Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, Ekmek ve Adalet Buluşmalarımız kapsamında bugün Manisa’daydı. Hatimoğulları, Şehzadeler’de tarlada çalışan tarım işçilerini ziyaret etti, ardından Gölmarmara’da tarım işçilerinin kaldığı çadırlarda işçilerle bir araya geldi. Son olarak, Salihli’de tarım işçileriyle buluşma gerçekleştiren Hatimoğulları, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Bir dokunuyoruz bin ah işitiyoruz
Merhaba hevalno hun bixêr hatin serseran serçavan hatin. Merhaba değerli Salihli halkı; merhaba çocuklar, kadınlar, işçiler, emekçiler, değerli halkımız, hepiniz hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Ekmek ve Adalet Buluşmalarımızda bir durağımız da burası oldu. Bugün sabahtan beri domates biber tarlalarını dolaştık, çadırlara gittik, mevsimlik tarım işçilerinin kaldığı çadırları ziyaret ettik. Burada yaşayan, emek veren, tarım işçiliği yapan değerli emekçi kardeşlerimizle buluştuk. Hakkari’den Iğdır’a, Kars’a, Mersin’e, Adana’ya Türkiye’nin dört bir yanını dolaşmayı hedeflediğimiz bu buluşmamızda bugüne kadar gittiğimiz her yerde karşılaştığımız tonlarca sorun var. Bir dokun bin ah işit derler ya işte tam da böyle yaşıyoruz. Bir dokunuyoruz bin ah işitiyoruz.
Tarım işçilerine sözümüz olsun ki özgür ve eşit bir ülkeyi kurana dek mücadele etmeye devam edeceğiz
Bugün ziyaret ettiğimiz tarlalarda 13 yaşında çocukların tarım işçiliği yaptığına tanıklık ettik. O çocuk işçilerin içinde bulunduğu durumu 14 yaşındaki bir kardeşimiz şöyle açıkladı: “Benim okula gitmem lazım. Normalde okulda okumam lazım ama biz 10 nüfuslu bir aileyiz ve babam tek başına çalıştığı için geçinemiyoruz. O nedenle ben ve kardeşlerim biber toplamaya geldik”. İşte Türkiye’nin hali bu! Buradan, Manisa’dan, çocuk işçiliğini çocuklara reva gören iktidara sesleniyorum; saraylarda, yalılarda yaşayan ve oralarda olduğu için halkın ne çektiğini bilmeyen Saray’a sesleniyorum. Biliyorsunuz Erdoğan, “Türkiye’de yoksulluk geri kaldı” dedi. Ey Erdoğan Salihli’ye gel, Turgutlu’ya gel, Manisa’ya gel de bakalım yoksulluk geride mi kalmış. Buraya gel gör. Korumalarını yanına almadan çarşı pazar dolaş bakalım. Erdoğan çarşıda baştan sona kadar pazarı tamamlayabilirse, orada hepimiz adına bir kilo domates hediye edelim mi? Onu bile hak etmiyor gerçi. “Yoksulluğu geride bıraktık” diyen bu vicdansızlar gelsin 13-14 yaşında tarım emekçisi olan çocukların neler yaşadıklarına tanıklık etsin. Buradan tarım işçisi kardeşlerimize sözümüz olsun ki sizlerle beraber direnmeye, örgütlenmeye, özgür ve eşit bir ülkeyi kurana dek mücadele etmeye devam edeceğiz. Selam olsun emeklerinize!
Tarım emekçilerinin çalıştığı yerlerde barınma sorununu daha köklü şekilde çözecek adımlar atılmalıdır
Bugün gittiğimiz çadırların her yeri açıktı. Naylondan barakalar. Çadır demeye bin şahit gerek. Sarı ince kum içinde. Sanırsınız sahra çölüne kurulmuş barakalar. Çadırı anımsatan ama çadır olmayan naylonların altında aileler yaşıyor. Gündüz çalışıyorlar, gecelerini o barakaların içinde geçirmek zorunda kalıyorlar. Banyo olanağı yok, lavabolar dışarıda. İncecik bir naylonla çevrilmiş yerlerde banyo yapmak zorundalar. Koşulları yok, su kesintisi had safhada. Buradan yerel yönetimlere sesleniyoruz: Tarım emekçilerinin çalıştığı yerlerde mutlaka ama mutlaka barınma sorununu daha köklü çözecek şekilde adımlar atılmalıdır. En önemlisi oralara su getirilmelidir.
DEM Parti olarak tarım politikalarında bir devrim yapmanın sözünü veriyoruz
Bugün karşılaştığımız konulardan biri de işçiler arasında ücret ayrımı olması. 5 km fark olan yerde, bir yerde 800 TL alan kişi bir yerde 600 TL alıyor. Bunun da Ziraat Odası Başkanlarının denetiminde yapıldığı söyleniyor. Buradan o oda başkanlarına da sesleniyorum: Sizler zaten düşük olan ücreti daha da düşürerek ne yapmaya çalışıyorsunuz? Zaten zor koşullarda Viranşehir’den, Urfa’nın farklı ilçelerinden, Mardin’den gelen kardeşlerimize bu ücret düşüklüğünü neden layık görüyorsunuz? Kürt kardeşlerim kendi memleketlerinden çıkıp buralarda geçimlerini sağlamaya çalışıyor ama geçimlerini filan sağladıkları yok. Buradan toplayıp götürdükleri bir bütçe ve para kesinlikle yok.
