Ekmek ve Adalet Buluşmalarımızın startını verdik: Tarlamızda alın teri döktüğümüz gibi sokakta da direneceğiz

Ekmek ve Adalet Buluşmalarımızın startını Mardin’in Kızıltepe ilçesinde düzenlediğimiz Tarım Mitingi ile verdik. Mitinge Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, Ekoloji Komisyonu Sözcülerimiz Melis Tantan ve İbrahim Akın, Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Devrim Demir, MYK ve PM üyelerimiz, milletvekillerimiz, çiftçiler ve STK temsilcileri katıldı. Çiftçiler yaptıkları konuşmada bölgeye ayrımcılık yapıldığına ve en büyük sorunun DEDAŞ olduğuna dikkat çekti; “Neden görmüyorsunuz sorunlarımızı? Bize ettiğiniz, Mezopotamya çiftçisine yaptığınız Allah’tan reva mıdır?” diyerek isyan etti. 

Devrim Demir: Bu toprakları insansızlaştırmak istiyorlar

Devrim Demir, Kürtçe olarak yaptığı konuşmada, emeği sömürenlerden hesap sormak için bir araya geldiklerini belirterek, “Bu altın toprakları, bu verimli toprakları sömürenlere, emeğimizi yok sayanlara karşı buradayız. Emeğimize sahip çıkmak için buradayız. Hesap sormak için buradayız” dedi. Mevcut sömürü düzeninin yüzlerce yıldır sürdüğünü, hayvancılığın ardından şimdi de tarımın bitirilmek istendiğini belirten Demir, “Çünkü bu topraklardaki insanları göçertmek istiyorlar, bu toprakları insansızlıklaştırmak istiyorlar. Bu toprakları terk etmemizi istiyorlar. Ama biz bu politikalara izin vermeyeceğiz. Bizi, emeğimizi, geleceğimizi tehdit eden ve geleceğimizi karartanlara izin vermeyeceğiz. Hem bölge dinamikleri hem de yerel yönetimler olarak bu mücadelenin öncülüğünü yapacağız” dedi. Demir, elektrik sorunlarına da dikkat çekerek, “Bu bölgedeki en büyük sorunların başında elektrik ve su sorunu gelmektedir. Bu da bilinçli yapılıyor. Halkımızı ve yerel yönetimlerimizi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Ama halkımız bu oyuna gelmeyecektir. Biz sonuna kadar emeğimizi savunacağız” dedi. 

Bakırhan: Mücadelenin kalbisiniz 

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan ise şunları söyledi: 

Merhaba gelê me yê Qoserê hûn li ser seran li ser çavan hatin. Em îro ji bo Kampanyaya Nan û Dadê hatin. Em ê ji Qoserê dest pê bikin. Înşelah ew dê bi xêr be, dê serkeftî derbas bibe. Di vê germê de hûn hatin li ser seran li ser çavan hatin. Mala we ava be. Hûn dizanin Nan û Dad 2 kêmasiyên Tirkiyeyê ne. Krîzeke aborî heye, ne karker, ne gelê me ne ciwanên me, ne hevalên me yên jin nikarin debara xwe bikin. Li aliyê din jî pêkhatî û êrişek mezin li ser gelê Tirkiyeyê ye. Me ev kêmasî anîn cem hev û navê hevdîtina xwe danî Nan û Dad. Înşalah dê bi ser bikeve bi keda we. 

Değerli Kızıltepeli hemşerilerim, çok değerli arkadaşlarım; bugün burada sizlerle birlikte olmaktan dolayı çok büyük mutluluk duydum, gurur duydum. Siz mücadelenin, direnişin merkezlerinden birisiniz. Kürdistan’ın kalbi ve merkezi, kahramanların merkezi olan Kızıltepe’de size seslenmekten dolayı gerçekten mutlu oldum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. 

