Kayyım darbesine karşı bu hafta Meclis Grup Toplantımızı Mardin'de gerçekleştirdik. Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan'ın konuştuğu toplantı Mardin Büyükşehir Belediyesi önünde yapıldı. Hatimoğulları ve Bakırhan, şunları söyledi:
Hatimoğulları: Mardin halkı kayyım darbesini geri püskürtecektir
Merhaba hevalino, hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. Ehlen ve sehlen. Değerli Mardin halkı hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bizlere bugün Kürtler, Türkler, Araplar, Süryaniler, farklı halklar ve inançlar olarak ev sahipliği yaptınız. Bugün kayyım gündemi dışında bu buluşmayı gerçekleştirmiş olmayı isterdik ama Mardin Büyükşehir Belediyemize kayyım atandı. Parlamentoda yapmamız gereken grup toplantısını kayyım darbesine Mardin’den, yerinden tepki vermek için bugün burada sizlerle yapıyoruz. Biliyoruz ki Mardin halkı, kayyım zihniyetine rağmen, kayyım seçmenlere rağmen seçimlerde nasıl partisine sahip çıkıp belediye eş başkanlarını seçtiyse; bu kayyım darbesini de hep birlikte Mardin’den, Batman’dan Halfeti’den, Esenyurt’tan geri püskürteceğiz. Buna yürekten inanıyorum.
Kenan Evren yaşasaydı “Bizden daha güzel darbe yaptılar” derdi
Türkiye 2015 yılından bu yana demokratik siyasette kesintisiz bir darbe süreci yaşadı. 4 Kasım 2016 Darbesinde HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve milletvekillerimiz gözaltına alındı. Tarihte bir siyasi darbeye daha imza attı bu iktidar. Milyonlarca insanın oyunu almış, sevgisini kazanmış seçilmişlerimizi hapishanelere koydular. Kobanî Kumpas Davasıyla onlarca yıl hapis cezası verdiler. Bu anlayış bizlere Kenan Evrenleri, Tahsin Yalçınkayaları, 28 Şubat generallerini hatırlatıyor. Kenan Evren yaşasaydı, “Netekim, bu iktidar bizden daha güzel darbe yaptı” derdi. İşte bunlar “Askeri vesayet rejimine karşı iktidara geliyoruz” dediler ama Saray vesayeti, yargı vesayeti, kolluk vesayeti yarattılar. 12 Eylül darbecilerini, 28 Şubat darbecilerini asla aratmadılar.
Kayyımcı zihniyete karşı dayanışmamızı ve mücadelemizi büyüteceğiz
4 Kasım 2024’te ise Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi ve Halfeti Belediyesine kayyım atandı. Yani özellikle bugüne denk getirerek bizim üzerimizden darbeyi çekmeyecekleri mesajını verdiler. Biz de bu mesajı böyle anladık. Yerine kayyım atadığınız Ahmet Türk abimiz ne zaman mücadeleden geri durdu, size sorarım. Kadın mücadelesinden yoğurularak gelen Devrim Demir eş başkanımız mücadeleden ne zaman geri durdu, sizlere sorarım. DEM Parti olarak, burada biraz önce isimleri okunan değerli dostlarımızın dayanışması ile sadece Mardin’de değil Türkiye’nin dört bir yanında kayyımcı zihniyete karşı dayanışmamızı ve mücadelemizi büyüteceğiz. Bu darbeyi sahiplerine iade edeceğiz hep beraber.
Değerli Mardin halkı, bu kayyımın amacı nedir? Bu kayyımın amacı, seçme ve seçilme hakkını yurttaşın elinden almaktır. Bu kayyımın amacı Kürt’e “Sen seçilemezsin, seçemezsin” demektedir. Kayyım demek, demokrasiye darbe vurmak, anayasayı ayaklar altına almak demektir. Erken dönemde elde ettiğimiz hakları elimizden almak, seçme ve seçilme hakkını elimizden almak demektir. Kayyım demek Kürt halkının siyasi iradesini tanımamak demektir. “Bana biat etmezsen, başka bir siyasi partideysen, ben sana kayyım atarım” diyerek Esenyurt’a kayyım atamaktır. Kayyım demek Esenyurt’ta olduğu gibi Türk’ün, Terekeme’nin, Arap’ın, Ermeni’nin, Laz’ın, Çerkes’in; bu ülkede yaşayan bütün farklı halklar ve inançların iradesini tanımamak demektir.
