Halide Türkoğlu: Tekçi, cinsiyetçi partilerin belediyelerine mecbur değiliz

Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, Genel Merkezimizde yaptığı basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkoğlu, şunları söyledi:

2023 yılındaki mücadele motivasyonumuz 2024 yılının yol haritası olmuştur

Dem Parti Kadın Meclisi olarak yeni yılın kadın gündemli ilk basın toplantısını gerçekleştiriyoruz. Kadına yönelik şiddet ve katliamlar karşısında mücadele ve direniş dolu bir yılı geride bıraktık. Zulme karşı isyanın örgütlendiği, savaş siyasetine karşı onurlu barışta ısrarın büyüdüğü 2023 yılındaki mücadele motivasyonumuz, bizler açısından 2024 yılının yol haritası olmuştur. Konuşmama başlarken, 5 ve 9 Ocak katliamlarında yaşamını yitiren Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez, Seve Demir, Fatma Uyar ve Pakize Nayır’ı ve yine 15 Ocak’ta katledilen Rosa Luxemburg’u saygıyla ve özlemle anıyorum. Mücadeleleri biz kadınlara emanettir.

Nagihan’ı katleden güçler ile Firyal’i katleden güçler aynıdır

Dünyanın neresinde olursa olsun tarihin her döneminde kadın aktivistler ve siyasetçiler erkek egemen iktidarların hedefi olmuştur. Rosaları, Sakineleri, Seveleri, Nagihanları katledenler dün bir kez daha Kerkük’te kendini göstermiştir. Kuzey ve Doğu Suriye'nin Hesekê kentinden Kerkük’e gelen kadın aktivist Firyal Süleyman Halid bir suikastla katledilmiştir. Bu bir siyasi cinayettir. Bizler bu katliamın arkasındaki güçleri çok iyi tanıyoruz. Bir kadın aktivist sokak ortasında bir suikastla katledilirken, “soruşturma başlatıldı” diyerek geçiştirilmesine izin vermeyiz. Nagihan’ı katleden güçler ile Firyal’i katleden güçler aynıdır. Bu güçleri açığa çıkarmak, failleri hak ettikleri cezalara çarptırmak Federe Kürdistan Hükümetinin sorumluluğundadır. Katliamlarla, suikastlarla mücadelemizi sindiremeyeceksiniz. Erkek egemen iktidarlar değil kadın özgürlük mücadelemize olan inancımızla bizler kazanacağız, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi kazanacak.

Yolumuz hak ve adalet yoludur

Bu inanç ve kararlılıkla da tecrit ve hak ihlallerine karşı başlatılan adalet nöbetindeki annelerin mücadelesini selamlıyorum. Haklı ve onurlu mücadeleleri mücadelemiz, talepleri taleplerimizdir. Bileşenimiz olan Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Kadın Meclisinin Kongresini kutluyor, onlara başarılar diliyorum. TJA’nın 13-14 Ocak tarihlerinde gerçekleştirmiş olduğu “Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpusların Etrafındaki Duvarları Yıkmak” konferansının katılımcılarını selamlıyor, siyasi kadın tutsaklar onurumuzdur diyorum. Yolumuz; hak ve adalet yoludur, eşitlik ve özgürlük yoludur. Hiçbir barikat, hiçbir engel bu yolun yolcularının önünde duramayacaktır. 

Faili meçhulleri “mertlik” ile anmak bu cinayetleri meşrulaştırmaktır

Bugün aynı zamanda Sevgili Hrant Dink’in katledilişinin 17. yıldönümü. Sevgili Rakel Dink’in “Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz” sözünü yineliyoruz. Bu karanlığı aydınlatmak hepimizin boynunun borcudur. Hrant Dink ve 17 bin faili meçhul cinayetin arkasındaki güçleri “mertlik” ile anmak bu cinayetleri meşrulaştırmaktır. Bu, failleri ve faillerin arkasındaki güçleri korumanın itirafıdır. Berfo Ana şahsında Cumartesi Annelerinin, Barış Annelerinin ahı bunların üzerindedir. Unutmayacağız, unutturmayacağız. Kayıplar bulunsun, failler yargılansın diyerek bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bir kez daha Hrant Dink şahsında 17 bin faili meçhul insanımızı saygıyla ve minnetle anıyorum.  

