Ekmek ve Adalet Buluşmalarımız başlıyor: Soygun ve talan düzenine karşı mücadelemizi büyüteceğiz

Ekmek ve Adalet Buluşmaları Koordinasyonu Üyelerimiz Sevtap Akdağ Karahalı ve İbrahim Akın, Genel Merkezimizde düzenledikleri basın toplantısında 19 Temmuz’da başlayacak “Ekmek ve Adalet” kampanyamıza ilişkin bilgi verdi. Akın ve Karahalı, şunları söyledi: 

Akın: İktidarlar kuralsızlık siyaseti yürütüyor

Bugünkü basın açıklamamız, ekmek ve adalet mücadelesinin en geniş perspektifini oluşturmak için yürüttüğümüz bir faaliyetin açıklanmasına tekabül ediyor. Seçim sonrası yaptığımız tartışmalar sonrasında MYK’mizin oluşturduğu bir koordinasyon vasıtasıyla Türkiye’deki bütünlüklü ortak mücadelemizi yürütmek üzerine kurulmuş olan ve adını “ekmek ve adalet” olarak ifade ettiğimiz bir faaliyetin başlangıcı olarak değerlendirilmesi önemle gereklidir. 

Biliyorsunuz ülkemiz ve dünya çok yaygın bir şekilde çoklu krizlerle karşı karşıya. Bu krizler ülkemizde yaklaşık 9 yıldır olağanüstü yaşanan bir rejim vasıtasıyla daha da derinleşerek devam ediyor. Yerel seçimler, mevcut iktidar açısından büyük bir yenilgiyle sonuçlanmıştır. Muhalefetin büyük bir başarı elde ettiği yerel seçimlerin sonucunda “ikili iktidar” denilebilecek bir yapı oluşmuştur. Nüfusun yüzde 74’üne yakını muhalefet tarafından yönetilirken, yüzde 26’lık kısmı ise iktidarın etkisi altında kalan bir yönetim politikası ile karşı karşıya. Bunun yarattığı bir yönetme problem ve krizi var. Bizzat iktidarın kendi meşruiyeti tartışma konusu haline geldi. Devletin bütün gücüyle birlikte iktidar kuralsızlık, hukuksuzluk ve anayasasızlık bütünü haline gelen bir siyaseti devam ettirmeye çalışıyor. Son zamanlarda özellikle yoksullara, emekçilere, ezilenlere, emeklilere yönelik her konuda büyük bir yıkım politikası sürdürmeye çalışıyor. Açıkçası yaratılan ekonomik krizin faturasını ödetmeye çalıştıkları yoksullara karşı da ciddi bir süreç yaşanmaya başladı. Biz Türkiye’deki ekonomik krizin sebebinin yoksullar, emekliler, çalışanlar, tarımda çalışan insanlar olmadığını biliyoruz. Ama onlara fatura edilmeye çalışan bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Faturayı ödemek istemeyen insanlar, mevcut durum karşısında itirazlarını ifade etmeye çalışıyor ve biz de bunun mücadelesini örgütlemeye çalışacağız.

Emeklilerle, emekçilerle, tarımda yoksullaşan köylülerle buluşacağız

DEM Parti özellikle seçim başarısına bağlı olarak kayyımla karşı karşıya kaldı. Önce Van’da, sonra Hakkari’de bu uygulamalar gerçekleştirilmeye çalışıldı. Doğal olarak bu kayyım zihniyetinin karşısında adalet mücadelesi sürdürüldü. En sonunda adalet yürüyüşümüz gerçekleşti. Yürüyüş sonrasında artık yeni bir döneme evrilmiş oldu. Bu kayyım zihniyetinin bütün topluma yayıldığının farkında olarak, bunun karşısında birleşik ortak mücadele yürütmek konusunda bir kararlılık ifadesi olarak bugün bu basın toplantısını yapıyoruz. Emeklilerle, emekçilerle, tarımda yoksullaşan köylülerle ve aynı zamanda tasfiye etmeye çalışılan esnaflarla beraber bir mücadele hattını örgütleme kararlılığındayız. Bu hattımızın geliştirilip güçlendirilmesi ve Türkiye’deki bütün halklarla buluşturulması DEM Parti’nin önümüzdeki dönem en temel görevi olacaktır. Bu çerçevede PM ve MYK üyelerimizle, milletvekillerimiz ve danışmanlarımızla beraber yürüttüğümüz bir çalışma programını sizlerle paylaşacağız. 

