Hatimoğulları Derecik Sınır Kapısı’nda: Dünyanın hiçbir sınır kenti bu kadar açlık ve yoksulluk çekmez

Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyetimiz, Ekmek ve Adalet Buluşmaları kapsamında Hakkari'nin Derecik Sınır Kapısı’ndaydı. Burada açıklama yapan Hatimoğulları şunları söyledi: 

Narin’in katledilmesinin arkasında kimler var?

Değerli halklarımız, değerli Derecik halkı, Hakkari ve Türkiye halkları sizlere sınırın sıfır noktasından sevgilerimizi sunuyorum. Ekmek ve Adalet Kampanyamızın bir durağını da burada gerçekleştiriyoruz şu anda. Derecik’te Irak sınırının, Federe Kürdistan sınırının sıfır noktasındayız. Ve ben sözlerime başlamadan önce Türkiye'yi sarsan elim acı bir olaydan, yüreğimizi dağlayan bir olaydan bahsetmek istiyorum. Sevgili Narin küçük kızımızın katledilişi. 19 gün sonra dün cenazesi bulundu. O küçücük bedeninin nasıl ortadan kaldırıldığı, o köyde nelerin döndüğü, hangi senaryoların döndüğü, bu işin içinde kimlerin olduğu gibi tonlarca soru var. 8 yaşındaki bir beden, 8 yaşındaki bir çocuk şu an hayata gözünü yummuş, toprak altındadır. Neden bu çocuk ortadan kaldırıldı, neden katledildi? Bu işin arkasında kimler var, bu ölümü teşvik eden, bu cinayeti teşvik eden, bilip de susan kimlerdir?

Çocuk cinayetleri politiktir

Dünden beri bütün Türkiye çok sarsıldı. Dün bütün Kürdistan ayaktaydı, bütün Türkiye ayaktaydı. Herkes yürüyüşlerle bu katliamı lanetledi, katledilen Narin’e sahip çıkmak için protesto düzenlediler. Biz de bugün buradan bir kez daha diyoruz ki Sevgili Narin’in katilleri, arkasındaki gizli güçler devlet tarafından korunuyor izlenimi veriliyor. Öyle bir intiba var çünkü. Bugün başta hukukçular ve gazeteciler olmak üzere halkın sordukları çok sayıda soru var. Bütün bu soruların yanıtlarını vermek zorundalar. Bu soruların yanıtlarını sahici bir şekilde vermek zorundalar. Evet biz onu bulduk gömdük ve bitti diyemezler. Çocuk cinayetleri politiktir. Sevgili Narin’in ölümüyle çok sarsıldığımızı bir kez daha bildirmek istiyorum. Sevgili Narin’in hukuk mücadelesini, onun gibi küçük çocukların hukuk mücadelesini, demokratik mücadeleyi, demokratik toplumsal mücadeleyi sonuna kadar yürüteceğimizin altını çizmek istiyorum. Sevgili küçük Narin bizleri affet, seni yaşatamadık. Seni bulamadık diye bizleri affet ve yıldızlar yoldaşın, arkadaşın olsun, nur içinde uyu küçük Narin.

Barışı sınırdan başlayarak tesis edeceğimizin sözünü veriyoruz

Değerli arkadaşlar elbette böyle acı bir olaydan sonra başka bir gündeme geçmek o kadar da kolay değil. Yüreğimiz çok burkuldu. Biz Derecik’ten, Rubarok’tan, sınırın sıfır noktasından Ekmek ve Adalet talebimizi haykırmak üzere DEM Parti olarak buradayız ve burada bugün emek veren Derecikli arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza, Hakkari İl Örgütümüze, bizlere eşlik eden milletvekillerimize, heyetimize çok teşekkür ediyorum. Analarımıza ayrıca teşekkür ediyorum ve onların başlarındaki beyaz tülbent kadar tertemiz olan barışı bu sınırdan başlayarak tesis edeceğimizin sözünü, ödediğimiz onurlu bedeller karşısında sınırın sıfır noktasında sizlere bu sözü veriyoruz. 

