Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, 9. Yargı Paketi ve kadın cinayetlerine ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Türkoğlu, şunları söyledi:
Kadınların kaderini torbalara sığdırıyorlar
Değerli basın emekçileri; kadın cinayetleri ve 9. Yargı Paketine dair gündemlerle gerçekleştireceğimiz basın toplantımıza hoş geldiniz. AKP-MHP iktidarı uzun yıllardır yapmak istediği her şeyi kararnamelere ve torba yasalara sığdırarak gerçekleştiriyor. Özellikle söz konusu kadınların kazanılmış haklarına saldırma olduğunda torbaların içini doldurdukça dolduruyorlar. Yani halkların, gençlerin ve kadınların kaderini torbalara sığdırarak Meclis Genel Kurulundan geçirilen yasalarla ülke yönetiliyor. Ne yazık ki ülke bu şekilde yönetilmeye ve kadınların kazanımları bu torba yasalarla gasp edilmeye çalışılıyor. Şimdiye kadar getirilen torba yasaların ve yargı paketlerinin içerisinden bir gün dahi olsun kadınların lehine bir madde çıkmaz mı? Kadın yoksulluğunu, işsizliğini giderecek bir madde çıkmaz mı?
24 saatte 7 kadın katledilirken bir yasa çıkmadı bu yargı paketlerinden
Sadece mayıs ayında 40 kadın cinayeti işlendi. Bu ülkede 24 saatte 7 kadın katledilirken, bu katliamı önleyecek koruyucu bir yasa çıkmaz mı bu torba yasalardan, yargı paketlerinden? Çıkmayacağını biliyoruz. Buna şaşırmadığımız gibi bir sonraki hamlelerinin de ne olacağını görerek bunların karşısında mücadele ediyoruz. Yakın zamanda Meclis’e sunulacağı söylenen ve günlerdir bir taslak üzerinden kadınların isyanı olan 9. Yargı Paketinin de bunlardan biri olduğunu biliyoruz.
Çıkarılan yargı paketlerinde kadınlara yönelik olan maddelerin tamamı şiddetin besleyicisi olmuştur
Bir yargı paketi gelecek günlerdir, kadın örgütleri ve herkes bu pakete ilişkin tartışma yürütüyor. Demokratik ülkelerde şeffaflık söz konusudur ama bizim bu pakete ilişkin bir bilgimiz yok. Yandaş basının sızdırdığı içerikler üzerinden bir tartışma yürütülüyor. Önümüzdeki hafta ya da sonraki hafta bu paket gelecek ama şu ana kadar ne bir milletvekili arkadaşımız ne komisyonlar bu yargı paketinin içeriğinde ne var ne yok bilmiyor. Taslaklar üzerinden konuşuyoruz. Kadın örgütlerini dahil etmeden, kadın vekillerle tartışmadan bir yargı paketi çıkarılacak. Bunun üzerinden tartışmalar yürütülüyor. Yıllardır kadınların hep bir ağızdan söylediği bir söz var: Kadın cinayetleri politiktir. Kadına yönelik şiddet ve katliamlar yeterli önleyici ve koruyucu yasaların olmamasından kaynaklıdır. Var olan yasaların uygulanmamasından kaynaklıdır. Kadın işsizliğini derinleştiren politikalardan kaynaklıdır. Faillere uygulanan cezasızlık politikalarından kaynaklıdır. Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyle bu şiddetin önü açılmıştır. Çıkarılan yargı paketlerinde kadınlara yönelik yer alan maddelerin tamamı bu şiddetin besleyicisi olmuştur. Tıpkı şu anda taslak olarak kamuoyuna duyurulan ama içeriği tam olarak bilinmeyen 9. Yargı Paketinde olduğu gibi.
