Demokratik Yerel Yönetimler Çalıştayı: Bizi engelleyeceklerdir ama bizim işimiz engelleri aşmaktır

Demokratik Yerel Yönetimler Kurulumuz, Van'da “Demokratik Yerel Yönetimler Çalıştayı” düzenliyor. İki gün sürecek olan çalıştayda konuşan Van Belediye Eş Başkanları Neslihan Şedal ve Abdullah Zeydan ile Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan sırasıyla şunları söyledi:

Şedal: Em ê Rêya 3yemîn di rêveberiyên xwecihî de bidin avakirin

Hilbijartin ji bo me bi awayekî jirêzê derbas nebû, wekî awayê berxwedan û serhildanê derbas bû. Têkoşîna me ji bo jiyaneke azad, wekhev û demokratîk e. Îro hîna jî êrişên hovane li ser me tên meşandin. Di rêveberiyên xwecihî de jî êriş tên meşandin lê belê têkoşîna me jî li hember van êrişan xwe mezin dike. Îro salvegera Komkujiya Şengalê ye. Em vê komkujiyê şermezar dikin. Gelê Êzidî xwedî dîrokeke qedîm û çandeke qedîm in. Di vê çandê de wekhevî û demokrasî heye. Civaka Êzidiyan civakeke polîtîk e. Ji ber vê yekê hêzên kapîtalîst her tim dixwazin wan tune bikin. Em dizanin jiyana gelê Êzidiyan a pirzimanî, pirçandî, pirbawerî ye. Ji ber vê yekê êrişên hovane li ser wan tên kirin. Heman zihniyet îro jî li ser gelê Kurd dijminatiya xwe mezin dike. Niha jî di rêveberiyên xwecihî de têkoşîna me ya pirzimanî, pirçandî, pirbawerî heye. Li ser tabelayeke me nivîsên Kurdî bibînin êriş dikin. Nivîsên ku şaredariyên me li ser kolanan nivîsin ‘Pêşî Peya’ bi awayekî hovane hatin jêbirin. Dîsa di têkoşîna me ya rêveberiyên xwecihî de xwedîderketina li zimanê me, xwedîderketina li çanda me dê berdewam bike û em ê têkoşîna xwe mezin bikin. 

Partiya me di rêveberiyên xwecihî de ji bo civakeke demokratîk têkoşîna xwe mezin dike. Bi Edip Solmazan dest pê kir, îro bi pêşengiya siyaseta demokrat û rêvîngên Rêya 3yemîn berdewam dike. Di vê platformê de divê em hevalên xwe yên girtî bi bîr bînin. Hin ji wan hevalan jî Rojbîn Çetin, Bekir Kaya, Selçuk Mizrakli û hevalên me yên din. Em ji vê derê silavên xwe ji wan re dişînin. Jiyana demokratîk û neteweya demokratîk a ku em dixwazin bê avakirin em her tim dibêjin tê de hemû gel û nasname dê xwe bidin jiyankirin. Bi zimanê xwe, bi çanda xwe, bi baweriya xwe, bi nasnameya xwe. Em ê vê modelê li ser Rêya 3yemîn di rêveberiyên xwecihî de bidin avakirin. Ev komxebat bila bibe wesîleya jiyaneke azad, jiyaneke demokratîk. Li ser modela me ya hevserokatiyê êrişên gelek mezin tên meşandin. Modela hevserokatî azadiyê dixwaze. Hevserokatî vegerîna li nirxên civakî ye. Em dîsa dibêjin em ji modela hevseroktiyê gavekê jî paşde neavêjin. 

Zeydan: Demokratik ulus paradigmasının bir modelini kendi kentlerimizde hayata geçirme sorumluluğumuz var

Bütün arkadaşlarımızı burada misafir etmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak’a da hoş geldiniz diyoruz. Tutsak edilen diğer bütün arkadaşlarımız da eminim bir gün kendi halkıyla buluşacaktır. Çok anti demokratik ve eşitsiz koşullarda seçime girmemize rağmen, halkımızın fedakarlıklarıyla ve arkadaşlarımızın emeğiyle büyük başarı elde ettik. Büyük başarıların da büyük sorumlulukları olur. Bu sorumluluklarımızın farkındayız. Halkımız bütün baskı ve tehditlere rağmen tarihi sorumluluğunu yerine getirmiştir. Bizler de halkımızın bu fedakarlıkları karşısında tarihi sorumluluklarımızı; kendi değerlerimize, fikriyatımıza ve partimize sahip çıkarak ve halkımızın hak ettiği hizmetleri yaparak yerine getireceğiz. Bunun kararlılığında olduğumuzu biliyoruz. Bizim savunduğumuz demokratik ulus paradigmasının bir modelini kendi kentlerimizde bütün alanlarıyla birlikte hayata geçirme sorumluluğumuzu da biliyoruz. Bu sorumlulukla mücadele etmeye, halkımıza layık süreçler yürütmeye devam edeceğiz. Kayyımların bıraktığı tahribat çok büyük. Bunu zaten bu 3 aylık süreçte her gün kamuoyu ile paylaştık. Halkımız da bunu biliyor. İmkanlarımız kısıtlı. Tahribatların yarattığı sıkıntılar da var. Ama bu mazeretlerin arkasına saklanmadan yapabileceklerimizi de biliyoruz. 

