Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, Grup Başkanvekilimiz Sezai Temelli, PM ve MYK üyelerimiz İzmir il binamızda düzenlenen Deniz Poyraz anmasına katıldı. Anmada konuşan Temelli ve Türkoğlu şunları söyledi:
Temelli: Deniz’i katledenlerin arkasındakileri 90’lardan biliyoruz
Deniz’i kimin katlettiğini biliyoruz. Karşımıza birisini çıkardılar, alelacele yargıladılar, cezaevine tıktılar, ceza verdiler ve olayın üstünü örtmeye çalıştılar. Ama Deniz’i katleden bu kişinin arkasındakileri de biliyoruz. Onları 80’lerden, 90’lardan biliyoruz. Onlarca yıldır bu katilleri tanıyoruz. Bu faşist güruhu tanıyoruz. Ve bizim de mücadelemiz bu faşist güruha karşıdır. Çünkü eğer faşizmi yıkamazsak, bu ülkeye barışı ve demokrasiyi getiremezsek Denizlerimizi yitirmeye devam edeceğiz; faili meçhul cinayetler, faili belli cinayetler devam edecek. Bunların hepsi siyasi cinayetlerdir. Bu siyasi cinayetlerin işlenmesinin yegane nedeni bu ülkede onlarca yıldır süren barış ve demokrasi mücadelesidir. Ama bu mücadelenin adını da koymak gerekir. Bu ülkeye barış ve demokrasinin gelmesinin yolu ülkenin sahiplerinin eşit yurttaşlar olarak yaşayabilecekleri bir vatana sahip olmalarından geçer. Bunun adı Kürt meselesinin çözümüdür. Deniz’in öldürülmesinin, Denizlerin katledilmesinin yegane nedeni de Kürt meselesini çözümsüzlüğe mahkum edenlerin şiddetidir. Bugün dayattıkları savaş, dayattıkları şiddet budur. Bu meseleyi çözümsüz bırakarak işte bu ülkeyi bu otoriter rejime mahkum ettiler.
Faşizmin artık ciddi anlamda kurumsallaşmasıyla karşı karşıyayız
Bakın her yerde kriz var ama en temel kriz siyasi krizdir. Bu siyasi krizin de en temel nedeni Kürt meselesinin çözümsüzlüğüdür. Bu meseleyi çözmemek adına binlerce, on binlerce, yüz binlerce insanı katlettiler, katletmeye de devam ediyorlar. Biz ısrarla şunu söylüyoruz: Burası ortak vatanımızdır, bir arada yaşayacağız. Bir arada yaşamanın yegane yolu da Demokratik Cumhuriyettir. Bizim bir paradigmamız, bir fikriyatımız var ve bunun mücadelesini veriyoruz. Bu mücadele demokratik ulus anlayışımızdan geçiyor. Bu mücadele bir arada yaşamanın harcından geçiyor. Bu, halkları karşı karşıya getirerek, düşmanlaştırarak ırkçı bir anlayışla mümkün olmazdı. Olmadı da. Cumhuriyet tarihi böyle bir ırkçı anlayışın tarihidir. Böyle bir tarihe karşı biz halkların tarihinin mücadelesini veriyoruz. Bugün Türkiye’de artık ciddi anlamda faşizmin kurumsallaşmasıyla karşı karşıyayız. Siyasi cinayetler işleniyor. Bu ülkede kayyım var. Kayyım bir darbe mekaniğinin aslında yansımasıdır. Bugün bu ülkede Kobanî Kumpas Davası gibi bir dava var. Bundan dolayı cezaevinde yoldaşlarımız, arkadaşlarımız var. Bugün bu ülkede tecrit var.
Demokrasi istiyorsak tecride karşı çıkmalıyız
Tecrit aslında bütün bu yaşadıklarımızın bize en temel adresini gösteriyor, İmralı’yı gösteriyor, Sayın Abdullah Öcalan’ı gösteriyor. Neden 40 aydır haber alamıyoruz? Çünkü oradaki ses, işte biraz önce bahsettiğimiz meselenin çözümüne dair bir ses. Oradaki ses, insanların ölmemesine dair bir ses. Oradaki ses, çözüme dair bir ses. O sesi kısarak çözümsüzlüğe mahkum edenler Denizleri katletmeye devam ediyor. Evlatlarımızın, kardeşlerimizin ölmesini istemiyorsak doğru yerden başlamamız lazım. Meselenin çözümüne dair ne yapmamız gerekiyorsa onu yapmalıyız. Demokrasi mi istiyoruz, barış mı istiyoruz o zaman tecride karşı çıkmalıyız, savaşa ve kayyıma karşı çıkmalıyız. Nerede bir hukuksuzluk varsa mutlaka onun karşısına dikilmeliyiz. Ancak bu şekilde mücadelemizi sürdürebiliriz ve bu mücadeleyi başarıya ulaştırabiliriz.
