Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, DEVA Partisi Genel Merkezini ziyarete ederek Genel Başkan Ali Babacan ve parti yönetimiyle görüştü. Görüşmeden sonra ortak bir açıklama yapan Hatimoğulları, Bakırhan ve Babacan, şunları söyledi:
Babacan: Çözümle ilgili niyetin ve gayretin arkasında oluruz
Kayyım görevlendirmesi demokrasinin temel ilkelerine aykırı bir uygulamadır. Bağımsız ve tarafsız yargı süreci olmadıkça, seçilmiş hiçbir belediye başkanının görevden alınamaması gerekiyor. Gerçekten bağımsız ve tarafsız yargı sonucunda hatası olan, yanlışı olan başkanlar olursa da onların yerine mutlaka belediye meclisi içinden seçimle yeni bir belediye başkanı göreve gelmelidir. İşin özü budur. Bununla ilgili Meclis’te partiler arasında bir süreç işliyor. Bu konudaki yasal düzenlemeyi yenileyen ve kayyım uygulamasının yeni bir yasal düzenlemeyle çözüme ulaştırılmasını hedefleyen bir çalışma sürüyor. Bu çalışmanın içerisinde biz de varız. Hukukçu arkadaşlarımız bu çalışmalar konusunda diğer partilerle yakın istişarelerde bulunuyor. İkinci gündem maddesini, yani Sayın Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM Parti Eş Genel Başkanları ve milletvekillerinin elini sıkmasıyla başlattığı, ardından da grup toplantısındaki konuşmalarıyla gündeme getirdiği konuları şöyle bir hızlıca değerlendirecek olursak: Ben daha önce de söyledim, bugün de ifade ediyorum. Türkiye’nin kadim sorunları var. Bu kadim sorunların çözümüyle alakalı yüzde 5, yüzde 10 ihtimal dahi görsek, bir ihtimal kırıntısı dahi görsek biz bu konuyla ilgileniriz. Çözümle ilgili niyetin, çözümle ilgili gayretin yanında ve arkasında oluruz.
Henüz net bir duruş görmüş değiliz
Bunu açık bir şekilde ifade ettik. Ancak bugün itibariyle tam bir buçuk ay geçti bu iş başlayalı ve her ne kadar iktidar ortağı Sayın Bahçeli bu konuları dillendiriyor olsa da Sayın Erdoğan’dan ve iktidarın yürütme kanadından henüz net bir siyasi tutum ve duruş görmedik, görmüyoruz. Dolayısıyla bütün bu açıklamaların, bütün bu söylemlerin bir samimiyet testinden geçmesi gerektiğini de her fırsatta ifade ediyoruz. Unutmayalım ki şu anda ülkedeki yürütme erki, yürütme sorumluluğu Cumhurbaşkanlığı ve onun bu sorumluluğu paylaştığı bakanlardadır. Sayın Bahçeli’nin herhangi bir yürütme sorumluluğu yoktur. Asıl yürütme sorumluluğu olan kişilerde biz bu konularla ilgili henüz net bir duruş görmüş değiliz. Bu birinci tespit. İkincisi, bizim vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleri ile ilgili sorunlar, ayrıca güvenlikle ilgili sorunlar var. Sayın Bahçeli'nin bugüne kadar yaptığı açıklamalar ağırlıklı olarak güvenlikle ilgili sorunlar ama temel hak ve özgürlükler konusunda henüz detaylandırılmış açıklamalar görmüyoruz. Kısa bir iki cümleyle dokunuşlar var ama detaylı bir açıklama yok. Bu, dediğim gibi, ülkemizin en önemli konularından, en önemli sorunlarından birisidir. Bu konuda hiç kimse bir siyasi parti hesabı yapmamalıdır.
Çözüm konusunda yüzde 5-10 ihtimal kırıntısını bile destekleriz
Böyle bir konuda klasik bir muhalefet refleksi olmamalıdır ki biz memnuniyetle bunu izliyoruz. Memnuniyetle pek çok siyasi partinin bu konuda bir gayret ve iyi niyet ihtimali üzerine bir duruş gösterdiğini de görüyoruz. Bunu da memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak daha umutlu olmamız için henüz çok erken. Daha söylenecek bu konuda çok söz var, yapılacak çok iş var. Dolayısıyla söylenecek sözleri, yapılacak işleri somut olarak görmeden beklentileri çok yükseltip yeni bir hayal kırıklığıyla ülkenin karşı karşıya kalmasını istemiyoruz. Ümit ediyoruz ki bütün bunlar sadece ve sadece Sayın Erdoğan'ın bir dönem daha görevde kalması için yapılan bir çalışma değildir. Ümit ediyoruz ki bütün bunlar sadece ve sadece ülkenin derin ekonomik ve sosyal sorunlarının üstünü örtmek ve gündemi başka yerlere çekmek için oynanmış oyunlar değildir. Tekrar ifade ediyorum: Çözüm konusundaki gayreti, yüzde 5-10 ihtimal kırıntısını bile destekleyici bir tutum içinde biz oluruz. Bundan sonra da olmaya devam ederiz.