Ekmek ve adalet için mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz

Değerli arkadaşlar Ekmek ve Adalet Buluşmalarımızda Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanını dolaşıyoruz. Tarlalara, bağlara, bahçelere gittik. Meralara gittik, turizm ve inşaat işçileriyle buluştuk. Adalet için bir çok toplantı yaptık, barış anneleriyle buluşmamızı gerçekleştirdik. Annelerle, ailelerle buluştuk. Bu düzenin, sistemin mağduru olan her kesimle, adalet arayan her kesimle, Emine Anneyle, Şenyaşar ailesiyle, onun gibi nice ailelerle bir araya gelmeye devam edeceğiz. Biz ekmek yoksa adalet yok, adalet yoksa ekmek yok diyen bir siyasi parti olarak ekmek ve adalet için mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz. 

Kayyımcı anlayışa karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz

Bugün bizler Hakkari’deyiz. En büyük adaletsizliğin yaşandığı kentteyiz. Hakkari’de DEM Parti'nin Belediye Eş Başkanları belediyeyi büyük bir mücadele ile kazandı. AKP’nin Çukurca, Şemdinli’de olduğu gibi birçok yere seçmenleri nasıl kaydırdığını, nasıl asker ve polisi buralara seçmen olarak getirip seçim kazanmaya çalıştığını, yaptığı seçim hileleri dün gibi hafızalarımızda. Buna rağmen Hakkari kazanılmıştır. Buna rağmen Kürt yurttaşımızın, Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını elinden bir kez daha alan bir iktidar ve ortağıyla karşı karşıyayız. AKP iktidarı sarayda oturmuş seçim ve sandıkla kazanamadığını kayyım atayarak, el koyarak siyasi darbeyle adeta çetavari bir faaliyetle burada belediyeyi elimizden almaya kalkmış durumdalar. Buradan şu an cezaevinde bulunan Mehmet Sıddık Akış’a ve aramızda bulunan sevgili Viyan Tekçe’ye sevgi ve saygılarımızı sunuyorum. Onlar bizim belediye eş başkanlarımızdır. Buradan bir kez daha Vali'ye ve saraya sesleniyorum. Ey Vali, ey saray dönüp kendi işinize bakın. Seçilmiş olan insanın yerine atanmışı getirmek demek Orta Çağ'a dönmek demektir, seçimleri ortadan kaldırmak demektir. Kayyım halkın siyasi iradesine darbe vurmak demektir. Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Türkiye halkları bunu kabul etmiyor. Burada Hakkari'de gerçekleşen mitinge Türkiye’nin birçok bölgesinden Kürdü Türkü Arabı Lazı Çerkesi her kesimden insan geldi, Hakkari halkının onurlu mücadelesine sahip çıktı. Buradan bir kez daha söz veriyoruz kayyıma karşı mücadeleyi sonuna kadar götüreceğiz. Hakkari halkının sonuna kadar yanındayız, başarana kadar Hakkari halkıyla birlikte bizler kayyımcı darbeci zihniyete karşı olmaya devam edeceğiz. 

Bugün öğrenciler için ilk dersin adı yoksulluktur 

Değerli arkadaşlar Ekmek ve Adalet Kampanyası kapsamında biraz önce de söylediğim gibi Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında çeşitli kesimlerle buluşmalarımızı sürdürüyoruz. Ve inanın gittiğimiz her yerde bir dokun bin ah işit misali kaldırdığımız her taşın altından bir yığın sorun çıkıyor. İnsanlar geçinemiyor, aç kalmış, susuz kalmış. Elektrik faturasını ödeyemiyor, kirada oturan kirasını ödeyemiyor. Bakın okullar bugün açıldı ve okullar bugün resmen açlık ve yoksullukla karşı karşıya kalan öğrencilere ev sahipliği yapmaya çalışacak. Geçen dönem 700 bin öğrenci okulu bıraktı maddi sebeplerle. Parası olmadığı için okuyamadı. 700 bin öğrenci okulu terk etmek zorunda kaldı. Bugün haberleri de izlemişsinizdir. Kırtasiye masraflarının ne kadar pahalı olduğunu, önlük masraflarının, kıyafetin ne kadar pahalı olduğunu bugün bir kere daha gördük. Elbette bu kadar eşitsiz, anadilinde eğitimin olmadığı, bilimsel eğitimden gittikçe uzaklaşılan bir dönemde her şeye rağmen, özellikle yoksul çocukların çektiği acılara rağmen başlayan eğitim ve öğretim yılının bütün öğrencilere hayırlı olmasını diliyorum. Ama şunu da bir kez daha belirtmeliyim ki ilk dersin adı yoksulluktur. 

