Hatimoğulları: Alevi canlarımız barış mücadelesine her zamankinden daha çok sahip çıkmalıdır

Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları'nın katılımıyla Mersin'de Özgürlük İçin Barış Mitingi düzenledik. Mitinge onbinlerce kişi katılarak barış ve çözüm arayışlarına destek verdi. TJA temsilcileri ve DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır’ın da katıldığı mitingde konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi: 

Bu ülkenin tüm halkları yüzünü İmralı’da yapılacak açıklamaya dönmüştür

Merhaba hevalino hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. Ehlen ve sehlen bikum cemien. Değerli Çukurova halkı Mersin, Hatay, Antakya, Adana, Osmaniye bugün bir aradayız. Özgürlük için bir aradayız, barışı haykırmak için bir aradayız. Hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Sözlerime başlarken biraz önce isimleri sayıldı Değerli Mersin İl Eş Başkanımız Reşad Aşad’ı Belediye Eş Başkanlarımız Nuriye Arslan, Hoşyar Sarıyıldız ve tutuklanan meclis üyelerimize buradan selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Mersin burada, Çukurova burada, Akdeniz Belediyesi burada, halkımız burada. Bugün İmralı’da Sayın Öcalan ile devam eden görüşmeleri toplumun  tamamı merak ediyor. Bu süreç nereye evrilecek, bu süreç bir çözüm ve barış süreciyle taçlanacak mı? Bütün bu sorular bu alanı dolduran siz değerli halklarımızın merakla beklediği sorulardır. Emin olun ki sadece sizler değil, Türkiye’nin dört bir yanında Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkesi ezcümle bu ülkede yaşayan bütün halklar, bütün yurttaşlarımız yüzünü gözünü İmralı’ya ve yapılacak açıklamaya dönmüş durumdadır. Ben sözlerime başlarken bu konunun nereye ve nasıl evrilmesi gerektiğini sizlerle paylaşırken ilk olarak Sayın Abdullah Öcalan’ın İmralı görüşme heyetimizle göndermiş olduğu selamlarını sizlere iletiyorum. Sayın Öcalan’ın selamlarını iletiyorum sizlere. 

Belediyemize kayyım atayarak halkın iradesine el koyduğunuzu zannediyorsanız yanılıyorsunuz

Bize diyorlar ki kayyım atanırken, gözaltı ve tutuklamalar devam ederken bu süreç barışla taçlanır mı? Siz değerli halkımızın en çok sorguladığı soru bu, bunu biliyorum. Burada başta Akdeniz Belediyemiz olmak üzere kayyım atayan zihniyeti barışla eşleştiremeyiz. Kayyım atayan zihniyeti buradan bir kez daha kınıyoruz, kabul etmiyoruz. Bakın bizler belediyelerimizi alnımızın akıyla, siz değerli halkımızın kayyım atanmasına rağmen onurlu dik duruşuyla kazandık. Akdeniz Belediyesi bu ülkenin nadide belediyelerinden biridir. Akdeniz Çukurova’nın Türkiye’nin nadide kentlerinden birisidir. Siz değerli Kürt halkı 90’lı yıllarda savaşın ve çatışmanın yoğun olarak yaşandığı dönemde oralardan kalkıp buralara göç etmek zorunda kaldınız. Burada sürgüne geldiğiniz memleketi kendi memleketiniz yaptınız. Akdeniz Kürt halkının memleketi oldu, Arap halkı ve Türk halkının olduğu kadar. Ve kayyım atayan bu zihniyet sadece Kürt halkına, Kürdün iradesine kayyım atamadı; Arabın, Türkün ve burada yaşayan bütün halkların ve inançların iradesine kayyım atadılar. Biz burada Mersin’de, Akdeniz'de bu zulmü bize yaşatanlara bir kez daha diyoruz ki irademizi gasp edemezsiniz. Elinizde koltuk değneği olarak kullandığınız yargıyla belediyemize kayyım atayarak halkın iradesine el koyduğunuzu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Kayyım siyasi darbedir, irade gaspıdır, halk tanımamaktır, seçme ve seçilme hakkını yurttaşın elinden almaktır. Biz bunu dün olduğu gibi bugün de kabul etmiyoruz. Akdeniz halklarındır, Akdeniz bizimdir ve böyle kalmaya devam edecektir. 

