Hatimoğulları: AKP’liler kayyım siparişi vermek için İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının kapısında yatıp kalkıyor

Kayyım darbesine karşı Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları’nın katılımıyla Diyarbakır’da “Kayyım Değil Demokrasi!” sloganıyla halk buluşması gerçekleştirdik. Buluşmada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi: 

Kayyım tek kelimeyle korsanlıktır, çeteciliktir, hırsızlıktır

Merheba hevalno, hun bi xer hatin, ser seran ser çavan hatin. Değerli Amed halkı, hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Günlerdir devam eden direnişinizi canı gönülden kutluyorum. Bu direnişe, kayyımları bu topraklardan temizleyene dek sizlerle beraber devam edeceğiz. Kayyım darbe demektir, kayyım gasptır. Kayyım, Kürt halkının ve diğer bütün halkların iradesini çalmaktır. Esenyurt'taki Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, Laz’ın, Çerkes’in iradesini çalmaktır. Kayyım Mardin’de Türk’ün, Ermeni’nin, Süryani’nin, Kürt halkının hakkını gasp etmektir. Kayyım, Batman’da Kürt halkının iradesini gasp etmektir; Halfeti’de Türkmenlerin ve Kürtlerin hakkını gasp etmektir. Kayyım başta Kürt halkı olmak üzere bu ülkedeki bütün muhalif kesimlerin seçme ve seçilme hakkını çalmak demektir. Kayyımın Anayasa’da yeri yoktur. Kayyım yasa dışı bir uygulamadır. Bu iktidar kayyım atayarak suç işliyor. Kayyım, Anayasa’ya aykırı olduğu gibi, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve uluslararası hukuka da aykırıdır. Kayyım tek kelimeyle korsanlıktır, çeteciliktir, hırsızlıktır. 

Kayyım atamalarına karşı daha fazla yan yana gelmeliyiz

Kayyım yasa dışıdır. Bu böyle tescillenecek tarihe. Bu iktidar 3’üncü kezdir suç işliyor kayyım atayarak. Bunlar siyasi irademize ipotek koymak için kayyım atıyorlar. Halka, özellikle Kürt halkına “Sen kendi kendini yönetemezsin” diyorlar. Bu rejimin adı demokrasi değildir. Bu, seçme ve seçilme hakkının olduğu demokratik bir rejim değildir. Bu rejimin adı düpedüz otoriterleşen faşizmdir. Burada “Faşizme karşı omuz omuza” sloganını atıyoruz ya, bu slogan çok önemlidir. Bu faşizm, bu kayyım rejimi, bu irade gaspı Türkiye’deki bütün halkları yan yana getirdi. Mardin’de bütün halklar el ele vererek iradesine sahip çıktı. Esenyurt'ta, hangi siyasi partiden olduğuna bakmaksızın, kayyımdan muzdarip olan, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmak isteyen herkes yan yana geldi. Ancak daha da fazla yan yana gelmeliyiz. Değerli halklarımız, bizler direne direne kazanacağız.

AKP’liler kayyım siparişi vermek için İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının kapısında yatıp kalkıyor


Kayyım rejimi aslında Kürdistan bölgesinde, burada staj yaptı. HDP belediyelerine kayyım atadılar. Belediyeye ait kaynakları kendi yandaşlarına nasıl peşkeş çekeceklerini denediler. Kayyımın Esenyurt’a atanmasının bir sebebi, elbette ki oradaki geniş halk uzlaşısına, kent uzlaşısına darbe vurmaktır. Onlar Türk’ün Kürt’ün yanında durmasını istemiyor. Onlar halkların yan yana durmasını istemiyor. Artık batı belediyelerine de kayyım atayarak muhalif olan herkese diz çöktürmek istiyorlar. Ama aynı zamanda belediyelerin kaynaklarını bir avuç yandaşa peşkeş çekmek istiyorlar. Kayyımı o yüzden biz reddediyoruz. Kayyım, halkın hakkı olan ve hizmet için kullanılması gereken belediye parasına çökmek için de geliyor. Kayyımın hırsızlıklarını, geçmiş iki dönemde belgeleriyle çarşaf çarşaf halkın önüne serdik. Sayıştay raporlarında bile kayyımın hırsızlıkları var. İşte bu rejim hırsız, çete, mafya gibi halkın iradesine her anlamda çökmektedir. Buna izin verecek miyiz? Bazı duyumlar alıyoruz. Kimi AKP milletvekilleri ve seçimi kaybetmiş belediye başkan adayları İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanının kapısında yatıp kalkıyormuş. Niye biliyor musunuz? Kayyım siparişi veriyorlar. Diyorlar ki, o kentte de bu kente de kayyım atayın; biz seçimle gelemedik, halkın iradesini çalalım, çete-mafya siyasetini geleceğe taşıyalım. Bunlara geçit verecek miyiz değerli Amed halkı? 