İnanılmaz bir yoksullukla karşı karşıyayız 

Bu sürecin aynı zamanda bütün muhalefetin ortak birleşik mücadelesiyle başarılı olacağını düşünüyoruz. Bu konuda muhalefetin de yürütmüş olduğu mücadeleyi yakından takip ediyoruz. Ancak bunun yeterli olmadığını, daha güçlü bir ortak birlikteliğin sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. “24 Ocak Kararları” diye bir karar vardı ve bunun yarattığı sonuçlar bilinmektedir. Şimdi de “Şimşek Kararları” ile karşı karşıyayız. Bu kararlar Türkiye tarihinde görüldüğü gibi ancak darbeler ya da olağanüstü koşullarda hayata geçirildi. Biz Şimşek Kararlarının bu ülkede adaletsizliği beslediğini düşünüyoruz. Örneğin emeklilerin AKP iktidarı döneminde kaybı büyük bir rakamla ifade edilebilir. Bir emekli maaşı AKP 2002’de iktidara geldiğinde 9 buçuk çeyrek altın ederken, şimdi sadece 2 buçuk çeyrek altın etmektedir. Yine bu ülkedeki 1 milyon 173 bin civarındaki çiftçi sayısı bugün 511 bin 900’e düşmüştür. Dolayısıyla inanılmaz bir yoksullaşmayla karşı karşıya olduğumuzu bu rakamlar da göstermektedir. 

Ortak demokratik mücadelemizi devam ettireceğiz

Şimşek, “Biz dünyanın G7 ülkeleri ile birlikte toplantılara katılıyoruz. Ülkemizde yaklaşık 500 şirket büyük ölçüde dünya şirketleriyle yarışıyor” diyor. Ancak öbür taraftan da diyor ki bu ülkedeki asgari ücret mevcutlar içerisinde bakıldığında yüksektir. TÜİK’in bile 19 bin liranın altında olan her rakamın açlık sınırı altında olduğunu söylemesine rağmen asgari ücretin açlık sınırı altında olduğunu reddetmiştir. Ama neyle kıyaslıyor? Daha çok en geri kalmış ülkelerle kıyaslıyor. Dolayısıyla bizim bunu kabul etmez mümkün değil. DEM Parti olarak içinden geçtiğimiz sürecin ne kadar ağır olduğunun farkındayız, yoksulluğun çok arttığının farkındayız. Şu anda mevcut asgari ücretle yaşamanın mümkün olmadığını biliyoruz, emeklilerin durumunun ne kadar kötü olduğunun farkındayız. Türkiye’de artık neredeyse yüzde 10’luk nüfusun daha iyi koşullarda, yüzde 90’nın ise en zor koşullarda yaşadığını görüyoruz. İşte bunun karşısında önümüzdeki günlerde, mücadele hattımız çerçevesinde bir birleşik ortak demokratik mücadelemizi ve adalet arayışımızı devam ettireceğiz. 

Bu iktidar herkese düşman!

Adaletsizlik sadece hukukta değil aynı zamanda her alanda yaşanmakta. Ekolojik hayatta yaşanan büyük yıkım var. Özellikle Akdeniz coğrafyasında yaşanan olağanüstü sıcaklığın yarattığı yaygın bir yangın haliyle karşı karşıyayız. Bu yangınların yarattığı tahribatın yanı sıra ülkemizdeki ormanlar büyük ölçüde kaybediliyor. Bu aynı zamanda mevcut iktidar tarafından yapılan büyük yağmanın sonucudur. Bu yıl içerisinde Erdoğan’ın bir imzasıyla 6 milyon hektarlık alan ormansızlaştırıldı. Geçen on gün içinde tekrar 500 bin hektarlık alan ormansızlaştırıldı. Bu şu anlama geliyor; ormansızlaştırma konusunda neredeyse yangınlar kadar bu iktidar bir talan zihniyetiyle karşı karşıya bırakıyor toplumu. Öte taraftan inanılmaz bir şekilde tarımdaki tasfiyeye bağlı olarak insanlar topraklarından ediliyor. Dolayısıyla şehirlere göç etmek zorunda kalıyor. Kentin kenarlarındaki bütün tarım arazileri ranta tabi tutuluyor ve yaygın inşaatlaştırma yapılıyor. Yaklaşık 2 milyon 300 bin metrekarelik bir alan da bu bakımdan işgal edilmiş gözüküyor. Yani özetle bu ülke artık tarımda kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıkmıştır. İthalatla gıda sağlanıyor. Sadece burada mı aynı zamanda hayvan hakları bakımından da kriz yaşanıyor. Önümüzdeki günlerde Meclis’e getirilecek bir yasayla da hayvanlarımızın yaşamları tehdit altında bırakılıyor. Dolayısıyla bu iktidar herkese düşmanlık yapıyor. Sadece hayvanlara değil bütün insanlara düşmanlık yapıyor. Çalışana düşmanlık yapıyor. Yoksullaştırma politikasıyla, ekonomik krizle, hukuki olarak yapılan adaletsizliklerle düşmanlık yapıyor. Bunun karşısında mücadele yürütmek Türkiye’de yaşayan herkesin ortak görevidir. DEM Parti’nin yürüteceği mücadeleye bütün muhalefeti, STK’leri, kitle örgütlerini, meslek örgütlerini, baroları çağırıyoruz. Bu mücadele bir partinin geleceği için değildir, ülkemizin geleceğinin kurtarılması için bir mücadele hattıdır.