Çok dilli belediyecilik ısrarımızda devam edeceğiz


Çok daha ağır süreçlerden geçmiş ve her seferinde küllerinden doğmuş bir siyasi gelenekten geliyoruz. Bu ağır yükün de üstesinden geleceğimizi biliyoruz. Çünkü bizim savunduğumuz paradigma bunun üstesinden gelebileceğimizi geçmişte de bize göstermiştir. Kentimizi, kentin dinamikleriyle yöneteceğiz. Kentlerimizde yaşayan herkesin bu yönetim ve denetleme kademelerinde yer almasını sağlayarak, katılımcı bir anlayışla yöneterek kentin hak ettiği hizmetleri sunacağız. Kayyım demek sadece bir kentin mal varlığına çökmek değildir; uzun süreli bir asimilasyonun da ana unsurlarından biridir. Kentte yaşayan halkın tarihini, kültürünü ve yaşam tarzını ortadan kaldırmaya çalışan bir uygulamaydı. Dolayısıyla tahribatın bu yönüne de dikkat çekmek gerekir. Başta tarihimiz, kültürümüz ve yaşam tarzımız olmak üzere kayyımın tahrip ettiği bütün alanlarda yeniden ayağa kalkarak, toplumsal aklı hayata geçirerek, kayyım dönemi öncesi bütün kazanımları yeniden hayata geçirerek en büyük cevabı verme sorumluluğumuz var. Biz, her zaman çok dilli belediyeciliği savunmuş çok inançlı ve çok kültürlü bir fikriyatın sahibiyiz. Hayata geçirmeye çalıştığımız çok dilli belediyecilik anlayışımıza karşı bir tahammülsüzlüğün olduğunu her yerde görüyoruz. Ancak burada yaşayan halkların bir gerçeği vardır, bu ülkede yaşayan 30 milyon Kürt gerçeği vardır. Dolayısıyla beklentimiz rejimin 30 milyon insanın kullandığı dili baskılaması değil; onun önündeki engelleri kaldırması, gelişimine katkı sunmasıdır. Biz bu yönüyle çok dilli belediyecilik ısrarımızda devam edeceğiz. 

Halkımız AKP’nin yarattığı “yönetemiyorlar” algısına inanmıyor

Kentlerde büyük sıkıntılar var, ancak bütün imkansızlıklara rağmen yaptığımız çok şey var. Bunu halkımız da görüyor. Özellikle bu son süreçlerde AKP, “yönetemiyorlar” algısı yaratmaya çalışıyor. Bu her yerde ön plana çıkartılıyor. Aslında biz 24 saat halkımızın içinde kalarak, birebir istişarede bulunarak bu algıların önüne geçebiliyoruz. Ancak buna karşı da herkesin çok dikkatli olması gerekiyor. Seçimlere 5 yıl var. Şimdiden bu kadar yoğun şekilde medya gücünü kullanarak arkamızdaki kamuoyu desteğini geriletme ve halkımız arasında tartıştırma niyetlerinin altında başka şeyler yattığını çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla bu algıyı kıracak pratikler içinde bulunuyoruz. Halkımız da bu algıya inanmıyor. Ancak buna karşı da tüm arkadaşlarımızın çok daha fazla çalışarak spekülasyonların önüne geçme sorumluluğu var. 

