Kadın Meclisimiz, siyasi gelişmeleri ve seçim çalışmalarını değerlendirmek ve çalışma planlaması oluşturmak üzere Genel Merkezimizde toplandı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:
Yerel seçim stratejimizi bugünkü ve yarınki toplantılarımızda değerlendireceğiz
Sevgili kadınlar, kadın yoldaşlarım, kız kardeşlerim, hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Türkiye’nin siyasal gündeminin karmakarışık olduğu bir dönemde, ekonomik krizin ve yoksulluğun tavan yaptığı bir dönemde, savaşın ve çatışmaların tavan yaptığı bir dönemde Kadın Meclisi toplantımızı gerçekleştireceğiz. Bugün Türkiye’deki ve bölgedeki siyasal gelişmelerin değerlendirmesini yapacağız. Aynı zamanda yerel seçimlere ilişkin stratejimizi bugün Kadın Meclisimizde, yarın da Parti Meclisimizde değerlendireceğiz.
Tecrit insanlık suçudur, ortadan kaldırılmalıdır
İmralı’da devam eden tecridin kırılması, Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması ve aynı zamanda Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için hapishanelerde şu anda açlık grevleri devam ediyor. Dışarıda ise kadınlar, anneler, barış talep edenler, Kürt kadınlar adalet nöbetinde. Buradan onların başlatmış olduğu nöbeti selamlıyorum. Bir kez daha diyoruz ki; tecrit bir insanlık suçudur ve derhal ortadan kaldırılmalıdır.
Açlık grevleri ağır bir tabloya dönüşmeden talepler yerine getirilmelidir
Açlık grevleri daha ağır bir tabloya dönüşmeden önce mutlaka talepler yerine getirilmelidir. Anaların barış taleplerinin geri çevrilmemesi çok önemlidir. Toplumun uzlaşısı için, Kürt halkının duygusal bir kopuş yaşamasının önüne geçmek için bu acil ve elzem adımlardan birisidir.
Yine sözlerime başlarken, Alevi Kadınlar Birliğinin Almanya’da gerçekleştirmiş olduğu kongresini buradan bir kez daha selamlıyorum. Elbette kadınlar olarak mesajımızı kendilerine gönderdik. Buradan bir kez daha başarılar diliyoruz. Avrupa’daki kadınların bu örgütlenmesine de Türkiye’ye yansımaları itibariyle çok değer verdiğimizi belirtmek isterim.
Vahşet dolu bir şekilde cenazeleri karton kutularda teslim ediyorlar
Konuşmalarımıza şiddet kelimesiyle başlamaktan bıktık. Şiddet kelimesini en başa alarak konuşmak zorunda kalıyor olmaktan ciddi anlamda muzdaribiz. Biliyorsunuz bu iktidar cenazelerden intikam alan bir iktidara dönüşmüş durumda. Mezarları tahrip ediyorlar, cenazeleri ailelerine -sanıyorum ki dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayacak kadar vahşet dolu bir şekilde- karton kutulara koyup kargoyla teslim ediyorlar. Bununla ilgili kadınların başlatmış olduğu bir çalışmaya, derneklerin başlatmış olduğu bir çalışmaya Gençlik Meclisimiz destek vermek üzere 8 Kasım’da bir basın açıklamasına katılmıştı. Ve orada gençler aleni bir şekilde işkence gördüler, tartaklandılar. MYK Üyemiz Edanur İbrahimoğlu çok ağır bir işkenceyle karşılaştı. Hepiniz o fotoğrafı gördünüz. O kocaman gözündeki morluk, şişkinlik bu iktidarın kadına yönelik şiddetinin utanç tablosudur.
İktidarın yaklaşımı kadın ve gençlik mücadelesinin önünde engel teşkil etmeyecek
Sadece bu mu? Hayır. İstanbul’da bu şiddeti ve gözaltıları protesto etmek için kadınlar bir araya gelmek istedi ve yine orada da engellendiler. Aynı zamanda il binamız içinde gerçekleşen basın açıklamasında, kolluk kuvvetinin kadınların saçlarını tutam tutam nasıl kopardığını gördük. O masada o saçları gördüğünde insanın içindeki öfke çok daha fazla artıyor. Eskiden işkenceyi kapalı kapılar ardında karakollarda, işkencehanelerde yaparlardı; şimdi iktidar işkenceyi açık aleni sokakta kadınların saçını başını yolacak şekilde yapıyor, gözlerini şişiriyor. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil. Buradan Gençlik Meclisimiz ve Edanur yoldaşımız ile dayanışma içinde olduğumuzu bildiriyoruz. İktidarın bu yaklaşımı Gençlik Meclisimizin ve kadınların mücadelesinin önünde asla bir engel teşkil edemeyecek. Özel harp politikası olarak özellikle Kürt gençleri üzerinde uyguladıkları uyuşturucu, çeteleşme ve apolitikleştirme politikalarına karşı Gençlik Meclisimizin ortaya koyduğu bu güçlü duruşun yanındayız. Yine aynı gün başka bir şiddete tanık olduk. Jinnews muhabiri Elfazi Toral ve Demokratik Modernite çalışanı Sema Korkmaz yine benzer bir şiddete maruz kaldı. Basın emekçilerine, özgür basına yapılmış olan bu haksızlıkları ve baskıları kabul etmemiz mümkün değildir. Özgür basın geleneğinin kalemi kırılmaz, merceği çatlatılamaz.
