Ekmek ve Adalet Buluşmalarımız devam ediyor. Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan ve beraberindeki heyetimiz, Ekmek ve Adalet Buluşmaları kapsamında Bursa’daydı. Sabah saatlerinde Yöre Dernekleri, Sendika ve STK temsilcileriyle bir araya gelen Bakırhan daha sonra Buluşmaya katıldı. Burada konuşan Bakırhan, şunları söyledi:
Merhaba hûn bi xêr hatin, ez we bi rêzdarî silav dikim. Em pir nayên Bursayê lê maşalah coşa Bursayê pir baş e, mala we ava be, hûn her hebin.
Halklarımızın sorunlarının çözümü için çok yoğun bir çaba içindeyiz
Çok değerli emekçiler, işçiler, ezilenler, halklar, kadın arkadaşlar, yoldaşlar, gençler, bu sistemden artık umudunu kesmiş ve umut arayan, doğru adreste bulunan siz değerli yol arkadaşlarımı, kurum temsilcilerini saygıyla selamlıyorum. Biraz önce 7 arkadaşımız konuştu, emin olun 700 arkadaş buraya çıksaydı tesadüfen her biri başka bir mekandan buraya gelseydi aynı şeyleri söyleyeceklerdi. Biz de uzun zamandır Türkiye’nin dört bir yanını geziyoruz. Kars’tan Balıkesir’e, Siirt'ten Bandırma'ya, İzmir'e, Tekirdağ'a, Çanakkale'ye, Çorlu'ya. Emin olun ne kadar sorun alanı varsa, ne kadar sorun yaşayan insanlarımız varsa onlarla buluşuyor, bir araya geliyoruz. Sorunlarını dinliyoruz. Çok yeni şeyler öğreniyoruz. Bize gerçekten öncülük yapıyorlar. Bu sorunları hem sokakta hem parlamentoda dile getiriyoruz. Halklarımızın, emekçilerin sorunlarının çözümü için de çok yoğun bir çaba içine giriyoruz. Siz de takip ediyorsunuz.
Kadınların ve gençlerin mücadelesi bu topraklarda insanca yaşamamızı sağlayacaktır
Emekçinin, KHK’linin, her gün sokakta katledilen kadının, ekokırımın ve zulüm politikalarının karşısında duran emin olun belki de yegane muhalefet partisi DEM Parti'dir. Sakınmadan sözünü kullanan, sizin haklarınızı, hukukunuzu savunan bir duruş ortaya koyuyoruz ama bakıyoruz ne kadar söylesek, ne kadar yapsak bu iktidarın yaptığı zulüm ve sömürü politikalarının çokluğundan dolayı yetmiyor. Onun için daha çok bir araya geleceğiz, birlikte mücadele edeceğiz. Emeklilerin sorunu aynı zamanda çalışanların sorunudur, çalışanların sorunu Kürtlerin sorunudur, Kürtlerin sorunu Alevilerin sorunudur. Kadın sorunu hepimizin sorunudur. Çevre sorunu çocuklarımızın geleceğinin sorunudur. Çevresi mahvolmuş, betonlaşmış, yanlış bir yerde yaşayan çocuklar emin olun sağlıklı büyümezler. Dolayısıyla memleketin yaşadığı bütün sorunlar ortada, biz bunları yeni tespit etmiyoruz, bunları dile getirmeye çalışıyoruz. Eksik de olsa çözülmesi için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyuyoruz. Emekli arkadaşımızın dile getirdiği gibi bu sorunları mutlaka çözeceğiz. Hiçbir iktidar daim ve kalıcı değil. İktidarlar zorla kendilerini belki iktidarda tutabilirler ama bir dönem beş dönem tutabilirler emin olun bu sonsuz değil. Bir gün siz emekçilerin, emeklilerin, inancı reddedilen Alevilerin, İstanbul Sözleşmesi ortadan kaldırılarak katliamlarına zemin hazırlanan kadınların ve umudu çalınan gençlerin mücadelesi bu topraklarda adaleti barışı, insanca yaşamı, kardeşçe bir arada eşitçe yaşamamızı sağlayacaktır. Bu umutla hepinizi selamlıyorum.
