Parti Sözcümüz Ayşegül Doğan, Genel Merkezimizde yaptığı basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Doğan, şunları söyledi:
Sevgili arkadaşlar, hoş geldiniz. Ekranları başında bizleri izleyen Türkiye halkı, sizler de hoş geldiniz. 2025 yılının ilk buluşmasındayız. O yüzden DEM Parti adına yeni yılınızı kutluyorum. Sizleri sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum. 2025 yılının ilk MYK toplantısı da bugün yapılıyor. 2025’e yeni gelişmelerle girdik. İlk sözlerimizi bu yeni gelişmelerin daha iyi kapılar açması temennisiyle kurmak isterim. Yıllardır mücadelesini verdiğimiz eşitlik, adalet, barış, özgürlük ve demokrasi için yeni kapılar, kalıcı kapılar açmasını temenni ediyoruz.
Yeni yıla tarihsel bir dönemde girdik
MYK’mızın en sıcak başlıklarından biri olan o görüşmeye dair sizlerin de merakla beklediği bazı değerlendirmeleri paylaşmak istiyorum. Yeni yıla, yeni ve tarihsel bir dönemde girdik. Aslında DEM Parti olarak bu tarihsel döneme uzun zamandır işaret ediyoruz ve bu tarihsel dönemde yapılması gerekenlerin de önemle altını çiziyoruz. Bunların en başına da yıllardır sürdürdüğümüz tecride karşı mücadeleyi koyduk. Bunun nedenini hem Türkiye toplumuna hem siyasi partilere hem de iktidar blokuna anlatmaya çalışıyoruz. Gerek sözle gerek eylemle ve bütün demokratik mücadele kanallarını zorlayarak, İmralı’nın kapılarının açılmasının, Sayın Öcalan’la kurulacak temasın ve onun koşullarının demokratik bir barış ve çözüm için değiştirilmesinin ne kadar önemli ve elzem olduğunu anlatan ve yine bu konuda en tutarlı politikaya sahip olan DEM Parti olarak 1 Ekim’den bu yana yaşanan gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yalnızca takip etmiyor, yapılması gerekenleri de yine hatırlatıyoruz. Uzun zamandır süren tecrit koşullarından bahsediyoruz. Aslında tecridi son yıllarla ele almamak gerekiyor. 1999 yılından bu yana İmralı’da Sayın Öcalan’a dönük sistematik bir biçimde sürdürülen ve bir rejime dönüştürülen tecrit politikasından bahsediyoruz. Son yıllarda mutlak bir iletişimsizlik haliyle iyice haber alınamaz hale gelmiş bir adadan ve bir liderlik gücünden bahsediyoruz. Nitekim bu gücü son günlerdeki gelişmelere bakarak yeniden görmek, tespit etmek mümkün.
Sayın Öcalan hepimizi barış ve demokratik çözüm için sorumluluğa davet ediyor
Bir mesaj yayınlandı. İlk mesaj, Ekim ayında Urfa Milletvekilimiz Ömer Öcalan’ın Sayın Öcalan’la yaptığı görüşmeden sonra geldi. Biz bu mesajı kamuoyuna olduğu gibi aktardık. Heyetimizin, Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in ziyaretinden sonra 7 maddelik, kapsamı ve çerçevesini daha geniş açıkladığı bir mesaj daha yayınlandı. O günden bugüne süren tartışmalara baktığımızda, hep dediğimiz gibi, Kürt meselesi Türkiye’nin en can yakıcı, en temel sorunlarının başında geliyor. Yalnızca Türkiye’nin değil bölgenin de en temel sorunlarından biri oldu. Suriye’de yaşanan gelişmelerle birlikte bir kez daha gördük. Hep birlikte de görmeye devam ediyoruz. Yine Suriye’deki gelişmeler bize Kürt meselesinin aynı zamanda uluslararası bir mesele olduğuna dair de tespitleri tekrar hatırlatmış oldu. Tüm bu gelişmelerle birlikte baktığımızda, Sayın Öcalan’ın kamuoyuna ilettiği düşünceleri ve yaklaşımının genel çerçevesi olan 7 madde çok önemli mesajlar barındırıyor. Tıpkı Urfa Milletvekilimiz Ömer Öcalan’ın yaptığı görüşmeden sonra yine burada söylediğimiz gibi. O mesajın yalnızca 3 cümlelik bir mesaj olmadığını, bir yol haritası içerdiğini söylemiştik. Şimdi bu 7 maddede bunu daha açık bir şekilde görmek mümkün. Sayın Öcalan bir çağrı yapıyor, tüm Türkiye kamuoyuna yapıyor bu çağrıyı. Hepimizi barış, demokratik çözüm, diyalog ve müzakere kanallarının açılması için eşit düzeyde sorumluluğa davet ediyor. Çünkü bunun Türkiye’ye kazandıracak formül olduğunu biliyor. Bu yol haritasına onlarca yıllardır çalışan bir liderlik gücünden bahsediyoruz.
