Hakkari Milletvekilimiz Onur Düşünmez, mahpusları hastalığa sürükleyen sağlıksız koşulların ortadan kaldırılması, sağlık hakkına erişimin sağlanması, yaşamını tek başına idame edemeyecek durumda olan mahpusların tahliye edilmelerinin sağlanması, tecride dayalı infaz rejimine son verilmesi ve bu rejimin ortaya çıkardığı tüm insan hakkı ihlallerini gidermeye yönelik düzenlemeler yapılması amacıyla TBMM Başkanlığına araştırma önergesi verdi. Önergede şu ifadeler yer aldı:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Hapishanelerde mahpusların hapsedilme dışındaki insan yaşamına ve onuruna uygun koşullarda tutulması, mahpusları hastalığa sürükleyen sağlıksız koşulların ortadan kaldırılması, her koşulda sağlık hakkına erişimlerinin sağlanması, yaşamını tek başına idame edemeyecek durumda olan mahpusların infazlarının geri bırakılarak tahliye edilmelerinin sağlanması, tecride dayalı infaz rejimine son verilmesi ve bu rejimin ortaya çıkardığı tüm insan hakkı ihlallerini tespite ve gidermeye yönelik düzenlemeler yapılması amacıyla Anayasa’nın 98. ve TBMM İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederim.
GEREKÇE
Hapishanelerde sağlık ve yaşam hakkı ihlalleri başta olmak üzere mahpusların maruz kaldıkları insan onuruna aykırı tutum ve davranışlar, işkence ve kötü muameleler, tek kişilik hücrede tecrit edilme, çıplak arama, disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması, kitap ve yayınların verilmemesi ve toplatılması, keyfi ve sık yaşanan koğuş baskınları, sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin yasaklanması, ısınma, sıcak su ve hijyen problemleri, anneleri ile birlikte hapishanede kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, kantin fiyatlarının fahiş olması, yemeklerin yetersiz olması, havalandırmaların tel örgülerle kapatılması, havalandırma saatlerinin kısıtlanması, ailelerinden kilometrelerce uzak hapishanelere sürgünler, idare ve gözlem kurulu kararları ile tahliyelerin engellenmesi, hücre cezalarıyla infaz yakmalar, hapishanelerin kötü fiziki yapısı ve koşulları gibi sıralayabileceğimiz pek çok hak ihlali artarak devam etmektedir.
2000’li yıllarla birlikte sosyal tecrit modelini benimseyen Türkiye’de F tipi, Y tipi, S tipi ve Yüksek Güvenlikli Hapishaneler mahpusları dış ortamdan yalıtarak yalnızlaştırmayı, iradesini yok etmeyi, ruhsal ve bedensel olarak yavaş ve sessiz bir imhayı hedefleyen tek kişilik hücreler şeklinde dizayn edilmiştir. Tecrit altında bulunan mahpusların yaşantısı, bütün gününü geçirmek zorunda olduğu hücresi, günde sadece 1.5 saat kullanabildiği havalandırması ve ayda bir 45 dakika açık görüş yapabildiği görüş odası olarak üç mekâna sıkıştırılmıştır. Özellikle Y ve S tipi hapishaneler mahpuslar tarafından “kuyu tipi” olarak tarif edilmekte ve bu hapishanelerde sık sık şüpheli ölüm haberleri basına yansımaktadır. MED-TUHADFED (Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Federasyonu) verilerine göre, hapishanelerde 2024 yılının ilk altı ayında 26 mahpus yaşamını yitirmiştir.
Erzurum Dumlu 2 Nolu kapalı hapishanesinden 18 Ekim 2024'teki karar duruşması için Hakkari’ye getirilen epilepsi hastası 22 yaşındaki mahpus Serhat Temizer, duruşma sonunda tahliye edilmiş, ancak tahliye işlemlerinin Dumlu 2 Nolu kapalı hapishanesinden yapılacağı söylenerek yola çıkarılmıştır. Gece saatlerinde güvenlik gerekçesiyle yola devam edilmeyerek Van F Tipi kapalı hapishanesinde tek kişilik hücreye konulmuş ve sabah yaşamını yitirdiği görülmüştür. Epilepsi hastası bir mahpusun tek kişilik hücreye konulması hasta mahpuslara olan insanlık dışı muamelenin bir örneği olduğu gibi tahliye olmasına rağmen özgürlüğüne kavuşamaması da yaşam hakkı ihlaline sebep olan bir keyfiliktir.
Hapishanelerde yaşamını yitiren mahpusların çoğunluğu hasta mahpuslardan oluşmaktadır. Mahpusların içinde bulunduğu sağlıksız koşullar, tedaviye erişememeleri, hastane sevklerinin gerçekleşmemesi veya gecikilmesi, ringle ve kelepçeyle yapılan hastane sevkleri, ağız içi arama ve kelepçeli muayene dayatmaları, sağlığa erişimin önündeki engellerdendir.
Ağır hasta mahpuslar, tedavi olabilmek için tahliye talebiyle yaptıkları tüm başvurulara rağmen, başvuru süreçleri sürüncemede bırakılarak ve tıp etiğine uygun olmayan, bilimsel ölçütlerden yoksun ve tekelleşmiş Adli Tıp Kurumu raporları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemektedir.
Adalet Bakanlığı’nın belirlediği tam teşekküllü hastanelerden alınan raporlar Adli Tıp Kurumu tarafından haftalarca, aylarca bekletilmekte, hastalar ring araçlarıyla saatler süren yolculuklarla İstanbul Adli Tıp Kurumu’na çağrılmakta ve çoğu dosya ret kararı ile geri gönderilmektedir. Adli Tıp Kurumu; hastalıkları son aşamaya gelen ve hapishanede tek başına yaşamını idame ettiremeyen, yürüyemeyen ağır hasta mahpuslar için dahi “Cezaevinde kalabilir” raporu vermektedir. Hapishanede kalamayacağına dair rapor verilenler ise savcılık tarafından “Toplum Güvenliğini Tehdit” gerekçesiyle tahliye edilmemektedirler.
Metris R Tipi kapalı hapishanesinde tutulan ağır hasta mahpuslardan ALS hastası Abdulkadir Kuday’ın tüm tedavi talepli başvurulara rağmen ne insan onuruna uygun tedavisi yapılabilmiş ne de ailesinin yanında tedavi olabilmesi için tahliye edilmiştir. Adli Tıp Kurumu’nun 3 kez "cezaevinde kalamaz" raporuna rağmen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında infazın hastalık nedeniyle olsa dahi kesintiye uğrayamayacağına dair İnfaz Kanunu’ndaki yasal engel nedeniyle tahliyesi engellenmiş, ne yazık ki 2 Ekim'de Metris R Tipi kapalı hapishanesinde yaşamını yitirmiştir.
Bütün mahpusların hapsedilme dışındaki insan yaşamına ve onuruna uygun koşullarda tutulması, mahpusları hastalığa sürükleyen sağlıksız koşulların ortadan kaldırılması, her koşulda sağlık hakkına erişimlerinin sağlanması, yaşamını tek başına idame edemeyecek durumda olan mahpusların infazlarının geri bırakılarak tahliye edilmelerinin sağlanması, tecride dayalı infaz rejimine son verilmesi ve bu rejimin ortaya çıkardığı tüm insan hakkı ihlallerini tespite ve gidermeye yönelik düzenlemeler yapılması için Meclis Araştırması açılması zaruridir.
30 Ekim 2024