Burada tarım işçilerinin yaşadığı sorunları dile getirirken aslında Türkiye’de yaşanan ana sorunlara da değinmek zorundayız. AKP, iktidara geldikten sonra uyguladığı tarım politikası ile buğday, pamuk, narenciye cenneti olan Türkiye’yi ithalatçı bir ülke haline getirdi. Bizler bunu hak ediyor muyuz? Bizler bunu hak etmiyoruz. Bu ülkenin geçimini sağlayabilmesi için, ayakta kalması için, 85 milyon yurttaşımızın karnının doyması için DEM Parti olarak iktidarın bize dayattığı tarım politikalarına kökten karşı çıkıyoruz ve tarım politikalarında bir devrim yapmanın sözünü veriyoruz halkımıza. Bunun için çalışacağız.
Çiftçi ve üretici desteklenmelidir
Türkiye bir tarım ülkesidir ve yapılması gereken ilk iş, Türkiye’de üretilebilecek ürünlerin dışarıdan ithal edilmesinin yasaklanmasıdır. Çiftçi ve üretici desteklenmelidir. Bakın bugün domates fiyatları geçen senenin altına düştü. Maliyet iki katına yükseldi, ama geçen senenin altına düştü domates fiyatları. Iğdır'da bir domates bahçesini dolaştık, inanın yerden kaldıran bile yok. Domatesler yerde çürümeye bırakılmış. Çünkü artık satın alınmıyor. Oysa Türkiye’de uygulanması gereken radikal adil bir tarım politikasıyla Kürdistan’ıyla, Türkiye’siyle birlikte kimseye ihtiyaç duymadan pekala kendi kendine yetebilecek bir üretimi yapabiliriz. Biz DEM Parti olarak bunun için çalışmaya söz veriyoruz, çalışacağız. Bu ülkede bir Allah’ın kulu aç kalmayacak, çocuklarıma acaba bir sıcak ekmek götürebilir miyim telaşına düşmeyecek. Adil paylaşımlı bir ekonomik düzen kuracağımızın sözünü burada hep birlikte veriyoruz.
Ahlat ve Malazgirt’teki fotoğrafla söyledikleri şu: Biz Kürt’ü, Alevi’yi ve ötekileri tanımıyoruz
Saray’da bu ülkenin, yetimin, doğmamış çocukların hakkını yiyen bu iktidar, AKP iktidarı bugün utanmadan Ahlat’ta konuşmalar yapıyor, bazı fotoğraflar veriyor. Ahlat’taki fotoğrafı hatırlıyorsunuz değil mi? Hükümetin ortakları, kuvvet komutanları ve İslam’ın değerlerini siyasi amaçları uğruna kullanan kimi siyasi partilerin temsilcileri bir aradaydı. Türkiye’ye sözüm ona mesaj veriyorlar, “Bizler Türkler, Araplar, Kürtler hep beraber bu ülkenin kurucuları olduk” diyorlar. Yalan söylüyorlar! Böyle olsaydı, Saray yalan makinası gibi çalışmazdı. O fotoğrafla planladıkları şey şudur: Biz Kürt’ü, Arap’ı, Alevi’yi tanımıyoruz. Kızılelma diyorlar ya, işte o fotoğraf çürük elma ittifakıdır. O fotoğraf JİTEM ittifakıdır, Kürt halkına düşman bir fotoğraftır. O fotoğraf kadınlara karşı düşmanca politika izleyen ittifakın fotoğrafıdır. Ben burada özellikle kadınlardan şunu rica ediyorum. Türkiye halklarına düşman; Kürt’e, Laz’a, Çerkes’e, Alevi’ye düşman o fotoğrafı ve zihniyeti hep birlikte alkışlarımızla protesto edelim mi?
En büyük adaletsizliği kadınlar yaşıyor; “Jin, Jiyan, Azadi” diyerek bununla mücadele ediyoruz
Biz kampanyamıza ekmek dedik, adalet dedik. Bugün Türkiye’de adaletsizliğin daniskasını yaşamın her alanında yaşıyoruz. En çok kadınlar yaşıyor bunu. Kadınlar eve hapsedilmek isteniyor. Kadınlar sokağa çıkmasın istiyorlar. Kadınlar elinin hamuruyla siyasete karışmasın, diyorlar. Oysa biz elimizin hamuruyla bu iktidara karşı adil bir düzeni elbette şekillendirebilecek yeteneğe sahibiz. Kadınlara bu kadar düşmanlık yapan iktidar, “Evinizde oturun, sokağa çıkmayın” diyor. Biz ise DEM Parti olarak, kadınlar yaşamın her alanında olmalı, yaşam hakkı için mücadele etmeli, siyasette ilk sözü söyleyebilmeli diyenleriz. Çünkü bizler “Jin Jiyan Azadi” şiarıyla örgütlenerek gelen kadınlarız.
Kürt halkının düğünlerine saldıran ey Saray, sana boyun eğmeyeceğiz!
İktidarın adaletsizlikleri bitmiyor. Son birkaç haftadır Kürtçe müzik çalınan düğünleri, oradaki videoları ve sosyal medya paylaşımlarını gerekçe göstererek yapılan gözaltı ve tutuklamaları hep beraber izliyoruz. Ey adaletsizliği bu ülkenin topraklarında hamur gibi yoğurmaya çalışan Saray; bu halk sana boyun eğmiyor, Kürt halkı sana boyun eğmiyor, işçiler ve emekçiler sana boyun eğmiyor, sana boyun eğmeyeceğiz!
Ekmek ve Adalet Buluşmalarımız kapsamında Türkiye’nin her yerini dolaşarak işçilerle, emekçilerle, emeklilerle, çiftçilerle, kadınlarla, gençlerle buluşmalarımızı gerçekleştireceğiz. Diyeceğiz ki ekmek yoksa adalet yok, adalet yoksa ekmek yok. Onun için Ekmek de istiyoruz Adalet de istiyoruz, Nan da istiyoruz Dad da istiyoruz. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
27 Ağustos 2024