Kayyımın bıraktığı 135 milyonluk elektrik borcunun 75 milyonunu ödedik

Van’da 9 katrilyona yakın bir borç vardı. Bu borca rağmen şu ana kadar çok önemli adımlar attık. Kayyımın bıraktığı elektrik borcunun, 135 milyon borcun 75 milyonunu ödedik. Van bir deprem kentidir. Ne deprem öncesi ne deprem anı ne de deprem sonrasına yönelik 10 yıllık kayyım anlayışının hiçbir çalışması yoktur. İlk yaptığımız işlerden biri Afet Koordinasyon Merkezlerini kurmak oldu. Acil müdahale ekipleri, deprem rezerv alanları, depreme dayanıklı yapı stokunun bir an önce tespit edilip yerinden dönüşümü gibi birçok çalışmaya başladık. Buradaki en önemli sorunlardan biri atık su tesisinin eksik kapasite ile çalışmasıydı. Kayyım zihniyeti, bu halkın 9 katrilyonluk kaynağını farklı kurumlara peşkeş çekerken, kokudan halkın yaşayamadığı Tuşpa ilçemizde atık su arıtma tesisinin kapasitesini gerekli oradan yükseltmemiş. Koku giderme ve çamur kurutma üniteleri yapılmamış. Biz maliyeti yaklaşık 200 milyon olan çamur kurutma ünitesinin bir an önce yapılması için ilgili meslek örgütleriyle birlikte bir çalışma yürüttük ve hemen 120 milyon TL bütçe ayırdık. Bugünlerde inşallah ihalesini yapıp halkımızı, yıllardır muzdarip olduğu o kokudan kurtarmak ve Van Gölünü geleceğe taşımak adına üstümüze düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Bununla birlikte, sosyal belediyecilik anlamında halkımızın hak ettiği hizmetleri yapıyoruz. Halkımızın ekonomik refah düzeyini yükseltmek adına çalışmalarımız var. Orta ve uzun vadede binlerce gence istihdam yaratacak çalışmalarımız var. İşsizliğe ve göçe mahkum edilmiş gençlerin kaderini biz birlikte değiştireceğiz. Tarım, turizm, üretim ve tekstilde Van’ın potansiyelini yükselteceğiz. Gençleri göçe ve işsizliğe mahkum eden bu anlayışa karşı gençlere istihdam yaratacağız, onurlu ve özgür bir yaşamı gençlere sunacağız. Diğer çalışmalarımız da devam ediyor, sizler de bu çalışmanın bir parçasısınız. 

İmkanlarımızı sonuna kadar kentlerimizin ve halkımızın kalkınması için kullanacağız

Hep birlikte ortak akılla, toplumsal akılla bütün bu sorunların üstesinden geleceğimizi biliyoruz. Halklarımıza, kentlerimize layık hizmeti sunacağız. Elbette bunu yaparken fikriyatımızdan, paradigmamızdan asla ödün vermeyeceğiz. Uzun yıllardır binbir emekle, binbir mücadeleyle kazanılmış en önemli kazanımlarımızdan biri eş başkanlık sistemidir. Eş başkanlık sistemi sadece iki insanın içerisinde bulunduğu bir sistem değildir, kurumsal bir sistemdir; savunduğumuz değerlerin, fikirlerimizin ortak kazanımıdır. Dolayısıyla eş başkanlık sistemini koruma ve güçlendirme mecburiyetimiz vardır. Van Belediye Eş Başkanları olarak bütün belediye eş başkanları ile kolektif bir çalışma içerisindeyiz. Değerli eş başkanlarımıza her zaman kapımız açıktır. İmkanlarımızı sonuna kadar birlikte kentlerimizin ve halkımızın kalkınması için kullanacağız. Tekrar hepiniz hoş geldiniz.  

Bakırhan: Kentlerimizi demokratik bir şekilde nasıl inşa edeceğimizi tartışacağız

Hepiniz hoş geldiniz. Kadın arkadaşlar 2 gün yoğun tartışmalar yürüttü. Bugün ve yarın da karma toplantımızı alacağız. Önümüzdeki dönem kentlerimizi yeniden demokratik bir şekilde nasıl inşa edeceğimizin yol haritasını tartışacağız. Birbirimizden öğreneceğiz. Buradaki birikim ve ortaya çıkan ortak akılla birlikte illerimizi ve ilçelerimizi yeniden güçlü bir şekilde inşaya koyulacağız. Başlarken, Mehmet Sıddık Akış, Bekir Kaya, Selçuk Mızraklı, Remziye Yaşar şahsında şu anda cezaevinde bulunan belediye eş başkanlarımızı selamlıyoruz. Yine onların şahsında cezaevindeki tüm arkadaşlarımıza selam, saygı ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Yüreğimiz her zaman onlarla birlikte. Yapmış olduğumuz mücadele arkadaşlarımızın özgürleşmesi içindir. Güçlü bir mücadele ile bir gün arkadaşlarımızı özgürleştireceğiz. Bugün son Êzidî katliamının 10. yıldönümü. IŞİD ve onu destekleyen güçler tarafından Êzidîler katledildi, sürgün edildi. Êzidî kadın ve çocuklar pazarlarda satıldı. Bu katliamları yapanları kınıyoruz. Bu katliamları yapanlarla mücadele etmeye devam edeceğiz. 