Bizler sadece bugün barış demiyoruz, barış için ağır bedeller ödedik

Türkiye halkları bizlere soruyor, barış nasıl olacak, barışı neden istiyorsunuz diye. Kürt halkı 50 yıldır verdiği mücadelede barış demekten hiç vazgeçmedi. Bizler barışı bugün aklımıza gelerek dillendirmedik. Bizler barış için bu ülkede hep birlikte, Kürt halkıyla beraber, bu ülkede barış isteyen Türk halkıyla beraber, barış isteyen bütün halklarla birlikte DEM Parti’de mücadele ettik. Tarihimiz boyunca ödediğimiz bütün bedellere rağmen, en ağır bedelleri ödememize rağmen bizler barış demekten asla vazgeçmedik. Türkiye halkları barış olursa nasıl olacak diyor. Biz de bu sorunun yanıtını buradan Mersin ve Çukurova’dan bir kez daha veriyoruz. Biz kadınlar barış istiyoruz. Çünkü biz kadınlar her gün erkekler tarafından işlenen cinayetlerde katledilmek istemiyoruz. Biz kadınlar siyasette özne olduğumuz zaman bizleri katletmelerine göz yumamayız. Biz kadınlar Rojava’da IŞİD zihniyeti ile mücadele ederken oradaki kadınların kazanımlarının yok edilmesini istemiyoruz. Biz kadınlar Tarsus'ta katledilen sevgili Özgecan gibi katledilmek istemiyoruz. O nedenle biz kadınlar barış istiyoruz. Biz kadınlar Jin Jiyan Azadî şiarıyla barış istiyoruz, barış istiyoruz. 

Analara sözümüz olsun ki bu topraklarda barışı inşa edeceğiz

Barış mücadelesinin en önemli sembolü bugün bu meydanın en ön saflarında yer alan beyaz tülbentli analar, sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Siz değerli analar ödediğiniz bedellere, çektiğiniz acılara rağmen, yitip giden çocuklarının yasını tutarken beyaz tülbenti başınızdan eksik etmediniz, özgürlük mücadelesini büyüttünüz, barışın sembolü oldunuz. Değerli kadınlar ve değerli halklarımız çocuğunun cenazesi kargo koliyle teslim edilmişti Halise anaya. Halise Aksoy. Çocuğunun cenazesi kendisine kargo kutusuyla teslim edildiği halde o acıya rağmen barış dedi. O acıya rağmen barış demeye devam etti. Barış için mücadele ederken sevgili Halise anaya 6 yıl 3 ay hapis cezası verdiler. Bizler bunu asla kabul etmiyoruz ve analara sözümüz olsun ki bu topraklarda bugün ya da yarın er ya da geç sizlerin mücadelesini verdiği barışı biz bu coğrafyada inşa edeceğiz. Buradan Halise analarla dayanışmak için sevgili kadınları, hep birlikte alkış ve zılgıtlarımızla büyük bir dayanışmaya çağırıyoruz. 

