetime de başarılar diliyorum. Ji me hemûyan re serkeftin.
22 Şubat 2025