
Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonumuzun açıklaması:
Türkiye, giderek derinleşen bir hukuk ve demokrasi krizinin içindedir. Siyasal iktidar, hukukun üstünlüğünü ve demokratik iradeyi yok sayarak, toplumu baskı altına alma politikasını sistematik hale getirmiştir. Seçimle gelen belediye başkanlarının hukuksuz şekilde görevden alınması, halk iradesine yönelik doğrudan bir darbedir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Şişli ve Beylikdüzü Belediye Eşbaşkanlarının ya da Başkanlarının, hukuki dayanaktan yoksun iddialar ve gizli tanık beyanları gerekçe gösterilerek gözaltına alınması ve tutuklanması, demokratik yönetime karşı yürütülen sistematik tasfiye sürecinin bir parçasıdır.
İstanbul, Ankara, İzmir ve Eskişehir gibi büyük kentlerde halk, seçimle yönetime getirdiği temsilcilerinin hukuksuzca görevden alınmasına karşı demokratik protesto hakkını kullanmış, ancak bu protestolar da polis şiddetiyle bastırılmıştır. Hakkari, Esenyurt, Mardin, Batman, Halfeti, Dersim, Ovacık, Bahçesaray, Akdeniz, Van ve Kağızman’da olduğu gibi, halkın demokratik itirazları gözaltılar, yasaklar ve zor aygıtlarıyla sindirilmeye çalışılmıştır.
Bu süreçte,
İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer birçok kentte valilikler tarafından gösteri ve yürüyüş yasakları getirilmiş, şehirler polis barikatlarıyla kuşatılmış anayasal bir hak olan toplanma özgürlüğü fiilen askıya alınmıştır. Toplantı ve gösterilere yönelik biber gazı, tazyikli su, plastik mermi ve coplarla yapılan müdahaleler sonucunda çok sayıda yurttaş yaralanmış, işkence vakaları artmıştır. İçişleri Bakanlığı verilerine göre, protestolar sırasında 19-27 Mart 2025 tarihleri arasında bin 879 kişi gözaltına alınmış, 260’ı tutuklanmış, 468 yurttaş ise adli kontrol ile serbest bırakılmıştır. Çoğu üniversite öğrencisi olan yurttaşlara yönelik şafak operasyonlarıyla gözaltılar yapılmış, müdafiye erişimleri kısıtlanmış, uzun gözaltı süreleri ile tutulmuş ve CMK m. 100 hükmü ile sayılan tutuklama koşulları oluşmamasına karşın, gerekçesiz ve matbu kararlarla tutuklanmışlardır. Öyle ki, Silivri Ceza İnfaz Kurumu’nda hali hazırda kapasitesinin üzerinde tutuklu bulunmaktadır. Protestoları takip eden çok sayıda gazeteci gözaltına alınıp tutuklanmış, bir kısmı tutuklanarak itirazlar üzerine serbest bırakılmış ve halkın haber alma hakkı engellenmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, üniversite öğrencilerinin boykot çağrısına destek veren Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri hakkında soruşturma başlatmış; MYK üyelerine yönelik ev hapsi kararı verilmiştir. Yine, öğrencilere destek için iş bırakan akademisyenlerden açığa alınan ve haklarında disiplin soruşturmaları başlatılanlar olmuştur.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’de demokratik değerlerin sistematik olarak tasfiye edildiğini, hukukun tamamen araçsallaştırıldığını ve yargının siyasallaştırıldığını açıkça göstermektedir.
Halka rağmen, halkın iradesini gaspla rejimin devamlılığını sürdüreceğini düşünenler bilmelidir ki:
Hukuksuz yargı kararları halkın iradesini teslim alamaz!
Polis şiddeti ve baskı politikaları, halkın demokrasi talebini bastıramaz!
Gözaltına alınan yurttaşların derhal serbest bırakılmalı, demokratik tepkilerini barışçıl şekilde ortaya koyan yurttaşlara yönelik şiddet ve işkence uygulayan kolluk görevlileri hakkında ivedilikle gerekli cezai ve idari prosedürler işletilmelidir.
Türkiye’nin demokratik geleceği için mücadelemizi aynı kararlılıkla sürdüreceğiz; anti-demokratik uygulamalara ve hukuksuzluklara karşı demokratik toplum ve yaşamın inşası için mücadeleyi büyütme ve dayanışmayı güçlendirme çağrısı yapıyoruz!
DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu
27 Mart 2025