Akdağ: Saray’ın şatafatında, sermayenin kazancında en ufak bir azalma olmuyor 

Yaşadığımız ekonomik düzenin gerçekliğinin ne olduğu konusunda söylenecek çok fazla şey var. Mesele söylemekte değil çünkü her birimiz bunun sonuçlarının mağduruyuz. Bütün bu sonuçlarla karşı karşıyayız. Çok açık ki yaşadığımız ekonomik mücadelenin nedeni şatafat, sermaye ve savaş ekonomisidir. Tasarruf denildiğinde yoksuldan isteniyor; vergi denildiğinde yoksuldan, çalışandan, çiftçiden, esnaftan alınıyor. Ancak Saray’ın şatafatında, sermayenin kazancında en ufak bir azalma gerçekleşmiyor. Ekonomi Bakanı, “İşin zor kısmını bitirdik, önümüzdeki dönem daha kolay olacak” diyor. Evet işin zor kısmını sermaye açısından ilerletmiş durumdalar ama halkın yaşadığı gerçeklik açısından baktığımızda sizinle birkaç rakamı paylaşmak istiyorum. 2024 Küresel Sefalet Endeksine göre 157 ülke içinde Türkiye 7’nci sırada. Önümüzde Arjantin, Venezüella, Suriye, Zimbabwe ve Sudan var. 2022 yılı içinde 3 puan gerileyerek 2023’te bu rakama ulaşılmış durumda. Çalışanların yoksulluğu açısından baktığımızda %15 ile AB’de birinci sıradayız. Enflasyonun yükselmesi açısından bakıldığında dünyada 5’inci sıradayız, OECD ülkeleri arasında birinci sıradayız. 2021’den bu yana bu ülkede gıda ve enerji fiyatları tam 3 kat artmış durumda. Tüm dünyada gıda fiyatları düşerken, biz gıda fiyatlarında fahiş yükselmelerle karşı karşıyayız. TÜİK verilerine göre bile Ocak’tan Mayıs 2024’e kadar enflasyon yüzde 22,72 artmış. Bu ne demek? İlk 5 ayda 17 bin TL olan asgari ücretin değeri 13 bin 139 TL’ye düşmüş oluyor. Sırf bu 5 ayda işçinin ve emekçinin cebinden çalınan rakam anlamına geliyor. Utanmadan asgari ücretin oldukça yüksek olduğunu söylüyorlar. Oysa yine bu rakamlar açlık sınırının 19 bin lira olduğunu söylüyor. Emekliler, AKP iktidarının başından bu yana alım gücünün 4’te 3’ünü kaybetti. 2002’ye göre alım gücü 4’te 1 seviyesine gelmiş durumda. 

