Halide Türkoğlu: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı erkeklerle ittifak kuran bir bakanlıktır, kadınları savunmuyor

Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, milletvekillerimiz ve yöneticilerimiz, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında 
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı önünde açıklama yaptı. Kadına yönelik şiddete ve saldırılara karşı yapılan açıklamada konuşan Türkoğlu, şunları söyledi: 

“Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız, Erkek-Devlet Şiddetine Karşı İsyandayız, YanYanayız” şiarıyla bugün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının önündeyiz. 7 Kasım’da verdiğimiz startla şiddetin her biçimini her alanda teşhir etmeye devam ediyoruz. Bugün de her türlü kadın kazanımının 22 yıldır AKP iktidarının hedefinde olması konusunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının rolünü özellikle vurgulamak istiyoruz. Bir yandan kadına yönelik şiddeti, cinayetleri ve çocuk istismarlarını teşhir ederken, diğer yandan bu bakanlığın da aslında görev ve sorumluluklarını yeterince yerine getirmediğini, bu şiddetin büyümesinde rolü olduğunu vurguluyoruz. 

Bu bakanlık kadın kazanımlarını hedef haline getiriyor


Kadına yönelik şiddete karşı mücadele etmesi gereken bu bakanlık, tam tersine kadın kazanımlarını hedef haline getiriyor. Kadınlara yönelik yoksulluğu bitirmesi gerekirken, yoksulluğun daha da derinleşmesini sağlıyor. Kadın katliamlarını önlemesi gerekirken, yargı sürecindeki cezasızlık politikalarına karşı tek bir söz dahi kuramıyor. Bu bakanlığın çocukların yaşam hakkını savunması, çocuk istismarlarını ortadan kaldırması gerekiyor ama önümüze erken yaşta evlilik gibi yasal düzenlemeler geldiğinde yine tek bir söz dahi kurmuyor. Bu bakanlığın engelli kadınların ve engelli bakımını yüklenen kadınların sorunlarını çözmesi gerekiyor. Ancak rehabilitasyon merkezlerinde engelli çocuklar ve kadınlar şiddetin hedefi haline geliyor ve bakanlık buna dair bir söz kurmuyor. Deprem bölgesinde kadınlar şiddetin hedefi haline gelirken ve derin bir yoksulluk yaşarken, bu bakanlık deprem bölgesinde sorumluluklarını yerine getirmiyor. Kadınların yaşadığı şiddet ve istismara dair söz kurmuyor, politika üretmiyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı erkeklerle ittifak kuran bir bakanlıktır, kadınları savunmuyor

Bu bakanlığın 22 yıl boyunca kadınların kazanımlarını nasıl hedef aldığını, kadınlara yönelik ayrımcılığı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren politikaları nasıl hayata geçirdiğini biliyoruz. Bakanlık, bütçesini kapalı kapılar ardından erkek egemen zihniyetle yapıyor. Bu bakanlık, bütçesini erkek egemen aile politikası üzerinden oluşturuyor. Bu bakanlık kadınları savunmuyor. Bu bakanlık kadınların yaşam hakkını savunmadığı gibi, toplumda kadın-erkek eşitliğini savunan bir yerde de durmuyor. Bugün bu bakanlığın politikalarını teşhir etmek için buradayız. Teşhir ettikçe de sözümüzü büyütmek zorundayız. Bugün burada birçok yerden kadınların mücadelesini, taleplerini ve sözlerini dillendirmeye çalışıyoruz. Kadın mücadelesinin kazanımlarının hayatlarımız için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. İsterdik ki bu bakanlık, kadınların kazanımlarını nasıl büyüteceğine dair çalışmalar yapıp politika üretseydi, kadın hareketleriyle yan yana gelseydi, kadın siyasetçilerle yan yana gelseydi ve bu ülkede ortak bir politikanın nasıl hayata geçirileceğini tartışabilseydi. Ancak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı erkeklerle ittifak kuran bir bakanlıktır. Bu toplumda erkek egemen zihniyet daha da büyüsün, cinsiyetçilik alsın başını götürsün, her yerde şiddet söylemi ve ayrımcılık artsın diye ittifak kurmuştur. Kadın hareketleriyle, inisiyatifleriyle ve platformlarıyla çalışma yapmak yerine; kendine göre makul derneklerle, “ailecilik” üzerinden cinsiyetçiliği büyüten politikaları hayata geçirecek, şiddeti besleyecek derneklerle çalışma yapıyor. Öyle ki kadın-erkek eşitliğini fıtratına ters gören, erken yaşta evliliğin mübah olduğunu söyleyen Diyanet ile bunu hayata geçiriyor. Eğitim kurumlarından birçok alana bu zihniyet büyüsün diye her türlü çabayı gösteriyor. Onlar her türlü çabayı gösterebilirler, kadın katliamlarını ve şiddeti besleyen politikaları hayata geçirebilirler ama bizler, eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren kadınlar olarak, mücadelemizle öz savunmamızı ve örgütlülüğümüzü büyütmek zorundayız. Bugün buraya gelişimiz de örgütlü gerçekliğimizden kaynaklanıyor. Kadın özgürlük mücadelesi kadınların asıl öz savunmasıdır. Yani kadınlar isyan ettikçe ve seslerini yükselttikçe kadın cinayetlerini durdurma konusunda büyük bir mücadele veriyor. İşte bu bakanlıklar görevlerini yerine getirmediği zaman, onların görevlerini yerine getirmek için bizler sokaklarda ve alanlarda onların suçlarını teşhir ediyoruz. 