AKP-MHP iktidarı Türkiye’yi her anlamda uçurumun kenarına getirdi

AKP-MHP iktidarı Türkiye’yi her anlamda uçurumun kenarına getirdi. Ekonomi desen yok. Türkiye’de ciddi bir geçim sıkıntısı var. Emekliler geçinemiyor, asgari ücretle çalışanlar kirasını dahi ödeyemiyor. Büyük bir işsizlik var. İnsanlar doğru dürüst beslenemiyor. Demokrasi desen de yok. Kürt’ün diline ve kültürüne düşmanlık hala devam ediyor. İki kelime konuştuğumuz Kürtçeye hala “bilinmeyen dil” diyorlar. 

Bunlar bizim ekmeğimizi çalanlardır

Özgürlük deseniz hiç yok. Sizin seçtiğiniz yüzlerce yoldaşınız; Selahattin Demirtaşlar, Figen Yüksekdağlar, Leyla Güvenler, Ayşe Gökkanlar ve yüzlerce canımız şu anda cezaevinde. Türkiye’nin 22 yıllık kısa bir özetini yaparsak; ekmek yok, iş yok, demokrasi ve özgürlük yok. Peki, bu tablonun sebebi kimdir? AKP-MHP iktidarı. 31 Mart’ta Kızıltepe halkı, Mardin halkı, Kürt halkı, Türkiye halkları aslında bu yönetemeyen, Türkiye’yi yoksullaştıran, özgürlükleri ve demokrasiyi yok sayan anlayışa sandıkta büyük bir cevap verdi. Bu büyük cevaptan ders almamış olacaklar ki hala zamma, zulme ve baskıya devam ediyorlar. O zaman biz ne yapacağız? Onlara daha büyük bir ders vermek için örgütleneceğiz, güçleneceğiz, büyüyeceğiz. Hakkımızı arayacağız, emeğimizin karşılığını almak için mücadele edeceğiz. Cezaevindeki arkadaşlarımızı özgürleştirmenin, dilimizi özgürce konuşmanın, Türkiye’deki halklarla birlikte demokratik bir Türkiye’de eşit bir şekilde yaşamanın mücadelesini vereceğiz. Bugün daha çok Ekmek ve Adalet Kampanyası üzerine konuşacağım. Türkiye’de olmayan iki temel mesele. Niye ekmek dedik? Milyonlarca emekli, milyonlarca asgari ücretle çalışan insanımız çocuklarını okutamıyor, doğru düzgün beslenemiyor. Milyonlarca insanımız işsiz. Gençlerimiz aş ve iş bulamadıkları için göç yollarında ya hayatlarını kaybediyorlar ya da aile ekonomisine çok düşük ücretlerle çalışıp katkı sunmaya çalışıyorlar. Ekmek yok, bizim ekmeğimizi düşünen yok. Aksine soframızdaki ekmeği daha da küçültmek için, sermayeye daha büyük rantlar kazandırmak için AKP-MHP iktidarı yemin etmiş. Sermayeye rant kazandırıyorlar, asgari ücretlilere emeklilere zam yok diyorlar. Zam yaptıklarında komik bir zam yapıyorlar. Enflasyon TÜİK rakamlarına göre bile yüzde 75 iken, gerçek enflasyon yüzde 150’lerde iken emeklilere 2 lira zam yapmayı büyük hizmet olarak sunuyorlar. Bunlar bizim ekmeğimizin düşmanıdır, bunlar bizim ekmeğimizi çalanlardır. 

Onların programlarında üretici yok, sermayeye rant yaratmak var

Adalet de yok. Kürtler on yıllardır adalet arıyor, Aleviler on yıllardır eşit yurttaş olmak için mücadele ediyor. Türkiye’deki demokratik güçler özgür ve demokratik bir ülke için yaptıkları mücadelelerinin karşılığında cezaevi, dipçik ve kelepçeyle susturulmaya çalışılıyor. Her gün onlarca kadın katlediliyor. Her gün cezaevinde birkaç arkadaşımızın cenazesini almak zorunda kalıyoruz. Emek yok, adalet yok, özgürlük yok ama beyefendiler Türkiye’yi mutlu bir ülke olarak anlatmaya çalışıyorlar. Sizlere soruyorum; bu hükümetin demokrasi ve özgürlükler konusundaki karnesinden memnun musunuz? Peki, Mezopotamya’nın bereketli topraklarında yaşayan Kızıltepeliler bu verimli topraklarda geçinebiliyor mu? Adalet yok ekmek yok ama diyorlar ki şükredin. Bir gün bizim yaşadığımız gibi siz de yaşayın. Siz şükrediyorsanız, biz de şükredelim. 

