Sağlık ve Sosyal Politikalar Komisyonumuzun açıklaması:
17 Ekim 1987’de, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 1948’de imzalandığı Paris'teki Trocadéro'da yüz binden fazla insan, yoksulluk, şiddet ve açlık yaşayanları görünür kılmak için toplandı. Yoksulluğu, insan hakkı ihlali olarak ilan ettiler ve her yıl aynı tarihte, aynı yerde toplandılar. Bundan beş yıl sonra da 17 Ekim, BM tarafından “Uluslararası Yoksulluğun Ortadan Kaldırılması Günü” olarak kabul edildi ve yoksulluk her yıl için tespit edilen bir tema kapsamında ele alındı. Bu tema, 2024 yılı için “Toplumun bütün kesimleriyle birlikte adil ve barışçıl hareket ederek toplumsal ve kurumsal kötü muameleyi sonlandırmak” olarak belirlenmiştir.
Yoksulluk kavramının, ekonomi ve akademi alanlarındaki kullanımı Dünya Bankası’nın 1990 yılı raporuyla birlikte belirgin bir biçimde yaygınlaşmıştır. Bu çevrelerde yoksulluk, gelir kaynağı eksikliği olarak ele alınmaktadır. Kişilerin günlük gelir düzeyi üzerinden belirlenen ölçütlerle hesaplanmakta, kişiler “aşırı yoksul”, “yoksul” ve “yoksul değil” olarak gruplanmaktadır. Yıllar içinde değişmekle birlikte, 2022 yılından itibaren, günlük geliri satın alma gücü paritesine göre 2,15 ABD dolarından daha az olan kişiler aşırı yoksul olarak kabul edilmektedir.
Oysa, gelir kriteri olan bu ölçütlerle bireylerin toplumsal pozisyonları arasındaki farklılıklar yok sayılmakta; toplum, birey düzeyinde gelire göre bir sıralamaya tâbi tutulmaktadır. Bu yaklaşımda söz konusu gelir dilimlerinde yer alan bireylerin sahip oldukları toplumsal kimliklere hiçbir önem ve anlam atfedilmemektedir. Halbuki yoksulluk yalnızca gelir kaynaklarının eksikliği değildir. Yoksulluk; temel insani gereksinimler olan beslenme, barınma, sağlık hizmeti, eğitim, temiz içme suyu, hijyen vb. olanakların yetersizliği ve sosyal ayrımcılık, dışlanma ve karar alma süreçlerine katılamama gibi unsurların birleşiminden oluşur. O nedenle yoksulluk, kişisel değil sınıfsal bir durumdur. Yoksulluk kader de değildir, iktidarların siyasal tercihlerinin sonucudur. Türkiye’de de gelinen noktada, AKP-MHP iktidarının yarattığı ve derinleştirdiği eşitsizlik, işsizlik, hayat pahalılığı ve anti demokratik uygulamalarla yoksulluk da yoksullaşanların sayısı da her geçen gün artmaktadır.
Bu rejim de AKP-MHP iktidarı başta olmak üzere bu rejimin diğer temsilcileri de yoksulluğu ortadan kaldıramaz. Çünkü patronlar da patronların siyasal temsilcileri de yoksulluktan beslenir. Oysa, toplumun bütün üyeleri için eşitlik, özgürlük, insanlık onuru, barış, güvenli yaşama ve çalışma koşulları ve sosyal güvenlik dâhil, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin bütün içeriğini sağlamak ve doğanın ve insanın refahını hedefleyen politikalarla yoksulluğu ortadan tamamen kaldırmak mümkündür.
Günümüzde kadınlar yoksul. Çünkü bu düzen kadın düşmanı. İşçi, köylü, esnaf yoksul. Çünkü bu düzen işçi, köylü, esnaf düşmanı. Köylerde okul yok, olan yerlerde çocuklar açlıktan bayılıyor. Çünkü bu düzen çocuğa düşman, eğitime düşman. Günümüzde gençler iş bulamayacağız baskısıyla mutsuz. Üniversite öğrencilerine yurt ve yemek yok. Çoğu yoksulluktan çaresiz, kayıtlarını yaptırıp ailelerinin yanına dönüyor. Çünkü bu düzen gençlere, aydınlık ve özgür geleceğe düşman.
Uluslararası Yoksulluğun Ortadan Kaldırılması Günü, bize, “Gelin, bu düzene karşı birlikte mücadele edelim” diye sesleniyor. Bu çağrıya kulak verelim; birlikte mücadele edelim, birlikte değiştirelim.
DEM Parti Sağlık ve Sosyal Politikalar Komisyonu
17 Ekim 2024