Grup Başkanvekillerimiz Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli; Dersim Katliamının araştırılması, yüzleşme için arşivlerin açılması, bir hakikat komisyonu kurulması, Seyid Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin belirlenmesi, kayıp çocukların akıbetlerinin tespit edilmesi ve katliamda rolü olanların yargılanması için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını istedi:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
4 Mayıs 1937 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla başlatılan Dersim Tertelesi'nde resmi kaynaklarca 12 bin, Dersimli tarihçilerin araştırmalarına göre ise 70 bin ila 100 bin arasında insanın öldürülmüş, on binlerce insanın yurtlarından, tarihinden, kültüründen, dilinden, inancından koparılarak "zorunlu iskan"a tabi tutulmuş, Dersimli kız çocukları ise ailelerinden koparılarak kimsesizliğe mahkum edilmiştir. 1937-38 yıllarında gerçekleştirilen Dersim Tertelesi'nde yaşanan acıların bir daha yaşanmaması adına gerekli önlemlerin alınması, Dersim Tertelesi ile yüzleşilmesi için gizli kalan arşivlerin açılıp inceleneceği bir hakikat komisyonunun kurulması, Pir Seyit Rıza, oğlu ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması, toplu mezar yerlerinin tespit edilmesi, Dersim'de Tertelesi'nde katledilen ailelerden geriye kalan kayıp çocuklarının kimlere verildiklerinin ve nerede olduklarının araştırılması, katliamı planlayanların ve destek sunanların katliam suçlarıyla yargılanmaları adına gerekli çalışmaların yürütülmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İç Tüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırma Komisyonun kurulmasını arz ve teklif ederiz.
GEREKÇE
Türkiye Cumhuriyeti milli mücadele sürecinin aksine tekçi bir anlayışa dayanan bir ulus devlet olarak inşa edilmek istenmiştir. Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte başta Kürt halkı olmak üzere diğer farklılıkların inkârı temelinde, tekçiliğe dayalı ulus devlet anlayışını hâkim kılma politikaları doğrultusunda 1925 yılında hazırlanan “Şark Islahat Planı”uygulamaya konulmuştur. Bu çerçevede 2 Şubat 1926 tarihinde Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey’in Şark Islahat Planının bir devamı olarak hazırladığı raporda, Dersim “Çıban Başı” olarak tarif edilmiştir. Çünkü bu süreçte homojen bir ulus devlet yaratma konusunda Dersim tarihi ve kültürüyle bir engel olarak görülmüştür. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın 18 Eylül 1930 tarihinde Başbakanlığa sunduğu Dersim raporunda, bir an önce Dersim’e “askerî harekât” düzenlenmesi gerektiği belirtilirken, 1932 yılında Jandarma Umum Kumandanlığının hazırladığı gizli rapor Dersim’in coğrafi, iktisadi, toplumsal yapıları, inanç ve aşiret yapılarına ilişkin detaylı bilgiler içerirken aynı zamanda da askerî harekâta ve ıslahat planına ilişkin öneriler içermektedir.
Dersim Tertelesi’nin temellerini oluşturan müfettiş raporlarındaki hâkim dil büyük bir kıyımın habercisidir. Bu raporlarda sıklıkla geçen “Dersim asileri”, “Dersim eşkıyaları”, “Dersim bir çıbandır” ve Kazım Karabekir’in yazdığı mektupta “ya ıslah ya da iflah edilmelidir” değerlendirmeleri, gerçekleştirilecek askerî harekâtın yaratacağı korkunç tabloya işaret etmektedir. Dersim'de 25 Aralık 1935 tarihinde 2884 Sayılı “Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun” çıkarıp Tedip ve Tenkil Harekâtı için zemin hazırlanmıştır. Dördüncü Umumi Müfettiş Abdullah Alpdoğan’ın aracılığıyla uygulamaya konan “Tunceli Kanunu” ile Dersim Tertelesi’nin fitili ateşlenmiştir.
4 Mayıs 1937'de alınan Bakanlar Kurulu kararıyla da tarihin en kanlı katliamlarından biri Dersim’de gerçekleştirilmiştir. 15 Kasım 1937’de Pir Seyit Rıza, 16 yaşındaki oğlu Resik Hüseyin ve arkadaşları Elâzığ’da kurulan bir mahkeme tarafından asılmıştır. Pir Seyit Rıza, yaşı artık 80’lere yakın olduğu halde kendisinden yaşça çok küçük olan Seyit Hüseyin Doğan’ın şahitliğiyle yaşı küçültülüp idam edilmiştir. İdamında son arzusu “beni, oğlum Resik Hüseyin’den önce asın” olur. Oğlunun yaşı da büyütülüp gözünün önünde idamı gerçekleşmiştir. 15 Kasım 1937’de gece güne kavuşmadan, idamında görev yapan İhsan Sabri Çağlayangil’in ağzından Seyit Rıza “Kerbela evladıyız, günahsızız, ayıptır, zulümdür, cinayettir” sözleriyle idam sehpasını tekmelemiştir. Seyit Rıza’nın mahkemede söylediği şu son sözleri ile tarihe geçmiştir; “Sizin yalanlarınızla, hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun!”
Resmi rakamlara göre 12 bin, Dersimli tarihçilerin araştırmalarına göre ise 70 bin ila 100 bin arasında insan katledilmiş, on binlerce insan yurtlarından, tarihinden, kültüründen, dilinden, inancından koparılarak zorunlu iskana tabi tutulmuş, yüzlerce Dersimli kız çocukları ise ailelerinden koparılarak çoğunluğu asker ailelerin yanında hizmetçi olarak köleliğe ve kimsesizliğe mahkûm edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir hukuk devleti olarak iç barışını tesis etmek istiyorsa, Dersim isminin iade edilmesi ile başlayarak, Dersim Tertelesi gibi bu topraklarda yaşayan halklara yönelik gerçekleştirilen katliamlar tarihiyle yüzleşmelidir. Bu kapsamda, Dersim’de yaşanan acıların bir daha bu topraklarda yaşanmaması adına gerekli önlemlerin alınması, her şeyden önce Dersim Tertelesi ile yüzleşilmesi için yıllardır gizli kalan arşivlerin açılıp inceleneceği bir hakikat komisyonunun kurulması, Pir Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması, toplu mezar yerlerinin tespit edilmesi, Dersim’de kırımdan geçirilen ailelerin hayatta kalan kayıp çocuklarının kimlere verildiklerinin ve nerede olduklarının araştırılması, katliamı planlayanların ve destek sunanların katliam suçlarıyla yargılanmaları adına gerekli çalışmaların yürütülmesi amacıyla Meclis Araştırma Komisyonun kurulması elzemdir.
3 Mayıs 2024