Bizi takatsiz bırakacağını düşünenler halktan tokat yedi

Ev sahipliklerinden dolayı Van Belediye Eş Başkanlarımızı kutluyorum, sağ olsunlar. Van’a yakışır bir ev sahipliği yaptılar. Onların şahsında il ve ilçe örgütlerimiz ile ilçe belediyelerini de kutluyoruz. Dört ayda yaptıkları işler, hizmetler ortada. Başarılarının devamını diliyoruz. 31 Mart’ta çok önemli bir başarı elde ettik. Kayyımlarla ve baskı politikalarıyla bizleri gerileteceklerini, seçimlerde takatsiz bırakacaklarını, halkı bu meşru davadan uzaklaştıracaklarını düşünenler halklarımızdan tokat yedi, iyi bir cevap aldı. 3 büyükşehir, 7 il, 58 ilçe ve 10 belde toplam 78 belediye kazandık. 132 genel meclis üyesi çıkardık. Bugün itibariyle 7 kentimizde de il genel meclisi başkanı partimiz adına faaliyet yürütüyor. Bu çok önemli bir başarıydı. Bu başarıda emeği geçen sizlere ve halkımıza teşekkür ediyoruz. Bugün çok önemli bir kentte çalıştayımızı yapıyoruz. Eskiden de böyleydi, son dönemlerde de mücadelemize emek ve katkı veren bir kentimiz. Son seçimlerde 14’te 14 yaparak bütün ilçeleri ve alt belediyeleri alan herhalde Türkiye’deki tek büyükşehir. Bundan dolayı belediye eş başkanlarını, belediye meclis üyelerini ve halkımızı kutluyoruz. Başarılarının önünde eğiliyoruz. 

Bir pusu iktidarı ile karşı karşıyayız

Bir pusu iktidarı ile karşı karşıyayız. Evet, pusu diyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde bir iktidar yurttaşlarına pusu kurmaz, oyun oynamaz, iradelerini gasp etmek için yargıyı ve iktidar olanaklarını kullanmaz. İşte biz böyle bir ülkede mücadele ediyoruz. Siz de hatırlarsınız; Van Büyükşehir Belediyesini aldıktan iki gün sonra, bu pusu iktidarı halkın iradesini gasp etmek için yeni bir yol ve yöntem denedi ama Van halkının direnişine çarptı. Van halkıyla dayanışma içinde olan Türkiye dayanışma güçlerinin dayanışmasına çarptı. Bu pusu iktidarı, Van'daki bu duruştan dolayı geri adım atmak zorunda kaldı. Öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki kapıdan kovuyoruz camdan giriyorlar, camdan kovuyoruz bacadan giriyorlar. Utanma yok, arlanma yok. Kürt karşıtı siyasetlerini her zeminde her dakika hayata geçirmek için ellerinden gelen bütün çabayı ortaya koyuyorlar. Van onlara gereken cevabı verdi. Ancak halkın direnişinden ders çıkarmayanlar, direniş sonrasında daha demokratik yol ve yöntemleri önlerine koymayanlar bu pusuyu Hakkari'de de kurdular. Hakkari Belediye Eş Başkanımız Mehmet Sıddık Akış’ın mahkemesine 2 gün varken, nasıl bir karar çıkacağı belli değilken tutuklandı. Buna da hukuk diyorlar. AKP-MHP iktidarı ve yandaş çevreleri hukuku uyguladık diyorlar. Bu nasıl bir hukuk? Daha mahkemesi olmamış, daha 2 gün var. Nasıl bir karar çıkacağını belki onlar biliyordu ama Türkiye halkları bilmiyordu. Hukukunuz, adaletiniz, Kürt düşmanlığınız batsın! Daha da beter olun.

Kayyımlarla mücadelede hiç durmadık, mücadeleye devam edeceğiz

Hakkari’de büyük bir mücadele yürüttük. Bugün kayyım atanmasının üzerinden iki ay geçti. İki ayda bir kayyım atamaları yenileniyor. Umarız bu karardan vazgeçerler ve halkın iradesini halka teslim ederler. Hiç durmadık mücadele ettik. Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar, gençler, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler Hakkari’ye yürüdü. Miting yaptılar, Hakkari halkıyla dayanıştılar. Hiç durmadık, durmayacağız. Kayyımcı anlayışa geçit vermemek için bütün olanaklarımızla mücadele edeceğiz. Bize karşı sadece kayyım atamaları yapılmıyor. Binbir türlü kötülük yapıyorlar. En son Amed’de bir bulvara Şeyh Said’in adı verilecekti, engellediler, başka isim verdiler. Yargı darbesiyle Şeyh Said’in adının o bulvara verilmesini engellediler. 