Sevgili Sebahat’in söylediği gibi ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız
Öte yandan başta partimiz olmak üzere Türkiye’deki bütün devrimci, demokrat ve sosyalist güçlere, yurtsever güçlere boyun eğdirmeyi hedefleyen Kobanî Kumpas Davası devam ediyor. Bu davada yargılanan kadınlar aslında yargılanmıyor; onlar bu sistemi, bu erkek egemen sistemi, kadınları siyasi ve kamusal alanın dışına itmek isteyen sistemi en sert şekilde yargılıyor. Sevgili Sebahat Tuncel savunmasında neler söylemiş bakalım: “Dünya deneyimleri bize göstermiştir ki örgütlü kadın gücü kapitalizmin değişmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’deki zihniyeti de korkutmaktadır. Devlet tarafından Kürt kadınlara dönük saldırılar ve kadın örgütlerinin kriminalize edilmesi bu korkunun yansımasıdır. Kadın siyasetçilere ve aktivistlere dönük baskı politikaları yeni değil ama kız kardeşlerimiz gibi zulme karşı direnmek de bize miras kalmıştır. Ya bir yol açacağız ya bir yol bulacağız”. Evet yaşanan bu haksızlıklara karşı, bu siyasi kumpas davalarına karşı biz kadınlar tıpkı Sevgili Sebahat’in söylediği gibi ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız.
2024 bütçesi erkek bütçesidir, savaş bütçesidir
Bugünlerde bütçe görüşmelerinin yoğun gündemi içindeyiz. Parlamentoda 36 gün komisyon aşamasında devam etti bütçe görüşmeleri. Şimdi Genel Kurul sürecinde görüşmeler devam ediyor. Yıl sonuna kadar da görüşmeler devam edecek. Biz parlamentodaki konuşmamızda da ifade ettik, tek tek milletvekillerimiz, kadın vekillerimiz de ifade etti. Bu bütçe erkek bütçesidir, savaş bütçesidir, toplumsal cinsiyet rollerinin bu toplumda derinleşmesini sağlayan bir bütçedir dedik. Bütçe tek başına sadece kuru rakamlardan ibaret değildir, aynı zamanda iktidarın politikasıdır dedik. Politik tercihlere dayanan bir bütçe yapma süreci işliyor. Politik tercihini de kadınlardan değil erkek egemen sistem ve otoritleşmeden yana yaptığını iyi biliyoruz bu iktidarın. 2024 bütçesi aslında Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk bütçesidir. Ve ilk bütçe ne yazık ki yüzyıllık geleneğin yolunda olmaya devam eden bir bütçe olarak karşımıza çıktı. Orada yaptığımız açılış konuşmasında partimizin görüşlerini bildirirken, demokratik bir ekonomik programının ve bununla ilgili acil bir eylem planının hayata geçirilmesini savunduk.