Kayyım rejimi AKP'yi tabela partisine dönüştürmeye devam edecek

Yine bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, “Kayyımın atanmasına sebep olan yargıyı tebrik ediyorum” demiş. Hakkında hiç dava olmayan belediye eş başkanlarımız için de dava icat ettiklerini biliyoruz. Hakkında kesinleşmiş bir karar olmadığı halde kayyım atamak, belediyeden el çektirmek yasaya aykırıdır. İşte bunlar kanunu böyle çiğniyor. Erdoğan’ın yargıyı tebrik etmesi, yargıdan nasıl medet umduğunun, yargıyı Saray’ın koltuk değneği olarak nasıl kullandığının, elini bükemediği siyasetçilere yargı eliyle nasıl boyun eğdirmeye çalıştığının göstergesidir. Buradan Saray duysun, Erdoğan duysun: Bizler seçim kampanyamız boyunca atadığınız kayyımlara karşı güçlü bir mücadele yürüttük ve seçimleri oylarımızı artırarak kazandık. Başka şehirlerden aktarılan kayyım seçmenlere rağmen belediye sayımızı artırdık. Bu demektir ki halk kendi iradesine sahip çıkıyor, halk bu kayyım rejimini kabul etmiyor. Kayyım rejimi, AKP'yi başta Kürdistan olmak üzere bir tabela partisine dönüştürmeye devam edecektir. 

Yargı "dirayetli" tavrını Narin’in davasında göstermiyor

Erdoğan, “Yargı bir dirayet gösterdi” diyor. Aynı yargı, hukuksuzca “dirayet” diye tanımlanan tavrını, acaba Narin’in davasında neden göstermiyor? Narin’in katillerini neden bulmuyor? Neden Tavşantepe’yi koruyor bu yargı? Yargı bir dirayet gösterecekse, küçük Narin’in katillerini açığa çıkarsın. O zaman yargı gerçekten bir dirayet göstermiş olur. Erdoğan, aynı konuşmasında, “Yargı dik durdukça halkın güvenini kazanacak” diyor. Yapılan anketlerde yargıya güven yüzde 20’lerin altına düşmüş Türkiye’de. Size soruyorum, değerli Amed halkı; içinizde yargıya güvenen var mı? Saray bu cevabı duysun! Hayır, halk yargıya güvenmiyor. Sizler uydurma sözlerle yargıyı taltif etmeye kalkmayın. Bu yargı hukuksuzluk işliyor. Bu yargı AKP-MHP’nin yargısıdır; halkın yargısı değildir. Bu yargı ne Mardin ne Batman ne Esenyurt ne de kayyım atanmış herhangi bir yeri asla yargılayamaz. Çünkü düzmece dosyalar düzenleniyor. Bunu da asla kabul etmeyeceğiz. 

Yüreği adalet ve demokrasiden yana olan herkesi kayyıma karşı alanlara çağırıyoruz 

Buradan, Amed’den, Türkiye’nin nadide kentlerinden, tarih kokan bu kentten bütün Türkiye’ye sesleniyorum. Demokratik zeminde verdiği mücadeleyle her defasında iradesine sahip çıkan Amed’den bütün Türkiye’ye sesleniyorum: Bakın, buralardaki kayyım artık batıya sirayet etmiştir. Esenyurt bunun örneklerinden biridir. Bu nedenle artık “Kürt’tür, destek vermeyelim” yaklaşımını terk etmek gerekir. Dün Kürt’e yapılan bugün Türk’e yapılıyor, yarın bütün halklara yapılacak. Dün geç kaldık desteklemekte, bugün geç kalmamalıyız ki yarın pişman olmayalım. O yüzden Türkiye’deki bütün halkları; hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsun yüreği adaletten, barıştan, kardeşlikten ve demokrasiden yana olan herkesi, seçme ve seçilme hakkına ve demokrasiye sahip çıkmaya davet ediyoruz. Bizler demokratik zeminde kayyıma karşı mücadelemizi her alanda devam ettireceğiz. Kayyımı gönderene dek alanlarda meydanlarda, fabrikalarda, tarlalarda kadınlar, gençler ve halklar olarak hep beraber mücadelemizi büyütmeye var mısınız? 

