Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan; HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, MYK ve PM üyelerimiz, EMEP, TÖP ve bileşen parti temsilcilerimiz ile birlikte Kobanî Kumpas Davasını izlemek üzere geldikleri Sincan Cezaevi Kampüsü önünde açıklama yaptı. Bakırhan ve Hatimoğulları, şunları söyledi:
Bakırhan: Bu davada yargılanan demokratik siyasettir
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli yargılama davalarından biriyle karşı karşıyayız. Eski Eş Genel Başkanımız Sebahat Tuncel’in dediği gibi “bütün dünyanın alkışladığı, ancak sadece Türkiye’nin yargıladığı” bir dava ile karşı karşıyayız. İstiklal Mahkemelerinden bugüne kadar en kapsamlı kumpas davalarından biriyle karşı karşıyayız. Şaibeli tanığından tutanağına kadar, mahkemesine kadar başından beri şaibeli bir kumpas davasıyla ile karşı karşıyayız. Burada yargılanan demokratik siyasettir. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Yargılanan, Kürt halkının emeğiyle ve canıyla elde etmiş olduğu mevcut durumdur. Bu durumun bozulmasına dönük bir yaklaşım söz konusudur. IŞİD karanlığıyla mücadele eden, IŞİD’in başta Ortadoğu’da, Suriye ve Rojava’da olmak üzere oluşturmaya çalıştığı kadın düşmanı, insan düşmanı, demokrasi düşmanı yaklaşımını eleştirmek, bu karanlık karşısında demokratik siyaseti savunmak maalesef bugün burada bir dava konusu oluyor.
IŞİD karanlığının ve ona yol açanların karşısında durmaya devam edeceğiz
Bugün bu dava 7. yılını doldurdu. Ancak bu davada demokratik siyasetin çok değerli temsilcileri yargılıyor, yargılanmıyor. Zaten yargılanacak bir şey de yok. Gerçekten arkadaşlarımız bu kumpas davasını, bu anti-demokratik davayı, dolaylı olarak IŞİD’i ve onun yaklaşımını sahiplenen bu sistemi yargılıyor bu mahkemede. Bu kumpas davaları; Ortadoğu ve dünyanın herhangi bir yerinde hakkını ve hukukunu arayan, direnen ve buna karşı mücadele eden, demokrasiyi ve özgürlüğü savunan, kadın özgürlüğünü savunan bu davaları sahiplenmekten bizi geri bırakmayacaktır. Biz dün olduğu gibi bugün de hem IŞİD karanlığının hem de karanlığı sahiplenen, savunan ve IŞİD’e öyle ya da böyle yol açan bu zihniyetin karşısında durmaya devam edeceğiz.
Bu yüzyılı kaybetmek Türkiye'nin geleceğini kaybetmektir
Biz aynı zamanda 7 yılını dolduran dava vesilesiyle hem –kalmışsa- devlet aklına hem de iktidara bir çağrı yapmak istiyoruz. Bu kumpaslarla demokrasi ve özgürlük talebimizi, eşit yurttaş olarak insanca yaşama talebimizi yok edemezsiniz. Çare bu kumpaslar değil. Çare bu kumpaslarla oluşturulan davalar değil. Yeni bir yüzyıla giriyoruz, bu yeni yüzyılı kaybetmeyelim. Türkler, Kürtler, bütün etnik ve inanç grupları, emekçiler, yoksullar olarak bu yüzyılı kaybetmemiz Türkiye'nin geleceğini kaybetmemiz anlamına gelecektir. Bir kez daha bu davanın siyasi bir dava olduğunu ve arkadaşlarımızı savunacağımızı ifade ediyoruz. En son Hüda Kaya’nın tutuklanması da bir örnektir. Sürekli ifade vermek için savcılığa gitmiş, fakat bir türlü savcılık ifade almamıştır. İşin ilginç yanı tam Dünya Kobanî Gününde Hüda Kaya gözaltına alınıp tutuklanıyor. Şimdi de tek kişilik hücrede tutuluyor. 1 Kasım’da bu tutuklamanın olması çok manidardır. Bir türlü Kobanî’de halkların direnişiyle elde edilen bu statü kabul edilmedi. Demokratik siyasete de Hüda Kaya aracılığıyla bir mesaj verilmek isteniyor. Bunu da kınıyoruz. Bu yüzyılda devrimcilerle, sosyalistlerle, ezilenlerle ve hak arayanlarla birlikte güçlü bir mücadele vererek bu davaları boşa çıkaracağız. Bu davalar yok hükmündedir. Kumpas davalarını oluşturan bu anlayışın er ya da geç halkın vicdanında mahkum olacağını belirtiyorum.