Türkiyelileşmenin önündeki en büyük engel AKP-MHP ittifakının ta kendisidir
Bizler bu rejimin faşist bir rejim olduğunu boşuna söylemedik. Bu rejim, aynı zamanda seçme ve seçilme hakkımızı gasp ederek aslında yerel ölçekte belediye başkanlığı sistemini ortadan kaldırmak istiyor. Atanmış valiler, kayyımlar ve kaymakamlarla seçimi ortadan kaldırmak istiyorlar. Böyle bir rejimi yasallaştırmak istiyorlar. Yani halkın iradesinin tecelli etmemesini, yerelde kendisini yönetmemesini istiyorlar. Bütün Türkiye halklarına buradan sesleniyorum: Sanmayın ki bu kayyımcı anlayış sadece Kürtlere, DEM Parti’ye zarar veriyor. Esenyurt örneğinde de gördüğümüz gibi, kayyımcı anlayış Türkiye’deki seçimleri ortadan kaldırıyor.
Bizlere “Türkiyelileşme” eğitimi vermeye çalışan kayyımcı anlayış bu kayyım atamalarıyla bir kez daha şunu göstermiştir: AKP-MHP, Türkiye partisi değil, bir yandaş partisidir; kendisi dışındaki bütün partileri, bütün muhalefeti yok saymaktadır. Türkiyelileşmenin önündeki en büyük engel AKP-MHP ittifakının ta kendisidir.
Sorunların çözümüyle DEMlenmenizi öneriyorum
Muhalefetin bir kesimi DEM Parti’yi ve “DEMlenme” meselesini tartışıyor. Ben böyle konuşanlara, böyle düşünenlere soruyorum: İşçinin, emekçinin, yoksulun hakkını savunmaya yeltendiğinizde birileri size müdahale ediyor mu? Ediyor. AKP-MHP iktidarına en ufak bir eleştiri yaptığınızda sizlere müdahale ediliyor mu? Ediliyor. “Açım, yoksulum” diyen yurttaşa terörist yaftası vuruluyor mu? Vuruluyor. İşte muhalefet olmanız işçinin, emekçinin, yoksulun, kadının ve toplumun derdiyle hemhal olmanızı gerektirir. Sizlere sorunların çözümüyle DEMlenmenizi öneriyorum. DEM Parti’yi o zaman daha iyi anlayacağınızı ümit ediyorum.
Dün Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan’ın Batman’da yaptığı konuşması amacından koparılarak kendisi yandaş, çamur medya tarafından hedef gösterilmiştir. Partimiz kriminalize edilmeye çalışılmaktadır; Eş Genel Başkanımıza ve partimize bir siyasi linç uygulanmaktadır. Şu bilinsin ki ağzımızdan çıkan her lafın ağırlığını biliyoruz, ağzımızdan çıkan her lafın tarihsel önemini ve anlamını biliyoruz. Eş Genel Başkanımız yalnız değildir; partimiz hiçbir zaman yalnız olmadı, olmayacaktır da.