Zalimin karşısında hazırola geçen bir siyasi gelenekten gelmiyoruz
Ben de yarı Bursalı sayılırım. 1989’da burada 5 yıl okudum. Yıldırım’ı da Nilüfer'i de biliyorum. Şimdi betonlaşmış o köylerde de kaldık, domates de topladık, çiftçilerle birlikte okulumuzu okumak ailemize yük olmamak için oyuncak da sattık, işçilik de yaptık, garsonluk da yaptık. Onun için dinamiklerini, zeminini örgütlese Bursa’daki bu büyük gücün ne kadar kıymetli olduğunu bilen bir kardeşinizim. Burada insanlığın ne olduğunu, insanca yaşamanın ne olduğunu biz de sizlerden öğrendik. 19 yaşında bir gençtim buraya geldim her şeyi burada öğrendim. Siyasete Bursa’da atıldım, 89’da bu kentte yoğun bir baskı, devlet şiddeti sonucu tutuklandık, oradan çıktık. "Öğrenciye, KHK’lilere yapıldığı gibi vahşet uygulayan, eğitim hakkını gasp eden, sadece başka bir milliyetten olduğu için ezen bu sistemle ömrüm el verdikçe mücadele edeceğim" dedim. 35 yıldır burada başladığım mücadeleyi devam ettiriyorum. Bugün hem milletvekilliğimde hem Eş Genel Başkanlığımda sizin emeğiniz çok. Sağolun, var olun, iyi şeyler yaptınız. Bugün de sizin sayenizde geldiğim bu noktada sizlerin hakkını savunmak için arkadaşlarımla birlikte cansiperane bir şekilde mücadele ediyoruz. Biz öyle zalimin karşısında baş eğen, ayağa kalkan, hazırola geçen bir siyasi gelenekten gelmiyoruz. Biz Pir Sultanların, Seyit Rızaların, Şeyh Saidlerin, Mazlumların, Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin mücadelesini yürüttüğü kardeşlik, barış, insanca ve eşitçe yaşama mücadelesinin devamcılarıyız. Biz HEP ile başlamadık. Bu topraklarda yüzyıldır adalet ve özgürlük mücadelesi veren her bireyin bugünkü Türkiye’de temsilcisi, misyonuyuz. Bu sorumlulukla hareket ediyoruz ve edeceğiz.
Kadın katillerine gerçek bir yaptırım uygulanmadığı için kadınlar katlediliyor
Türkiye iyi yönetilmiyor ki zaten siz söylediniz. Vicdanı olan "ben milliyetçiyim, vatanseverim" diyen bir iktidar emeklileri 12 bin 500 liraya mahkum eder mi size soruyorum. 12 bin 500 lira ile bir emekli gerçekten geçinebilir mi? Türkiye’nin yarısı açlık sınırının altında yaşıyor, en az 50 milyon insan. 17 bin lira ile geçinin diyebilir miyiz? Bu siyasal islamcılar gerçek müslüman değiller, gerçek müslüman faiz yemez, haram yemez, katletmez, suçsuz günahsız insanları işinden etmez, cezaevine atmaz, akşama kadar Kürdün başına top yağdırmaz, bu topraklarda Alevilerin katledilmesini engeller, kadınların katledilmesini engeller. Bir AKPli yetkili diyor ki kadın cinayetlerinin önüne geçeceğiz. Ya 22 yıldır siz iktidarsınız. 22 yıldır her gün 3 kadın katlediliyor. Niye? Bu soruyu hepimiz çok iyi biliyoruz. Katleden dışarıda dolaştığı, ağır ceza almadığı için, gerçek bir yaptırım ile karşı karşıya kalmadığı için, her seferinde kadınları katledenler affedildiği için katliamlar artmış durumda. Kürdü dövmek ucuz, kadını katledene bir yaptırım yok. Rüşvet almak vermek zaten bir kanun halinde geldi. Siz daha iyi bilirsiniz.