Türkiye’de tarımda da büyük bir kriz var. Bu krizin ana aktörleri kimdir? Yine AKP-MHP iktidarı. Ne yapıyorlar? Onların programlarında üretici yok, çiftçi yok, esnaf yok, üretmek yok. Onların programında savaşa, Saray’a ve sermayeye rant yaratmak var. O zaman biz emekçiler, biz üretenler, biz topraktan geçim sağlayanlar savaşa, sermayeye ve Saray’a ranta hep birlikte hayır demeliyiz. Bu ülkenin ekonomisinin büyük bir bölümü savaşa gidiyor. Tarımı desteklemek yok, çiftçiyi desteklemek yok, kıt kanaat geçinen küçük esnafla dayanışmak yok. Onların üretim yapması için herhangi bir program yok. 

Siz üreticinin ve çiftçinin iktidarı değilsiniz

Bu iktidarın tek bir programı var: Kürt’ü yok saymak, Kürt’ü yok etmek, Kürt’ün diline ve kültürüne düşmanlık etmek, Kürt’ü aç ve yoksul bırakmak. İşte bizler tam da buna itiraz ediyoruz. Diyoruz ki bu bereketli topraklarda yaşayan çiftçiler, geçimini topraktan kazananlar eğer ekemiyorsa, ektiğini biçip yaptığı masrafın maliyetini çıkaramıyorsa siz bu ülkeyi yönetemiyorsunuzdur. Siz üreticinin, çiftçinin iktidarı değilsiniz. Siz bu ülkenin kaynaklarını bir avuç sermayedara peşkeş çeken bir iktidarsınız. 

Enflasyon TÜİK rakamlarına yüzde 75. Peki, buğday geçen yılki taban fiyata göre yüzde kaç arttı? Yüzde 10-12 arasında. Enflasyonun bu kadar arttığı bir ülkede, sizin ürettiğiniz buğdayın taban fiyatına sadece yüzde 10 zam yapıyorlarsa bu iktidar kimin iktidarıdır? Sizin değil, tarımla uğraşanların değil, çiftçilerin değil. Bir de TÜİK diye bir DEHAQ üretmişler ki yalanla dolanla enflasyonu düşük gösteriyor. Bugün parti olarak TÜİK hakkında suç duyurusunda bulunduk. Umarım demokrat yargıçlar, yalan dolanla bu istatistiki sonuçları açıklayan TÜİK’i mahkum eder. Mazot geçen yıl kaç liraydı, 24 lira. Şimdi kaç lira, 47 lira. Mazot yüzde 100 artıyor, elektrik fiyatları yüzde 20 artıyor, sulama şirketleri verdikleri suyun ücretini yüzde 60 ila 400 arasında artırıyor ama Kızıltepe’nin buğdayına yüzde 10 zam yapıyorlar. 