Kürt sorunu çözülürse işçinin ekmeği büyür

Bize diyorlar ki neden barış istiyorsunuz. Bu ülkede Kürt sorunu çözülünce bütün sorunlar çözülmüş mü olacak diye bir soruyla çok sık karşılaşıyoruz. Evet Kürt sorunu çözülürse bu ülkede demokrasinin önü açılır, Türkiye demokratikleşir. Kürt sorununun çözümü Türk işçisini neden ilgilendirir biliyor musunuz? Bunu Türk, Arap, Ermeni işçi kardeşlerime özellikle altını çize çize söylemek isteriz. Ey işçi kardeşim Kürt sorunu çözülürse, bu ülkede demokrasinin tesis edilmesi başlarsa senin ekmeğin büyür, İHA’lara, SİHA’lara, özel güvenlik politikalarına, savaşa, mermiye, tanka, topa, askere ayrılan bütçe artık oraya ayrılmayacak. Senin ekmeğinin büyümesi için hep beraber mücadele edeceğiz. Bizlerin, işçilerin, emekçilerin özellikle terör parantezi içine alarak bugün bir tane eylem, basın açıklaması yapması engelleniyor. İşçilerin grev hakkı engelleniyor. Gerekçe tırnak içinde bütün demokrasi mücadelesini terör parantezine almalarıdır. Buradan en yüksek sesle haykıracağız yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın işçilerin birliği. Barış istiyoruz, niye? Göç bitsin diye. Suriye'de savaş başladığı günden bugüne kadar Mersin Adana Antakya Osmaniye ve bütün sınır illerimizde yoğun bir göçün yaşandığını biliyoruz. Göç edenler mutlu değil, topraklarından oldu. Buraya geldiklerinde de yaşadıkları sorunlar çabasıdır. Bizler göç bitsin diye barış diyoruz. Bakın Akdeniz. Akdeniz'in hırçın dalgalarının sesi kulaklarımıza geliyor. Akdeniz'in dibinde, çocukların ve kadınların cenazeleri, sayısız göçlerin cenazeleri o denizin dibinde. İşte bu ölümler bitsin diye barış istiyoruz. Doğanın hakkı sağlansın diye barış istiyoruz. Kullanılan kimyasal silahlarla sadece insanı katletmiyorlar, kullanılan kimyasal silahlarla doğa da katlediliyor. Bizler doğanın hakkı için de barış istiyoruz. Bütün Türkiye halkları neden barış istediğimizi lütfen can kulağıyla dinlesin ve lütfen Kürt Türk Arap Laz Alevi Sünni Hıristiyan ayırmadan gelin hep beraber büyük barış projesinde el ele verelim ve bu mücadeleyi birlikte yürütelim. 

Sayın Öcalan’ın muhalefete barışa dair yapılan çalışmalarda görev ve sorumluluk alması için çok önemli mesajları var

Bizler barış istiyoruz. Barış istiyoruz ki burada şimdi bizleri çeken ve bütün Türkiye ve dünyaya servis eden değerli basın emekçileri katledilmesin, tutuklanmasın diye barış istiyoruz. Biliyorsunuz Nazım Daştan ve Cihan Bilgin İHA ve SİHA’larla katledildiler sınırın öte yanında Rojava’da. Şimdi Aziz Köylüoğlu. O da katledildi yine hava araçlarıyla. Ben Musa Anterlerden Çukurova’nın bisikletli gazetecisi Kadri Bağdu’ya kadar katledilen bütün basın emekçilerini saygıyla anıyorum, saygıyla onların önünde eğiliyorum. Sadece onlar değil aynı zamanda gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor. Jinnews’e, Mezopotamya Ajansı'na burada sayamadığım çok sayıdaki basın emekçisine yönelik gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor. Halkayı genişlettiler. Halk TV’ye çekilen operasyonla Suat Toktaş cezaevinde. Bir kez daha diyoruz ki faşizme karşı dışarıda birleşmeliyiz ki içeride, hapishanelerde bir arada olmayalım. Barışa uzattığımız el sadece iktidar ve devlet açısından değil aynı zamanda muhalefet açısından da ne kadar kıymetli. Bir arada ve el ele olmamız ne kadar kıymetli. Sayın Öcalan içeriden göndermiş olduğu mesajında özellikle muhalefete bu dönemde barışın sesi ve soluğu olması için, barışa dair yapılan çalışmalarda görev ve sorumluluk alması için çok önemli mesajları vardı. Bizler de buradan bu mesajları değerli halklarımıza ve muhalefete bir kez daha iletiyoruz. Sayın Öcalan İmralı’dan çok önemli bir mesaj daha gönderdi. Dedi ki Kürt sorununun çözümü Türkiye’nin  demokratikleşmesinden geçer. Demokratikleşemeyen bir ülke Ortadoğu yangın yerine döndüğü zaman da ne yazık ki olumsuzluklarla karşılaşırız. O nedenle barışın bu öneminin altını ısrarla çizmiştir, demokratikleşmenin bunun yolu olduğunun altını ısrarla çizmiştir.