Dünyanın en büyük adalet sarayına değil, adalete ihtiyacımız var
Şimdi bu ülkede kim ülke iyiye gidiyor diyebilir, kim mutluyuz diyebilir? Diyenler var. Ama bakın bu salondakilerden tek bir kişi bunu demez. Vallahi geçen gün İbrahim başkan ve Ömer Faruk vekil de meclisteydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle bir konuşma yaptı ki hepimiz şok olduk. "Türkiye’nin dış borcu neredeyse yok" dedi. İşte "döviz rezervimiz hiç olmadığı kadar yüksek" dedi. "İnsanlar mutlu mesut" dedi. "Aç yok, açıkta kimse yok" dedi. "Deprem bölgesinde tüm sorunları hallettik" dedi. "Herkese konut verdik" dedi. "Emekli, işçi, çalışan, genç mutlu" dedi.
Emin olun resmen çizdiği tabloda dünyadan öyle bir örnek yok. Bakın değerli arkadaşlar böyle bir iktidar tarafından 22 yıldır yönetiliyoruz. Bu ülkede adalet yok. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Leyla Güven, Ayşe Gökkanlardan biliyoruz. Nereden biliyoruz bu ülkede adaletin olmadığını? Seçilmiş milletvekili olan Can Atalay'ın AYM kararı olmasına rağmen hala cezaevinde tutulmasından biliyoruz. Kavala ve arkadaşlarının Gezi Davası'ndan içerde tutulmalarından biliyoruz. Gezi'yi gerekçe yaptılar, o da Kobanî Davası gibi kumpas bir dava. Bu davalardan dolayı arkadaşlarımız AİHM kararına rağmen içeride tutuluyorlar. Adalet yok, özgürlük yok, Kürt halay çekti diye tutuklanıyor. Yahu sanatçıların Kürtçe şarkı söyledikleri için gözaltına alındığı bir ülkede özgürlük var diyebilir misiniz? Onlar cezaevleri yaparak Türkiye’yi özgürleştirdiklerini düşünüyorlar. Geçen Adalet Bakanı ne diyor? "Müjde" diyor, biz de diyoruz ki herhalde insafa geldiler içerideki siyasi tutsaklarla ilgili bir düzenleme yapacaklar. Neymiş müjde? Dünyanın en büyük adalet sarayını Ankara’da yapıyorlarmış. Yahu içerisinde adalet olmayan saray altından olsa ne yazar? Utanmazlar! Bize dünyanın en büyük adalet sarayı gerekli değil, bizim adalete ihtiyacımız var, özgürlüğümüze ihtiyacımız var, kendi dilimizle okumaya, yazmaya, halay çekmeye ihtiyacımız var. Şimdi düğünleri izne bağlamışlar. Yahu kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz? 21’inci yüzyılda çocuğunuz evlenirken gidip validen, kaymakamdan izin alacaksınız. Böyle bir ülkede özgürlük var diyebilir misiniz?
Barınamayan emeklilere kira yardımı yap, insanca yaşam koşulları oluştur
Burada biz de 5 yıl kaldık. Bursa herhalde dünyanın en temiz iklimine ve havasına sahipti. Yeşil Bursa diyorlardı, dün baktım alt bölgenin tamamı betonlaşmış. Çarpık bir betonlaşma var, her taraf beton, trafik işlemiyor. İşçiler, emekçiler güvencesiz çalışıyor. Biraz önce bir kadın arkadaş anlattı. AKP kadın çalışmasın, evde çocuk baksın, dışarı çıkmasın diye kreş yapmıyor, emzirme odası yapmıyor. Kadın çalışmasın mı? Çalışmayacaksa çocuklarına nasıl bakacak? Eşinin aldığı 17 bin lirayla, asgari ücretle mi aileyi geçindirecek. Bilerek yapıyorlar. Emekli arkadaşlarımız anlattılar yahu 12 bin lira! Bari hiç olmazsa emeklinin telefonundan, doğalgazından, elektriğinden vergi alma. Sen devlet değil misin, hadi 12 bin lira verdin de ki "emeklinin sağlık giderlerinden yüzdelik almayacağız, doğalgazından vergi almayacağız". Emeklilerin sosyal donatılarını, emekliler için geçinecekleri imkanlar yarat. Barınamayan emeklilere kira yardımı yap. Var mı böyle bir şey, yok ama ne var, 2024 yılı emekli yılı dediler. Emekli yılı ilan ettiler, emekliyi perişan ettiler. Çözüm süreci dediler bütün hepimizi cezaevlerine attılar, belediyelerimize kayyım atadılar.