Ekmeğimize sahip çıkmadığımız müddetçe bizi köleleştirmeye, aç ve sefil bırakmaya çalışacaklar

İşte bunlar çiftçilerin, üretenlerin düşmanıdır. Bunlar istiyor ki çiftçi toprağını terk etsin, metropollerde ucuz iş gücü olsun, mevsimlik işçi olsun, yollarda yaşamını yitirsin. Böyle bir zulüm olabilir mi? Enflasyonun yüzde 75 olduğu bir ülkede, buğdayın alım fiyatı sadece yüzde 10 artırılıyor. Gübreye ve yeme ise yüzde 100 zam yapılıyor. Hiç insafları yok. Üreticiyi, emekçiyi, yoksulu düşünmeyen; onlara düşmanlık yapan bir iktidar var. Ey Kızıltepe halkı, bu adaletsizliğe sessiz kalacak mıyız?  Siz daha iyi biliyorsunuz. Buğdayın bir kilosunun maliyeti neredeyse 10 liradır. Buğdayı kaç liradan alıyorlar? 9 lira. Allah aşkına hangi vicdan bunu kabul edebilir? İşte AKP-MHP Türkiye’de tarımı ve ekonomiyi bu anlayışla idare ediyor. Bir de Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) var. Buğday üreticisi olarak binbir zorlukla ve yüksek maliyetle ürün elde edersin, TMO’dan randevu alırsın ve buğdayı çok ucuza satarsın. Paranı hemen alamazsın, 60 gün sonra öderler. Bu 60 gün içinde de çiftçiler borçlarını ödemek için tefecilere, faizlere düşüyor. Bırakın kazanmalarını, ektiklerinden zarar ediyorlar. İşte tam da biz bu anlayış karşısında ekmek ve adalet diyoruz. Biz ekmeğimize sahip çıkmadığımız müddetçe, bu adaletsizlikler karşısında bir arada omuz omuza direnmediğimiz müddetçe bunlar buğdayın, sütün, mısırın taban fiyatını daha da düşük belirleyerek bizi köleleştirmeye, aç ve sefil bırakmaya çalışacak. Biz buna itiraz ediyoruz. Türkiye’de açlık kuyruğu vardı, hasta kuyruğu vardı, şimdi de TMO kuyruğu var. TMO’nun önüne gidiyorsun, ürününü satmak için kuyruğa giriyorsun. Her şeye kuyruk var ama sermayeye rant konusunda kuyruk yok. 

Halkımız ekmeğe kavuşuncaya kadar mücadeleyi büyüteceğiz

Türkiye’de çiftçilerin toplam borcu ne kadar? 850 milyar. Peki, çiftçileri devlet nasıl destekliyor? Bunun onda biri kadar bile destek sunulmuyor. Çiftçilik yapmayın, üretmeyin, toprağınız boş kalsın diyorlar. Açlığa ve sefalete mahkum olun diyorlar. Maliyetler yüksek, alım fiyatı düşük, destek yetersiz. İşte buna itiraz ediyoruz. Onun için sizleri Ekmek ve Adalet Kampanyasına daha güçlü sahip çıkmaya, hakkımızı aramaya davet ediyoruz. Bugün geldiniz, var olun. Ama Ekmek ve Adalet Kampanyası burada bitmeyecek. Sadece Kürt illerinde bu kampanyayı yürütmeyeceğiz. Edirne'den İzmir’e, Antalya’dan Samsun’a kadar her yerde üreticilerle, emekçilerle, hayvancılık ve tarımcılıkla uğraşanlarla buluşmaya devam edeceğiz. Onların taleplerini sadece sokaklarda değil Meclis’te de dile getireceğiz ve çözülmesi için DEM Parti olarak elimizden gelen gayreti ortaya koyacağız. Şimdiye kadar ne kadar tarım sigortalı vardı? 1 milyon 200 bin. Peki, şimdi ne kadar? 460 bine düştü. Niye? Tarım sigortasında ödenen primi yükselttikleri için artık insanlar sigorta yapamayacak hale geldiler. İşte bu AKP’nin umurunda değil; her fırsatta ırkçılık, Türkçülük ve tekçilik yapan, Kürt’ü yok etmeye çalışan MHP zihniyetinin umurunda değil. Ama DEM Parti’nin umurunda. Sizin yoldaşlarınızın, arkadaşlarınızın umurunda. Siz bizim için değerli olduğunuz için bu gece buradayız, sokaklardayız, adaletsizliğe karşı yürümeye devam edeceğiz. Çiftçimizin, emekçimizin ürettiğinin hakkını alması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Halkımız demokrasiye, özgürlüklere, adalete, ekmeğe kavuşuncaya kadar 40 yıldır sürdürmüş olduğumuz mücadeleyi daha da büyüterek devam ettireceğiz.  