Esenyurt’a aynı zamanda rant amacıyla kayyım atanmıştır
HDP belediyelerinden, Kürdistan’da atadıkları kayyımlardan çok şey öğrendi bu kayyımcı zihniyet. Sadece iradeyi gasp etmek değildi amaçları, aynı zamanda belediyelerin maddi kaynaklarının üzerine çöktüler. Rantçı bir anlayışla Esenyurt Belediyesinin de üzerine çöktüler. Bu bir çete ve çökme faaliyetidir. Kazandıkları belediye sayısı azaldıkça, oradan elde ettikleri rant azaldıkça, yandaşlarına peşkeş çektikleri para pul azaldıkça da kayyım rejimini kendi dertlerine deva görüyorlar. Esenyurt Türkiye’nin en büyük ilçesi, onlarca ilimizden daha büyük bir ilçe. Oraya aynı zamanda rant amacıyla da kayyım atanmıştır. Sevgili Ahmet Özer hakkında geçmiş dönemde açılmış bir dava var mıydı? Hayır, yoktu. Kürtçe konser düzenlemektir suçu. Ailesinden birini telefonla arayarak başsağlığı dilemektir suçu. Yolsuzluğa ve hırsızlığa karşı tavır ortaya koyduğu için suçlanıyor. Kendisi seçimlere girerken YSK belgesi alarak girmiştir. DEM Partili başkanlarımız da aynı kağıdı almıştır. Yoksa hiçbiri seçime giremezdi. Ahmet Özer, 2013 yılında Çözüm Komisyonuna çağrılıp Kürt sorununun çözümü için parlamentoda dinlenmiş bir insandır. Bütün bunlara rağmen, şimdi Ahmet Özer hakkında bir suç dosyası hazırlıyorlar, örgütle iltisaklı olduğunu söylüyorlar. Oysa bütün bunlar, diğer belediye eş başkanlarımıza yapıldığı gibi, külliyen yalandır. Esenyurt, kent uzlaşısı ile kazanılmış bir yerdir. Kent uzlaşısı, kentte en geniş toplumsal mutabakat demektir. Kent uzlaşısı, iç barışın ta kendisidir. Hani sürekli iç barış, iç barış diyorlar ya... İç barışın ne anlama geldiğini kent uzlaşılarında, toplumsal mutabakatlarda gelip öğrensinler. Sizlere soruyorum, değerli Mardin halkı: Bu irade gaspını yapanlara geçit verecek miyiz? Bu cevabı Ankara duysun, Saray duysun, MHP Genel Merkezi duysun.
Parlamentoda çözüm için herkes elini taşın altına koymalıdır; asıl samimiyet testi bu olacaktır
Bugün AKP-MHP ittifakının ülkeyi uçuruma sürüklediğini hep birlikte görüyoruz. Bir bölücülük ve terörle iltisaklı olmak uydurmacasıyla ortaya çıkıyorlar ve her şeyin üstüne çökmeye çalışıyorlar. Şunu bilsinler ki belediyeler bizim için dört duvar demek değildir. Belediye bizim için halktır, sokaktır, mahalledir; kentin ta kendisidir. Belediye halkın kenti ile bağıdır. Yüzlerce kayyım atadılar ama seçmenimizle bağımızı koparabildiler mi? Hayır. Kayyım seçmene rağmen, kayyım rejimine rağmen bizler belediye sayımızı artırarak büyük bir başarıya imza atmadık mı? İşte bu kayyıma verilecek en büyük cevaptır. Bugün kayyımı Demokles’in kılıcı gibi üzerimizde kullananlar bilsinler ki yaptıkları ne Anayasaya uygun ne de uluslararası hukuka uygun. Bunlar sadece sizlere değil aynı zamanda uluslararası mahkemelere hesap verecek suçlar işlemektedirler. Biz buradan, Mardin’den çağrımızı yineliyoruz: Meclis göreve. Çözüm parlamentodadır. Parlamentoda çözüm için herkes elini taşın altına koymalıdır. Asıl samimiyet testi bu olacaktır.
Kayyım rejimi eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemimizi hedef almıştır
Bir diğer çağrımız da bütün muhalefet partilerine, iktidar partilerine oy vermiş ama yurttaşın seçme ve seçilme hakkına sahip çıkan yurttaşlarımıza, adalete inancı olan mütedeyyin kardeşlerimize, demokrasi güçlerine, emek-meslek örgütlerine, sendikalara, inanç kurumlarına, kadınlara, gençlere, doğa ve insan hakları savunucularınadır. Bu haklı davaya, gelin, hep beraber sahip çıkalım. Dün geç kaldık. Geç kaldık diye de Esenyurt’a da kayyım atandı. Biraz daha geç kalırsak sadece DEM Parti belediyelerine değil, Türkiye’nin batısındaki diğer belediyelere de kayyım atanacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Gün demokrasiye, insan haklarına, hakka, hukuka ve adalete sahip çıkma günüdür. Bugün için hep beraber mücadeleye hazır mıyız?