Yeni anayasada samimiyseniz önce Demirtaşları, Yüksekdağları serbest bırakın, tecridi kaldırın
Şimdi yeni Anayasa diyorlar, muhtemelen yetkilerini genişletecek Cumhurbaşkanı. Hepimizin sesini soluğunu kesecek, ebedi saltanatını ortaya koyacak bir anayasa getirecekler. Burada demokratik bir sivil anayasa olmasın diyen var mı, yok. Yeni anayasayı kimle yapacaksın? Meclisteki çoğunluğuna güvenerek yapacağın bir anayasa 22 yıllık iktidarın gibi olur. Yeni ve sivil anayasaya hayır demiyoruz, demokratik bir anayasa olsun ama kadın arkadaşımızın dile getirdiği talepleri içersin. Kürdün dilini içersin, emeklinin, emekçinin insanca yaşayabileceği ekonomik şartları sağlasın. Türkiye’nin bütün renklerini kapsayan, Alevinin inanç özgürlüğünü kapsayan bir anayasaya kim hayır diyebilir? Hiçbirimiz demeyiz. Yerel yönetimlerin yetkilerinin geliştiği, yerel demokrasinin geliştiği bir anayasaya yok demeyiz. O zaman yeni anayasada eğer samimilerse önce AİHM ve AYM kararlarına uysunlar, önce Selahattin Demirtaşları, Figen Yüksekdağları bıraksınlar. Önce tecridi kaldırsınlar. Önce sermayeye yaptıkları milyonlarca liralık vergi indirimi yerine emeklinin, asgari ücretlinin ücretini artırsınlar, önce kadın haklarını korusunlar, önce umudunu yitirmiş gençlere umut yaratsınlar. Böyle bir şey var mı?
Adaletli bir iktidar mülakat koyar mı, hak etmeyeni işe alır mı?
Çarpıklığa bakın. Birileri okulu başarılı bir derecede bitiriyor, KPSS diye bir sınav da koymuşlar ondan da 90 alıyor. Diğeri düşük bir not alıyor. Mulakat diye bir şey koymuşlar mulakatta bilmem islamın şartı kaç, hadis okutuyorlar onu da başarılı öğrenci diğerinden daha iyi okuyor. Çünkü açtıkları imam hatip liselerinde doğru dürüst eğitim de vermiyorlar, oradan mezun insanlar Fatiha'yı okumasını bilmiyorlar. Dindar nesil yetiştireceklerdi güya. O da yetmiyor okuyana bakıyor önce, Alevi mi Kürt mü muhalif midir devrimci midir, karşıda duran bir yerde ise 100 de alsa işe yaramıyor. Adaletli bir iktidar mülakat diye bir şey koyar mı, koymaz. Kim başarılıysa o işe girsin. Bir KHK’li arkadaşımız liyakat dedi. Kim liyakatlı ise o işe girsin. Ama bu iktidar öyle değil. İhaleyi AKP’li alacak, vergi indirimini AKP’ye bağlı sermaye alacak, işe KPSS’den kaç aldığının bir önemi olmadan AKP’li yandaş alınacak. Kürt ne yapsın, emekçi ne yapsın, muhalif ne yapsın? Perişan olsun. Daha geçen gün 22 yaşında PDR mezunu bir arkadaş geleceği olmadığı için intihar etti. Öğrenciler okulu bırakıyor, intihar ediyor. Gençler hepsi bunalıma girmiş işsizlikten kaynaklı, ama bey efendiler çıkmış bize öyle bir Türkiye tablosu çiziyorlar ki sanki sorunu yaşayan biz değilmişiz gibi. Başlarını saraydan çıkarıp bakmıyorlar ki vatandaş ne yapıyor, emekli ne yiyor, asgari ücretli nasıl geçiniyor, KHK’li ne işle ilgileniyor, görsünler. Onların umurunda değil. Hiçbirimiz onların umurunda değiliz. Biz artık 22 yıldır bu iktidarın umrunda olmadığımızı bilince çıkarmadık mı, öğrenmedik mi, defalarca yaşadıklarımızdan bunu görmedik mi? Onlar niye bizim umurumuzda olsun? Bu iktidar karşısında Türkiye’deki Kürtler, emekçiler, Aleviler, muhalifler, "ben insanca yaşamak istiyorum" diyen 16 milyon emekli bir araya gelebilirse AKP iktidar olabilir mi? Hayır.