28 ilde onlarca kadın yoldaşımız gözaltına alındı

Mücadeledeki ısrarımızın haklılığı her geçen gün bir kez daha kendini gösteriyor. Nitekim 15 Ocak’ta kadın yoldaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen siyasi soykırım operasyonu bunun örneğidir. 28 ilde gerçekleştirilen operasyonda onlarca kadın yoldaşımız hukuksuz bir şekilde gözaltına alındı. Gözaltına alınan kadınlar kimlerdir? “Tecrit bir insanlık suçudur ve son bulmalıdır” diyerek günlerdir adalet nöbeti tutan anneler; kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadınlar; Eşitlik ve özgürlük mücadelesi yürüten kadın aktivistler, kadın dernekleri ve yöneticileri; “anadil haktır” diyerek kendi dilinde sanat üreten kadınlar. İşte hedef alınanlar işte hedef alanlar.

Tecridin son bulmasını istemek suç değildir, tecridi derinleştirmek suçtur

Bu ülkede tecavüzcüler, hırsızlar, kadına karşı suç işleyenler, uyuşturucu kaçakçıları yargılanmıyor. Bu suçu işleyenleri koruyanlar, suç örgütü liderleri ile çarşaf çarşaf fotoğrafları çıkanlar gözaltına alınmıyor, yargılanmıyor. Ancak eşitlikten, özgürlükten, adaletten yana olan kadınlar gözaltına alınıyor. Bu iktidarın kadın özgürlük mücadelemizden korkusu da kaygısı da ortadadır. Bu, kadınlardan intikam alma operasyonudur. Erkek yargısıyla, eril medyasıyla algı oluşturarak kendi kirli savaş siyasetinin sonuçlarının üstünü örtmekten başka bir şey değildir. Bu hukuksuzluk derhal son bulmalı, gözaltına alınan kadınlar serbest bırakılmalıdır.

Bıkmadan, usanmadan söyleyeceğiz; Sayın Öcalan üzerinden yürütülen tecridin son bulmasını istemek suç değildir. Bir hukuksuzluk sistemi olan tecridi derinleştirmektir suç olan. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek suç değildir, bu şiddeti beslemektir suç olan. Kadın katillerine, tecavüzcülerine iyi hal indirimi uygulamaktır suç olan. Kürt kadınlarını, “kuluçka makinasına” benzetme hadsizliğini gösterenlere karşı sessizliğini korumaktır suç olan.

TJA’nın adını kirli elinize, kaleminize bulaştıramazsınız

Bir kez daha hatırlatıyoruz; gözaltına aldığınız annelere, kadınlara geri adım attıracağınızı sanıyorsanız dün olduğu gibi bugün de yanılacaksınız. Gözaltına alınan kadın yoldaşlarımız hakkında algı oluşturan, yalan haber yapan söz konusu yandaş yayın organına da bir çift sözümüz var. İktidarın güdümünde hareket eden, tetikçiliğini yapan, gazetecilik ilkelerinden zerre nasibini almayanlar; utanın diyeceğim ama utanma olsa bu haberleri yapmasınız, haddinizi bilin. TJA’nın adını kirli elinize, kaleminize bulaştıramazsınız. İzin vermeyiz. Kürt kadın özgürlük mücadelesi binbir emek ve bedel ile bugünlere gelmiştir. Geleneği direniş ve mücadele geleneğidir. TJA, Türkiye kadın hareketi ile dayanışma ve örgütlülüğünü büyüterek erkek egemen iktidara karşı mücadeleyi yükseltenlerin oluşumudur. Merak edenler çok uzağa değil dönüp bugün Kobanî Kumpas Davasından tutuklu olan arkadaşlarımızın mahkeme salonlarındaki yargılamalarına baksınlar.

Kadına karşı suç işleyen bu iktidardan alacaklıyız

Ayla, Sebahat, Figen ve son olarak Gültan’ın çıktığı duruşmada gösterdiği irade beyanına baksınlar. Sevgili Gültan Kışanak’ın da söylediği gibi biz kadınlar bu iktidardan alacaklıyız. Kürt kadınlar bu iktidardan alacaklıdır. Emek sömürüsü karşısında fabrikaları direniş alanına çeviren kadınlar bu iktidardan alacaklıdır. Mevsimlik tarım işçisi olarak topraklarını, yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan kadınlar bu iktidardan alacaklıdır. Savaş politikalarından kaynaklı göç yollarına düşen ve bu yollarda her türlü şiddet ve istismara maruz kalan, yaşamlarından olan göçmen ve mülteci kadınlar bu iktidardan alacaklıdır. Yaşamlarımızı çalan, kadın katillerini cezasızlık politikalarıyla besleyen, bizleri hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde rehin tutan, kadına karşı suç işleyen bu iktidardan alacaklıyız.