Bu yargı paketi ile 6284 Sayılı Kanunda değişiklik yapılmak isteniyor
Yargı paketi hala resmi olmayan bir taslak olarak biliniyor. Bu taslakta özellikle kadınları ilgilendiren birkaç başlık var. Bunlardan birincisi kadınların en büyük kazanımlarından biri olan 6284 Sayılı Kanunda yapılmak istenen değişiklik. Kadına yönelik şiddet ve katliamlar karşısında önemli maddeler içeren ancak iktidarın uygulamadığı gibi her defasında nasıl kırparım dediği yasa. Yasa diyor ki; hakkında tedbir kararı olan fail, kararın gereklerine aykırı davranırsa, fiili bir suç oluştursa bile hakim kararıyla hakkında 3 günden 10 güne kadar zorlama hapsine tabii tutuluyor.
İktidarın kafası kadınların kazanımlarına saldırma konusunda çok net
Fiili bir suç oluştursa dahi şiddeti uygulayan faile hapis verilebiliyor. Yani bunun anlamı kadının beyanının esas alınması, kadının can güvenliğinin sağlanmasıdır. Yargı paketiyle yapılmak istenen değişiklik de 6284’ün nasıl kırpılmak istendiğinin göstergesidir. Zorlama hapse itiraz yolu açmak için ufak bir değişiklik yapmak istediklerini resmi olmayan taslakta ifade etmişler. Buna gerekçe olarak da 6284’ün 9. maddesi olan itiraza ilişkin kısımdaki “tedbir kararlarına itiraz” yazan yer “kararlara yapılan itiraz” olarak düzeltilecekmiş. Gerekçesi ise zorlama hapis kararını kapsayıp kapsamadığı noktasında hâkimlerin kafası karışıyormuş. Kimsenin kafasının karıştığı filan yok. Bu iktidarın kafası kadınların kazanılmış haklarına saldırma konusunda çok net. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere bir kez daha bu saldırı karşısında biz kadınların payına direniş ve mücadeleyi büyütmek düşüyor. İktidarın kanunlarda yapmak istediği küçük değişikliklerin kadınların yaşamlarına nasıl mal olduğunu çok iyi biliyoruz. Kadınların yaşamlarına şiddet olarak geri dönmekte ve her düzenlemeyle bunu yapıyorlar. Buna geçit vermeyeceğiz.
Resmi olmayan taslakta bu maddeye ilişkin yapılmak istenen küçük değişiklik kadınların yaşamında şiddeti büyütecektir, faili güçlendirecektir. Bu iktidarın görevi kadınları koruyan yasaları uygulamaktır, bu yasaları kırpmak değildir. Zorlama hapis kararı, tedbir kararı neredeyse uygulanmıyor. Kadınlar bu yasalar uygulanmadığı için katlediliyor. Bu yasa uygulanmış olsaydı ne olacaktı? Uygulanmadığı için kadınlar gündelik hayatta nasıl karşı karşıya kalıyor? İzmir’de Hülya Şellavcı boşanma aşamasındaki Kaffar Yeğin tarafından 21 Ekim 2022 tarihinde katledildi. 3 çeşit tedbir kararı defalarca fail tarafından ihlal edilmesine rağmen polis ihbarları dikkate almadı. Hülya zorlama hapis kararının uygulanması için 18 Ekim 2022 tarihinde mahkemeye başvurmuş, ancak talep hâkim tarafından “kişiyi dinlemeden hürriyetini kısıtlayıcı karar veremem” denilerek reddedilmiştir. Hülya Şellavcı 21 Ekim’de katledildikten 4 gün sonra zorlama hapis kararı verilmiş oluyor.