Ekmek, adalet, insanca yaşam, demokrasi sorunu var, muhalefet hazırola geçiyor, bu iktidarı böyle mi göndereceksiniz?
Türkiye’de 16 milyon emekli var. 16 milyon emekli iktidar getirip iktidar götürür. 16 milyon emekli istediğini iktidara taşır, istediği sorunu çözer. Onun için iktidarın günahı 99 ise bizim de günahımız var. Bir araya gelmiyoruz, birlikte değiliz, ortak mücadele etmiyoruz. Kürdün ormanı yandığı zaman, yöneticisi içeri atıldığı zaman, belediyesine kayyım atandığı zaman eğer Bursa'dan "bu adaletsizliktir, haksızlıktır" diyebilirsek emin olun biz bunları göndeririz. Bunların korktuğu tek bir şey var. Ne İsrail'den korkuyorlar ki zaten ticaretleri devam ediyor ne de o emperyalist dedikleri ABD’den, Avrupa ülkelerinden korkuyorlar. Çünkü göbek bağıyla onlara bağlıdırlar. Çünkü çok büyük yüzdelerle, dolarla faiz alan onlardır. Bunların tek korkusu Kürdün, Alevinin, emekçinin, ezilenin, Türkün, bu ülkede yaşayan ve yüzde 80 çoğunluğunu oluşturan bizlerin bir araya gelmemizden korkuyorlar. O zaman biz de bunların gitmesini istiyorsak bir arada olacağız. Bir arada olmamız için o kadar çok sebebimiz var ki. 4 milyon öğrenci yatağa aç giriyor. Sabah erken çocuğunu okula gönderen anneler babalar çocuğunun cebine harçlık koyup koymamanın kaygısıyla yatıyorlar. Mutsuzlar. Çocuğu giyinemiyor, yiyemiyor, kantinden bir şey alamıyor. Bu ülkede 22 yıllık AKP iktidarı döneminde 40 bin işçi yaşamını yitirdi. Duyan oldu mu? 5 yılda enflasyon yüzde 462 arttı. Ekmek sorunu, adalet sorunu, insanca yaşam sorunu, demokrasi sorunu var ama muhalefet ne yapıyor, maşallah hizaya, hazırola giriyor. Siz mi böyle kazanacaksınız? Bu iktidarı böyle mi göndereceksiniz? Bu iktidar karşısında itiraz etmeyen, iktidarın yanlışlarını dile getirmeyen, bu halkın oyunu alıp onurluca onların geleceğine, iradesine sahip çıkmayan hiç kimseye güvenmeyin. Bu DEM Parti de olsa güvenmeyin. Sizin davanızı, sizin sorunlarınızı korkusuzca o kürsüden dile getirmeyen, sizle dayanışmayan, iktidara yancılık yapan kim olursa olsun mahkum edin. Bu iktidarı yaşatan muhalefetin eksikleridir. İşte değerli emekçi arkadaşlar, değerli işçiler, KHK’liler, Kürtler, Aleviler neyi bekliyoruz Allah aşkına? Neden bir araya gelmiyoruz, neden birbirimize kaygıyla yaklaşıyoruz? Şimdi Sırrı başkan burada Muş Belediye Eş Başkanımız, Muşlu arkadaşlarımız da burada. Muş Belediyesi Türkiye’nin neredeyse en borçlu belediyelerinden biri. Ya sadece iktidar böyle yönetmiyor? Onlara ait olan bürokrasi, onlara ait olan belediye, tüm yönetimler aynı fikirle hareket ediyor. Tek bir amaçları var. Daha fazla zengin olmak, daha fazla rant elde etmek ve bizi umursamamak. Biz de inşallah önümüzdeki seçimlerde bunları umursamayarak gerçek muhalefete, sizin sorunlarınızı sahiplenecek, çözecek muhalefete oy vereceğiz, onları kazandıracağız.