Sağlık emekçilerinin yaşadığı şiddet bu iktidarın sorumluluğundadır

Bu iktidar kadınların, işçilerin, emekçilerin, sağlık çalışanlarının yaşamlarına bir tehdit haline gelmiştir. İşyerlerindeki mobbing ve şiddet kadınların yaşamlarını her geçen gün daha fazla riske atmaktadır. Ağır iş koşulları ve yoğun nöbetlerin yaratmış olduğu duygusal çöküntüler Urfa’da çalışan 26 yaşındaki pratisyen hekim Ronahi Satı’nın ölümüne neden olmuştur. Sağlık emekçilerinin şiddete maruz kaldıkları iş koşullarının düzeltilmesi bu iktidarın sorumluluğundadır. Ronahi Satı’nın ailesine buradan bir kez daha başsağlığı diliyor, acılarını yürekten paylaşıyoruz.

2023’te 315 kadın katledildi, 248 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti

Kadına karşı işledikleri suçları kendi ağızlarıyla itiraf ettiler. 2023 yılında 315 kadın katledildi, 248 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 28 kadın koruma kararı olmasına rağmen korunmazken, bu ülkenin Adalet Bakanı yakın zamanda bir açıklama yaptı. Neymiş, bundan sonra iyi hal indirimlerini uygulamayacaklarmış. Bu bir itiraftır. Şimdiye kadar kadın katillerinin bu indirimler ile korunduğunun itirafıdır. Utanmadan sıkılmadan bunu bir lütufmuş gibi gösterecek kadar utanmazlar. Somut bir örnek vereceğim.

25 Ocak’ta Bakırköy Adliyesine dayanışmaya çağırıyoruz

Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesinde görev yapmakta olan kadın sağlık emekçisi arkadaşımız nöbeti esnasında, görevi başında bir doktor tarafından cinsel saldırıya uğramış. Başlatılan hukuki süreçte fail görevinden açığa alınmış olsa da herhangi bir tutuklama kararı verilmemiş. Son duruşmada ise savcı sanığa beraat isteminde bulunmuş. Bizler, DEM Parti Kadın Meclisi olarak, erkek egemen yargı sisteminin aklamaya çalıştığı failin hak ettiği cezayı alması için tüm duyarlı kadın kurumlarını ve kamuoyunu 25 Ocak’ta Bakırköy Adliyesine dayanışmaya çağırıyoruz. Bakın bir itiraflarını daha söyleyeyim. Yargıtay Başsavcısının, İstanbul Sözleşmesine dair sarf ettiği utanç verici sözler. Ne diyor; bu ülkenin savcısı, “İstanbul Sözleşmesi varken de kadınlar öldürülüyordu, kaldırıldıktan sonra da kadın cinayetleri işleniyor.” Sözde bu insanlar hukuk insanları, adaletin temsilcileri!

Adalet Bakanlığı kadının aleyhine erkeğin lehine çalıştay yaptı

AKP iktidarı döneminde kadın cinayetleri yüzde 1400 artarken, kadınların öfkesi kadına yönelik şiddeti görünür kılmıştır. Bir nebzede olsa kadın cinayetlerinde azalma olduysa, bu kadınların direniş ve mücadelesi ile olmuştur. Bu mücadeleyi sindiremediği için İstanbul Sözleşmesini gasp ederken, şimdi de 6284’ü nasıl işlevsiz hale getiririm derdine düşmüştür.
Tıpkı 4-5 Ocak 2024 tarihinde Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen “Türkiye Yüzyılında Türk Medeni Kanunu” çalıştayında olduğu gibi. Düzenlenen çalıştayda 4 çalışma grubu oluşturularak; Medeni Kanun’daki temel düzenlemeler, Kişiler ve Vesayet Hukuku, Aile Hukuku, Eşya Hukuku ve Miras Hukuku başlıkları konuşuldu. Kimlerle konuşuldu kısmına girmeyeceğim ama kimlerle konuşulmadığına dair birkaç söz kuracağım. Kadın örgütleri ile konuşulmadı. Kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın dernekleri ve platformları ile konuşulmadı. Kadın meclisleri olan siyasi partilerle konuşulmadı. Çünkü bu çalıştay kadının aleyhine, erkeğin lehine yapılan bir çalıştaydır.  