Alevi canlarımız barış mücadelesine her zamankinden daha çok sahip çıkmalıdır 

Değerli Alevi canlarımız bizleri 'Aleviler barışı konuşuyor' buluşmalarına davet ettiler. Bu buluşmaları devam ettirecekler. Bizler de gücümüz yettiğince katılacağız ve Alevi canlarımızla barışı konuşacağız. Alevi canlarımıza söylediğimizi burada diğer Alevi canlarımız da duysun diye altını çizerek belirtmek isterim. Bizler eşit yurttaşlık hakkı için mücadele ediyoruz. Bizler barıştan bahsederken bu ülkede yaşayan bütün farklı halklardan ve inançlardan insanların ortak demokratik bir zeminde yaşamlarından bahsediyoruz. Bu nedenle barış mücadelesine her zamankinden daha çok birlikte sahip çıkmanın tam da zamanıdır. Ben buradan Suriye'de, Hama’da, Humus'ta, Lazkiye'de katledilen bütün Alevi canlarımızı saygıyla anıyorum ve onların yanından olduğumuzu belirtmek istiyorum. 

Tişrin Barajında nöbet tutan değerli halklarımıza selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz

Bizler Türkiye'nin iç barışından bahsederken aynı zamanda Suriye'nin de iç barışından bahsetmeliyiz. Bugün Suriye’de yıllardır devam eden savaşta IŞİD’e, SMO ve onların türemiş olduğu El Nusra, El Kaide gibi örgütlere karşı en güçlü mücadeleyi Rojava’da başta Kürt halkı olmak üzere oradaki halklarımız vermiştir. Rojava’da sahip olunan öz yönetim ve toplumsal sözleşmeyle çok önemli demokratik bir modele imza atılmıştır. Rojava'da neler olduğunu havuz medyasından, yandaş medyadan takip eden değerli yurttaşlarımıza buradan altını çizerek Rojava ne demektir bunu bilince çıkaralım isteriz. Rojava'da kadınlar ve erkekler eşit bir şekilde siyasette temsil ediliyor. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemi var. Rojava’da hangi halktan ve inançtan olursan ol o yönetimlerde yer alabiliyorsun, kendi inancınla ibadetini yapabiliyorsun, hiç kimse sana karışmıyor. Rojava'da seküler kültür vardır, demokrasi vardır, öz yönetim vardır. Şimdi bu dönemde Suriye'deki yeni gelişmeler karşısında Rojava’nın bu huzurunu kaçırmak isteyenler var. Türkiye’de eğitip donattıkları SMO şimdi Tişrin Barajına ve Karakozak Köprüsüne saldırı düzenliyor. Biz burada Tişrin Barajında nöbet tutan değerli halklarımıza, Rojava’daki onurlu direnişe selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. 

Ortadoğu’nun içinden geçtiği karmaşada uzatılmış olan barış eli tarihi bir öneme sahiptir

Yine sıklıkla sorulan bir soru. Bu süreçten çözüm çıkar mı ve bu süreç nasıl ilerleyecek? Bizler barışı evimizde oturarak beklemedik. Hep mücadele ettik. Şimdi Sayın Öcalan’ın girişimi ve yapacağı çağrı ile barışa dair bir yol alınacağını umut ediyoruz. Ama evimizde oturup bekleyerek değil. Biz DEM Parti olarak 42 merkezde halk buluşmaları gerçekleştirdik. 10 günlük zaman diliminde evde oturmak yok, 10 gün boyunca bütün halkımız seferberlik içindeydi. Partimiz seferberlik içindeydi. Mitinglerimizi gerçekleştiriyoruz. Gördüğünüz gibi bizler barışı evimizde oturarak beklemiyoruz. Bu sürecin barışa evrilmesi için siz değerli halkımızdan en büyük ricamız alanlara, meydanlara çıktığımızda eğer 1 kişi geliyorsak 5 kişi gelelim 10 kişi geliyorsak 20 kişi gelelim, yani barışı demokratik zeminde sahiplenmek ve onu bir oya gibi nakşetmek bizlerin görevi. Sayın Öcalan’ın talebi bu olur zaten, bundan da hiç şüphemiz yok. O yüzden biz bu süreçte kendimize ve Sayın Öcalan’a güveneceğiz ve bu süreci bu şekilde yürüteceğiz. Biraz önce saymakla bitiremediğim Türkiye’de yaşanan baskılar, barışla bir arada olmaz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bir yandan barış diyeceksiniz bir yandan Rojava’yı bombalayacaksınız. Bir yandan barış diyeceksiniz bir yandan kayyım atayacaksınız. Buradan Mersin’den devlet aklına ve hükümete sesleniyoruz. Baskı ve zulümden vazgeçin. Bu görüşmeler tarihi bir öneme sahiptir. Dünya’nın içinden geçtiği karmaşada, Suriye ve Ortadoğu’nun içinden geçtiği karmaşada uzatılmış olan bu barış eli tarihi bir öneme sahiptir. Bizler 21’inci Yüzyılı elbette barışla taçlandırabiliriz. 