Sayın Öcalan İmralı’yı barış arayışı adasına dönüştüren bir güç
İlk yaptığı tek taraflı ateşkes çağrısıyla 1993’e kadar uzanan, o günden bugüne hiçbir şekilde bu konuda taviz vermeyen ve İmralı Adasını adeta bu çözüm ve demokratik müzakere için bir barış arayışı adasına dönüştüren bir isimden, bir güçten bahsediyoruz. Nitekim bunu da mesajında yineliyor. “Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sağlayacak ehil ve kararlılığa sahibim” diyor. Ancak bununla sınırlı tutmuyor. “Heyet bu konuya dair yaklaşımımı tüm siyasi çevrelerle, devletle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım” diyor.
Öcalan hepimize barış çağrısı yapıyor
O günden bu yana süren siyasi bir trafik var. Birtakım istişareler başladı. DEM Parti İmralı Heyeti siyasi partilerden randevular aldı. Epey zamandır Türkiye kamuoyunun özlediği bir fotoğraf çıktı ortaya. Konuşabilme ihtimali, barışabilme ihtimali; barışa dair umutları güçlendirme, yükseltme ihtimali. Barış ve demokrasi hakkı, hepimizin hakkı. Hiçbir siyasi partinin tekelinde olmadığı gibi, bu hakkı gerçekleştirmek ve inşa etmek de hiçbir siyasi partinin, çevrenin veya blokun insafına terk edilemez. Çünkü barışın topluma, toplumun da barışa ihtiyacı var. Bu yüzden işte Öcalan hepimizi bu barış çağrısına davet ediyor.
DEM Parti Türkiye kazansın istiyor
Görüşmeci heyetimizin bu ziyaretlerde ifade ettiği konular ile buna mukabil kendilerini ağırlayan siyasi partilerin önerileri ve eleştirileri, bu görüşmeler bittikten sonra kapsamlı bir şekilde kamuoyuyla paylaşılacak. Bu tartışmalar her geçen gün yeni bir boyut kazansa da gelinen aşamada bir sürece dönüştüğünü söyleyebilmemiz için herkesin desteğine ihtiyaç var. Bu destek çağrısını buradan bir kez daha yineliyoruz. DEM Parti adına herkesi buna katkı sunmaya çağırıyoruz. “Buradan bir şey çıkmaz”, “efendim öyle olmazsa böyle olur, böyle olmazsa öyle olur” gibi kalıplar yerine, tüm tarafları ezberlerini bozmaya davet ediyoruz. Bu ezberleri bozmadan bir süreç inşa etmek, toplumsal bir barışa kavuşmak, demokratik çözüm ve müzakere kanallarını oluşturmak, tecrübeyle sabit ki, çok zor. Çok can yakıcı bir sorunla karşı karşıyayız. Siyasal tandansı, bakışı açısı ve görüşü fark etmeksizin herkesin bulunduğu yerden demokratik, adil ve eşitlikçi bir Türkiye için kendini sorumlu hissetmesi gerekir. Buradan bir şey çıkarma yaklaşımı, “buradan bir şey çıkmaz” deme yaklaşımına yeğlenmelidir. Böyle tarihsel bir fırsatın emektarı olmak varken, dışarıda durup yalnızca olumsuzluklar üzerinden konuşmayı tercih edenler, bunu dar bir bakış açısıyla ele almak isteyenler bilsinler ki böyle yaparak herhangi bir siyasi partiye, DEM Parti’ye değil Türkiye’ye kaybettiriyorlar. Çünkü DEM Parti Türkiye kazansın istiyor. DEM Parti, mücadele ve müzakere partisi olarak, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümü gerçekleşirse ancak Türkiye’nin demokratikleşebileceğini, bunların birbirinden ayrılmaz şekilde içe içe geçmiş konular olduğunu söylüyor ve bunun mücadelesini veriyor.
Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu barış iradesini ve kararlılığını DEM Parti olarak selamlıyoruz
Demokratik müzakere ve mücadele geleneğini temsil eden bir siyasi parti olan DEM Parti, dünden daha büyük bir umut, daha büyük bir coşku, daha büyük bir kararlılık ve mücadele azmiyle demokratik siyaset kanallarının açılması için hazır. Daha önce de bunu buradan söylemiştik. Bugün yine tekrar ediyoruz. İmralı’da yapılan görüşme sonrasında yapılan siyasi parti ziyaretleri öncesinde tabii ki heyetimiz Genel Merkezimizi de bilgilendirdi, Eş Genel Başkanlarımıza Sayın Öcalan'ın mesajını iletti. Bu bağlamda Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu barış iradesini ve kararlılığını DEM Parti olarak selamladığımızı ve buna hazır olduğumuzu duyurmak istiyoruz. Bunu konuda emek veren herkesin çabasını çok değerli bulduğumuzu ve bu çabaların mutlak suretle bizi demokratik bir Türkiye’ye ulaştıracağına inandığımızı da söylemek isterim.
Sayın Öcalan’ın bu tarihsel fırsatı kalıcı hale getirebileceği koşullara kavuşması gerekir
Her temasın çok önemli ve kıymetli olduğunu belirtik. Ancak İmralı Ada Hapishanesinde tüm bu gelişmelerin ve tartışmaların odağında olan ve çağrıların ana muhatabı olan Sayın Öcalan’ın artık koşullarının değiştirilmesi gerekir. Bu döneme katkı sunabilecek, bu tarihsel fırsatı kalıcı hale getirebilecek koşullara kavuşması gerekir kendisinin. Bunu da yine daha önce burada ifade etmiştik. Yıllardır bu tecrit sistemine artık son verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bunu da yineliyoruz. Yine MYK’mızın önemli gündemlerinden biri ve kamuoyuyla paylaşılan mesajda da olduğu gibi, Türkiye’nin çözümü Türkiye’ye özgü olmalıdır. Sayın Öcalan da 7 maddelik mesajda buna önemle dikkat çekiyor. “Dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır. Bunun ciddiyetiyle doğru orantılı bir çalışmayı başarıya ulaştırmak için muhalefetin de katkı ve önerileri değerlidir” diyor.
Muhalefetten yana memnuniyet verici bir tablo var ortada
Biz hemen her yerde muhalefete şu çağrıyı yaptık ve yineliyoruz: Kürt meselesi ve Türkiye’nin demokratikleşme sorunu yalnızca DEM Parti’nin sorunu değildir. Yalnızca DEM Parti’nin mücadele etmesi gereken bir amaç değildir. Bu sorun hepimizin sorunu ise tüm muhalefet partileri de bu soruna eşit düzeyde bir duyarlılık göstermelidir. Bugün bu tarihsel anı hızlıca yakalayabilmenin yolu, daha çok çalışmak ve buna dair programı ve niyeti açık bir şekilde ortaya koymaktır. Şu ana kadar siyasi partilerin kamuoyuna yansıyan mesajlarından gördüğümüz kadarıyla da memnuniyet verici bir tablo var ortada. Bugüne kadar hep Meclis’e dikkat çekildi. Meclis zemininin, yasal ve anayasal düzenlemeler için ne kadar önemli olduğunun özellikle muhalefet partileri tarafından, bizler tarafından, DEM Parti tarafından dile getirilen konuların başında geldiğini hatırlatmak isterim.