Faili koruyan ve güçlendiren hiçbir düzenlemeye izin vermeyeceğiz
Hatırlarsınız; bu ülkede bir kadın kanıyla kendisini vuranı, failini ihbar etti. Nurtaç Canan, Ragıp Canan tarafından silahlı saldırıya uğradı. Fail öldürmeye teşebbüsten 8 yıl 12 ay ceza aldı, ancak 2 buçuk yıl sonra serbest bırakıldı. Tehditleri devam eden Ragıp Canan’a 3 kez elektronik kelepçe takıldı ancak fail her defasında kelepçeleri kırarak tedbir kararını ihlal etti. Tüm bunlar yaşandıktan sonra zorlama hapis kararı veriliyor ancak bu defa da fail bulunamıyor. Daha da kötüsü Nurtaç Canan, hala bu kişi tarafından tehditler almaya devam ediyor. Uyarıyoruz: Çekin ellerinizi 6284’ten; çekin ellerinizi, yasalarınızı, politikalarınızı kazanılmış haklarımızdan. Şayet bir düzenleme yapmak istiyorsanız kadınları koruyan yasalara saldırarak değil bu yasaları güçlendirerek dönük yapın. Aksini yapmanıza izin vermeyiz. Faili koruyan, güçlendiren hiçbir düzenlemeye izin vermeyeceğiz.
Aile reisliğini erkek tarafında gören bir taslak geliyor
9’uncu Yargı Paketinde bir diğer başlık ise kadınların evlendikten sonra da kendi soyadını kullanabileceğine yönelik düzenleme. Bu uzun yıllardır kadınların mücadele ettiği bir mesele ve 30 yıla yakın bir hikayesi var. Dünyada da Avrupa ülkelerinde de yüzlerce yıl kadınlar bunun için mücadele etmişler. AİHM kararı ile kadının temel hakkı olduğu eşitlik ilkesi göz önünde bulundurulduğunda, kadınların kendi soyadlarını kullanması konusunda bir davayla bu süreç başlıyor. Sonrasında AYM, AİHM kararlarını uygulama üzerinden, Medeni Kanun’daki bu ibarenin eşitliğe aykırı olduğunu belirterek 22 Şubat 2023’te kadının evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra tek başına kullanamamasının Anayasa’nın eşitlik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşmıştır. Bunun hayata geçirilmesi gerekiyor ama hayata geçirilmiyor. Nüfus müdürlükleri dilekçeleri kabul etmiyor ve buna dair yasal düzenlemenin olması gerektiğini belirtiyor ve kadınlar her seferinde bireysel başvurularla, davalarla kendi soyadlarını kullanma hakkını elde ediyor. Aslında düzenlemenin bu şekilde olmaması gerekiyordu. 9’uncu Yargı Paketinde soyadı meselesini nasıl hayata geçirileceğiyle ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyordu ama bunun yerine kadınların aile içerisindeki konumuna vurgu yapan ve özellikle aile reisliğini erkek tarafında gören bir taslak geliyor.
Bizi erkekler üzerinden tanımlamanıza izin vermeyeceğiz
Yasal düzenlemelerin gerekçesi de yine erkeklik üzerinden kurgulanıyor. Kadının evlendikten sonra kendi soyadını kullanmasının aile bütünlüğüne zarar verdiğini iddia ediyorlar. Burada asıl meselenin çocuğun üstün yararı olmadığını çok iyi biliyoruz. Bu düzenlemeyle yapılmak istenen aile reisliği görevi verilen erkeğin güçlendirilmesidir. Yine kadını, ailenin dışında herhangi bir yerde görmek istememektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmektedirler. Kadınları erkek üzerinden tanımlamakta ısrar etmektedirler. Bunun politikasını hayata geçirmek istiyorlar. Buradan tekrar uyarıyoruz: Kadınlar bu toplumun yarısıdır, kadınlar bu toplumun öznesidir. Bizi erkekler üzerinden tanımlamanıza izin vermeyeceğiz. Hakkımız olan eşitliği sağlayacağız, gücümüzü örgütlülüğümüzden alarak bunu yapacağız. Kadın örgütleri olmadan yapılacak her düzenleme eksiktir, yanlıştır; asla kabul etmeyeceğiz.