Barışa varız ama tasfiye dayatılırsa demokratik mücadelemizi sürdürürüz

Son günlerin konusu tecrit konusu. Kürt sorununda acaba bir çözüm mü olacak sorusu gündemde. Kürt sorunu zaten bu ülkede gündem olmayı fazlasıyla hak eden bir konu. Kürt sorunu, sadece Kürt’ün sorunu değildir; Kürt sorunu, kayyım rejiminin ilmek ilmek örülerek bütün Türkiye’ye yayılmasının sebebidir aynı zamanda. Kayyıma karşıysak, Kürt sorununu merkeze alarak konuşmak zorundayız hep beraber. Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmemiş olmasıdır. DEM Parti olarak, dün de bugün de “Tecrit kalksın, Sayın Öcalan özgürlüğüne kavuşsun” dedik. Bugün bunu MHP Genel Başkanı da değişik biçimlerde ifade ediyor. Biz bir kez daha Amed’in göbeğinden hem Ankara’ya hem de Türkiye’ye ve dünyaya bir kez daha mesajımızı net olarak vermek istiyoruz: Biz Kürt sorununun barışçıl ve demokratik bir zeminde çözülmesinden yanayız. Biz Kürt sorununun onurlu bir barışla çözülmesi için mücadele eden bir partiyiz. Bu sorunun çözümünde diyalog ve müzakereye açık olduğumuzu söyledik. Diyalog ve müzakereye, onurlu bir barışa açığız. Onurlu bir barış yoksa, bunun ardında muhalefeti tasfiye etme amacı varsa, biz burada olamayız, olmayız. Demokratik direnişimizi ve mücadelemizi sürdürürüz. Bu kadar net ve sarih ifade ettik kendi derdimizi bu süreçte. 

Onurlu barış demeye devam edeceğiz

Çağrımızı öncelikle Saray’a, iki ortağa, yani AKP ve MHP’ye yapıyoruz: Artık yeter, Kürt halkına çektirdiğiniz eziyet yeter. Türkiye’de bu kadar açlık ve yoksulluğun derinleştiği bir zamanda, sürekli savaşı ve çatışmayı gündeme getirip açlık ve yoksulluğu gölgelemekten artık vazgeçin. Gerçekten bir çözüm süreci olacaksa elbette birlikte yürütülebilir ama artık yeter, oyun kurmaktan vazgeçin. Kurduğunuz oyunlar, daha sonra kendi ayaklarınıza dolandı, dolanmaya da devam eder. Kürt halkı onurlu mücadelesinden dün olduğu gibi bugün de vazgeçmedi, vazgeçmeyecek. Başta Kürt halkı olmak üzere, bu ülkede yaşayan halklar ve inançlar olarak bizler onurlu bir barış demeye devam edeceğiz. Barış demeye, barış demeye, barış demeye devam edeceğiz.

Kayyıma karşı mücadele de bir barış mücadelesidir

Barış güçtür, barış onurdur, barış cesurdur, barış etkindir. Kaçak dövüşenler barıştan korkar. Kişisel çıkarları olanlar, bir zümrenin çıkarını düşünenler barıştan korkar. Bizler halklar olarak barış istiyoruz. Hep birlikte ektiğimiz barış tohumlarının bu coğrafyada yeşereceğine yürekten inanıyorum. Barış mücadelemizi hep birlikte devam ettireceğiz. Kayyıma karşı mücadele de bir barış mücadelesidir. Narin’e sahip çıkmak da barış mücadelesidir. Açlık ve yoksulluğa karşı çıkmak da barış mücadelesidir. Kadın cinayetlerine karşı çıkmak da barış mücadelesidir. Şu bilinsin ki bizler hiçbir alandan çekilmiyoruz, her yerde her zaman olduğu gibi mücadele etmeye devam edeceğiz. Direne direne kazanacağız, onurlu barışı hep beraber kuracağız.

8 Kasım 2024