Eş Genel Başkanlarımızdan Gezi tutuklularına ziyaret: AİHM’in Gezi ve Kobanî kararları derhal uygulanmalıdır

Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Silivri Cezaevinde bulunan Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Selçuk Kozağaçlı ve Bekir Kaya’yı ziyaret etti. Eş Genel Başkanlarımız daha sonra Gezi Davası tutuklularına yaptıkları ziyaretle ilgili Silivri Cezaevi önünde açıklama yaptı. Hatimoğulları ve Bakırhan şunları söyledi: 

Hatimoğulları: Gezi’nin bedelini Osman Kavala’ya, Çiğdem Mater’e, Can Atalay’a ödetmek istiyorlar

Dün Çiğdem Mater’i ve Mine Özerden’i ziyaret ettik; bugün de yine Gezi Davasında ceza alan, haksız ve hukuksuz şekilde hapishanede tutulan Osman Kavala, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ı ziyaret ettik. Ayrıca Selçuk Kozağaçlı, Bekir Kaya ve Halil Aksoy’u da ziyaret ettik. Gezi, Türkiye toplumunun vicdanıydı. Gezi, Türkiye'de yaşanan haksızlık ve hukuksuzluklara karşı, baskıcı rejimin yarattığı basınca karşı halkın sivil itaatsizlik eylemiydi. Milyonlar aktı Gezi Direnişine. İstanbul’dan Karadeniz’e, Akdeniz’e ve Türkiye’nin dört bir yanına, İç Anadolu’ya, Diyarbakır’a, Ankara’ya aktı Gezi. Milyonlar, kadınlar, gençler, çocuklar, analar sokaklardaydı. Gezi’de farklı takımı tutanlar, Galatasaraylılar ile Fenerbahçeliler el ele tutuştu. Farklı siyasi partiler el ele tutuştu. Başı açık ve kapalı kadınlar el ele tutuştu, bu direnişe katıldı. Geniş halk kesiminin, milyonların katıldığı Gezi Direnişinin bedeli Silivri ve diğer cezaevlerinde yatan insanlara ödetilmek isteniyor; Osman Kavala’ya, Çiğdem Mater’e, Can Atalay’a ödetilmek isteniyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Gezi yargılanamaz. Milyonları yargılayamazsınız. Milyonların katılım gösterdiği, neredeyse Türkiye’nin yarısından fazlasının meydanlarda olduğu bir direnişin tarihte yargılandığı görülmemiştir, yargılanamaz da.

Hepimiz Gezi’nin çapulcularıyız

Bugün kimine 18 sene, kimine Osman Kavala gibi ağırlaştırılmış müebbet cezası verilerek Gezi cezalandırılmak isteniyor. Bunu kabul etmiyoruz, kabul etmemiz mümkün değildir. Gezi; demokrasi talebimizdi, hak hukuk talebimizdi, eşitlik talebimizdi, ekmek talebimizdi. Hepimiz Gezi’nin çapulcularıyız. Bizler Gezi’de çapulcuyduk, onların tabiriyle söyleyecek olursak. Gezi’de yitirdiğimiz bütün canlarımızı buradan saygıyla anıyorum. Bu haksız ve hukuksuz davanın, içi bomboş olan bir iddianameyle hazırlanan ve müebbetle sonuçlanan bu senaryonun bir an önce son bulması lazım. 

AİHM’in Gezi ve Kobanî kararları derhal uygulanmalıdır


Bugün Gezi ile ilgili AİHM’in kararı ortadadır. Aynı şekilde Kobanî Kumpas Davası ile ilgili karar da ortadadır. Kobanî Kumpas Davasında Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın aralarında olduğu 13 arkadaşımıza yine haksız ve hukuksuz bir şekilde yağdırılan 400 küsur senelik ceza ile Gezi’de verilmiş olan cezanın mantığını aynı şekilde değerlendiriyoruz. O yüzden bizim direnişimiz ve mücadelemiz Gezi’den Kobanî’yedir. İki dava da Türkiye’de yargının utanç duyacağı davalardır. İki davanın da iddianamelerinden tutun da karar verme biçimlerine kadar içi bomboştur. Biri tweet üzerinden, diğeri milyonların katılım gösterdiği bir direnişin birkaç insana faturasının kesilmesi üzerinden bir yaklaşımı içermektedir. Bunları kabul etmek mümkün değildir. Her iki davanın ortak yanı da bu davaların siyasi olduğuna dair AİHM’in bildirmiş olduğu kararlardır. Şayet Türkiye AİHS’e taraf bir ülke ise -ki öyledir- gereklerini yerine getirmelidir. AİHM kararları acilen uygulanmalıdır.