Yeni bir hayat inşa etmek istiyorsak buna dilden başlamalıyız
İşte bugün Meclis’in rolünü oynayabileceği, işlevli hale gelebileceği bir zeminin ortaya çıkma ihtimali çok güçlü bir seçenek olarak karşımızda. O yüzden Meclis de bu rolü bir an önce oynayabilmelidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt meselesinin demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi, demokratik siyaset kanallarının açılması için inisiyatif kullanmalıdır. Geç kalınmış bir inisiyatife tekrar davet ediyoruz. Türkiye senelerdir barışını arıyor. Türkiye senelerdir demokratik bir ülke olabilmek için mücadele edilen bir yer. İşte Türkiye’yi daha demokratik ve adil, hukuk düzeninin herkes için işlediği, ayrımcılığın yapılmadığı bir yere taşıyabilecek bir fırsatla karşı karşıyayız. Yapılması gerekenler var. Hızlı ve elzem olanların başında da dili değiştirmek geliyor. Dil meselesi en esaslı meselelerden biri. Oluşturulan kalıplar ve şablonlar adeta dili bir kafese hapsetmiş vaziyette. İnkar eden, reddeden, yok sayan, aşağılayan ve tahripkar olan dilden vazgeçmek gerekiyor. Dil yaklaşımın, düşünme biçiminin göstergesi. Dil, tasavvur ve tahayyül ettiğimiz hayalin göstergesi. Yeni bir hayat inşa etmek istiyorsak, yeni bir kardeşlik ve dostluk bağı inşa etmek istiyorsak buna dilden başlamalıyız. Evet, tarihsel bir dönem. Bu tarihsel dönemde güveni oluşturabilecek, güvenceyi sağlayabilecek dille başlayabiliriz. O yüzden artık bu reddeden, yok sayan, inkar eden, tehdit eden, şantaj yapan dilden vazgeçmek gerekir. Tehdit ve şantaj diliyle yol almak mümkün değil. DEM Parti olarak yine bu çağrıyı yapıyoruz. Herkes ciddi bir sorumlulukla karşı karşıya ve bu sorumluluk karşısında sorumluluğunu göstermeli. İndirgemeci değil derinlikli bir bakış açısıyla göstermeli. Dünden farklı bugün ortaya ne konulduğunu, bu yolun nasıl yürüneceğini tüm Türkiye kamuoyuna ve halkına göstermekle mükellefiz. Diğer siyasi partiler de bizim kadar bu sorumlulukla karşı karşıya.
Rojava bir hakikat; bu hakikati görmek ve tanımak gerekir
Bir yandan da sınırda eylemler sürüyor. Suruç’ta, Nusaybin’de ve Eş Genel Başkanlarımız Hatay’daydı aynı zamanda. Suriye’deki son gelişmelerle ilgili sınır nöbetleri tutuluyor. Sınır nöbetinde verilmek istenen mesajları tüm Türkiye kamuoyuyla paylaşmak isterim. Rojava bir hakikat; bu hakikati görmek ve tanımak gerekir. Orada halkların büyük bir gayretle ve emekle, canla başla ortaya çıkardığı bir yaşam modelinden, bir özgür birliktelik modelinden bahsediyoruz. Bu model için yıllardır mücadele eden, farklı halk, inanç ve kimliklerin bir arada yaşamalarını savunan, bunun için bedel ödeyen ve en nihayetinde bugün emniyet sigortasına dönüşen Suriye’de yaşayan Kürtlerle nasıl bir kardeşlik, nasıl bir akrabalık bağının olduğunun yeniden hatırlatıldığı nöbet eylemlerinden bahsediyoruz.
Türkiye'nin içeride ve dışarıda demokratik siyasete ve çözüme ihtiyacı var
Buna ihtiyaç duymak bile zül sayılmalı normal koşullarda. Bir yandan memnuniyet verici gelişmeler oluyor diyoruz; yıllardır temas kurmayan, bir araya gelmeyen siyasi partiler bir araya geliyor. Bugün biliyorsunuz DEM Parti İmralı Heyeti pek çok siyasi partiyle görüştü. Bu görüşmeler devam edecek. Türkiye’nin özlediği bir tablo, görmek istediği bir tablo. Türkiye bunun kalıcı hale gelmesini istiyor. Bir yandan bu iyilik hali ihtimalini güçlendirmek mümkünken, niye diğer yandan Rojava'daki hakikati görmemeyi tercih ediyor bu ülkeyi yönetenler? Biz diyoruz ki Türkiye'nin içeride ve dışarıda her yerde barışa, demokratik siyasete ve çözüme ihtiyacı var.