Katiller, tecavüzcüler, istismarcılar, mafya ve çeteler dışarıda muhalifler içeride
Türkiye'de AKP döneminde hayat bu kadar pahalı, insan değeri bu kadar ucuz olmadı. Hayat çok pahalı. Su bile alamıyor insanlar. O çeşmelerden açılan içilmeyecek suyu çocuğuna içiriyor çünkü o kadar pahalı. Ama insan değeri yok. Katil dışarıda, tacizci dışarıda, tecavüzcü, hırsız, çalan, soyan dışarıda, yakın zamanda gördünüz milyon dolarlık vergi usulsüzlüğü yapanlar dışarıda ama muhalif içeride. Selahattin, Figen içeride. Belediye eş başkanlarımız, milletvekilerimiz içeride. Hakkari’de çete mafya uyuşturucu ilişkilerini deşifre ettiği için bir gazeteci arkadaşın evi basılıp kapısı kırılıyor. Yani muhalefet yapanlar, insan olanlar, omurgalı olanlar içeride; yandaşlar, çalan, çırpanlar dışarıda. Sonra da Türkiye iyidir diyorlar. Bir de TÜİK gibi bir belayı başımıza çıkardılar. Tam kendileri gibi. Arkadaşlar el insaf, size soruyorum, biriniz cevap verebilirsiniz. Türkiye’de fiyatı ucuzlayan tek bir şey var mı? Biz bilmiyoruz. Evet ama insan. İnsan hayatı ucuzladı. Peki Türkiye enflasyonu yüzde kaça çıkarttı? Yüzde 49. Türkiye’de her şeye zam yapılıyor, ama TÜİK'e göre enflasyon düşüyor. Ya dünyada böyle bir örnek var mı? Her şeyin zam gördüğü bir yerde enflasyon artar. Yalancı TÜİK iktidara hizmet etmek için yalan söylüyor. Gerçek enflasyon ENAG’ın yaptığı araştırmaya göre yüzde 88.63'tür. Her şeye zam geliyor, TÜİK’e göre öyle bir şey yok. AKP iktidara geldiği zaman dış borcumuz 113 milyar dolardı, araştırabilirsiniz. Şimdi 20 yılda dış borcumuz ne oldu? 513 milyar dolar oldu. 400 milyar dolar fazla dış borç var. Daha yoksuluz. Diyorlar ki yağ kuyruklarındaydı Türkiye. Ya yağ kuyruğundaydı ama milletin cebinde para vardı. Şimdi Mersin gibi meyve sebze üreten bir kentte emekliler, emekçiler çürük meyve sebze almak için kuyruğa giriyorlar. Şimdi emekliler pazara gidiyor cebinde para olmadığı için evin ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Keşke çürük meyve ve sebzeye ihtiyaç duymayacak bir durumda olsaydık.