Asgari ücrete zam yapılmamasını kabul etmiyoruz

Burada mutlu ve mesut olanları saymak gerekiyor. En büyük 10 bankanın 2023 karı 500 milyarı aşmış. Bu 30 bin asgari ücret ediyor. 2024’ün ilk 6 ayında borsada en büyük 10 şirket %52 büyümüş. Şirket karları, banka karları yüzde 300’lerde, yüzde 500’lerde. Tarımın yaşadığı büyük üretimsizlik, özellikle savaş politikalarından dolayı meraların ve yaylaların boşaltılmasıyla hayvancılığın bitme durumuna getirilmesi, çiftçinin borçlandırılması ve üretim dışına atılma meselesi bunların sadece birkaç tanesi. Her birini saymaya çalışacak olsak burada saatlerce konuşmamız gerekiyor. O yüzden biz bu ekonomik politikaların, bu yaklaşımın kabul edilemez olduğunu söylüyoruz. Diyoruz ki bir an önce bu politikalardan vazgeçilmeli. Orta Vadeli Ekonomik Program (OVP) diye önümüze konan program halkın daha fazla soyulması programıdır. Yoksuldan daha fazla alma ve zengini daha fazla zenginleştirme programıdır. Hükümetin açıkladığı birtakım politikaların net karşısında olduğumuzu söylüyoruz. Biz Ekmek ve Adalet Buluşmalarında bütün bunları ayrıntılandıracağız. Ama hala asgari ücrete zam yapılmamasını kabul etmiyoruz. Asgari ücret bu yüksek enflasyon devam ettiği sürece her yıl en az dört kez artırılmalıdır. Temmuz buna dahildir. Asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırının altında bırakılamaz. Asgari ücret, yoksulluk sınırının yarısı olmalıdır. En düşük emekli maaşı da en az asgari ücret kadar olmalıdır. Şu an emekli maaşları üzerinde çeşitli spekülasyonlar yapılıyor. Önce ölünecek rakamı ortaya koyup sonra sıtmaya razı etme anlamında 10 bin liranın altında bırakılan maaşları 12 bin liraya çıkararak toplumun gazı alınmaya çalışılıyor. Biz diyoruz ki en düşük emekli maaşı en az asgari ücret kadar olmalı. Barınma sorunu çok büyük bir mesele olmaya devam ediyor. Kiradaki fahiş spekülatif değerlendirmeler ortadan kaldırılmalı. Herkes için asgari ücretle ödeyebileceği yaşanabilir toplu konutlar üretilmelidir. 

Sermayenin vergi borçları siliniyor, yoksul her gün daha çok borçlanıyor 

Yine bu OVP çerçevesinde ortaya konulan vergi paketiyle karşı karşıyayız. Bu paket direkt geri çekilmeli. Bu vergi paketinde sermayeden alınan bir vergi yok. Zenginlerden alınan, bankalardan alınan bir vergi yok. Bütün vergilendirme yine KDV ve ÖTV oranları üzerinden, yani işçinin ve emekçinin kazanımı üzerinden gerçekleştiriliyor. Sermayeye sağlanan bütün vergi teşvikleri çeşitli adlar adı altında yapılıyor. Vergi indirimi, KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, SGK prim işçi ücreti... Bunların her bir kalemi toplam ürettiğimiz değerden üretiliyor. Sermayenin büyük vergi borçları bir kalemde siliniyor ama yoksulun her gün daha fazla vergi borcuyla karşı karşıya kaldığı bir program önümüze konuluyor. 

Çiftçinin, küçük üreticinin desteklenmesini sağlayacak programlar olmalı

Kadınların istihdam oranı yüzde 32, 5; erkeklerinki 66.9, yani kadınların eşit istihdama erişebileceği ve insanca yaşayabileceği koşulları sağlayacak bir düzenlemeye ihtiyaç var. Yine uzun süredir ısrar edilen savaş politikalarının sonuçlarından biri olarak coğrafi ve bölgesel eşitsizlik hat safhaya çıkmış durumda. Gayri Safi Milli Hasıladan en düşük bölümü alan kesimlerin desteklenmesine yönelik olarak bu illerin desteklemesine dönük düzenlemeler yapılmalı. Yine tarımda çiftçinin, küçük üreticinin desteklenmesini sağlayacak programlar ortaya konulmalı. Süspansiyonlar, borçların silinmesi, kooperatiflerle güçlendirilmesi gibi çeşitli düzenleyici ve güçlendirici politikalar hayata geçirilmeli. Doğayı ve yaşamı ortadan kaldıran sözde kalkınma politikaları yerine doğayı ve içinde yaşadığımız koşulları geliştiren, zarar vermeyen bir düzenleme yapılmalıdır. Bu konuda söyleyeceğimiz çok fazla şey var. Bütün bu başlıkları Ekmek ve Adalet Buluşmalarında muhataplarıyla, bundan zarar gören bütün kesimlerle yan yana gelerek yeniden konuşacağız. Bütün bunları derinleştireceğiz, mücadeleyi yükselteceğiz. 