Kırsal alanın üreticiye kapatılması özel bir politikadır, bunu kabul etmiyoruz

Hakkari’ye dönecek olursak; Hakkari istatistiklere göre şu an Türkiye’nin en yoksul kenti. sanayisiz olan en önemli kentlerden biri Hakkari. Fabrika yok, üretim yok, atölyesi yok. Bu ilimiz de tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan bir ilimiz. Kürdistan’ın birçok ilinde olduğu gibi. Bu iktidar tarımı bitirmiştir, biz önceki gün başlayan ve Van’da devam eden tarım ve gıda sempozyumu gerçekleştirdik. Sempozyumun temel şiarı Tarladan Tabağa Üretimden Yönetime idi. Buradaki sempozyumda bir kez daha şunları değerlendirdik. Özellikle Kürdistan’da 4 bine yakın köy yakıldı. İnsanlar zorla köylerinden göç ettirildi. Kırsal alan bütünüyle köylüye, üreticiye kapatılmıştır. Bu özel politikayı asla kabul etmiyoruz. Herkes köyünde ve doğduğu toprakta doymak hakkına sahiptir. Üretmek hakkına sahiptir, yeme ve doyma hakkına, yaşama hakkına sahiptir. Ne yazık ki Kürdistan’da özellikle savaş politikalarından kaynaklı meralar ciddi bir biçimde yasaklanmıştır. Meralar yasaklandığı için de hayvancılık hızla bitirilmektedir. Dolayısıyla burada Kürdistan’da, Türkiye’de bütün tarım üreticilerinin, çiftçilerin yaşadığı sorunların yanı sıra ayrıca savaştan kaynaklanan çok önemli ve derin sorunlar var. Bizler DEM Parti olarak açlıkla ve yoksullukla mücadele etmekte kararlıyız. Bizler DEM Parti olarak sahte güvenlikçi politikalara karşı, bizleri zorla birbiriyle savaştırmaya çalışan anlayışa karşı, bu ülkede savaş için trilyonlarca bütçeyi harcayan bu iktidar ve devlet zihniyetine karşı adaleti de, ekmeği de, barışı da Kürt sorununun barışçıl demokratik yöntemlerle çözümü için sonuna kadar savaşacağız. Bunun mücadelesini sonuna kadar hep birlikte değerli halklarımızla vereceğiz. Bu da buradan sözümüz olsun.

Derecik Sınır Kapısı'nda insanlar açlık ve yoksulluk çekiyor

Değerli Türkiye halkları sınırın  sıfır noktasındayız. Arkada tellerin şu yanı Federe Kürdistan ve  hemen arkamızda gördüğünüz Derecik Sınır Kapısı. Derecilikliler ve bütün Hakkarililer Derecik Sınır Kapısı'na uygulanan çifte standarttan dolayı mağduriyetlerini her fırsatta dile getirdiler. Bizler burada kampanyamızı ve buluşmalarımızı gerçekleştirdiğimiz bu günlerde Derecik ve Hakkari halkıyla özellikle sınır kapısında yaşadıkları sorunlar konusunda canı gönülden dayanışmak ve sorunlarını gündemleştirmek istiyoruz. Bakın Hakkari 3 sınır kapısına sahip iki ülkeyle sınır. Ama inanın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir sınır kenti bu kadar açlık ve yoksulluk çekmez. Ama burada özellikle Kürt sorunundan kaynaklı uygulanan özel politikalardan dolayı buradaki 3 sınır kapısı da tam anlamıyla işlevli değil. Şimdi önünde bulunduğunuz Derecik Sınır Kapısı ise tamamen işlevsiz. Canları istiyor kapatıyorlar, canları istiyor seçim vaadi olsun diye seçimden 4 gün önce açtılar. Ama araçlara yasaklı.