İHA ve SİHA var ama adalet ve özgürlük yok
Değerli arkadaşlar, Erdoğan diyor ki "bize savunma sanayi teknolojisi parçası vermeyen ülkelere ihracat yapar hale geldik". Ne ihraç ediyorlar bilmiyorum. Heralda üçüncü dünya ülkelerine ihraç ettikleri SİHA ve İHA’lardan bahsediyorlar. Bir şey daha ihraç ediyorlar. New York Belediyesi'ne rüşvet ihraç etmişler. Yani burada yetmiyor dünyayı da rüşvete alıştıracaklar. Koskoca New York belediye başkanına bile rüşvet veriyorlar. Tamam İHA ve SİHA'ların var. Kürdün başına yağdırıyorsun. Peki sefalet var mı, var! Peki adalet nerede? İHA var, SİHA var ama adalet nerede, özgürlük nerede, insanca yaşam nerede, başına yastığa aç koymadan yatmak nerede? Bunların cevabı AKP’de yok.
Meclis hiç olmadığı kadar hak arama eylemlerine sahne oluyor
Bütün gençler göç yolunda. Siz de biliyorsunuz. Gidiyorlar dışarıda kendilerine yaşam kurmaya çalışıyorlar ama onlara göre gençler mutlu. Bakın gençler artık bahis ve kumar oynuyor. Birçok aile içi kavgaların sebebi de budur. Çünkü gelecek yok, okuyor ama ataması yapılmıyor. İş arıyor ama Kürt, Alevi, emekçi, ezilen olduğu için işe alınmıyor. Ne yapsın? Kısa yoldan, kestirme yoldan zengin olmaya çalışıyorlar, ailelerini de batırıyorlar. TBMM hiçbir dönem bu kadar yoğun eylem ve etkinliğe ev sahipliği yapmamıştı. Greve giden işçiler orada, hakkını arayanlar orada, barış isteyen anneler orada, Emine Şenyaşar anne orada, Gar Katliamı'nda yaşamını yitirenlerin aileleri orada, Çorlu tren faciasında yaşamını yitirenlerin aileleri orada, gençler orada, kadınlar orada. Artık halkımız uyandı hakkını arıyor, direniyor. Tek bir eksiklik var, geriye bir arada, birlikte direnmek kalıyor. Halk bütün olumsuzluklara rağmen "benim muhatabım saray değil meclistir" diyor. Yine mecliste çözüm arıyor. Meclise büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Emin olun sayıya bakılmaksızın en iyi muhalefeti milletvekillerimizle yaparak birlikte direnmeye devam edeceğiz.
Bu iktidar sermaye dostudur, ekokırım iktidarıdır, Aleviyi ve Kürdü yok sayan iktidardır
Sermayeye tasarruf yok, her iki yılda bir mercedesini değiştiren Diyanet İşleri Başkanı'na tasarruf yok, AKP yandaşlarına tasarruf yok. THY yönetim kurulunda bulunan bir kişi 1 milyon 600 bin lira maaş alıyor. 160 defa emekli maaşı alıyor onlara tasarruf yok, asgari ücretliye diyor ki tasarruf var. Okula temizlikçi vermiyor diyor temizliği aileler yapsın. Çocuğumuzu gönderdiğimiz okulun temizliğini biz yapacaksak devlet, hükümet, iktidar nerede? Yani yakında "çocuklarınızı evinizde okutun, okula gelmesinler çünkü biz Türkiye bütçesini AKP’nin yandaş sermayesine gönderiyoruz" diyecekler. İcra dosyaları artmış, 50 milyon insan açlık sınırı altında yaşıyor. Bu iktidar emekçi dostu değil, sermaye dostudur. Bu iktidar beton iktidarıdır, ekokırım iktidarıdır. Kürdün ve Alevinin inancını ve dilini yok sayan, yasaklayan bir iktidardır. Dünyanın hiçbir yerinde barıştan bahsedip şiddet uygulayan başka bir iktidar yok. Barış diyor tutukluyor, gözaltına alıyor, demokrasi diyor zulüm uyguluyor. Başka bir ülkede böyle bir şey yok. Barış diyip şiddet uygulayan, demokrasi diyip zulüm uygulayan tek iktidar AKP iktidarıdır. Bu sistemle daha fazla mücadele edeceğiz.
Türkiye’nin Ortadoğu’daki kaostan etkilenmemesi için 4 madde...