İflas eden bu iktidar gidecek, alın terinin karşılığını veren bir iktidarla karşılaşacaksınız

Türkiye, üretimde yeterliliğini kaybetti. Artık Türkiye tahılı ithal eden, sütü ithal eden, hatta samanı ithal eden bir ülke haline geldi. Tarımı bitirdiler, çiftçileri bitirdiler, küçük esnafı bitirdiler. Küçük esnaf her gün dükkanını kapatmak zorunda kalıyor. Bakın, 2022’de 8 milyon ton buğday ithal etmişler. 2023’te 12 milyon ton buğday ithal etmişler. 2023 yılında 3 buçuk milyar dolara buğdayı ithal etmişler. Vicdansızlar, 3 buçuk milyar doları Kızıltepe’de Mazıdağı’nda çiftçilerimize destek olarak verseydiniz, bu ülkede tarımı kalkındırırdınız. Ama onların derdi sizin üretim yapmanız değil; onların derdi AKP’li yandaşların ithal ettikleri bu ürünlerden sermayedarlara para kazandırmak. 3 buçuk milyar dolar buğday ithal eden bir ülke artık tarım ülkesi değildir. 3 buçuk milyar doları sadece una veren bir tarım politikası iflas etmiştir. İnşallah bu iflas eden iktidar gidecek ve hak ettiğiniz, hakkınızı arayan, alın terinizin karşılığını veren bir iktidarla en kısa sürede karşılaşacaksınız. 

Kürt meselesi çözülmediği müddetçe tarımın ayağa kalkması güçtür

Dünyanın her yerinde gıda fiyatları düşüyor ama Türkiye’de gıda fiyatları artıyor. Bir terslik yok mu burada? Bu iktidar bunu bilerek yapıyor, bunu isteyerek yapıyor. Bu iktidar istiyor ki kimse üretmesin, kimse tarım ve çiftçilikle geçimini sağlamasın. Tarım ve çiftçilikle uğraşanlar AKP iktidarına karşı artık netleşmelidir. Bu iktidardan çiftçi dostu bir iktidar çıkmaz, köylü ve emekçi dostu bir iktidar çıkmaz. Kürt dostu, Alevi dostu bir iktidar hiç çıkmaz. Türkiye’nin yaşadığı çoklu krizlerin tek bir sebebi var. 40 yıldır bu ülkede Kürt’e dayatılan asimilasyon, baskı ve çatışma politikası bu ülkenin ekonomisini bitirdi. 40 yıldır Kürt’ün yaylasında, köyünde ikamet etmesini engelleyen, toprağının ekilmesini engelleyen bu savaşçı zihniyet tarımı batırdı, çiftçiyi bitirdi. İthal ikameci bir anlayıştan kurtulmak için onlara çağrı yapıyoruz: Yasakladığınız yaylaları tekrar tarıma açın. Yasakladığınız, yok ettiğiniz köylere insanlarımızın yerleşip tarım ve hayvancılıkla uğraşması için bir tarım destek politikası hayata geçirin. En öncelikli olarak Kürt meselesini çözün. Kürt meselesi çözülmediği müddetçe tarımın, çiftçimizin ayağa kalkması güçtür. Onun için hakkımızı almak istiyorsak hem ekmeğimize sahip çıkacağız hem de savaş ve çatışmalara hayır diyeceğiz. Bir taraftan Kürt’ü yok sayan, hapseden bu anlayışla mücadele edeceğiz. 

