Parti avukatlarımız, Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliğinin iptali için Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan adına Danıştay'da dava açtı.
Anayasa’nın, temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceği hükmüne rağmen bu yönetmeliğin Cumhurbaşkanına temel hak ve hürriyetleri sınırlandırabilme yetkisi verdiğine işaret edilen dava dilekçesinde, "DEM Parti, tüzüğünde düzenlendiği şekliyle ‘merkeziyetçi, otoriter, anti-demokratik siyasal sisteme/düzene’ itirazı olan ve merkeziyetçi yapıyı köklü biçimde değiştirmeyi, halkın yerelde karar alma ve uygulama süreçlerine en geniş katılımını sağlamayı amaçlayan ve tüm farklılıkların kendini özgürce ifade edebileceği siyasi ve idari modellerin gerçekleşmesini hedefleyen; otoriter ve katı merkeziyetçi siyasi/idari yapılanmaya, hukuk adı altında dayatılan anti-demokratik yasalara, uygulayıcı kurumlara karşı mücadele yürüten bir siyasi partidir. Bu nedenle müvekkiller (Hatimoğulları ve Bakırhan), davaya konu ve Cumhurbaşkanına temel hak ve hürriyetleri sınırlandırabilme yetkisi veren işbu yönetmeliğe karşı hem şahsi olarak kendilerinin hem de bünyesinde siyasi faaliyet yürüttükleri Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisinin temsil ettiği kesimin haklarını korumaktan yana kendilerini sorumlu hissetmektedir" denildi.
Yönetmelikle olağan dönemlerin bile Cumhurbaşkanı tarafından "buhran ve gerginlik dönemi" olarak tanımlanabileceğine ve bu gerekçeyle de temel hak ve özgürlüklerin askıya alınabileceğine dikkat çekilerek şu görüşlere yer verildi:
"Görüldüğü üzere yönetmelikte ‘buhran dönemi’ tanımlamasında muğlak, belirsiz ve subjektif tanımlamalar kullanılmıştır. ‘Buhran ve gerginlik dönemi’ kanunda benzer dönemleri ifade etmekteyken bu yönetmelikte farklı dönemleri ifade eden dönemler olarak ele alınmıştır. Buhran döneminin tanımında ‘çatışma’ ibaresi kullanılmıştır. ‘Millî menfaatleri doğrudan veya dolaylı olarak tehdit eden veya etmesi muhtemel’ tanımlamasıyla temel hak ve hürriyetlerin rahatlıkla askıya alınabildiği bir süreç başlatma yetkisinin doğrudan Cumhurbaşkanına verildiği görülecektir. Gerginlik döneminin tanımı incelendiğinde buhran döneminin de üzerinde bir muğlaklık içermekte ve bu durum temel hak ve özgürlüklere karşı büyük bir tehlikeye davetiye çıkarmaktadır. Bir dönemin gerginlik veya buhran dönemi olduğunu değerlendirme yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiştir. Üstelik bu dönemlerde Cumhurbaşkanı, adeta savaş veya seferberlik hali ilan edilmişçesine geniş yetkilerle donatılmaktadır. Fiilen ortada bir savaş veya seferberlik durumu bulunmasa dahi ülke içinde yaşanan bir problem rahatlıkla Cumhurbaşkanının takdirleriyle gerginlik ve buhran dönemi olarak tanımlanabilir. Gerginlik ve buhran dönemi salt bir tanımlamadan da ziyade seferberlik ilan edilmemiş bir seferberlik halini ifade etmektedir. Yürütme organının pek tabii bu dönemde yapacağı işlemleri olağanüstü haller dönemi olarak değerlendirme eğiliminde olacağı ve yargısal denetimden bu yolla kurtulma eğiliminde olmak isteyeceği akıllardan çıkarılmamalıdır. Yönetmeliklerin amacı temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması değildir."
12 Temmuz 2024