Madem “Pêşî Peya”dan anlamıyorlar, yanına “Önce İnsan Olun” da yazılım

Şimdi sıra geldi “Peşi Peya-Önce Yaya”ya. Bu sözde ne var anlamadım. Her halde bu kelimeleri yanlış okuyorlar. Belediyelerimizin trafik akışını kolaylaştırmak için kullandıkları kelimelere taktılar. Sanki ülke işgal edilmiş, ülkeyi işgalden kurutacaklarmış gibi her akşam kolluk kuvvetlerini ve 3-5 çeteyi alıp o yazıları silip yerine ırkçı sloganlar ve küfürler yazıyorlar. İşte böyle bir sistemle mücadele ediyoruz. Allah insana düşmanın da merdini denk getirsin. Bizim en büyük yoksulluğumuz mert olmayan bir rakiple mücadele etmemizdir. İki kelimeye takılan bu sistemin ne demokratik olma ne iyi olma şansı var ne de bu iktidarını uzun üzere devam ettirme şansı var. Em dibêjin di serî de dijminahiya xwe rakin. Em dizanin hûn siwar hatin, em ê we peya bişînin. Arkadaşlara önerimdir; madem “Pêşî Peya”dan anlamıyorlar, yanına “Önce İnsan Olun” yazalım. Çünkü başka türlü anlamıyorlar.

Vanları çoğaltmak gerekiyor

Defalarca insani yöntemler uygulamadıklarını, insani davranmadıklarını dile getirdik ama tık yok. Belli ki daha çok mücadele edeceğiz, daha çok sarsacağız. Belli ki onlara 31 Mart’taki gibi daha çok sandık dersi vereceğiz. Van halkının direnişini, sahada eylem ve etkinliklerimizi güçlü bir şekilde yansıtacağız. Onların anladıkları şey Van’daki gibi halkın belediyesine, iradesine, kentine sahip çıkmasıdır. Vanları çoğaltmak gerekiyor. 

Daha güçlü, daha kitlesel halaylar çekelim

Şimdi de halaylara taktılar. Kürt’ün kendi geleneksel giysileriyle çektiği halaylara katılanları tutukluyorlar, işkence ediyorlar, dövüyorlar, çırılçıplak soyup Hakkari’nin dört bir yanına birer birer bırakıyorlar. Uygulamadıkları vahşet yok. Bunların uyguladıklarının adı faşizmdir, ırkçılıktır. Burada insanlık yok, burada adalet yok. Bunun inandıkları dine de uygun bir yaklaşım olmadığını belirtmek istiyoruz. Değerli eş başkanlarımıza da büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Bu yasaklamalar karşısında halaylarımızı, dilimizi, kültürümüzü daha fazla sahipleneceğiz. Belediye olanaklarıyla bunları yaşatmak için, büyütmek için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyacağız. Halkımıza ve sizlere çağrımız şudur: Davul gördüğümüz her yerde daha güçlü, daha kitlesel halaylar çekelim. Davul olmayan yerde de kapıları, tenekeleri tıklatarak halay çekelim. Onlar neden rahatsız olursa en güçlü şekilde onların gözü önünde yapmakta yarar var. 

Partimizin ve yerel yönetimlerimizin bu konudaki politikası çok nettir: Yasayı tanımıyoruz, uygulamayacağız

Belediyeleri de ilgilendiren başka bir mesele var. Sadece Kürt’e düşman değiller, doğaya da düşmanlar. Halaya düşmanlar, Kürtçe iki kelimeye düşmanlar, sembollerimizin caddelere ve sokaklara verilmesine düşmanlar. Bu yetmiyor bir de hayvanlara düşmanlar. Keşke sadece bize düşman olsaydılar. Hayvanları katletme yasasını Meclis’te kavga gürültüyle geçirdiler. Biz bu yasayı tanımayacağız, uygulamayacağız. Kentler, sokaklar, caddeler ne kadar insanlarınsa o kadar da diğer canlıların, köpeklerin, kedilerindir. Köpek ve kedileri cadde ve sokaklardan toplayıp o ölüm kamplarına kesinlikle koymayacağız. Eminim ki bu konuda yaratıcı yöntemler bularak Türkiye'de örnek bir uygulamaya imza atacaksınız. Canlıların da kent hakkı vardır. Partimizin ve yerel yönetimlerimizin bu konudaki politikası çok nettir: Yasayı tanımıyoruz, uygulamayacağız. Örnek projelerle hayvanların rahatça caddelerde, sokaklarda yaşaması için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyacağız. 