Tülay Hatimoğulları: Bu dava zamana yayılmış bir sivil darbedir
Kobanî Kumpas Davası 7 yılı geride bıraktı. Bu dava tamamen AKP ve ortaklarının ve bu ülkede tesis edilmek istenen faşist otoriter rejimin kendi eliyle gerçekleştirdiği zamana yayılmış bir sivil darbedir. Türkiye tarihinde askeri cuntanın darbelerine çok tanıklık ettik. Ancak Kobanî Kumpas Davasında da Türkiye halkları olarak zamana yayılmış bir sivil darbe deneyimini yaşıyoruz. Kobanî bir direnişti. IŞİD sadece Kürtler için değil bölgede yaşayan Arap, Êzidî ve Türkmenler için de çok büyük bir tehlikeydi. IŞİD, çeşitli güçlerin eliyle güçlendirilen ve Ortadoğu’nun tamamının başına bela olan bir örgüttü. IŞİD yenilmeyeceğini göstermeye çalışan ve bu çerçevede terör eylemleri gerçekleştiren bir örgüttü. IŞİD’in en büyük amacı Irak Şam İslam Devletini kurmaktı ve bunun bir parçası Türkiye’deydi. Levant bölgesinin bir parçası Türkiye’deydi. İşte IŞİD bu kadar büyük bir tehlikeydi. IŞİD’in yenilebileceğini Kobanî’deki direnişte görmüş oldu bütün dünya kamuoyu. İşte bu direniş, sadece Kürt halkı için değil bütün bölge ve dünya halkları için bu anlamıyla çok kıymetli ve çok önemliydi. Kobanî’den sonra IŞİD’in yenilebileceğine dair duygu bütün halklarda gelişmiştir. IŞİD’e ve benzeri örgütlere karşı direnişler daha güçlü bir biçimde bölgede örgütlenmiştir. İnsanlık düşmanı, katliamcı, tacizci, tecavüzcü, kadınları 21’inci yüzyılda köle pazarlarında satan bu anlayışa karşı Kobanî Direnişi bir mücadele çizgisi geliştirmiş ve başarıya ulaşmıştır.
Siyaseten yenemediler, bu davayla sonuç almaya çalışıyorlar
O dönemde Suriye topraklarına, Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına Türkiye kendi rızasıyla sınırları açarak insanlara destek sunabiliyordu. Sınırdan rahatça gidilip gelinebiliyordu. Salih Müslim'i bu hükümet ve cumhurbaşkanı kendi makamlarında resmi bir şekilde ağırlamıştır. Ancak bu iktidar “Kobanî düştü düşecek” çizgisine neden geldi? Çünkü bölgede bu savaşın, şiddetin ve çatışmanın devam etmesini istiyorlardı. Çizgileri değişti, siyasetleri değişti. Daha önce normal olarak gördükleri siyasi çizgiyi düşman olarak addedip Kobanî Direnişine destek veren bütün halkları bir cenderenin içine sokmaya çalıştılar. İşte Kobanî Kumpas Davasının, başta o dönemdeki Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş olmak üzere partimize dönük bu operasyonun altında yatan gerçekler bunlardır. Siyaseten elini bükemedikleri, baş eğdiremedikleri HDP’ye karşı Kobanî Kumpas Davasını tezgahlayarak sonuç almak istiyorlar. Siyaseten yenemedikleri için kolluk kuvvetiyle, yargıyla ve tüm devlet mekanizmalarıyla Kobanî Kumpas Davasını tezgahlayarak sonuç almaya çalışıyorlar.
Bu davada yargılananlar HDP’liler değildir. Arkadaşlarımız Türkiye’deki bu rejimi, IŞİD yanlısı bir çizgi izleyen bu iktidarı yargılamaktadır. Ortada AİHM kararları var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olan Türkiye, AİHM kararlarını göz göre göre çiğniyor. AYM’nin vs. Anayasaya aykırı davrandığını söylüyorlar. Ancak Anayasaya aykırı davranan Saray’ın kendisidir, küçük ortağı MHP'dir. Bunlar Anayasayı ayaklar altına almıştır. Gültan Kışanak’ın tutukluluk süresi tamamlandığı halde bırakılmıyor. Bu Anayasayı ve yasaları çiğnemek değil de nedir? 28 Şubat’ın mağduru olan Hüda Kaya, Kobanî Kumpas Davasından tutuklanıyorsa AKP iktidarı durup kendini sorgulamalıdır. 28 Şubat Darbesinin mantığını kendisi bu davada devam ettirmektedir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
Dava derhal son bulmalı ve arkadaşlarımız serbest bırakılmalıdır
Bizler Kobanî Kumpas Davasını boşa çıkardık ve boşa çıkarmaya devam edeceğiz. Haksız ve hukuksuz bir şekilde şu anda tutuklu olan bütün siyasi rehineler derhal serbest bırakılmalıdır. Bu dava yok hükmündedir. Kobanî protestoları sırasında yaşamını yitirenlerin çok önemli bir çoğunluğu HDP’lilerdir, HDP’ye oy veren seçmenlerdir. Kendilerinin getirmiş oldukları tanıklar da apaçık ifade etmiştir. “Yargıladıklarınız bizim başkanlarımızdır. Biz başkanlarımızdan şikayetçi değiliz ama çocuklarımızı katledenlerin derhal bulunmasını istiyoruz” demişlerdir. Tanıkları dinlediğimiz zaman bu davanın içinin ne kadar boş olduğunu, Saray tarafından yazılmış bir senaryonun eseri olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu dava bizim açımızdan hem hukuksal olarak hem de siyaseten yok hükmündedir. Bu dava derhal son bulmalı ve siyasi rehine olarak tutulan arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır. Bunun için biz HDP olarak dün olduğu gibi bugün de sonuna kadar siyasal, demokratik ve hukuk mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz.
6 Kasım 2023