
Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan’ın katılımıyla, bileşen partilerimizin eş genel başkanları ve eşsözcüleriyle Genel Merkezimizde bir araya geldik. Toplantı sonrasında yapılan ortak açıklamada şunlar ifade edildi:
Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları: İnanıyoruz ki bu çağrı demokratik bir cumhuriyetin inşa edilmesinin yollarını döşeyecek
Bileşen partilerimizle toplantımızı gerçekleştirdik. Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yapmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nı bir kez daha beraberce değerlendirdik. Başta DEM Parti ve bileşenleri olmak üzere, Türkiye’deki sol-sosyalist yapıların ve demokrasi mücadelesi veren bütün kesimlerin demokratik toplumun inşasındaki görev ve sorumlulukları bağlamında detaylı değerlendirmelerde de bulunduk. Bizler yapılan bu çağrının barışla taçlanacağı bir evrede, Türkiye’deki demokrasi ve emek mücadelesinin; işsizlerin, yoksulların ve hak, adalet, eşitlik ve özgürlük arayan her kesimin örgütlülüğünün ve mücadelesinin önünün çok daha güçlü bir biçimde açılacağına inanıyoruz. Bu çağrı, Sayın Öcalan’ın da ifade ettiği gibi, bir yandan Kürt halkının kendi sorunlarının çözümünün, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümünün önünü açarken; bir yandan da Türkiye’de yaşayan bütün farklı halklar ve inançların eşit yurttaşlık hakkı temelinde yaşayabilecekleri demokratik ve hukuki ortamın tesis edilmesinin önünü açacaktır. Yine, Sayın Öcalan’ın çağrısında da ifade ettiği gibi, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda problemli olan bütün alanların kendi öz demokratik örgütlenmelerinin önünü açacağına ve bunun da aynı zamanda DEM Parti olarak en temel paradigmamız ve amacımız olan demokratik cumhuriyetin inşa edilmesinin yollarını döşeyeceğine yürekten inanıyoruz. Bu çerçevede, bugün değerli bileşen eşbaşkan ve eşsözcülerimizle yaptığımız toplantıda bunları bir kez daha değerlendirmiş olduk. Şimdi de değerli bileşen eşbaşkanlarımız ve eşsözcülerimiz konuşacak. Hepinize teşekkür ediyoruz.
Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Didem Göçer: Barış tohumu toprağa düşmüştür; onun filizlenmesini ve büyümesini sağlamak bizim elimizdedir
Değerli basın emekçileri, Yeşil Sol Parti adına hepinizi selamlıyorum. Biz Yeşil Sol Parti olarak, yaklaşık 50 yıllık mücadele sonunda gelinen barış görüşmelerini destekliyoruz. Biz biliyoruz ki barış sürecinde kurulan masa ne güven ilişkisine ne de iyimser iyi niyet hesaplarına dayanır. Burada belirleyici olan halkın barışa olan ihtiyacı, gelecek güzel günlere olan özlemidir. Demokratik toplum isteğidir. Sonucun nasıl olacağı ise bizim, tüm ezilen halkların, kadınların, doğa savunucularının, emekçilerin ve sistemden acı çeken tüm bireylerin ellerindedir. Barış tohumu toprağa düşmüştür; onun filizlenmesini ve büyümesini sağlamak bizim elimizdedir. Çoklu krizle sarsılan dünyaya belki de barış umudu bizim elimizdeki bu küçük tohumdan çıkarak çoğalacaktır. Ortadoğu'ya belki de bu tohum umut olacaktır, tüm dünyaya ışık saçacaktır. Barışı birlikte yeşertelim.
ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni: Türkiye işçi sınıfı adil ve onurlu barış sürecinin yürütücüsü olmalıdır
Değerli basın emekçileri ve bizleri izleyen değerli halkımız, ben de sizleri ESP adına selamlıyorum. Tarihi günlerden geçiyoruz. Kürt sorununun demokratik çözümü tartışmalarındayız. Kürt sorununun en başta demokrasi ve özgürlükler sorunu olduğunun, demokrasi ve özgürlüklerin kazanılması meselesi olduğunun altını çizmek istiyoruz. Tarihi günlerdeyiz, çünkü Kürt sorununun demokratik çözümü, yalnızca Kürt halkının değil tüm Türkiye halklarının, Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin sorunudur. Kürt halkı bugünlere mücadeleyle geldi. Kürt halkı bugünlere büyük bedeller ödeyerek geldi. Ve bizler devrimciler ve sosyalistler olarak, Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesinin doğrudan parçalarıyız. Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesi ile işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinin birlikte yürütüldüğünün altını biz kez daha çiziyoruz. Kürt halkının her türlü kazanımının tüm halklarımızın kazanımı olduğunun altını çiziyoruz. Demokratik kazanımlar mücadeleyle gerçekleşiyor ve içinde bulunduğumuz süreçte Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu perspektifte de adil ve onurlu barış mücadelesinde yapılması gerekenler var. En başta, demokrasi ve özgürlük güçlerine dönük saldırılar derhal durdurulmalıdır. En son Kobanî’de gerçekleştirilen ve çocukların ölümüne sebep olan saldırılar derhal durdurulmalıdır. Ve buradan bu sorunun çözümünün bir parçası olan Türkiye işçi sınıfına sesleniyoruz: Bu sorunun parçası ve doğrudan muhatabı Türkiye işçi sınıfıdır. Türkiye işçi sınıfı bu sürecin doğrudan parçası olmalıdır. Adil ve onurlu bir barış sürecinin yürütücüsü olmalıdır. Bütün haklarımıza da şunu söylemek istiyoruz: Barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesi durmadı, durmuyor, durdurulamıyor. Buradan bu sürecin Kürt halkının her türlü kazanımıyla sonuçlanması için mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyoruz.
SODAP Sözcüsü Kezban Konukçu: Kürt sorununun çözümü Kürt halkının sırtına yüklenemez, tüm kesimlerin desteklemesi lazım
Ben de Sosyalist Dayanışma Platformu Sözcüsü olarak hepinizi selamlıyorum. Bizler DEM Parti olarak, DEM Parti’nin bileşenleri olarak Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nı desteklediğimizi bir kere daha deklare ediyoruz hepinizin huzurunda. Çünkü demokratik toplumun inşa süreci bizim partimizin gerçekliğinde de kendisini gösteriyor. Toplumun bütün ezilen kesimlerinin, halkların, emekçilerin birlikte mücadelesiyle ancak mümkün olabilecektir ve partimiz de tabii ki bu sürecin sonuna kadar arkasındadır. 100 yılı aşkın süredir yaşanan Kürt sorununun çözümü sadece Kürt halkının sırtına yüklenemez. Bu sorunun çözümü sadece Kürt halkının çabalarıyla olamaz. Toplumdaki bütün ezilen kesimlerin, halkların, emekçilerin, toplumun demokratikleşmesinden faydası olan bütün kesimlerin bu süreci desteklemesi için çağrımızı bir kez daha buradan yineleyelim. Çünkü toplumun demokratikleşmesi, aynı zamanda eşitlik mücadelesiyle iç içe geçmiştir. Ülkede açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca emekçinin sorunları, talepleri ve mücadelesi ile Kürt halkının eşitlik mücadelesi yan yana yürüdüğünde ancak sonuç alabiliriz. Ekmek de istiyoruz barış da diyoruz. Demokratik toplumun inşası için hep birlikte mücadele edelim ve bu sürece güç verelim.
SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz: Türkiyeli sosyalistler olarak barışın kalıcılaşabilmesi için görevimizi sonuna kadar ifa edeceğiz
Değerli Türkiye halkları, Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi adına hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. 27 Şubat’ta Sayın Abdullah Öcalan tarafından yayınlanan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının hem ülkemizde hem bölgemizde hem de dünyada bir enerji açığa çıkardığını gördük hep birlikte. Sayın Öcalan’ın ilk görüşmeden sonra gönderdiği 7 maddelik açıklamasında da belirttiği üzere, barış mücadelesi demokratik bir dönüşüm hedeflenmeden, demokratik bir dönüşüm mücadelesiyle iç içe yürütülmeden başarıya ulaşamaz. Kalıcı, onurlu ve adil bir barışın ancak demokratik dönüşümü de hedefleyerek açığa çıkarılabileceği hem Kürt halkının 50 yıllık mücadelesinde hem de Sayın Öcalan’ın açıklamasında ifade bulmuştur. Biz de Türkiyeli sosyalistler ve devrimciler olarak, barışın kalıcılaşabilmesi ve başarıya ulaşabilmesi, bu mücadelenin başarıya ulaşabilmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi adına DEM Parti bileşeni olan bir partinin sorumluluğuyla görevimizi sonuna kadar ifa edeceğiz. Çağrının başarıya ulaşmasının bir diğer taraftan Türkiye’deki işçilerin, kadınların ve gençlerin yaşadığı birçok açmazı giderebileceği görünüyor. Diğer taraftan ise bölgemiz açısından yaratacağı imkanları, bir yeni dönemin başlangıcı olabileceğini görmek gerekiyor.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları yeniden başlamışken, Kobanî’de 7’si çocuk 9 kişilik bir aile SİHA’larla katledilmişken, Suriye'de Arap Aleviler katlediliyorken, Yemen’de Husiler katlediliyorken; bu barış çabası eğer bir sonuca, bir başarıya ulaşırsa bölgemiz açısından da çatışmasız yeni bir dönemin önünü açabilir. Bu süreçte devlete, siyasete ve Meclis’e düşen görevler kadar, toplumun tüm kesimlerine, emek-meslek örgütlerine, sendikalara, odalara, ekoloji kolektiflerine, kadın kolektiflerine ve toplumsal muhalefet kesimlerine de ciddi görevler düşüyor. Barışın ekolojisini, barışın ekonomi politiğini konuştuğumuz günler bizleri bekliyor. Tüm Türkiye halklarını da barışa olan özlemimizi yerine getirmek ve barış mücadelesini kalıcılaştırmak adına üstümüze düşen görevi yerine getirmeye davet ediyoruz. Umarız ki bu mücadele sonuca ulaşacak, umarız ki Türkiye’ye savaşsız barış dolu günler gelecek. Herkese teşekkür ederiz.
Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun: Birleşik bir mücadele hattında birleşip bu çalışmaların içinde olacağız
Değerli basın emekçilerini ve halklarımızı Birleşik Devrimci Parti adına selamlıyorum. Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’la başlayan görüşmeler ve 27 Şubat 2025’te onun adına heyet tarafından yapılan çağrının gerçekleşmesi, Kürt halkının onlarca yıldır bu kadar zulüm görüp ezilmesine karşın verdiği mücadeleyle ilgilidir. Burada tecridi kırmanın ilk adımı atılmış oluyor. Gelinen aşamada tecrit kırılmış oldu. Yaşanacak tüm gelişmeler de bu ilk adımların sonrasında devam edecektir. Halklar adına olumlu gelişmelerin olacağı inancındayız. Biz de Devrimci Parti olarak, DEM Parti’nin bileşenleri olarak bu kavganın, bu direnişin içinde olacağız. Herhangi bir coğrafyada eğer halklardan biri eziliyorsa, diğer halkların da mutlu ve özgür yaşaması mümkün değildir. Kürt Özgürlük Hareketinin bu konudaki kazançlarının işçi sınıfının da özgürleşmesi ve demokratikleşmesi açısından yararlı olacağı inancındayız. Kürt halkının ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı çerçevesinde verdiği onurlu mücadelesinde ve bundan sonraki her mücadelede halklarımızla beraber birleşik bir mücadele hattında birleşip bu çalışmaların içinde olacağız. Onurlu halkların arasında gelişecek olan bu süreçte hepimizin yer alması da halkların tümünün özgürlüğü adına çok önemlidir. Selamlıyorum.
DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar: Herkesi Sayın Öcalan’ın çağrısını ve gereklerini sahiplenmeye davet ediyoruz
Çok kritik bir zaman dilimini ve çok tarihi bir açıklamayı hep birlikte deneyimliyoruz. 27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın bütün zorlu koşullara ve işkence ortamına rağmen İmralı Cezaevinden göndermiş olduğu çağrıyı tüm toplumsal kesimlerin, bu ülkede demokrasinin bir ihtiyaç olduğunu ifade eden bütün kesimlerin sahiplenmesi gerektiğini bir kere daha teyit etmek isteriz. Sayın Öcalan’ın kaleme aldığı çağrıda, bu ülkenin demokrasisine, bu ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik krizlerine atıf var. Bu ülkenin geçmiş dönemdeki çoğulcu kimliğine, çoğulcu inancına, zengin kimliğine bir atıf var. Aynı şekilde yeni dönemde, yeni bir Türkiye’de, demokratik bir Türkiye’de ötekinin, yabancının, ezilenin olmadığı; tam tersine toplumun bütün kesimlerinin kurucu olduğu yeni demokratik bir Türkiye’yi birlikte inşa etme çağrısı var. Dolayısıyla bu çağrı yalnız bırakılmamalıdır. Sadece Meclis’teki siyasi partilerden bahsetmiyoruz elbette. Çünkü devlet bir tarafı, toplumsal kesimi bir tarafı. Ama Meclis en önemli ayaklarından birisi. Bileşeni olduğumuz DEM Parti birçok ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretler kapsamında olumlu geçen görüşmeler var. Bu görüşmelerin artık sözden pratiğe dönüşmesi gerekiyor. Beklentimiz bu yönde.
Bu tür süreçler ilerlerken “darbe mekaniği” diye Sayın Öcalan’ın tarif ettiği mekanizma ve kliklerin devreye girmesi, Sayın Öcalan’ın ve devletin dikkat çektiği başlıklardan biriydi. Bakın dün Kobanî'de 9 kişilik bir aile yok edildi SİHA saldırısıyla. Bunu kabul etmek mümkün değil. Şimdi bu ortadayken, Kürt halkı gerçekleştirilen SİHA saldırısıyla ilgili tatmin edici bir cevap bekliyor. Biz bu saldırıya ancak şunu söyleyebiliriz: Hem Kürt halkı hem de Türkiye halkları ve barışa inanan herkes yeni sabotajları, yeni darbe kliklerini deneyimlemek istemiyor; tam tersine kalıcı bir barışı ve bu konuda sorumluluk almayı talep ediyor. Dolayısıyla Kürt halkına ve Türkiye demokrasi güçlerine tatmin edici bir cevap verilmesi elzem olarak karşımızda duruyor. Peki, bu kadar tarihi bir meseleyi konuşurken, tarihi aktör olarak kabul edilen ve işaret edilen Sayın Öcalan’ın hala İmralı Cezaevinde tutuluyor olması bu işin yürümesinde yeterli midir? Elbette ki değildir. Bakın, Adalet Bakanı açıklama yapıyor ve diyor ki mevzuatımızda yok. Biz de diyoruz ki Türkiye ihtimali yüksek olan barış dönemi için yeni bir mevzuat kaleme alsın. Bu mesele, yeterli olmayan hukuk mevzuatıyla halka açıklanabilecek bir mesele değildir. Bir an önce umut hakkının sağlanması. Toplumda ve demokratik kesimlerde bu kadar umut yaratan, sivil toplum ve siyasi parti temsilcilerinin bu kadar içinde olduğu bir süreçte konuşacağımız şeyler, atacağımız adımlar olmalıdır. Bir sessizliğe, belirsizliğe ve güvensizliğe heba edeceğimiz bir geleceğimiz yok. Bu konuda Sayın Öcalan çok önemli bir adım attı. Ve biz Kürt sorununun demokratik çözümünü herhangi bir meselenin alt başlığı olarak görmüyoruz; bu ülkenin esasa alması gerektiğini ve çözüm konusunda herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda da DEM Parti ve bileşenleri olarak biz sürecin getirdiği her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Herkesi bu çağrıyı ve gereklerini sahiplenmeye davet ediyoruz.
18 Mart 2025