Şiddete karşı örgütlü mücadelemizi yükselterek öz savunmamızı oluşturacağız

Bu ülkede ne yazık ki kadınlara yönelik savaş açılmış durumda. Her gün kadın katliamları yaşanıyor. BM’nin son yayınlanan raporuna göre 2023’te dünyada her 10 dakikada bir kadın katlediliyor. Bu korkunç bir olaydır. Bu ülkede de ne yazık ki her gün en az 3 kadın katlediliyor. Bu ülkeyi yönetenler, oluşturdukları politikalarla kadın cinayetlerini artırıyor. Biz buradan tekrar uyarıyoruz: Ürettiğiniz politikalar katliama sebep oluyor. Toplumda eşitsizliği beslediğiniz için katliamlar günbegün artıyor. Kadınlar her yerde ve her şekilde şiddet ve ayrımcılığın hedefi haline geliyor. Bugün kadınların ekonomik, fiziksel, cinsel, duygusal ve dijital şiddet başta olmak üzere birçok şiddet biçimiyle karşı karşıya kaldığını biliyoruz. Bu şiddete karşı mücadelede bizler örgütlü mücadelemizi yükselterek öz savunmamızı oluşturacağız. 

Kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesi bu toplumun teminatıdır

Bu politikaları yapanlar, bizi örgütsüz ve savunmasız bırakmak ve kendi “makul kadın” inşasını hayata geçirmek için 22 yıldır bu bakanlığın yapısıyla oynadı. Önce adından “kadın”ı çıkarıp “Aile Bakanlığı” dediler, sonra üzerine bir de “Çalışma Bakanlığı” eklediler. Kadınların mücadelesini, sosyal haklarını ellerinden almak için her şekilde müdahale ettiler. Sonra Aile Bakanlığı içine “sosyal politikalar”ı eklediler. Yaşlı ve engelli bakımı gibi hizmetleri kadınların üzerine bir yük olarak koymak için ellerinden geleni yaptılar. Sığınaklar ve kadın merkezleri açılmasın diye uğraştılar. Çünkü kadınlara ayrılan bütçe artık aileye ayrılan bir bütçeydi. Bu aileyle de aslında erkek egemen zihniyeti besleyecek, aile reisliğini erkeklik üzerinden tanımlayacak bir aile politikasını hayata geçiriyorlar. Biz bugün bu aile politikalarını teşhir ederken, kadınların özgür ve eşit yaşayabileceği alanların çoğalması için mücadele ediyoruz. Kadınlar eşit ve özgür olduğu zaman şiddet sarmalı da şiddetin her türlü hali de ortadan kalkmış olur. Bu toplumun teminatı, kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesidir. Her geçen gün kadınlara saldıran iktidar, nefret söylemi ve kadın düşmanı politikalarla toplumun günbegün yozlaşmasına sebep oldu. Yükselen kadın ve çocuk katliamları ve istismarları toplumun nasıl çöktüğünün göstergesidir. Bütün kadınlara çağrımızdır: Bu katliamlara, istismar ve tecavüzlere karşı örgütlü mücadeledir savunmamızı oluşturacak olan. Bu 25 Kasım’a giderken de alanlarda sözümüzü ve isyanımızı örgütleyerek büyütmek zorundayız. Bunu yaptığımız zaman, bu ülkede kadınların eşit ve özgür bir yaşamı hep birlikte inşa edeceği günleri de adım adım örmüş oluyoruz. 