Türkiye'nin her yerindeki sesi ve nefesi yan yana getirecek ve bu sözü birlikte büyüteceğiz

Mevcut durum kimsenin kaldıramayacağı noktaya gelmiştir, bıçak kemiktedir. Açlık, yoksulluk, adaletsizlik, baskı ve faşist uygulamalar Türkiye halkının tamamına dayatılmaktadır. Buna asla seyirci kalmayacağız. Dün kabul etmedik, bugün de kabul etmeyecek ve mücadeleyi yükselteceğiz. DEM Parti olarak; emekçilerin, işçilerin, yoksulların, çiftçinin, esnafın, emeklinin, dar gelirlinin içine sürüklenmek istediği bu soygun düzenine karşı mücadeleyi büyüteceğiz. Ekmek ve Adalet Buluşmaları işte bütün bunlara müdahale etme girişimidir. Çözüm bulununcaya kadar, bu durum ortadan kalkıncaya kadar devam edecektir. Bu konuda yöntemimiz basit: Açlığa ve yoksulluğa, adaletsizliğe, baskıya ve zulme maruz bırakılan milyonlarca insanla buluşmalar gerçekleştireceğiz. El ele kol kola verip onların taleplerini ortaya çıkaracak ve çözüm seçeneğini birlikte üreteceğiz. İşimize, aşımıza, özgürlüğümüze sahip çıkmak için; eşitlik, adalet ve refahta tüm toplumu birleştirmek için bu buluşmaları gerçekleştireceğiz. Halktan çalınanları halka geri döndürecek bir demokratik halkçı ekonomik programın hayata geçirilmesi için Türkiye'nin her yerindeki sesi ve nefesi yan yana getirecek ve bu sözü birlikte büyüteceğiz. Bu büyük soyguna son vermek için bir araya geleceğiz. Bu savaş ve adaletsizlik politikaları karşısında, zengini sürekli besleyen yoksulu sürekli soyan politikalar karşısında bir araya geleceğiz. Toplumu ayrımcılığa maruz bırakan, hukuksuzluğu büyüten bu uygulamalar karşısında ekmek ve adalet için bir araya geleceğiz. 

Ekmek ve Adalet Buluşmalarımıza 19 Temmuz’da Mardin’de tarım mitingiyle başlıyoruz 

19 Temmuz’da Mardin'de tarım mitingiyle startımızı vereceğiz. Bunu dalga dalga Türkiye’nin her tarafına yayacağız. Ekmek ve Adalet Buluşmalarını, Türkiye’nin her yanında il örgütlerimizin belirlediği başlıklarda ve o yerelin temel sorunlarıyla yan yana gelecek ve çözüm üretecek şekillerde gerçekleştireceğiz. Bu program sene sonuna kadar devam edecek ve her bir etapta size daha ayrıntılı bilgilendirmesini sunacağız. 

Bugün sadece Temmuz programını sizlerle paylaşmak istiyorum. 19 Temmuz’da Mardin’de buluştuktan sonra, 25 Temmuz’da Ağrı’da esnaf ve STK’larla buluşma gerçekleştireceğiz. Sınır kapılarının kapatılmasından dolayı kan ağlayan esnafın sorunlarını dinleyeceğiz, çözüm önerilerini birlikte konuşacağız. 28 Temmuz’da büyük bir işçi kenti olan Batman’da çeşitli kesimlerden işçi ve emekçilerle buluşacağız, onların sorunlarını ve çözüm önerilerini konuşacağız. 29 Temmuz’da Hatay’da olacağız. Depremin açığa çıkardığı sorunları hala büyük oranda yaşayan halkla buluşacağız, rezerv alan olarak ortaya konulan hukuksuz uygulamalara karşı buluşmalar gerçekleştireceğiz. 

Soygun ve talan düzenine karşı mücadelemizi büyüteceğiz

Bugünden sonra en öncelikli ve acil gündemimiz ekmek ve adalet sorununu çözmeye dönüktür. Bu sadece partimizin değil 85 milyonun gündemidir. Demokrasi güçlerini, mağdur olan kesimleri, sözünü üretecek herkesi yan yana gelerek sosyal eşitlik ve adaletin tesis edilmesi, doğanın özgürleşmesi için bu mücadeleye davet ediyoruz. İktidarın sürdürmek istediği bu soygun ve talan düzenine karşı iktidarı da uyarıyoruz: Ekmek ve adalet yoksa size de sermayeye de savaş politikalarınıza da huzur yok. Her yerde bütün bunlara karşı mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz. 

12 Temmuz 2024