Erdoğan önce kayyımların 2016’dan beri yaptıkları borcu ödesin

Yine belediyelerimizi ilgilendiren bir mesele belediye borçlarının tahsiliyle ilgilidir. AKP belediyelerde iktidarken borçlar tahsil edilmiyordu. Kayyımlar belediyelerimizi gasp ettiği zaman borç kesintisi yoktu. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan, “Borçların tahsili için ne gerekiyorsa yapılmalı” diyor. Peki, 8 yıldır belediyelerin kasalarını boşaltan, çalıp çırpan, belediyeleri borç batağına düşüren kayyımların borçları ne olacak? Erdoğan önce Saray bütçesinden kayyımların çaldığı çarptığı, yolsuzluk yaptığı borçları ödesin, biz de daha sonra gerçek anlamda hizmete ayrılmak üzere alınmış belediye borçlarını ödeyelim. Önce Saray atadığı kayyımların borçlarını ödesin, sonra bizden borç tahsil etsin. Kayyım çaldı çırptı meselesi sadece bir söylem değil. Rakamlar ve istatistiki bilgiler ortadadır. Belediyeleri kazandığınız zaman her biriniz belediyelerimizi ne kadar borçla aldığınızı ilan ettiniz. Birkaç tane örnek vereceğim. Van Belediyesinin 2016’da 380 milyon borcu vardı, şimdi 9 milyar borcu var. Yani 20-25 kat daha fazla borç. Amed Belediyesinin borcu 3,5 milyon olmuş. Benim de belediye eş başkanlığı yaptığım Siirt’in 2016’da biz tutuklandıktan sonraki borcu 45 milyondu, şimdi 450 milyon, yani 10 kat. Bu kadar borç farkına rağmen gözle görülür bir hizmet ve insanların nefes aldığı kentler ortada yok. Bu borçlar büyük oranda usulsüzlük ve yolsuzlukla kent halkından çalınmış ve gasp edilmiştir. Madem Cumhurbaşkanı Erdoğan borçlara el attı, o zaman önce bu kayyımların 2016’dan beri yaptıkları borcu önce ödesin. Daha sonra diğer borçların tahsilini belediyelerden beklesin. Bir de tasarruf genelgesi yayınladılar. Yani belediyelerin hizmet yapmaması için, halkla karşı karşıya gelmesi için. Vergiden, borçtan, tasarruftan dünya kadar önlemler alıyorlar ama Saray’da tasarruf yok, bürokraside tasarruf yok, sermayede tasarruf yok. Emekçiye, yoksula, çalışana, belediyelere tasarruf yapın diyorlar. Saray’ın bir dakikalık gideri 3 tane emekli maaşı. Bir dakikada 3 emekli maaşı yiyen Saray, önce bunu bir emekli maaşına düşürsün ya da daha altına düşürsün. O zaman gerçekten bunların tasarruf yapmaya çalıştıklarını anlarız. Halka, emekçiye tasarrufu dayatıyorlar ama kendileri bunu yapmıyorlar. Aynı Erdoğan il başkanları toplantısında ne diyor? “Vatandaşın hizmet talebini sakın geri çevirmeyin. Aciliyeti olan konularda tasarruf tedbirlerinin arkasına sığınmayın. Kesinlikle halkın taleplerini yerine getirin” diyor.  Biz de sizlere buradan söylüyoruz: Siz de tasarruf tedbirlerinin arkasına sığınmayın, halkımızın taleplerini karşılamak için belediye olanaklarını sonuna kadar kullanın. 

Faiz yiyenlere vergi yok ama yoksul ailelerin çocuklarının mamasına vergi var 

Bir de vergi belası çıktı. Borç, tasarruf, bir de vergi var. Şirketlere vergi yok, zenginlere vergi yok, sermayeye vergi yok ama bizim belediyelerimize halka hizmet üretirken tasarruf tedbirleri var, vergi var. Önümüze binbir türlü engel çıkarıyorlar. Kıyak ihale alanlara vergi yok. Bakanın kendisi itiraf etti, bazı şirketler vergi vermiyormuş. Biz dediğimizde inanmıyorlardı ama kendileri fark etti. İktidar yanlısı televizyon kanallarına vergi yok, üstüne teşvik var. Milyonlarca lira teşvik veriyorlar ama kuru ekmek alan yurttaşlarımızın ekmeğine vergi var. Yine silah üretene vergi yok, çok büyük paralar kazanıyorlar. Faiz yiyenlere de vergi yok. Ama yoksul ailelerin çocuklarının mamasına vergi var. Batsın böyle adalet, batsın böyle hukuk, batsın böyle bir iktidar, batsın böyle bir ahlaksızlık! İşte tam da bu adaletsizlik, haksızlık ve hukuksuzlukla mücadele edecek en önemli zemin sizlersiniz. Bu engellerin tamamını boşa çıkaracak yaratıcı yöntemlerle belediye olanaklarını doğru kullanacak ve sütü, maması olmayana ulaşacaksınız, aç açıkta olan insanlarımızın yarasına merhem olacaksınız. Tasarruf tedbirlerinin arkasına sığınmayacak bir pratik içinde olacağınıza inanıyorum. Halkımızın seçmiş olduğu değerli arkadaşlarımın bunları fazlasıyla yapabileceğine inanıyorum.

