Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, erkek-devlet şiddeti sonucu katledilen kadınların anmasına katıldı. Batman Hasankeyf’te yapılan anmada konuşan Türkoğlu, şunları söyledi:
Türkiye ve Kürdistan’daki tüm kadınlara seslenmek istiyoruz. Bugün TJA ve DEM Parti Kadın Meclisi’nin öncülüğünde ve “Jin, Jiyan, Azadî ile Özgürlüğe Doğru” kampanyası çerçevesinde, katledilen kadınları anmak için buradayız. Katledilen kadınları anarken de hesap sormak için buraya geldik. Bu ülkede, Kürdistan’da kadınlar özel savaş politikaları tarafından şüpheli ölümlere sürükleniyor. Bu ölümlere ve kaybolmalara neden olan birçok politikayı teşhir etmek için bugün buradayız. Sizlerin de bildiği gibi AKP- MHP iktidarı savaş rejimi üzerinden, bu toplumu çökertmek üzerinden birçok politikayı hayata geçiriyor. Bazen fiziksel yok oluşa götürüyor, bazen kültürel anlamda yok oluşa götürüyor. Erkek egemen iktidar, kadınları inkar ederek kendisini var etmeye çalışıyor.
Rojwelat gibi genç kadınlar bu ülkede kaybettiriliyor
Bu inkar politikaları ve kadınlara karşı nefret söylemleri bugün tüm ülkede kadın cinayetlerinin artmasına neden oluyor. Yine özel savaş politikalarıyla Kürdistan’da genç kadınlara yönelik kadın kırımı var. Belki de erkek-devlet şiddeti tarihin hiçbir döneminde bu kadar kadın düşmanı politikayı hayata geçirmemiştir. Kadın yoldaşlarımız kaybettiriliyor, Gülistan Doku şahsında bu yaşandı. Kadın yoldaşlarımız intihara sürüklenmeye çalışılıyor, şüpheli ölümler oluyor. Erkekler de cezasızlık politikasıyla ellerini kollarını sallayarak toplumun içerisinde dolaşmaya devam ediyor. İper Er şahsında bunlar yaşandı. Musa Orhan şahsında da cezasızlık politikası bu ülkede gün be gün yaşanıyor. Yine Rojwelat’ın kaybolmasındaki, kaybettirilmesindeki hakikati hep birlikte bulmaya çalışacağız. 9 Şubat’ta evinden ayrıldıktan sonra kayboluyor. Ailesi her türlü girişimde bulunuyor, yetkililere sesleniyor ama hiçbir devlet kurumu Rojwelat’ı bulmaya çalışmıyor. Sonunda aile kendi imkanları ve çabalarıyla Rojwelat’ın cenazesine ulaştı. Bunun hesabını sormamız gerekiyor. Çünkü Rojwelat gibi genç kadınlar bu ülkede yaşamlarını yitiriyor, kayboluyor, kaybettiriliyor. Bu yaşananlar, biz kadınların “Jin, Jiyan, Azadî” sloganıyla verdiğimiz mücadelenin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Erkek-devlet; kadınlar yaşamasın, yaşayacaksa da benim istediğim gibi yaşasın diyor. Bize makul kadın olmayı dayatıyor. İşte tam da ölüm budur, katliam budur, cinayet budur.
Birilerinin makul kadını olmak zorunda değiliz
Bizler, Kürt kadın hareketi olarak, kadını yaşamla buluşturmaya çalışıyoruz, kadınlar yaşasın istiyoruz. Kadınlar kendi kültürleriyle, kimlikleriyle yaşasınlar. Birilerinin makul kadını olmak zorunda değiliz. Kadınlar birilerinin istediği gibi yaşamak zorunda değil. Kadınlar özgürlük ve eşitlik içinde yaşasınlar. Ancak bugün bu mücadeleyi yürüten kadınlara karşı devlet çok yönlü saldırılar gerçekleştiriyor. Gün oluyor Deniz Poyraz şahsında paramiliter güçler tarafından katliamlar gerçekleşiyor, gün oluyor Hevrîn Xelef şahsında IŞİD çeteleri tarafından katledilen kadınlar oluyor, Nagihan şahsında ulus-devletin hedef gösterdiği kadınlar katlediliyor. Gün oluyor evimizde, iş yerimizde erkeklerin iktidardan aldığı güçle kadınlar katlediliyor. İşte tam da bunlara karşı çıkıyoruz. Kadın cinayetleri politiktir dediğimizde, aslında erkek egemen sistemin kadın katliamlarını nasıl meşru kıldığını anlatmaya çalışıyoruz. Bu ülkede iktidarın kadın düşmanı politikalarıyla kadınların yaşam hakkının nasıl yok olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
Egemen olan akılla mücadele ediyoruz
Kadın şahsında yok olmaya sürüklenen bu yaşamlar, aynı zamanda bu toplumun da yok olmasına, çökertilmesine giden bir mesele haline geliyor. Kadınlar şahsında toplum çökertilmeye çalışılıyor. Bizler kadın özgürlük mücadelemizi verirken elbette ki herkesin özgürlüğünü savunuyoruz. Bu toplumun özgürlüğünü savunuyoruz. Bu toplumda egemen olan erkeklikle mücadele ediyoruz, egemen olan akılla mücadele ediyoruz. Egemenlerin topluma karşı uyguladığı gasp kültürüne karşı mücadele ediyoruz. Yaşam hakkını savunuyoruz. Özgür ve eşit yaşam hakkını savunuyoruz. Emeğimizi, kimliğimizi, kültürümüzü korumak istiyoruz. Bu ülkede eşit ve onurlu bir şekilde yaşamak istiyoruz. Bunun için de şunu net söylüyoruz. Savaş rejimi devam ettiği sürece bu ülkede hiç kimse eşit, özgür ve onurlu yaşayamıyor. Savaş rejimi devam ettiği sürece bu iktidar herkesin emeğini gasp ediyor, ekmeğini gasp ediyor.