İktidarın güçlü aile dediği ailelerin içinde kadınlar katlediliyor

Çalıştayda konuşan ve bakanlığının web sitesine konulan açıklamada yer alan sözler bunun kanıtıdır. “Güçlü aile güçlü toplum, güçlü toplum ise güçlü devlet demektir” başlığı her şeyi alenen ortaya koymaktadır. Defalarca söyledik ve söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Bu iktidarın güçlü aile dediği, övünerek bahsettiği ailelerin içinde kadınlar katlediliyor. “Güçlü aile demek, güçlü devlet demektir”, başlığının alt metni erkek devlet ve onun şekillendirdiği kadının erkeğe bağımlı olduğu, şiddete maruz kaldığı yeri övmek, meşrulaştırmaktan başka bir şey değildir. Kadınların başörtüsü takmasını güvence altına aldık diyorlar. Kadınların ne giyeceğine, nasıl giyineceğine, neyi koruyup neyi korumayacaklarına dair bir beyandır bu. Bu iktidarın görevi, kadınların ne giydikleri ne taktıkları değil giydikleri ve taktıkları yüzünden hedef olmalarını engellemektir. 

İktidarın anayasa değişikliği teklifi kadınları hedef alıyor


Ekranları başında bizleri izleyen, sosyal medya ağlarında tesadüfen bu konuşmaya denk gelen kadınlar sizlere sesleniyorum: Bu iktidarın anayasa değişikliğinden kastı erkeklerin haklarını korumaktır. İktidarın “aileyi korumak” bahanesiyle kutuplaştırmayı artırmak ve toplumun korkularını harekete geçirerek oy devşirmek için araçsallaştırdığı bu anayasa değişikliği teklifi kadınları hedef alıyor. Din ve vicdan hürriyeti adı altında kadınları “başörtülü” ve “başörtülü olmayan” olarak ayrıştırarak kutuplaştırmanın önü açılmak isteniyor. Bir diğer hedef ise kadını erkeğe bağımlı hale getirmektir; yaşadığı erkek şiddeti karşısında susmasını, biat etmesini sağlamaktır. Tekrar ediyoruz; hak ve özgürlükler esas alınmadan hazırlanacak hiçbir teklifi kabul etmiyoruz. Medeni Kanun’da yapılmak istenen değişiklikler, kadınlara ve kadın örgütlerine sorulmadan hazırlanamaz. Neyin kadınların yararına olduğunu, neyin olmadığını bu erkek egemen iktidar değil; biz kadınlar, kadın örgütleri, platformları biliriz. Haklarımızı erkek egemen iktidarın insafına bırakmayacağız.

Devlet kadınların ev içinde yaşadığı şiddete boyun eğmesini bekliyor, eğmeyeceğiz

Çünkü şiddet gördüğümüz halde ekonomik bir gelirimiz olmadığı için bu şiddete maruz kalan biz kadınlarız. Korunma kararı olmasına rağmen hiçbir tedbir alınmadığı için katledilen biz kadınlarız. Yoksulluk sınırı 40 bin iken nafaka hakkını dahi tartışmaya açan ise bu iktidardır. Üstelik ortalama 300 lira gibi bir miktara el uzatacak kadar kadın düşmanı olan erkek devlet, biz kadınların ev içinde yaşadığı şiddete boyun eğmesini bekliyor, eğmeyeceğiz. Kadın yoksulluğu, kadın işsizliği ve emek sömürüsü derinleşerek artarken emekli maaşlarının eşi ölmüş ve hiçbir geliri olmayan kadınlara reva görülen miktarı iktidarın kadın düşmanlığının somutlaşmış resmidir. Emekli maaşları açlık sınırının kat be kat altında iken emeklilik hakkı olmayan kadınlara reva görülen ise “mümin şükredendir, sabredendir” sözleridir.