Sayın Öcalan tarihi çağrıya hazırlanıyor, DEM Parti ve muhalefet barış istiyor, ey iktidar sen ne istiyorsun?

Sayın Öcalan 12 metrekarelik hücresinde gece gündüz demeden 26 senedir bugünler için çalıştı. Kendisinin en önemli sözü. "Ben çok yoğun bir şekilde çalışıyorum" diyor. "Benim daha rahat çalışabilmem ve herkesle görüşebilmemin olanakları sağlanmalıdır" diyor. Biz de bu talebin arkasındayız. Barış sürecinin daha ciddi bir biçimde konuşulması için Sayın Öcalan üzerindeki tecrit derhal kalkmalıdır. Tecrit kalkarsa Sayın Öcalan’ın da mesajında ilettiği gibi "Kürt sorununun çatışma zemininden barışçıl, demokratik ve hukuki zemine çekilmesi konusunda çalışmaya hazırım" diyor. Biz onun yürüttüğü bu çalışmada elbette bu çalışmanın önünün açılması için bugün yaptığımız mitingler gibi her yerde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu süreç bekleme süreci değil, beklersek onurlu bir barışı elde edemeyiz. Mücadele ettikçe, barış sesi gür çıktıkça biz bu süreci barışa pekala evriltebiliriz. Buradan bir kez daha çağrılarımızı yeniliyoruz, İmralı tecridi kalkmalıdır. Onun yanı sıra Sayın Öcalan dışarıdan kiminle görüşmek istiyorsa görüşmelerin önü bir an önce açılmalıdır. Devlet aklı ve iktidar yapması gereken en acil işlerden biri budur. Barış bu kadar konuşulurken ve İmralı’dan gelecek mesaj herkes tarafından büyük bir merak ve heyecanla beklenirken ey iktidar sen ne yapıyorsun? Senin çözüm projen nedir? AKP’nin çözüm projesi nedir? Somut olarak güvenilir adımlar atmalarını bekliyoruz. Bunu her fırsatta söyledik ve söylemeye devam edeceğiz. Barışı bizler istiyoruz. Sayın Öcalan tarihi bir çağrıya hazırlanmaktadır ve bunu barış için yapmaktadır. DEM Parti barışı istiyor. Kürt halkı barışı istiyor, Aleviler barışı istiyor, muhalefet barışı istiyor. Ey iktidar sen ne istiyorsun? Bu sorunun yanıtını çık ver. 

Demokratik ve barışçıl bir ülkeyi hep beraber inşa edeceğiz

Bizler bütün Çukurovalılar olarak bir aradayken Sayın Öcalan’ın selamını sizlere ilettim. Biz buradan İmralı’ya barış adına, özgürlük, eşitlik, adalet adına selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Bizler barışı havan topuyla katledilen Ceylan Önkol için, yaylım ateşiyle vurulan Uğur Kaymaz için, cenazesi buzdolabında bekletilmek zorunda kalınan Cemile kızımız için, ekmek almaya giderken katledilen Filistinli çocuklar için, İntifada'nın çocukları için, tanklara karşı taşla mücadele eden çocuklar için, kaçırılan, istismar edilen, köle gibi satılan Êzidî kadınlar için, Alevi kadınlar için istiyoruz. Sevgili Nazım'ın şiirinde resmettiği gibi et yiyemeyen ve bir iskelet gibi işten eve gelmek zorunda kalan çocuklar için istiyoruz. Bizler barışı çocuklarımız için istiyoruz. Burada da bunun sözünü veriyoruz. Çocuklar inanın çocuklar güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli güzel günler göreceğiz, motorları maviliklere süreceğiz, motorları özgürlüklerin maviliklerine süreceğiz. Barışın maviliklerine süreceğiz ve özgür bir ülkeyi, demokratik ve barışçıl bir ülkeyi hep beraber inşa edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. 

9 Şubat 2025