Cezaevlerinde kırım politikaları yaşanıyor
Toplumun her kurumunda neredeyse bir kırım politikası devreye giriyor. Çalışma hayatınızda katlediliyorsunuz ama buna “iş kazası” diyorlar. Bulunduğunuz alanlarda yaşam mücadelesi veriyorsunuz, ekmek kavgası veriyorsunuz ama ayrımcılığa maruz kalıyorsunuz. Daha az ekmek almanız için uğraşıyor bu iktidarın kendisi. Hatta sıra kadınlara gelince kadın yoksulluğunu derinleştiriyor, kadınları yoksullukla bir şekilde yok etmeye çalışıyor, özne olmalarına engel olmaya çalışıyor. Siyasete giriyorsunuz, siyaset yapmak istiyorsunuz ama makul siyasetçi değilseniz, bu iktidarın makul siyasetinde yer almıyorsanız cezaevine gönderip tutsak politikasını hayata geçirmeye çalışıyorlar. Hatta cezaevinde de aynı özel savaş politikalarını uygulayıp irade kırmak için her türlü yöntemi hayata geçirmeye çalışıyorlar. İşte tam da burada cezaevlerinde de bir kırımın yaşandığını belirtmek lazım.
Hatırlıyoruz, hatırlamaya devam edeceğiz, hatırladıkça da hesap soracağız
Bizler yaşamın her alanında; evde, sokakta, çalışma alanlarımızda ve cezaevlerinde kadın özgürlük mücadelemizi direnişe çeviriyoruz. Kabul etmiyoruz, bize dayatılan bu yaşamı kabul etmiyoruz. Özgür kimliklerimizle yaşamak istiyoruz. Ve bugün burada bunun mücadelesini veriyoruz. Bu yönüyle de hatırlıyoruz, hatırlamaya da devam edeceğiz. Hatırladıkça da hesap soracağız. Bu egemen erkeklikle de bu egemen erkek-devlet aklıyla da mücadelemizi büyüteceğiz. Egemenlerin inşa etmeye çalıştıkları kadın düşmanı politikalara karşı daha özgürlükçü, daha eşitlikçi yaşamı savunan, yaşam hakkını kutsal olarak gören bir toplumu inşa etmeye devam edeceğiz. Onların korkusu bu. Bu yüzden saldırıyorlar. Bu yüzden bu özel savaş politikalarını hayata geçiriyorlar. Ama biz bu mücadelede yer alan kadınlar olarak ne yapmaya çalıştıklarını çok iyi biliyoruz. Egemen erkekliğin bu toplumda neyi inşa etmeye çalıştığını çok iyi biliyoruz. Onların mevcut siyasetlerine karşı da erkek egemen siyaset biçimlerine karşı da mücadele ediyoruz. Bu aklın, kadınlar şahsında nasıl bir katliam politikasını hayata geçirdiğini bugün buradan teşhir ediyoruz. TJA ve DEM Parti Kadın Meclisi olarak, kadın arkadaşlarımızı anıyoruz ve onların bu duruma maruz kalmalarına sebep olan erkek devletin kendisinden hesap soracağımızı tekrar belirtiyoruz. Bunun çözümünün de daha örgütlü bir yaşamdan geçtiğini, kadınlar olarak daha örgütlü bir yaşamı büyüteceğimizi ifade ediyoruz. Jin Jiyan Azadî diyorum.
1 Mart 2024