HPV aşısı olmak isteyen kadınlar iktidarın hedefinde

Somut bir örnek vererek bu konuyu bitireyim. HPV aşısı fiyatları. Fiyatların fahişliğini geçtik aşı bulanamıyor. Evet dünyada iki dakikada bir kadın rahim ağzı kanserinden yaşamını yitirirken, 3 aşamalı olan HPV aşısının dozlarına ulaşmak bu ülkede mümkün değil. Küresel kanser istatistiklerine göre; 2020 yılında 604 bin 127 kadına servikal kanser tanısı konmuştur ve 341 bin 831 servikal kanser kaynaklı ölüm meydana gelmiştir. Rahim ağzı kanseri, Türkiye’de en sık görülen 8. kanser türü iken bu aşıya ulaşmak neredeyse mümkün değil. Fiyatını geçtik. Olayın pazarında bu iktidar. Kadınlar yaşamını mı yitirmiş önemli değil. Bu aşının gelirinden nasıl rant elde edebiliriz derdinde olan bir iktidar gerçekliği var. Hatta bir adım öteye giderek şunu söyleyelim; aşı olmak isteyen kadınlar iktidarın hedefinde. Varın gerisini siz düşünün.

Büyük bir demokrasi şölenine hep birlikte şahitlik ettik

Hepinizin bildiği gibi 31 Mart yerel seçimlerine sayılı günler kaldı. DEM Parti Kadın Meclisi olarak bizler de büyük bir moral ve motivasyonla seçimlere hazırlanıyoruz. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmamız ekseninde bu ülkede bir ilki gerçekleştirdik. 90’ı aşkın yerde on binlerce delegenin katılımıyla halk oylaması gerçekleştirdik. Büyük bir demokrasi şölenine hep birlikte şahitlik ettik. Kadın delegelerimiz, annelerimiz yağmur çamur demeden bu sürece katılarak irade beyanını göstermiştir. Kadın adaylarımız etrafında kenetlenen irade; yerinden ve yerelden demokraside ısrarın adıdır, “eş başkanlık ve eşit temsiliyet mor çizgimizdir, vazgeçmiyoruz” diyenlerin kararlı mücadelesidir. “Haklarımızdan ve kazanımlardan vazgeçmiyoruz” diyerek gasp edilen hakların tamamını almaya geliyoruz. Halk yoklamasını demokrasi şölenine çeviren kadın yoldaşlarımıza, direnişimizin öncüsü olan annelere, genç kadınlara binlerce kez selam olsun!

Tekçi, cinsiyetçi partilerin belediyelerine mecbur değiliz

Kürdistan’da kayyımlara rağmen kadın özgürlükçü demokratik yerel yönetimlerimizi ve eş başkanlık sistemimizi halkın ve kadınların oylamasıyla büyüten partimiz, demokratik yerel yönetimleri Türkiye’nin batısına da taşıyacaktır. Biz kadınlar ülkenin hiçbir kentinde rantçı, talancı, tekçi, cinsiyetçi partilerin belediyelerine mecbur değiliz. Gelin, DEM Parti’nin demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü ilkeleriyle nasıl bir yönetim istediğinize siz karar verin. Seçim beyannamemizi kadınlarla birlikte hazırlıyoruz. Kentleri ve belediyeleri erkek egemenliğinden arındıracak olan parti biziz. Yerel demokrasinin, katılımcılığın, ekolojik ve kadın dostu kentleri bizler inşa ettik, ediyoruz ve inşa etmeye devam edeceğiz. Genç kadınların ve engelli kadınların, yerel hizmetlerden karar alma mekanizmalarına kadar katılımını savunan partiyiz. Kadın yoksulluğunu ve yoksunluğunu da ortadan kaldıracak politikayı eşit kaynak ve eşit yönetim ile bizler çözüyoruz.
 
31 Mart yerel seçimlerine giderken 8 Mart hazırlıklarımızla birlikte DEM Parti Kadın Meclisi olarak, “Zaman Kadınların Zamanı, Kentler Kadınların Kentleri Olacak, DEM Parti Geliyor. Şimdi Umut Etme Vakti, Bizden Çaldıklarını Geri Almanın Vakti. Kazanımlarımızı, Eşitliği Ve Özgürlüğü Yerelden Büyütmenin Vakti” diyerek hepinizi sevgiyle selamlıyorum.

Soru: Ön seçimlerde kaç kadın aday adayı başvurdu?

Ön seçimlerin yapıldığı yerlerden bahsediyorsunuz. Bazı illerimizde çok fazla başvuru oldu, bazı illerimizde ise ön seçime girecek en az 3 kadın olması gerekiyor. Tek tek sayı veremem ama ön seçimin olduğu yerlere en az üç kadınla gittiğimizi söyleyebiliriz. 90 merkez olduğunu düşünürsek sayıyı tahmin edin.

19 Ocak 2024