Kobanî’den Gezi’ye yargılanan tüm arkadaşlarımızla ilgili adım atılmalıdır

Buradan bir kez daha çağrımızı yineliyoruz: Kobanî’den Gezi’ye, Gezi’den Kobanî’ye yargılanan tüm arkadaşlarımızın, haksız hukuksuz şekilde çocuklarından ve sevdiklerinden koparılmış olan o insanların bir an önce dosyaları bozulmalı, ilgili AİHM kararları hayata geçirilmelidir. Az da olsa bir vicdan varsa, az da olsa yargı saygınlık hak etmek istiyorsa bu kararların bozulmasıyla ilgili adım atılmalıdır. Çağrımız Saray’adır, iktidaradır. Artık yeter, insanları bu şekilde cezalandıramazsınız! Hiç kimseyi görüşünden ve düşüncelerinden bu şekilde alıp koparamazsınız. Muhalif olan her kesime kulp takarak, senaryolar etrafında onları bu senaryoların bir parçası haline getirerek ceza uygulamaktan, yargıyı bastonunuz gibi kullanmaktan derhal vazgeçin. Türkiye’de bu kadar ayrıştırma ve kutuplaştırma siyasetine artık yeter. Birbiriyle kader ortaklığı olan bu iki dosya bir an önce yeniden gözden geçirilmelidir. 

Bakırhan: Gezi yargılanamaz, çünkü Gezi’de bir suç yoktu

Görüştüğümüz Gezi tutsaklarının, Halil Aksoy’un, Bekir Kaya’nın, Selçuk Kozağaçlı’nın Türkiye halklarına selamlarını iletmekle başlayayım. Gezi; Osman, Can, Çiğdem değil milyonlardı, Türkiye halklarıydı, emekçilerdi, kadınlardı, gençlerdi. Yanlışa, doğa kırımına, haksızlığa, adaletsizliğe karşı itirazdı, direnişti Gezi. Dolayısıyla Gezi’yi yargılamak için yetecek kadar mahkeme salonu bulamazsınız, çünkü orada milyonlar vardı. Gezi’yi yargılamak için kadınları, gençleri, doğa severleri, Türkleri, Kürtleri, Alevileri yargılamanız gerekiyor. Gezi yargılanamaz dememizin sebebi tam da budur. Gezi üç beş kişi değildi, milyonlardı. Gezi yargılanamaz, çünkü Gezi’de bir suç yoktu. Gezi’de doğa kırımına karşı bir duruş, direniş vardı. Yargılanacak birileri varsa, Gezi'yi cehenneme çevirenlerdir; panzerlerle, gazlarla, silahlarla orayı tarayanlardır; insanları sokak ortasında yaralayan ve orada bırakanlardır. Oradaki o haksızlığı yapanlardır. Türkiye’deki diğer kumpas davaları gibi bu dava da siyasi bir davadır. Onun için Gezi Davasında verilen kararı Türkiye halkları tanımadı, tanımayacaktır. Hükümet, iktidar, bu ülkeyi yönetenler, başta Gezi ve Kobanî davaları olmak üzere siyasi davaları artık gerçek anlamda yeniden başlatarak bu kardeşlerimizin serbest bırakılmalarını sağlamalıdır. 

Meclis Başkanını göreve çağırıyorum; Can Atalay’ın milletvekilliği bir an önce iade edilmelidir

Gezi ve Kobanî davaları olduğu müddetçe emin olun Türkiye sınıfta kalmaya devam edecektir. Bu ve benzer davalarda yargılananların ödüllendirilmesi gerekirken müebbet cezaya, on yıllarca cezaya çarptırılıyorlar. Bunu kabul etmeyeceğiz. Dün olduğu gibi bugün de Gezi Davasında ceza alan arkadaşlarımızla dayanışma içinde olacağız. Gezi Davası tutsaklarından milletvekili seçilen Can Atalay’ın bir an önce serbest bırakılması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi iki defadır Yargıtay’ın vermiş olduğu kararın yok hükmünde olduğunu söylüyor. Can’ın yeri cezaevi değil parlamentodur. Gezi tutsaklarının yeri içinden geldikleri demokratik toplumdur. Meclis Başkanını görevi çağırıyorum; Can’ın özlük hakları, milletvekilliği iade edilmelidir. Bu görev de Sayın Meclis Başkanına düşmektedir. 

İktidar ortaya çıkan sonuçlardan ders almalıdır

Mahkeme kararı çok açık ve nettir. DEM Parti olarak bu mahkeme kararının bir an önce Meclis tarafından uygulanması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu davalar Türkiye’nin yüz karasıdır. Bu davalar Türkiye’nin itibarını yükseltmiyor. Türkiye'de demokrasinin ve özgürlüklerin olmadığının göstergesidir bu davalar. Bir an önce iktidar da ortaya çıkan sonuçlardan ders almalıdır. Muhalifleri haksız ve hukuksuzca yargılamak yerine, daha demokratik ve gerçekçi kararlar veren bir yargının oluşması için elinden gelen çabayı ortaya koymalıdır. Bugün bizimle olan, dayanışma için buraya gelen bütün arkadaşları saygıyla selamlıyorum. Cezaevindeki tutsak arkadaşlarımıza da selam ve saygılarımızı gönderiyorum. 

5 Ağustos 2024