Ortadoğu çatışma ve savaş içerisinde. Ortadoğu’yu bu hale getiren işte bu zihniyetlerdir. Ortadoğu’da milliyetçi, mezhepçi, ulus devletçi anlayışlar sorunu çözmedi. Tekçi dayatmalarından dolayı kendi halklarını ezdiler, bastırdılar, içeri attılar, idam ettiler. İran’daki gibi. Düşünebiliyor musunuz İran dünyadaki en büyük doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Dünyanın en zengin doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip bir ülke niye dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olsun? Çünkü adalet yok, demokrasi yok. Orada da Kürdü, Beluciyi, Azeriyi bastırıyor. Tek bir mezhep enjekte ediyor. Öyle olunca da emperyalizm gidip müdahale ediyor. O da büyük bir kaos ve çıkmaza sokuyor. Türkiye’nin bu Ortadoğu’daki kaos ve çatışmadan en az etkilenmesinin bir yolu var. Türkiye de o önemli kavşakta bulunuyor. Nedir bu. 1) Yüzyıldır inkar ettiği Kürt meselesiyle yüzleşecek. 2) İnancı farklı olan Alevinin eşit yurttaşlık hakkını tanıyacak. 3) Kadını eşit bir birey olarak görecek, başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere kadınların katledilmemesi için insanca ve özgürce yaşaması için gerekli düzenlemeleri yapacak. 4) Yapacağı anayasa Türkiye’deki bütün renkleri kapsayacak. Anayasada herkes Türktür diyor. Diğeri Araptır, Çerkesdir, Kürttür. Dolayısıyla Türkiye’de yeni bir anayasa yapılacaksa bu konuda samimiyet bekliyoruz. Önce cezaevleri boşaltılsın, tecrit kalksın sonra bu sermaye dostu iktidar biraz emekçinin, işçinin dostu olsun, ekonomide adalet olsun. En önemli Türkiye’deki bütün insanlar kendi renkleriyle yaşasınlar. Kendi dillerini öğrensinler, dilleriyle eğitim görsünler. Türkiye’de yurttaşlık tanımı yeniden yapılsın. Hepimiz insanız, kardeşiz, bir aradayız ama farklıyız. Farklılıklarımızı koruyan, buna saygı gösteren, farklılıklarımızdan dolayı bizi yok saymayan, içeri atmayan, yok etmeyen bir anayasaya biz yok demeyiz. Ama "ben şahım, padişahım ona göre bir anayasa yapalım" denirse en başta biz karşı dururuz. Önce yol temizliği, önce samimiyet, bu samimiyete bakarak ona göre Türkiye emekçileri adım atabilir.
Adil, eşitlikçi, alın terimizin karşılığını aldığımız bir ülke yaratmak için bütün çabamızı ortaya koyacağız
Sağolun çok teşekkür ederim. Gündemler uzun ama emin olun DEM Parti sürekli yanınızda olacak. Belki örgütsüzlüğümüzden dolayı sokağınıza kadar gelemedik, yönelimlerden dolayı gerçek potansiyelimizi ortaya koyamadık. Ama biraz önce dile getirdiğimiz sorunların tamamını yüreğimizde, beynimizde hissediyoruz. Bu baş yastığa gittiğinde bu sorunları düşünmüyorsa o zaman güvenmeyin. Bizler Türkiye’nin emekçileri, ezilenleri, Türkiye’de sol, sosyalist, muhalefet, gerçek müslümanlar, dinimizi istismar edenlerden bahsetmiyorum, gerçek inanlar olarak bir araya gelirsek o zaman bu ülke inanın güzel günler görür. Çünkü bu ülke çok değerleri olan, büyük birikimi olan bir ülkedir. Bizler de adil, eşitlikçi, insanca, kardeşçe yaşadığımız, alın terimizin karşılığını aldığımız, gençlerimizin geleceğinin çalınmadığı bir ülke yaratmak için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyacağız. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, başarılar diliyorum. İl eş başkanlarımıza, yöneticilerimize, bu organizasyonda emeği geçen herkese ve sizlere teşekkür ediyorum. Başarılar.
6 Ekim 2024