Bu bölgede açık bir etnik ayrımcılık yapılıyor

Siz hiç araçlara yasaklı olan bir sınır kapısı gördünüz mü? Ben sınır kentinde büyüyen bir kardeşiniz olarak sınır kapılarının asla araçlara kapalı olduğunu görmedik. İlk kez burada tanıklık ettik. Sınır kapısı ihracat ve ithalata da kapalı. Çünkü peşinen araçlara kapatılmış durumda. Yol perperişan. Biz buraya varana kadar gerçekten arkadaşlarımız da söyledi böbrek taşı olan çoktan düşürmüştür. Bu kadar kötü yol ancak olur. Geçmiş dönemde AKP burayı yönetiyor ama yol yapma zahmetinde bulunmadı. İstanbul’da yol yaptılar. Geçiş garantili yolu kendi yandaşlarına peşkeş çekmek için hemen İstanbul'daki yolları yaptılar. Çünkü oradan para kazanıyorlar. Buradaki Kürt halkının ihtiyacı olduğu için yol yapmıyorlar. Neden Kürt halkı diyorum çünkü burada belli ki çok açık bir etnik ayrımcılık var. Burada başka bir halk yaşıyor olsaydı muhtemelen bu yollar çoktan yapılmış olurdu ve bu sınır kapısı diğer yerlerde olduğu gibi aktif bir şekilde işliyor olacaktı. Harç pulu 500 TL. Özellikle bavul ticareti yapan yani iki dal sigara iki kilo pirinç ve şeker getiren ki bu kitlenin hemen arkasında çok sayıda elinde poşet olan kadınlar var. O kadınlar günü birlik karşıya gidiyorlar Kürdistan Bölgesi'nden geçimlik olarak bir kaç bir şey getiriyorlar. Pirinç, şeker iki dal sigara. Ama bunlara burada el konuluyor. Bunların Derecik bölgesine gitmesini izin vermiyorlar, karakol araçları bekletiyor ve onların iki kilo şekerine pirincine tenezzül edip ellerinden alıyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bunun yanı sıra zaten bütün sınırlarda bavul ticaretini negatif olarak etkileyen 500 TL’lik harç puludur. Düşünün, 3 karton sigara 5 kg pirinç ve şeker getirdiğini varsayın bu ailenin kazancı zaten 500 TL değildir. Ama 500 TL’yi harç pulu olarak orada ödüyor. Üstüne üstlük jandarma canı istediği zaman bu ürünlerine el koyuyor. Aynı zamanda burada Derecik Sınır Kapısı'nda diğer önemli sorunlardan birisi de tek bir pasaport giriş kulübesinin olmasıdır. Mesai saatlerinde çalışıyor bunu da kabul etmek mümkün değildir. Bakın değerli halkımız sınırlar uyuşturucu baronlarına tüccarlarına sonuna kadar açıkken iki karton sigaradan geçimini sağlayan yurttaşlarımıza kapalı. Bunun adına kanun diyorlar. 

Çeteler, baronlar serbest halkın temsilcileri, siyasetçiler cezaevlerinde

Bunlar kanunsuz. Bunlar yasa tanımayan, bunlar Anayasayı ayaklar altına alan, çeteleri ön plana çıkaran, kara parayı aklayan zatlardır. Ben bunlara hükümet bile diyemiyorum çünkü bu uygulamalarıyla geçtiğimiz günlerde Polatları serbest bırakanlar, kara para aklayanları serbest bırakanlar, siyasi rehineleri hala hapishanelerde tutanlar, sevgili Selahattin Demirtaş’ları Figen Yüksekdağ’ları hapishanelerde tutanlar, kara para aklayan ve vergi kaçakçılığı yapan baronları serbest bırakıyor. Ama siyasilere, Kürt siyasetçilere, aydınlara hapishaneyi reva görüyorlar. İşte sınır kapısındaki politikaları bundan bağımsız değil. Uyuşturucuya serbest, büyük kaçakçılara serbest, küçük olan, bavul ticareti yapan, günlük geçimlik kazanç sağlayan üzerinde kanun uygulamaya çalışıyorlar. Bunu asla kabul etmiyoruz. Ve bizler burada Derecik ve Hakkari halkının talebinin, Derecik Sınır Kapısı'yla ilgili taleplerinin altını çizmek istiyorum. Sınır kapısı aktif bir hale getirilmelidir. Mobeselerle 7/24 izlediğiniz bu sınırlarda 7/24 hizmet vermek, 7/24 pasaport giriş çıkışlarının yapılacağı alt yapısının kurulmasını sağlamak zorundasınız. Gerekli alt yapı sağlanmalı ve burası da her sınır kapısı gibi standarta kavuşmalıdır. Edirne , Mersin neyse Derecik de aynen öyle olmalıdır. 