TÜİK’in manipülatif verileriyle hiç kimseyi seferberliğe çağırmayın
İktidar aslında son zamanlarda kadınların nasıl giyineceğine, konuşacağına, kaç çocuk doğuracağına dair politika ve söylemini geliştirmiştir. Yakın zamanda yine bu konuya dair Cumhurbaşkanının bir açıklaması vardı. Kadınların haklarını ve kazanımlarını savunmaya, 6284’ü koruyup uygulamaya dönük tek bir cümle kurmayan, İstanbul Sözleşmesinden geri çekilerek kadınların yaşamlarını riske atan siyasi iktidar, azalan doğum oranlarını varoluşsal bir tehdit ve felaket olarak değerlendiriyor. Cumhurbaşkanı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına talimat vermiş. Veri meselesi de ciddi bir sıkıntı. Azalan doğum oranı TÜİK verileri ile ortaya atılıyor. TÜİK bu ülkede manipülasyonun merkezi. Dolayısıyla böyle manipülatif verilerle hiç kimseyi seferberliğe çağırmayın.
Bu paketle kadınların kamusal yaşamın ve iş yaşamının dışında tutulması hedeflenmektedir
24 saatte 7 kadın katledilirken, kadın yoksulluğu derinleşerek artarken ses çıkarmayan bakanlıklar hızlıca el birliğiyle harekete geçiyor. Kadın yoksulluğunu gidermeye dönük tek cümle kurmayan Maliye Bakanı, “Bakanlık olarak elimizden ne gelirse yapacağız” diyor. Kadınlar işsizlikle ve açlıkla sınanırken bunu görmek yerine çocuk doğurmaya teşvik eden politikalarla kadınları evlere kapatmak istiyorlar. Kadına sadece annelik rolü biçilerek bu rolün içinde kalması hedefleniyor. Bu çocukların nasıl büyütüleceğine dair ise tek bir şey yok. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından “Çalışan Annelere Destek Paketi” hazırlanacağı bilgisi kamuoyuna yansıdı. Adından anlaşılacağı üzere bu destek paketi çocuğa bakmada eşit yükümlükte olan anne baba için değil anneler için hazırlanan bir pakettir. Çocuğa bakma yükümlülüğü sadece anneye verilmektedir. Bu paketin hazırlanma gerekçesinde alt metin şudur: Kadınların birincil görevi çocuk doğurmak, aile içerisinde kalmak, ev temizliği yapmak, erkeğe hizmet etmektir; çocuk bakımında erkeğin hiçbir sorumluluğu yoktur. Kadının içerisinde şiddet gördüğü ailenin korunup kollanması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin beslenmesi, kadınların kamusal yaşamın ve iş yaşamının dışında tutulması hedeflenmektedir. Eğer zerre kadar samimiyetiniz varsa kadın yoksulluğunu gidermeye dönük politika üretirsiniz. Kadınların üretim alanında eşit bir şekilde yer almasını sağlamak için politika üretirsiniz. Kadınların güvencesiz işlerde sömürüye maruz kalmasının önüne geçersiniz. Kadınların ev içindeki emeğinin görünür kılınması için çaba harcarsınız.
Haklarımız ve hayatlarımız hakkında söz ve karar yetkisi bizdedir
Elbette ki bunların hiçbirini yapmayacaklarını çok iyi biliyoruz. Çünkü bu iktidarın ideolojisi kadınları yok saymak, sömürmek ve erkek üzerinden tanımlamak üzerinden şekillenmiştir. Kadına yönelik şiddet ve katliamlardaki artış, yargı paketleriyle kadınların kazanılmış haklarına saldırı, kadın yoksulluğu verileri de bunun göstergesidir. Uyarıyoruz: Erkek egemenliğini ve şiddeti besleyen politikalardan derhal vazgeçin. Haklarımız ve hayatlarımız hakkında söz ve karar yetkisi bizdedir. Yaşasın kadın mücadelemiz!
3 Temmuz 2024