Sevgili kadınlar, kayyımlar aynı zamanda kadın iradesini yok sayan bir anlayıştır. Kayyım rejimi eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemimizi hedef almıştır. Ne zaman kayyım atanırsa belediyelerimizin kadınlarla ilgili hizmetlerine ilk saldırıları düzenlemişlerdir. Sığınma evlerine, danışma merkezlerine, kadın müdürlüklerine düzenlediler saldırıları. Şimdi de benzerini yapmaya hazırlanıyorlar. Bakın, kayyım rejimini Saray’dan çıkan 9’uncu Yargı Paketinde de görüyoruz. Kadının soyadını silmek istiyorlar. Kadınları yaşamın her alanından silmek istiyorlar. Siyasetten de toplumsal alandan da kamusal alandan da silmek istiyorlar. Bugün Türkiye’de en yüksek oyu kim almıştır? Batman Belediye Başkanımız Gülistan Sönük. Kayyım darbesiyle görevden alınan arkadaşlarımızdan biridir. Saniye Bayram, Halfeti Belediye Eş Başkanımız. Sevgili Devrim Demir, Mardin Belediye Eş Başkanımız. Ancak şunu bilsinler ki biz kadınlar 12 Eylül Darbesine boyun eğmedik; biz kadınlar darbeden sonra alanlara, meydanlara ilk çıkanlarız, ilk mitingleri düzenleyenleriz. “Kadın, yaşam, özgürlük” şiarıyla mücadelemize devam edeceğiz. Jin, jiyan, azadî!
Herkesi kesintisiz darbeye karşı kesintisiz mücadeleye çağırıyoruz
Kesintisiz darbeye karşı kesintisiz mücadele etmeye hazırız. Van ruhuyla kayyıma karşı olmaya devam edeceğiz. Bu haksızlıkları, bu irade kıyımını asla tanımıyoruz ve herkesi buna karşı ses vermeye çağırıyoruz. Herkesi bu darbe karşısında demokratik mücadeleye, haklarına sahip çıkmaya, dayanışmaya ve daha çok örgütlenmeye davet ediyoruz. Sevgili Mehmet Uzun, kendisini buradan özlemle anıyorum, “Türkiye Barışını Arıyor” konferansının kapanış konuşmasını yapacaktı ama rahatsız olduğu için gelememiş, bir mesaj göndermişti. “Eğer insanlık tüm olumsuzluklara, felaketlere ve musibetlere rağmen bugünkü halini almışsa bunda umudun belirleyici bir rolü vardır. En berbat koşullarda bile umutlu olmamızı gerektirecek çok şey var. Bütün insanlığı etkileyecek ciddi gelişmelere gebe yeni bir yüzyılda, bütün felaket ve musibetlere rağmen umudumuzu asla yitirmeyeceğiz. Umut insanı ayakta tutar. Umut insanlığı bugünlere taşımıştır”. Sevgili Mehmet Uzun’un dediği gibi, bizler umudumuzu asla yitirmedik, mücadelemizi büyütmekten vazgeçmedik. AKP-MHP iktidarının faşist uygulamalarına, kayyım rejimine ve hırsızlıklara rağmen bizler umudumuzu yitirmedik. Çünkü biliyoruz ki biz haklıyız; biliyoruz ki büyük insanlık ve barış kazanacak; biliyoruz ki hak için, adalet için, kardeşlik için verilen her mücadele çok kıymetlidir. Bizler mücadelemizi buradan vermeye devam edeceğiz. Kayyımları hep beraber defedeceğimize olan inancımızla sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Mardin’e sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Bakırhan: 4 Kasım 2016'da yaptığınız siyasi darbe Mardin’de, Halfeti’de, Batman’da Kürt halkının sandığına çarpıp paramparça olmuştur
Gelê me yê Mêrdînê, mêvanên ezîz hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. Belê me di civîneke xwe de gotibû ku di tûrê me de aştî heye, di tûrê me de biratî heye, di tûrê me de diyalog heye. Me ji wan jî pirsîbû me gotibû di tûrê we de çi heye. Dêmeg di tûrê wan de qeyûm hebûye. Em van qeyûman qebûl nakin. Em ê bi hev re têkoşîneke mezin, yekîtiyeke mezin bidin. Heta em van qeyûman bişînin em ê berdewam bikin. Înşelah em ê bi ser bikevin.