DEDAŞ terörünü bitirmek için her Kürt’ün Kawa gibi mücadele etmesi gerekiyor 

Bir GAP projesinden bahsedip duruyorlar. Kaç yıldır bu projeyi bitireceklerini söylüyorlar? Yıllardır niye bitmiyor? Çünkü Mardin’de Kürtler, Araplar, emekçiler kardeşçe ve bir arada yaşıyor. Niye GAP projesi bitmiyor? Mardinli toprağını ekmesin diye, Kürt toprağında yetiştirdiği ile yaşamını sürdürmesin diye. Kürt göçsün, Kürdistan insansızlaşsın diye. Kürtler metropollerde sermaye için ucuz iş gücü haline gelsin diye böyle davranıyorlar. Hakkımızı ararken barışı savunacağız, ürettiğimizin karşılığını ararken Kürt sorununun demokratik çözümü için aynı zamanda mücadele edeceğiz. GAP projesinin Mardin bölümünün bitirilmesi ve Mardin halkının DEDAŞ teröründen kurtulması için mücadele etmemiz gerekiyor. DEDAŞ DEHAQ olmuş. DEHAQ bir zamanlar Kürtlerin kanını ve canını alıyordu. Şimdi de DEDAŞ elektriği keserek diyaliz makinasına bağlı insanların canını alıyor, elektriği keserek halkımızın buğday, mısır, tütün ekmesini engelliyor. DEHAQ bizim canımızı alıyordu, bunlar da ekmeğimizi alarak bizi yok etmeye çalışıyor. Bu DEDAŞ terörünü bitirmek için her Kürt’ün Kawa gibi mücadele etmesi, partisinin kampanyasına sahip çıkması gerekiyor. 

Tarlamızda alın teri döktüğümüz gibi sokakta da mücadele edecek ve direneceğiz

Bir ülkede savaş büyüyorsa tarım küçülüyor, savaş büyüyorsa soframızdaki ekmek küçülüyor. Hem içeride hem dışarıda Kürt’ü düşman gören, onun statüsünü yok etmek için kimi devletlerle işbirliğine giden bu yaklaşımları reddetmemiz gerekiyor. Bizim için gerekli olan Irak’la, Şam’la, Suriye rejimiyle, İran rejimiyle anlaşarak Kürt’ü yok edecek politikalar değildir; savaşı bitiren, demokrasiyi getiren, yaylaları ve köyleri tekrar yaşama açan, insanların üretmesi için sosyal politikalar geliştiren yaklaşımlara ihtiyacımız var. Bunu AKP yapar mı? Vallahi yapamaz. Onun için mücadele edeceğiz, bunları göndereceğiz. İnsanca yaşamamızı sağlayacak bir iktidarın yönetime gelmesi için tarlamızda alın teri döktüğümüz gibi mücadele sahasında sokakta da mücadele edecek ve direneceğiz. Başka şansımız yok. Sizlere çözüm önerilerimizi sunacağım. Öncelikle bizim üzerimize düşeni söyleyeyim. Büyükşehir ve ilçe belediyelerimiz köylere dönüş olması için, yolu olmayan köylerin tekrar yerleşime açılması için elinden gelen altyapı hizmetlerini sunmalıdır. Belediyelerimiz çiftçiye girdileri temin edebiliyorsa temin etmelidir ya da ucuza sağlamalıdır. Bu iktidarın anlayışına karşı yerel yönetimler önümüzdeki dönem daha aktif bir şekilde tarımla ve çiftçilikle uğraşan halkımızın yanında olacaktır. 

İktidar yüz binlerce hektar arazinin üretime açılması için Kürt sorununu demokratik yollarla çözmelidir