Demokratik anlayışımızı güçlü bir şekilde hayata geçirerek ademi merkeziyetçiliğin uygulanması için mücadelemizi büyüteceğiz 

Bugün yerel yönetimler olarak bir araya geldik. Demokratik, şeffaf, toplumcu bir belediyecilik anlayışını hayata geçirmeye çalışıyoruz. Fakat bizim karşımızda merkeziyetçi sistemler var. Dünyanın neresinde olursa olsun merkeziyetçi sistemlerin tamamında yolsuzluk, hırsızlık ve israf var. Ademi merkeziyetçi bir anlayışla yönetilen bütün ülkelerde demokrasi var, halkın hakkını hukukunu korumak var, belediye kaynaklarını doğru hizmete harcamak var. Türkiye gibi merkeziyetçi, tek adamın yönettiği ülkelerde hırsızlık var, talan var, yolsuzluk var; demokrasi yok, özgürlük yok, farklılıklar yok, diğer canlıların hakkı yok, doğa hakkı yok. Tam da biz merkeziyetçi mantıkla yıllardır mücadele ediyoruz. Yerel demokrasinin ne kadar değerli ve önemli olduğunu bilmeyen yok. Bu konuda defalarca eğitimler ve çalıştaylar yaptık, konuştuk. Birlikte onlarca çalışmaya imza attık. Biz yerel demokrasiyi savunuyoruz, yerelin yetkilerinin artırılmasını savunuyoruz. Merkezin yerel üzerindeki tahakkümünün kaldırılmasını istiyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz. Düşünün; 1500 km uzaktaki küçük Kars’taki Dağpınar’da nasıl yatırım yapılacağı, hangi hizmetlerin verileceği merkezden belirleniyor. Bu mantıkla 21. yüzyılda ülkeyi yönetmek, yerel yönetimleri yönetmek aslında bitmiş ve batmış bir siyasettir. İnşallah bu demokratik anlayışımızı merkeziyetçi yönetimler karşısında güçlü bir şekilde hayata geçirerek ademi merkeziyetçi bir anlayışın ülkemizde uygulanması için mücadelemizi büyüteceğiz. 

Türkiye gibi bir ülkede bu tekçiliğe ihtiyaç yok, aksine ademi merkeziyetçi bir sisteme ihtiyaç var

Merkeziyetçi anlayışın hüküm sürdüğü yerlerde tekçilik vardır; halayı inkar etme, halay çekenleri tutuklama vardır; farklı dillerin, kimliklerin, inançların yaşamasını engelleme vardır. Biz buradan bir çağrı yapıyoruz: 21. yüzyılda Türkiye gibi halklar ve inançlar merkezi olan bir ülkede bu tekçiliğe ihtiyaç yok, aksine ademi merkeziyetçi bir sisteme ihtiyaç var. Yerel demokrasinin güçlendirilmesine ihtiyaç var, yerelin yetkililerinin artırılmasına ihtiyaç var. Bu yetkilerle birlikte eminim Türkiye hırsızlıktan, israftan, yolsuzluktan kurtularak daha demokratik, barışçıl bir yaşama kültürüne ulaşır. Bunun için mücadele ediyoruz. Bunun için de tekrar bir çağrı yapmak istiyoruz. 5393 Sayılı Kanunun 45. maddesindeki kayyım atayan ek madde acilen kaldırılmalıdır. Artık bu gaspa son verilmelidir. Kürtlere statü, herkese eşit yurttaş hakkını tanıyan bir Türkiyeliliğin dışında bugüne kadar hükümetlerin uyguladığı hiçbir politika dikiş tutmadı. Bu tekçi anlayış 40 yıldır bu ülkenin ekonomisini ve enerjisini yok etmek için, asimile etmek için, tekleştirmek için kullandı ama başarılı olamadı. Onun için çağrı yapıyoruz; Kürtler için statü ve herkesin eşit haklarını tanıyan bir Türkiyelilik Türkiye ve tüm halklar için de kurtuluştur.  