Hepiniz grup toplantımıza hoş geldiniz. Evet bugün açık havada, Mardin’in güzel güneşi altında birlikteyiz. Mücadelemiz bizim için sadece Meclis salonları değil, mücadelemiz bizim için parti binaları değil; bugün burada olduğu gibi yeri geldiğinde sokakta, yeri geldiğinde fabrikalarda, yeri geldiğinde Kızıltepe’de buğday üreticileriyle birlikte olmaktır, direnmektir. Çünkü bizler hak için, hakikat için, dilimiz ve kültürümüz için mücadele eden bir siyasi gelenekten geliyoruz. 4 Kasım, biliyorsunuz siyasi darbenin de yıldönümüdür. Tekrar 4 Kasım’da sizin iradenize kayyım atayarak aslında bu hükümet siyasi darbeyi devam ettireceğinin mesajını vermek istemektedir. Bizler de 8 yıl önce 4 Kasım’da kabul etmediğimiz ve seçimlerde hep birlikte cevabını verdiğimiz bu siyasi darbeye karşı, siyasi darbecilere tekrar diyoruz ki; 4 Kasım 2016’da yaptığınız siyasi darbe Mardin’de, Halfeti’de, Batman’da Kürt halkının sandığına çarpmış ve paramparça olmuştur. Nasıl ki 2016’daki siyasi darbenizi kabul etmediysek, bugün de bu siyasi darbeniz Mardin halkı için, Batman halkı için, Halfeti halkı için, Esenyurt halkları için bir hiçtir.
Kayyım demokrasiye kıyımdır
3 Kasım’da AKP iktidara gelmişti, birinci hizmet günleri 4 Kasım’daki siyasi darbeyle de kendilerini tarihin kara sayfalarına yazdırdılar. Nasıl ki 1994’te Çiller’in öncülük yaptığı DEP’lilere yönelik darbeyi unutmadıysak, nasıl ki Nusret Demiral’ın DEP’lilere verdiği cezaları unutmadıysak, bu darbecileri de unutmayacağız. Bu darbecileri unutmayacağını zaten Mardin halkı 40 yıllık mücadelesiyle, onurlu duruşuyla, şanıyla şöhretiyle ortaya koymuştur. Çiller ve Nusret Demiralp tarihin kara sayfalarına nasıl yazıldıysa, bugün bu siyasi darbeyi yapan kayyımcı anlayış da bir gün tarihin karanlık sayfalarında yerini alacaktır. Açıkça söylüyoruz ki kayyım demokrasiye kıyımdır. Bugün Türkiye’de iki hat var: Bir, kayyımcı bir cumhuriyet isteyenler; bir de bizim gibi, Türkiye emekçileri gibi demokratik bir cumhuriyet isteyenler. Biz dün olduğu gibi bugün de kayyımcı, antidemokratik bir cumhuriyet yerine demokratik cumhuriyet demeye, demokratik cumhuriyet mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz. Önce Hakkari’ye kayyım atadılar, sonra Esenyurt’a kayyım atadılar, en son da Mardin’e, Batman ve Halfeti’ye kayyım atadılar. İktidar ile onuru midesi kadar olan Saray yandaşları ve kalemşörleri, “Terörden dolayı kayyım atadık” diyor. Bunlar bütün kötülüklerini, haksızlıklarını, hukuksuzluklarını terör kavramının arkasına saklayarak yıllardır bu ülkeyi sömürdüler. Bu ülkeyi büyük bir cezaevine çevirdiler. Bütün hırsızlıklarını ve yolsuzluklarını terör maskesinin arkasına saklıyorlar. Eğer terör arıyorsanız, önce çevrenize, demokrasiyle olan mesafenize bakın. Bölücü arıyorsanız, pratiklerinize bakın. İstanbul’da başta hukuk, Kürt coğrafyasında başka hukuk uygulamak asıl bölücülüktür.