Hakkari halkının kendi iradesine bırakılırsa kendi geçimini rahatlıkla sağlayabilecek 

Değerli Türkiye halkları, Hakkari halkı çalışkan bir halktır, Hakkari halkı toprağını seven, kültürüne ve diline bağlı bir halktır. Hakkari halkı bu nedenle cezalandırılıyor. Bugün Hakkari halkının taşı, toprağı, suyu tarıma ve hayvancılığa elverişlidir. Ancak onların tarım ve hayvancılık yapması engelleniyor. Meraları yasaklanıyor. Geçmiş dönemdeki zorla göç ettirmeden nasibini almış bir ilimizdir. Hakkari halkının kendi iradesine bırakılırsa elbette kendi geçimini rahatlıkla sağlayabilecek, gençlerin göç vermeyeceği, doğduğu yerde doyacak bir sistemi burada Hakkari halkı hep beraber kesinlikle kurabilir.

Ey Vali senin 3’üncü sınıf şovlarına ihtiyaç yok, bırak belediyeyi halkın seçilmiş temsilcileri yönetsin

Değerli halklarımız, kayyım vali Cilo Fest düzenliyor. Cilo Festler için de kendine bir pozitif etki yaratmak istiyor ve 364 gün yasakladıkları yaylaları bu festival için açtığını, buraya ücretsiz ulaşımın sağlanacağını söylüyor. Buradan kayyım vali efendiye sesleniyorum. Ey kayyım vali efendi sen böyle festivaller yaparak, sadece yılın iki günü yaylaları insanlara açarak şirin gözükmeye çalıştığını sanıyorsan aldanıyorsun. Sen çek valilik binana git, orada valilik yap ve bırak seçilmiş olan, halkın iradesi olan belediye eş başkanları Hakkari’yi yönetsin. Onlar Hakkari’nin yolunu da yaparlar, festivallerini de yaparlar. Kürt halkının burada kültürel, sosyal kent hizmeti bağlamında ne ihtiyacı varsa elbette belediye eş başkanları yapar. Üçüncü sınıf şovlarına ihtiyacımız yok. Halkın iradesine gölge etme, başka ihsan istemez.

Kürt halkının ortak mücadelesi çözüm için elzemdir

Buradan, sınırın sıfır noktasından bütün Türkiye ve Ortadoğu'ya barış çağrısında bulunmak istiyoruz. Kürt sorunu 40 yılı aşkındır bu ülkede barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmediği için, sürekli çatışma ve savaş konsepti devrede olduğu için çok derinden kanayan bir yara. 100 yıldır bu yaramız kanıyor. Kanayan bu yarayı iyileştirmek bir yana, sürekli deşiliyor. Deşilen bu yara halkların kardeşliğine zarar vermektedir, Türk ve Kürt kardeşliğine zarar vermektedir. Deşilen bu yara Kürt ve Arap kardeşliğine zarar vermektedir. O nedenle sınırın sıfır noktasından bir kez daha sesleniyoruz. Kürt halkının ulusal birliği sadece Kürt halkı için değil, Türkiye halkları ve bölge halklarının tamamının mücadelesi bakımından çok önemlidir. Buradan bu birliğin, ortak mücadelenin çağrısını, Kürdistan Bölgesi'nin hemen birkaç adım ötesinden yapıyoruz. 