Hükümete çağrı yapmak istiyorum, tabii eğer duyuyorlarsa. Uzun vadeli destekleme projeleri hayata geçirilmelidir. Öyle Erdoğan’ın keyfine kalan politikalar olmaz. Uzun vadeli destek politikaları açıklanmalıdır. Düşük faizli hatta faizsiz krediler çiftçilere, küçük esnafa sağlamalıdır. Destek ödemeleri artırılmalıdır. Destek ödemeleri zamanında verilmelidir. Çiftçi ve üreticiyi merkeze alan bir tarım politikası hayata geçirilmelidir. Şimdi merkeze neyi almışlar? Sermayenin kazancını. Saray’ın rahatını gündemine alan hükümeti çiftçiyi ve tarımı gündemine almaya ve bu konuda bir çalışma yürütmeye davet ediyoruz. Tarımsal girdi maliyetleri düşmelidir. Mazot çiftçiye düşük fiyatta verilmelidir. Bırak mazotu ucuza satmayı, mazottan hem buğday ithal ediyor hem gıda ithal ediyor hem de bırakmıyor çiftçi üretsin. Çiftçinin üretmesini isteseydiler mazottaki KDV ve ÖTV’yi kaldırırlardı. Ama ne yapıyorlar? Mehmet Şimşek’in neo-liberal ekonomi politikasına göre daha büyük zam koymaya çalışıyorlar. Ne yapmalı hükümet? Bu tarım sorununu çözmek için, boş olan yüz binlerce hektar arazinin tekrar üretime açılması için Kürt sorununu demokratik yollarla çözmelidir. Yasaklanan yaylalar üretime açılmalı, köyüne dönmek isteyen çiftçi ve emekçinin köyüne dönmesi için gerekli altyapı desteği sağlanmalıdır. Bütün bölgelerde eşitlikçi bir politika uygulanmalıdır. Bu hükümet Karadeniz’de ayrı, Ege’de ayrı, Kürt illerinde ayrı tarım politikası uyguluyor. Buradaki DEDAŞ gibi bir şey Ege’de yok. Ege’de elektrik dağıtım şirketi, çiftinin bankadaki parasına el koymuyor, diyaliz makinesine bağlı hastanın elektriğini kesmiyor, tarımı engellemek için elektriğin voltajını düşürmüyor. Bölgeler arası ayrımcı politikaların bir an önce eşitlenmesi gerekiyor. Tarım işçilerinin emeğinin güvenceye alınması gerekiyor. Tarım işçileri güvencesiz çalışıyor, sigortasız çalışıyor. Tarım işçilerinin sigortalarını devlet karşılamalıdır, üreticinin sırtına bindirilmelidir. 

Gün ekmeğin hakkını arama günüdür

İşçilerin çalışma sürelerinde de bir gariplik var. Güneş doğarken başlıyorlar, batarken bitiriyorlar. Bu çalışma sürelerinin de düzenlenmesi gerekiyor. Son olarak Hilvan Belediyemizin çok örnek bir çalışması var. Belediyemiz tarım emekçilerinin çalıştıkları yerlerde temiz suya ulaşmaları için su götürüyor, mutfak inşa ediyor, tuvalet ve banyo götürüyor. Mardin’deki belediyelerimiz de Hilvan Belediyesinin hayat geçirmeye çalıştığı bu projeyi hayat geçirmesi gerekiyor. Çok onurlu mücadele ettiniz, direndiniz, kayyımcı anlayışa yüz defa gereken mesajı verdiniz. Gün, birlikte olma, ortak mücadele etme, dayanışma, mücadeleye sahip çıkma günüdür. Gün, ekmeğin hakkını arama günüdür. Gün, adalet arama günüdür. Gün, adaletsizliklere karşı Ekmek ve Adalet Kampanyasını güçlü bir şekilde sahiplenme günüdür. Bu sistemin politikalarını boşa çıkartacağımız, ekmeğin ve alın terinin karşılığını alacağımız günler uzak değil. 

Gelê me yê Qoserê ji we re spas dikim, ji we re serkeftinê dixwazim. Netirsin hûn ne tenê ne, em bi hev re ne, em ê heya dawî têkoşîneke mezin bimeşînin û em ê vê pergalê ku Kurdan qebul nake, demokrasi û azadiyê qebûl nakin em ê înşelah wan bişînin, em ê desthilata gelan û karkeran rojekê ava bikin. Serkeftin. 

19 Temmuz 2024