Kimse bu terör yalanınıza inanmıyor
Suriye’de çetelerle kol kola gezenler, HTŞ ile aynı safta yer alanlar, paralel yapıyla yıllarca yürüyüp ülkenin kaynaklarını onlara peşkeş çekenler, bizlere terör diye bir ölçüt koyamazlar. Terör arıyorsanız, 2015’ten beri demokrasiye yaptığınız darbelere bakacaksınız. Ne yapmış Gülistan Sönük ve Yeşil Işık arkadaşlarımız? 31 Mart’ta Türkiye’nin en yüksek oyuyla seçilen kadın belediye eş başkanımızdır. Sizler Batman’a kayyım atayarak aslında bu iradeye kayyım atadınız, kadın iradesine kayyım atadınız. Bu iradeyi benimsemediğiniz için kayyım atadınız. Ne yapmış Saniye Bayram ve Mehmet Karayılan? Ranta ve talana bulaşmış bir belediyeyi alarak belediyecilik hizmeti yaptılar. Toplumcu belediyeciliğinin en iyi örneğidir Halfeti. Halfeti de Mardin gibi bir mozaiktir. Arkadaşlarımız orada bütün halklara eşit ve adil bir hizmet sunmuşlardır. Onları rahatsız eden bizim adaletli, hakkaniyetli, herkesi eşit gören yaklaşımımızdır. Ne yapmış Devrim Demir ve Ahmet Türk? Ömrünü bu ülkenin barışına adamış, Türkiye’nin akil insanlarından birisidir Ahmet Türk. Daha dün Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile birlikte iki Kürt aileyi barıştıran birisine, 3 gün sonra terörist diyorsunuz. Yazıklar olsun size! Yazıklar olsun bu anlayışınıza! Kimse bu terör yalanınıza inanmıyor. Ahmet Türk’ten örgüt yöneticisi çıkaramazsınız. Devrim Demir’den örgüt yöneticisi çıkaramazsınız. Kayyım atanmış belediye eş başkanlarımız olsa olsa demokrasi mücadelesinin onurlu birer neferidir. Bu ikiyüzlü tutumunuzdan artık vazgeçin. Kimse size inanmıyor. Bugün burada olduğu gibi, dün Batman’da olduğu gibi.
Ortada İçişleri Bakanlığının iddia ettiği gibi bir terör sorunu yoktur
Cumhuriyet kurulduğundan beri en büyük Kürt düşmanı olan bir koalisyonla karşı karşıyayız. Hewlêr’den Batman’a, Qamişlo’dan Mardin’e, Ûrmiye’den Halfeti’ye kadar nerede bir Kürt varsa düşmanlık yapıyorlar. Kurdukları JİTEM ittifakıyla birlikte 2015’ten beri bizlere yapmadıkları zulüm, yapmadıkları kötülük kalmadı. Mezarlarla uğraştılar, cenazelerimizi kaldıramadık. Katledilen çocuklar günlerce buzdolaplarında kaldı. Bu Kürt karşıtı koalisyona şunu söylüyorum: Bu böyle gitmez, böyle barış olmaz, böyle kardeşlik olmaz. Bu sorunları böyle çözemezsiniz.
İçişleri Bakanlığının iddia ettiği gibi ortada bir terör sorunu yoktur. Dedikleri gibi olsaydı davası olmayan, soruşturması olmayan onlarca arkadaşımız 8 yıldır tutuklu olmazdı. Selçuk Mızraklı’nın dosyası mı vardı? Bir dönem önceki Batman Belediye Eş Başkanımız Mehmet Demir’in dosyası mı vardı? Şimdi bir bahane uydurarak, bir kılıf uydurarak “terörden yargılanıyorlar, kayyım atadık” diyorlar. Geçin bu safsatayı! Bu safsataya Mardin inanmaz, Kürtler inanmaz, emekçiler ve ezilenler inanmaz.
Dün elini uzatanlar, bugün kayyım atıyor; biz bunların samimiyetine nasıl güveneceğiz?