Belediyenin kaynaklarını en başta emekçilere, yoksullara harcayacağız

Bize çok önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Bizim geleneğimizde öyle merkezden bekleyen bir anlayış yoktur. Biz demokratik bir yaşamı inşa etmek için mücadele ediyoruz. Bu inşanın da yerelde halkla birlikte mevcut kaynaklarla yapılabileceğine inanıyoruz. O nedenle lütfen merkezden beklemeyin. Zaten merkez engellemeye çalışıyor, merkez kısmaya çalışıyor. Merkez elimizdeki yerel yönetimleri almaya ve gasp etmeye çalışıyor. Kendi öz kaynaklarınıza, öz gücünüze, kent dinamiklerine güvenerek en iyi hizmeti üretmek için bir çaba içerisinde olmanız gerekiyor. Yeniden inşa çok önemlidir. Tahrip edilmiş doğa, kentler, caddeler, sokaklar. Belediye bütçesi batmış bitmiş. Düzgün bir yönetim anlayışı yok, kapsayıcılık yok, farklı olanı tanıyan yok. Kadınların demokratik, ekonomik, sosyal hayata katılmaları için herhangi bir proje yok. Varsa yoksa rant. Dolayısıyla bunun karşısında demokratik, eşitlikçi, kadının ve gencin yaşamın her alanında aktif bir şekilde bulunduğu kentleri inşa etme görevi sizlerdedir. Bunun için de yapılacak çok şey var ama 5 tane önemli başlığı sizlerle paylaşacağım. Bir; temel belediyecilik hizmetleri zaten, bizim görevimizdir. Bunu eksiksiz bir şekilde yerine getireceğiz. Sadece bununla yetinmeyeceğiz. İki; ciddi bir ekonomik kriz var, özellikle Kürdistan’da ciddi bir yoksulluk var, onun için belediyenin kaynaklarını en başta emekçilere ve yoksullara, bugüne kadar hizmet almamış bölgelere harcayacağız. Oradan başlatacağız. Yani yoksulları koruyacağız, yoksullarla dayanışacağız. Kentlerimizde ekmeğe aşa muhtaç insan bırakmamak için elimizden gelen her şeyi ortaya koyacağız. 

Makam odalarınız parklar, bahçeler, kahvelerdir

Yine bir diğer başlık; kayyımların yok etmeye çalıştığı dilimizi ve kültürümüzü yeniden canlandıracağız. Bu çok önemlidir. Bunun için belediyelerin olanakları var. Dilimize ve kültürümüze katkı sunacak etkinlikler, festivaller yapmalıyız. Dilimize ve kültürümüze sahip çıkacak eylem ve etkinlikleri artırarak devam ettireceğiz. Dördüncüsü; yerel demokrasiyi hayata geçireceğiz. Merkezi hükümetin yaklaşımını biliyoruz. Bunun arkasına sığınmadan yönettiğimiz kentlerde halkımızın, emeklilerin, kadınların katılımını esas alan, karar süreçlerinde onları merkezi bir dinamik olarak gören bir yöntemi önümüze koymalıyız. Yaptığımız bütün işleri yaparken halkla temas çok önemlidir. Belediye binalarına kapanmamak gerekiyor, teknik işlere çok girmemek gerekiyor. Belediyede zaten bir yönetim var. Yönetim zaten bu teknik işlerle bir biçimiyle uğraşıyor. Eksiklikler varsa onları da tamamlarsınız ama belediye başkanlarının esas görevi halkla temas etmektir. Elinize bir simit alın ve oradaki emekçilerle kahvaltı edin, kahveleri dolaşın, insanlarımızla çay için. Camiye, cemevine, farklı inanç mekanlarına gidin. Hiç tanımadığınız evlerin kapısını çalın, bir çaylarını için. Makam odalarınız parklar, bahçeler, kahvelerdir. Bunu uygularsanız emin olun halk sahip çıkar. Halkın sahip çıktığı hiçbir kuruma değil kayyım atamak kimse yan bile bakamaz. 

Bizi engelleyeceklerdir ama bizim işimiz engelleri aşmaktır

Bütün olumsuzluklara rağmen halkımıza hizmet edeceğiz, zaten onun için geldik. Seçim öncesi konuştuğumuzda büyük projeleriniz olduğunu, makus talihi yenebilecek bir pratiğe sahip olduğunuzu belirtiyordunuz. Biz size güveniyoruz. Şimdi onu hayata geçirmenin, üzerimizdeki baskıyı defetmenin zamanıdır. Bizi engelleyecekler, kaynaklarımızı kısacaklar, bölgede Kürt halkına “Bunlar hizmet getiremiyor” dedirtmek için ellerinden gelen binbir türlü şeyi ortaya koyacaklar. Bizim işimiz bu engelleri aşmaktır. Bu mücadele kendiliğinden gelerek var olmadı. 3-5 insanın bir araya gelerek bugünlere getirdiği bir gelenekten, bugün Türkiye’deki seçimlerde yanında durduğu gücü iktidar yapan, kazandıran devasa bir güce ulaşmış bir gelenekten bahsediyoruz. Edip Solmaz Batman’da devletin baskıları var diye makamına kapanmadı. Halkın içindeydi, halkla birlikte çalışıyordu. Terzi Fikri’nin belediye bütçesi yoktu, kazma kürekle halkla birlikte kanal kazıyordu. İşte Gültan Başkan burada en yeni örneklerimizden biri odur. Terzi Fikri’den, Edip Solmaz’dan, Gültan Kışanak’tan yararlanabileceğimiz binbir türlü model var. Bunu yapacağınıza inanıyorum. Çalıştayımıza başarılar diliyorum. Burada çok önemli kararlar alacağımıza inanıyorum. Hepinizi selamlıyorum.

3 Ağustos 2024