Bakırhan: DEVA ve diğer muhalefet partilerinin kayyımlarla ilgili duruşunu takdirle karşılıyoruz
Öncelikle Sayın Ali Babacan’a ve DEVA Partisi ailesine teşekkürlerimi sunuyorum. Çok iyi bir görüş alışverişinde bulunduk. Sayın Başkanın da dediği gibi, daha çok iki gündem üzerinde durduk. Kayyımlara ve 1 Ekim sonrası yaşanan tartışmalara ilişkin bilgi alışverişinde bulunduk. Kendilerinin devlet tecrübelerinden istifade ettik. DEVA Partisinde geçmişte bakanlık yapmış, yönetimlerde bulunmuş ve bu meselelerde tecrübesi olan değerli birçok arkadaşımız var. Onun için önemsiyoruz. İki defa denenmiş ama sonuç alınmamış bu kötü yöneten kayyım anlayışına Türkiye halkları sandıkta büyük bir ders vermiş, cevap vermiştir. AKP-MHP iktidarı, sadece kayyım atadığı bölgelerde değil Türkiye’nin birçok yerinde bu kayyımcı anlayıştan, bu halkın iradesini yok sayan anlayıştan dolayı büyük kaybetmiştir. Üçüncü defa denemenin akılla ve gelecekle bir bağını kuramıyoruz. Halk oy verecek, seçimde yenileceksin ve yenildiğin için de çeşitli gerekçelerle, doğru olmayan gerekçelerle halkın seçtiği başkanların yerine bir devlet memurunu atayacaksın. Bu kabul edilir değil. Bu konuda başta DEVA Partisi olmak üzere, ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partilerinin ortaya koymuş olduğu tutumu ve duruşu da takdirle karşılıyoruz.
Kayyımlarla ilgili olarak Meclis’te işbirliği yapma konusunda mutabık kaldık
Kayyım sadece DEM Parti’nin, DEM Parti’ye oy vermiş Kürtlerin ve diğer halkların bir meselesi değil. Başta bölgede denendi, şimdi de İstanbul’da CHP’nin kent uzlaşısıyla seçilen Esenyurt Belediyesine kayyım atandı. Buna karşı muhalefetin bu tutumunu devam ettirmesi gerektiğini belirtiyoruz. Bu konuda idare mahkemesine başvuruda bulunduk. Umarım mahkeme tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya olduğu bilinciyle hareket eder, pozitif bir sonuç ortaya çıkar. Yine DEVA Partisi ile mutabık kaldığımız bir şey de Meclis’te kayyımlarla ilgili yasanın değiştirilmesi konusu. Bu konuda işbirliği yaparak ülke demokrasisine kara bir leke olarak sürülen kayyım belasından ülkeyi kurtarmak ve halkın iradesinin tekrar tecilli etmesini sağlamak için ortak çalışma yürüyeceğimizi belirttik.
Geçmişte denenip sonuç vermemiş yöntemler Türkiye toplumuna yapılacak en büyük kötülüktür
Diğer meseleye gelince, 1 Ekim sonrası başlayan tartışmalar önemlidir. Bu konuda Sayın Babacan’a katılıyorum. İktidarın büyük partisi bunun neresinde, doğrusunu söylemek gerekirse biz de anlamaya çalışıyoruz. Tartışmalar bu biçimiyle bir sürece evrilemez. Sadece iktidar ortağının söylediği şeyler tek başına ne ifade ediyor, sonrası nedir? Bunları anlamaya, izlemeye çalıyoruz. Her şeye rağmen önemli tartışmalar da yürüyor. Bu önemli tartışmaların Türkiye’nin demokratikleşmesine ve Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesine evrilmesini biz isteriz. Toplumda da böyle bir beklenti var. Ancak bunun geçmişte denenen ama sonuç alınmayan bir yol ve yöntem biçiminde yürütülmesi Türkiye toplumuna yapılacak en büyük kötülüktür. Türkiye’de ciddi bir ekonomik kriz var, demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda çok ciddi sorunlar var. Hemen yanı başımızda çatışmalı bir süreç yaşanıyor. Türkiye’nin başta demokrasi, hukukun üstünlüğü ve Kürt meselesi olmak üzere kendi meselelerini demokratik yollarla çözerek bölgede de iyi bir model olması fırsatını birlikte değerlendirelim diyorum.
Çözüm konusunda toplu iğnenin ucu kadar bir ışık dahi görürsek elimizden gelen çabayı ortaya koyarız
DEM Parti olarak, Sayın Babacan’ın da dediği gibi, toplu iğnenin ucu kadar bir ışık dahi görürsek, bunun sorunların çözümüne dönük bir sürece evrilmesi için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyarız. Ancak meselenin araçsallaştırılmasına müsaade etmeyiz. Bu konuda belli bir birikimimiz, tecrübemiz ve duruşumuz var. Ortak akıl, sorunların demokratik bir yöntemle ve müzakereyle çözümünün bulunmasıdır. DEM Parti bunun için var, bunun için mücadele ediyor. Bu muhalefet turumuz da siyasi partilerle, emek-meslek örgütleriyle, parlamento dışında bulunan siyasi partilerle ve kurumlarla devam edecek. Umarım ki buradan ortaya çıkan demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve Kürt meselesinin demokratik çözümüne dönük iyi niyet ve mesajlar karşılığını iktidarda bulur. Bulmaması halinde iktidar toplumu değil kendini kandırmış olur. Çünkü Türkiye toplumu 31 Mart’ta bir kez daha gösterdi ki yalan yanlış ve kendi sorunlarını çözmeyen bir iradeye asla müsaade etmeyecek. Bunun bir sürece evrilmesi için hep birlikte elimizden geleni yapacağız. Ama bu meselenin iktidar tarafından araçsallaştırılmasına kesinlikle izin vermeyiz, böyle bir niyet varsa. Umarım araçsallaştırmak üzere yapılan bir tartışma değildir. Umarım hem içeride hem dışarıda yaşamış olduğu krizleri ve dar boğazı aşmak değil, kendisini yüz yıldır dayatan Kürt meselesinin demokratik çözümü hedefleniyordur. DEM Parti, bir sürece evrilecekse bütün gücüyle bu sürecin yanında olur, destekler. Ben de ev sahipliğinden dolayı Sayın Babacan’a teşekkür ediyorum.
16 Kasım 2024