İktidar bir yandan “elimi uzatıyorum” derken, diğer eliyle yok sayıyor. Bu halk size nasıl güvensin? Bu halk Meclis’e uzattığınız elin sahici olduğuna nasıl inansın? Soruyoruz: Dün elini uzatanlar, bugün kayyım atayanlar değil mi? Peki, biz bunların samimiyetine nasıl inanacağız, nasıl güveneceğiz? Uzattıkları ellerini tuttuk. Bize uzatılan her eli tutarız. Toplumsal barış için uzatılan her el değerli ve kıymetlidir, reddetmeyiz. Ama siz de gördünüz ki uzatılan el kayyım atamak içinmiş. Gerçek durumlarını kayyım atayarak kendileri ifşa etti. Demek ki sahici değilmiş. Kayyım atamak, barış ve çözüme giden yolu dinamitleyen bir yoldur. “Kürt sorunu nedir?” diye sorup duruyorlar. Kürt sorunu sabahın 5’inde Ahmet Türk'ün, Devrim Demir’in kapısını çalarak “Seni belediye başkanlığından aldık” demektir. Kürt sorunu, sabahın 6’sında kapıları kırarak belediye eş başkanlarımıza tebligat yapmaktır. Kürt sorunu, “Kürt sorunu yoktur” demektir. Kürt sorunu, Fırat suyu akarken onun yanı başındaki kuruyan ağaçtır. Kürt sorunu, bir halkın tüm mücadele araçlarını, değerlerini ve haklarını kriminalize ederek yok saymaktır; Kürtleri suçlu görmektir. Kürtler siyaset yapmasın, oy kullanmasın, dilini de kullanmasın diyorsunuz. O zaman soruyoruz, Kürtler ne yapsın? İradesine kayyım, diline kilit, iradesine cezaevi yolunun taşlarını döşüyorsunuz. Kürt ne yapsın? Bu soruya sizin cevap vermeniz lazım. Bizler ne istediğimizi ve ne yapmaya çalıştığımızı anlatıyoruz. Sayın Bahçeli Kürtler ne yapsın, Sayın Erdoğan Kürtler ne yapsın? Meclis’teki bütün partilere soruyorum. Kürtler bu saatten sonra ne yapsın?
Biraz haysiyeti olan AKP’li bütün Kürt siyasetçileri istifaya davet edin
Kürt sorunu, halkın iradesine kayyım atamaktır. Kürt sorunu, Sayın Öcalan’ı İmralı’da, DEM Parti’yi siyasette tecrit etmektir. Sayın Öcalan’ı İmralı’da, DEM Partiyi siyasette tecrit etmek de bu ülkeye yol aldırmaz, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Önce bu anlayışınızdan vazgeçin.
Ben de çağrı yapmak istiyorum. Siz de buradan mahallenize gittiğinizde, AKP’de siyaset yapan Kürtlere lütfen şu soruyu sorun: Bu doğru mudur, bu hak mıdır? Bu yaşadıklarımızı hak ediyor muyuz?
Biraz haysiyeti olan, biraz Kürtlerin ekmeğini yiyip suyunu içmiş, değerlerini tatmış AKP’de ne kadar Kürt siyasetçi varsa hepsini istifaya davet ediyoruz. AKP Genel Başkanı, daha geçen hafta grup toplantısında “Sorunun muhatabı Kürt kardeşlerimdir” dedi. Hangi Kürt kardeşinden bahsediyor? Kayyım atadığı Kürtler Erdoğan’ın kardeşi değildir. İradesine kayyım atanan Kürt, bu kardeşlik safsatalarına inanmaz. Onlar ne istiyorlar biliyor musunuz? Tarihimizde olan Bekoları istiyorlar. Ama bilmiyorlar ki Mardin halkı, Dersim halkı, Kürt halkı Mem û Zîn’dir, Mem û Zîn’in düşüncesidir. Kürt coğrafyasında Bekolar yaratamazsınız. Kürtler Bekoları geçip Mem û Zîn oldu artık.