Sınır ötesi operasyonlarla ve tecridi sürdürerek sonuç elde edemezsiniz

Bakın sınırın ötesinde Kürdistan Bölgesi'nde yapılan operasyonlarda 22 sivil yurttaşımız yaşamını yitirdi. Bu son zamanlardaki kayıplarımız. Sınır ötesi operasyonlarla, İmralı tecridini devam ettirerek, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi sürdürerek bir sonuç elde edemezler. Türkiye Irak'la kapsamlı anlaşmalara imza attı. Türkiye’nin imza attığı bu kapsamlı anlaşmaların bir kısmı ticari anlaşma ama önemli bir bölümü de askeri nitelikli anlaşmalar. Bizim Türkiye’de her daim ifade ettiğimiz şey şudur. Savaş konseptiyle siyaset ve diplomasi olmaz. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye Irak’a, Suriye’ye, İran’a, bütün Ortadoğu ülkelerine göğsünü gere gere gider. Dış politikada barışçıl olduğunu söyleyebilir. Filistin halkının yanındayım derken samimiyetinde inandırıcı olur. Ama bugün İsrail'in Filistin'e yaptığını siz Kürt halkına yapıyorsunuz. Ama bugün Kürt halkına bu kadar acıyı, bu kadar yok saymayı, işkenceyi, ayrımcılığı reva görüyorsanız siz bu yarayı deşmeye devam ediyorsunuz demektir. Türkiye’de son dönemlerde ne yazık ki dış politikanın geldiği durumu özetleyecek olursak muhaberat İHA ve SİHA üçgenidir. Bu üçgen şu anda Türkiye siyasetinin tamamen üzerinde odaklandığı 3 noktadır. Bunları kabul etmiyoruz dış politika barışçıl olmalıdır, diyaloga dair olmalıdır, müzakereci olmalıdır. 

Emperyalist politikaları boşa çıkarmak için halkların dayanışmasını örgütlemek dışında seçeneğimiz yok

Biraz önce bahsettim ulusal birliğin ne kadar önemli olduğunu, Kürt halkının ulusal birliği bölge halklarının özellikle Kürt, Türk, Arap, Acem başta olmak üzere bu halkların dayanışması, örgütlü mücadelesi ve öz gücüyle yapacağı mücadele açısından da çok önemli. Mevcut emperyalist güçlerin ülkemizde oynamak istediği oyunları boşa çıkarmak için, onların yerli işbirlikçilerini boşa çıkarmak için halkların dayanışması ve barışı örgütlemek dışında bir seçeneğimiz yoktur. Burada sınırın sıfır noktasında bir kez daha hatırlatıyorum. Barış yoksa adalet yok, adalet yoksa ekmek yok. Bizler binlerce yıllık halklar olarak barış türküsünü en ahenkli biçimde söyleyeceğiz. AKP iktidarının sürdürdüğü geleneksel devlet anlayışı ve burada bahsettiğim halklara düşman olan birçok yerel yönetimin uygulamalarına karşı halkların birliği çok önemlidir Bu nedenle birlik vurgusunu, ortak mücadelenin altını bu kadar kalın kalın çiziyoruz. Ve diyoruz ki biz barış türküsünü söylemek istiyoruz. Daha güçlü, daha gür. Her birimiz kendi sesinde, kendi renginde barış türküsünü haykırdığımız günleri hep birlikte göreceğiz. Bunun için de bizlerin sadece dilek ve temenniler, sıcak mesajlar değil, barış için daha çok örgütlenmeye, daha çok mücadele etmeye ihtiyacımız var. Barışı merkezine alan bir dış siyaseti izlemenin tam zamanı. O nedenle sınırın sıfır noktasından, Derecik’ten bir kez daha bütün bölge halkına barış çağrımızı yineliyoruz. Gelin barış türkümüzü hep beraber kendi dilimizde söyleyelim. 

Değerli arkadaşlar bu sıcağın altında gençler, kadınlar, değerli arkadaşlarımız hep birlikte Derecik’e geldik. Mesajımızı Derecik’ten sadece Türkiye'ye değil bütün bölge halklarına vermek istedik. Ümit ediyoruz ki mesajlarımız bir karşılık bulur. Ümit ediyoruz ki mesajlarımızın siyasi anlamı, toplumsal anlamı, barışa ve kardeşliğe hizmet etmesi bakımından da anlamı en iyi şekilde değerlendirilir, analiz edilir. Ümit ediyoruz ki barışı hep birlikte görürüz. Barış için alkış ve zılgıtla açıklamamızı tamamlayabiliriz.

9 Eylül 2024