Rojava’dan uzatılan barış eline olumlu yanıt vermek bu iklimi güçlendirir
Türkiye ancak bu şekilde Ortadoğu’daki ateş çemberinden korunabilir. Türkiye’de ve Ortadoğu’da halklar ancak bu şekilde barışa kavuşabilir. Ortadoğu’da halkların yeni savaş cephelerine ihtiyacı yok. Ortadoğu’da halkların ihtiyaç duydukları şey bir arada eşit, özgür ve adil bir biçimde yaşayabilmek. Bu eylemlerle ilgili Merkezi Örgütlenme Komisyonumuz çalışmalarına devam ediyor. Merkez Yürütme Kurulumuzun başlıklarından biri de bu olduğu için paylaşmak istedim. Elbette gözümüz kulağımız bir yandan Rojava’da, Suriye’de, orada yaşanan gelişmelerde. Orada katledilen ve katledilme tehdidiyle karşı karşıya kalan halklarda ve inançlarda. DEM Parti olarak bunun yalnızca takipçisi değiliz, yapılması gerekenleri de hatırlatıyoruz. Bir diyalog eli uzatılıyor, oradan buraya bir diyalog çağrısı yapılıyor. Bu çağrıya olumlu bir şekilde yanıt vermek oluşan bu iklimi güçlendirecek bir etki yapar.
Barış olursa Türkiye ekonomisi de iyileşecek
Tabii ki bizim bir de Ekmek ve Adalet Kampanyamız var. Bununla ilgili de çalışmalarımız sürüyor. Çünkü biz biliyoruz ki yıllardır yaşanan savaş Türkiye’yi ekonomik olarak da çok büyük bir krize sürükledi. Bunun adının konulmak istenmediği zamanlar oldu, çeşitli isimler bulundu. Düşük yoğunluklu savaş denildi. Başka başka isimler bulundu. İktidarlar değişti ama bu meseleye yaklaşım değişmedi. Güvenlikçi politikaları esas alan yaklaşım köklü ve kalıcı bir biçimde değişmediği için Türkiye sıklıkla ekonomik krizlerle karşı karşıya kaldı. Yine öyle bir zaman dilimi. Biliyoruz ki adalet olursa, barış olursa, insanlar eşit bir biçimde yaşayabilirlerse, Türkiye’nin ekonomisi de iyileşecek. Bu, Türkiye’nin demokrasi karnesine de yansıyacak. Ekonomi ve demokrasi dengesini birbirinden ayrı ayrı değerlendiremeyiz. MYK toplantımızın başlıklarından biri de bu.
Soru: DEM Parti İmralı Heyeti Demirtaş'ı ziyaret edeceğini söyledi. Bu ziyaret ne zaman olacak? Demirtaş dışında cezaevlerine ziyaretler olacak mı?
En geniş çerçevede birtakım görüşmeler yapılmaya çalışılıyor. Çünkü toplumun tüm farklı kesimlerinin bu dönemde rol ve sorumluluk alması gerektiğini düşünüyoruz. Elbette DEM Parti İmralı Heyeti de böyle düşünüyor. Heyet bunu açıklamasında da özellikle belirtti. Evet cezaevlerine de ziyaretler olacak. Yalnızca Demirtaş ile değil, yine Edirne Cezaevinde tutulan Selçuk Mızraklı’yla da görüşülecek. Yine Kandıra’da bulunan Figen Yüksekdağ’la da görüşülecek. Sincan Cezaevinde Leyla Güven’le de görüşülecek. Burada ismini sayamadığım o kadar çok HDP’li siyasetçi hapiste ki. Seçilmiş siyasetçiler, üyelerimiz, il-ilçe yöneticilerimiz, belediye eş başkanlarımız ve milletvekillerimiz… Önceki dönemde eş genel başkanlık yapmış Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dışında pek çok insan hapiste ve pek çok insan hapishaneden şu anda yol gözlüyor. Demokrasinin, özgürlüğün yolunu gözlüyorlar; bu haksızlıkların giderilmesinin yolunu gözlüyorlar. En çok da böyle bir dönemde onların katkılarına ve fikirlerine ihtiyaç var. DEM Parti İmralı Heyeti gidecekleri diğer siyasetçileri de sizlerle paylaşacaktır. Ama biz zaten DEM Parti olarak rutin bir biçimde zaten cezaevlerini ziyaret ediyoruz. Ulaşabildiğimiz herkese bu dönemde ulaşmak istiyoruz. Elbirliği ile bu yeni dönemde demokratik bir hamle yaratmamız ve demokrasi alanını genişletmemiz gerekiyor. Aksi takdirde -tekrar ediyorum- barış ve barış fikri, yürek tetikte kalarak sağlanamaz. Yüreklerimizi tetikten çekmenin yolu, yürek tetikte yaşamamanın yolu bu fikre hep birlikte sarılmak, bu fikri büyütmek ve bu fikir etrafında genişlemek.
6 Ocak 2025