Kayyımlar ilk icraat olarak sığınakları ve kadın merkezlerini kapattı

Bugün bu ülkede üretilen politikaların kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı olması savaş politikalarından bağımsız değildir. Bu ülke hem Ortadoğu coğrafyasında hem de kendi içinde savaş politikalarından vazgeçmiyor. Biz biliyoruz ki her savaşın hedefinde kadınlar ve çocuklar vardır. Bu savaş politikalarının bir yansıması da antidemokratik olmaktır, özgürlüğü askıya almaktır, eşitliği yok saymaktır. Bu politikalar bugün kayyım politikası olarak da kendini göstermektedir. Yerel demokrasinin askıya alınmasına neden olan politikalardır. Bu toplumun barış ve özgürlük umudunun askıya alınmasına sebep olan politikalardır. Biz biliyoruz ki 8 yıl boyunca atanmış olan kayyımların hedefinde hep kadınlar vardı. Arkamda gördüğünüz bakanlık genelgeleriyle nüfusu 100 bini geçen yerlerde sığınak açılması politikasını üreten bir bakanlık. Ama gelin görün ki kayyımlar ilk icraat olarak sığınakları ve kadın merkezlerini kapattı. Kadın politikaları müdürlüklerine de erkek memurları atadı. Bu kayyım zihniyetinin ürettiği politikalara bakanlık bir kez olsun ses çıkarmadı, çıkarmaz da. Bizler bu politikaların ne kadar ikiyüzlü olduğunu teşhir edeceğiz. Aynı zamanda kayyım politikasının tıpkı bu iktidar gibi kadın düşmanı olduğunu her yerde teşhir edeceğiz. Kadınların iradesinin gasp edilmesi, seçme ve seçilme hakkının elinden alınması olan kayyım zihniyetine karşı eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemimizle mücadelemizde kararlı olacağız ve bu kararlılığımızı büyütmeye devam edeceğiz.  

Kadınlar örgütlü mücadeleyle birbirine yaşam olacak

Aynı zamanda Çocuk Hakları Haftasındayız. Bugün ne yazık ki çocuklara ve haklarına dair kimse söz kuramıyor. Temel gündemimiz, çocuk katliamları ve istismarı, yoksulluktan yaşamını yitiren ya da çocuk işçiliğiyle sömürülen çocuklar olmuş durumda. Evet, biz bunları konuşuyoruz. Bu ülkede çocukların yaşam hakkını, eşit bir şekilde bu toplumda var olma gerçekliğini konuşmamız gerekirken, artan çocuk katliamları temel gündemimiz olmuş. 20 Kasım Nefret Cinayetlerine Karşı Mücadele ve Anma Günü. Bu ülkedeki kutuplaştırıcı siyasetin temel hedefinde farklı cinsel kimlik ve yönelimleri olanlar kişiler var. Biliyoruz ki bu nefret aynı zamanda bir katliama dönüşüyor. Bu nefret söylemleri, barınma sorunu dahil yoksullaşma sorunlarını da temel gündem geline getiriyor. Kadın mücadelesi verenler, eşitlik ve özgürlük mücadelesi verenler olarak bizler bu toplumda tüm farklılıklarımızla var olma mücadelesini birlikte vereceğiz. Nefret söylemlerine, nefret cinayetlerine karşı örgütlü mücadelemizi büyüteceğiz. 25 Kasım’da her yerde her türlü şiddete karşı isyanımızı büyüteceğiz. Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız, erkek-devlet şiddetine karşı isyandayız diyerek yan yana geleceğiz, dayanışmamızı büyüteceğiz, kadınların isyanı olacağız. “Jin Jiyan Azadî” diyerek mücadelemizi ve öfkemizi daha da büyüteceğiz. Özgürlük ve eşitlik mücadelemiz bu ülkenin temel meselesi haline gelecek. Biliyoruz ki kadınlar kazanacak, kadınlar örgütlü mücadelesiyle birbirine yaşam olacak, dayanışma olacak. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 

20 Kasım 2024