Müzakereden kaçıyorlar, çünkü müzakere gerçek yüzlerini ortaya çıkacak
Müzakereden kaçıyorlar. Niye müzakereden kaçıyorlar? Çünkü müzakere kimin sahici, kimin çözümden yana olduğunu, kimin gerçekten bu meselenin çözülmesini istediğini gösteren en önemli merhalelerden biridir. Gerçek yüzleri ortaya çıkacak diye müzakereden kaçıyorlar. DEM Parti olarak Kürt barışının asıl muhataplarından biri biziz, çözüme hazırız. Her zaman olduğu gibi bugün de elimizde hançer değil barış güvercinleri var ve bu böyle olmaya devam edecek. Ama sizin bir elinizde kayyım, bir elinizde zulüm var. Biz zulme, inkara, darbelere karşı bu toplumun birikimine, geçmişine, değerine ve ferasetine inanıyoruz. Bir gün bu birikim ve feraset kayyımcı anlayışı defederek halkların kardeşçe bir arada yaşadığı bir Mardin’i, bir Türkiye’yi mutlaka yaratacaktır.
Sayın Bahçeli biz uzattığın eli tuttuk ama ortağın baltaladı
Kayyım atayarak bu tarihi fırsatı kaçıranlar, bu ülkede yaşayan 85 milyona en büyük kötülüğü yapıyorlar. Buraya gelmeden Sayın Bahçeli’nin grup toplantısını izledim. Evet, dünya kadar tehdit ve hoşlanmadığımız şeyler söylüyor ama önemli şeyler de söylüyor. Sayın Bahçeli, bize uzattığın eli biz tuttuk ama ortağın baltaladı. Bize uzattığın elde sorun yok, eli baltalayan ortağında sorun var. Madem bir çözüm istiyorsun, önce bu kayyım anlayışından bahset; madem çözüm istiyorsun, tecridi kaldır; madem çözüm istiyorsun, hukuku uygula; madem çözüm istiyorsun, o zaman çek Mardin kayyımını. Belediye eş başkanlarımızın eğer davaları varsa, kesinleşmiş kararları varsa belediye meclisi kendi arasında belediye eş başkanını seçsin. Grup Başkanvekillerimiz bunun için bir önerge de verdi. Biz bu kayyımcı anlayışın sona ermesi için Meclis’te üzerimize düşeni yerine getireceğiz.
Tarihi fırsat sizin içindir; derhal kayyımları geri çekin, halkın iradesine saygı duyun
Biz sorunların diyalog ve müzakereyle çözülmesi için çaba harcarken, onlar halkın çözüm beklentilerine tuzak ve pusu kurdular, kayyım atadılar. Bizim için bunun tarihi fırsat olduğunu söylüyorlardı. Biz de diyoruz ki bu iktidar için tarihi fırsattır, asıl tarihi fırsat iktidar içindir. Derhal kayyımları geri çekin, halkın iradesine saygı duyun. Kimse bize Ortadoğu’da tehdit var, iç cepheyi güçlendirelim demesin. İç cepheyi güçlendirmek kayyım atamak mıdır? İç cepheyi güçlendirmek, Kürt yöneticileri tutsak alıp cezaevlerine atmak mıdır, Kürtlerin özgürlüklerini kısıtlamak mıdır? Buna siz karar verin. Kayyımcı zihniyetle, kayyım rejimiyle iç barışı sağlayamazlar. Kayyımı Türkiye gündeminden kaldırmak için Meclis’e kanun teklifi sunduk ve Meclis’i bu konuda sorumluluk almaya davet ediyoruz. Bizim çözümlerimiz var. Bu meseleyi çözmek isteyenler Mardin’e de bize de gelebilirler. Bu ülkeyi rahata kavuşturacak, demokratikleştirecek çözüm önerilerimizi Meclis’te iktidarla, muhalefetle ve demokratik kamuoyuyla paylaşacağız.
Haklı mücadelenin savunucularıyız, asla baş eğmeyeceğiz
Son olarak asla boyun eğmeyeceğiz, asla baş eğmeyeceğiz. Biz haklı bir mücadelenin savunucularıyız. Biz haklı bir mücadeleyi devam ettiren öncülerimiz gibi dilimiz için, kimliğimiz için, onurlu bir şekilde yaşamamız için, kardeşçe barış içinde yaşamamız için mücadele etmeye devam edeceğiz. Hep beraber var mıyız kayyımı göndermeye, demokratik bir Türkiye yaratmaya? Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Süryani’nin, Ermeni’nin bir arada eşitçe yaşadığı bir ülke kuracağımıza olan inançla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
5 Kasım 2024