Bugün bu ülkenin geleceğine dair aslında hiçbir yerde bir umudun olmadığı, herkesin büyük bir karamsarlığa sürüklendiği günlerden geçiyoruz ama bir umut vardı. O umut her zaman olduğu gibi yine faşizmin karşısına dikildi. O umut aslında biziz. Bir araya gelerek var ettiğimiz DEM Parti’dir, HDP’dir. 31 Mart yerel seçimlerinde bu umudu yeniden büyüttük. İzmir’de, İstanbul’da, Amed’de, Van’da büyüttük. Bu umut ayağa kalktı ve mücadelesini sürdürüyor. Hiç kimse karamsarlığa kapılmasın. Evet, sözümüz var ve sözümüzün gereğini yapmak için şimdi geçmişten çok daha fazla örgütlü ve yan yana mücadelemizi büyütmenin gereğini yapmalıyız. O sözün yerine getirilmesi ancak bu sayede mümkün olabilir. Yoksa inanın bu ülkeyi de bizleri de bu cehennem cenderesinde tutmaya devam edecekler. Çünkü geçen yüzyıldan yeni yüzyıla dair çıkardıkları yegane ders o ırkçı ve faşist anlayıştır. Bu anlayışı yıkmanın yolu ise çoğulcu demokratik anlayıştan geçer. Radikal demokrasi mücadelesi dediğimiz halkların bir arada hayata geçireceği mücadele bu yolu açacak olandır. İktidar üçüncü dünya savaşından bahsediyor, korku salmaya devam ediyor, savaştan beslenmenin yollarını aramaya devam ediyor. Şimdiden Rojava’daki seçimleri engellemenin yol ve yöntemlerini arıyor. Biz diyoruz ki barış gelecekse Türkiye’ye de gelecek, Ortadoğu’ya da gelecek. Bu topyekun Ortadoğu halklarının barışa huzura kavuşması ile mümkün. Bunun yolu da Kürt meselesinin çözümünden geçiyor. Biz şimdi hep beraber savaşa ve bu talancı anlayışa karşı örgütlenmeliyiz, yan yana gelmeliyiz, olduğumuz her yerde sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmeliyiz. Ben bir kez daha Deniz’in anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.
Türkoğlu: Deniz’i anmak demek hesap sormak demektir
Sevgili Deniz’in yoldaşları, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Elbette ki Deniz’i anmak demek aynı zamanda hatırlamaktır ve hatırlamak da hesap sormaktır. Biz bütün değerlerimizi, ödediğimiz bütün bedelleri hatırlayarak ve hesap sorarak koruyoruz, savunuyoruz ve mücadelemizi yükseltiyoruz. Bizim Deniz’e bir sözümüz var, bu ülkeye barış getireceğiz. Deniz şahsında bizim bir fikriyatımız var. Aslında saldırı altında olan, katledilmek istenen de bu fikriyatın kendisidir. Deniz partimizdir, kadın mücadelesidir, Kürt halkının özgürlük mücadelesidir. Bunun gibi birçok arkadaşımız aslında siyasi suikastlarla hedef alınmıştır, yok edilmek istenmiştir. Bizler asla ama asla ne ödediğimiz bedellerden vazgeçtik ne de bu mücadeleyi yarıda bıraktık. Aksine bu mücadele 21’inci yüzyılda insanlara çare olma iddiasıyla her geçen gün daha da büyüyor. Bu mücadele Rojava’da ses oluyor. Bu mücadele Ortadoğu topraklarında ulus devletlere karşı kendini ortaya koyuyor. İşte Deniz’in savunduğu bu mücadele geleceğe ışık oluyor, umut oluyor.
Demokratik Cumhuriyetin inşası için mücadelemizi büyütmeliyiz
Onur Gencer bir katil ama aynı zamanda faşizmin de simgesi. Onun arkasındaki güç bir kötülük çetesi, IŞİD zihniyetine sahip bir çete. Ayrımcılar, inkarcılar, katletmeyi hak olarak görüyorlar. Fakat bu meselede bir ulus devlet zihniyeti var ki bir yüzyıldır Kürt sorununu çözmemek için, Kürtleri inkar etmek için asimilasyon ve kayyım politikalarıyla Kürt özgürlük mücadelesini çöktürmek istiyor. Deniz Poyraz katledildiğinde AKP-MHP faşist iktidarı bir yandan partimizi hedef gösterirken, Deniz’in katledilmesine giden yolu da beraberinde açıyordu. Onur Gencer de buradan güç alarak tetiği çekti. Ama arkasındaki güç ne olursa olsun hesap vermek zorundadır. Biz her zaman hatırlayarak ama aynı zamanda bu davanın peşini bırakmayarak AKP-MHP faşist iktidarından hesap soracağız. Çünkü bu gibi derin devlet yapılanmaları, IŞİD zihniyetine sahip paramiliter güçler bu ülkenin geleceğine tehdit oluşturmakta. Bizler DEM Parti olarak fikriyatımızı her geçen gün büyütmek zorundayız. Bu ülkeye barış gelmesi için, Demokratik Cumhuriyetin inşa edilmesi için bizim gibi yoldaşların, halkın daha çok yönetime dahil olarak mücadelesini büyütmesi gerekir.
Denir Poyraz’ı katledenlerden bunun hesabını soracağız
Fehime ana ilk gün söyledi: “Bir Deniz gider, bin Deniz gelir”. O günden sonra Kürdistan'da ve Türkiye’de dünyaya gelen bütün çocukların ismi Deniz’dir. Bu işte bağlılıktır, halkın mücadeleye olan bağlılığıdır. Ve aynı zamanda bu mücadelenin neyin üzerinde, hangi değerlerle, hangi bedellerle olduğunu gösteren bir şeydir. Biz duruşumuzla, bağlılığımızla, mücadelemizle Deniz’e olan sözümüzü yerine getireceğiz. Başta biz kadınlar olmak üzere adalet ve barış mücadelesini daha da yükselteceğiz. Demokratik Cumhuriyet fikriyatının mayası bu topraklarda tuttu dedik. Ve onu daha da büyüteceğiz. Ne olursa olsun asla bu mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Deniz Poyraz’ı katledenlerden bunun hesabını soracağız. Başta Deniz Poyraz olmak üzere devrim şehitlerini saygıyla anıyorum.
27 Haziran 2024