Kadın Bakanlığını kesinlikle kuracağız
Bu bütçe kadının emeğini görmeyen, depremzedeyi görmeyen bir bütçe. Bu bütçe yoksulluğun kendisini bizatihi görmeyen, kadınların yoksulluktan dolayı ödediği ağır bedelleri görmeyen bir bütçe. Bu bütçede engelli kadınlar da yok, bu bütçede KYK yurtlarındaki kadınlar da yok. Bu bütçede parası olmadığı için okuyamayan genç kadınlar yok, mevsimlik tarım işçileri yok. Bu bütçede bakım hizmeti adı altında düşük ücretle eve kapatılmak zorunda olan kadınlar var. “Size iş alanı yeterince olmayacak, sembolik olarak belli kurumlara engellileri alacağız” diyerek aslında engelli kadınları da eve hapseden bir bütçe. İşte bu bütçeye karşı kendi demokratik bütçemizi ortaya koyduk. Bu bütçede kadın olmalı dedik. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için, farkındalık yaratmak için, bütün toplumsal alanlarda değişim ve dönüşümü geliştirmek için her bakanlığın özel olarak kadınlarla ilgili bütçe ayırması gerektiğini savunduk. Kadınların güvencesiz çalıştırılmasına karşı, işsizliğe karşı bu bütçede bir mücadelenin yürütülmesi gerektiğini savunduk. Yine bu bütçede Kadın Bakanlığını kuracağımızı ifade ettik. Kadın Bakanlığını kesinlikle kuracağız. Kadın Bakanlığı tıpkı diğer bakanlıklar gibi kendi bütçesini görüşen bir bakanlık olacak. Bu sözümüzü bütün kadınların huzurunda bir kez daha veriyoruz. Bizler işimize, ekmeğimize, emeğimize sahip çıkacağız. Bizler Agrobay işçisi kadınlarla dayanışmamızı sürdüreceğiz. Bizler Urfa’da her gün kolluk kuvveti tarafından darp edilen Özak işçileriyle, Özaklı kadınlarla dayanışmamızı sürdüreceğiz. Urfa’da kendilerini de ziyaret ettim, oradaki kadınların selam ve sevgilerini de sizlere iletiyorum.
Elimizin hamurunu yerel yönetimlerin her alanına bulaştıracağız
Önümüz yerel seçimler. Elbette Türkiye'nin temel gündemlerinden biri. Yerel seçimlere nasıl bir strateji ile gideceğimizi önemli oranda kamuoyu ile paylaştık. Bu yerel seçimlerde en fazla önemsediğimiz şey, yerelden ve yerinden demokratik bir yönetimin inşa edilmesi konusunda başta kadınlar olarak partimizin vereceği emek. Belediyemizin bütçesini toplumsal cinsiyete duyarlı yapmak konusundaki kararlılığımızı aslında geçmiş dönemde yönettiğimiz belediyelerde göstermiştik. Bir kez daha belediyelerimizi kayyımlardan tek tek alacağımızın ve toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeyle, bir anlayışla yöneteceğimizin altını çizmek isteriz. Elbette hazırlayacağımız kadın beyannamenizde 5 yıllık programımızı da şekillendireceğiz. Bu konuda yıllara dayalı bir birikime ve pratiğe sahibiz. Kayyım atamalarıyla bizleri sindirmeye çalışanlar, halkın iradesini gasp edeceğini zannedenler şunu çok iyi bilsinler ki; kadınlar belediyeleri kayyımlara ve kayyımcı anlayışa asla kaptırmayacak. Kendi üretim alanlarımızı bizler yeniden oluşturacağız. Eş Başkanlık ve eşit temsiliyet mor çizgimizdir diyerek en güçlü şekilde yerel yönetimlere hazırlanacağız. Elimizin hamurunu yerel yönetimlerin her alanına bulaştıracağız. Çünkü bizler kadın özgürlükçü yerel yönetimler diyerek yola çıkanlarız ve bunu hayat geçirenleriz. Yerel yönetimleri belediyelerden ibaret görenlere, kadınların iradesini gasp ederek belediyelerin etrafını o dev duvarları örenlere diyoruz; bizler o dev duvarları tek tek yıkacağız ve belediyelerin bahçelerine demokrasi ve insanlık ekeceğiz.
Kadınlara çağrımız: Kendimizi ve kentimizi hep birlikte örgütleyelim
Ve bizler DEM Parti Kadın Meclisi olarak çağrımızı yineliyoruz: Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisinden aday olalım. Söz ve karar mekanizmalarının tamamını kadınlarla birlikte oluşturalım. Kadına yönelik şiddetle mücadele merkezlerimizi sizlerle birlikte yeniden hep beraber kuralım. Üretim alanlarımızı yeniden oluşturalım. Kooperatiflerimizi, danışma merkezlerimizi, kültür sanat birimlerimizi kadınlar olarak gelin hep birlikte oluşturalım. Gelin kendimizi ve kentimizi hep birlikte örgütleyelim. Adaylık başvurularımız hali hazırda devam ediyor. Türkiye'nin her yerinden bütün kadınların adaylık başvurusu yapması için çağrımızı yineliyorum.
Eş Başkanlık sistemiyle bizler yerel yönetimlere zaten hazırlıklarımızı yapıyoruz
Kent uzlaşısı dediğimiz yöntemle aday belirleme sürecine gideceğiz. Eş Başkanlık ve eşit temsiliyetten ödün vermediğimizi tekrar ifade etmemize gerek yok. Eş Başkanlık sistemiyle bizler yerel yönetimlere zaten hazırlıklarımızı yapıyoruz. Ancak belediye meclis üyeliklerinde kadın temsiliyetinin önemini bir kere daha yapmak istiyorum. Kent uzlaşısı dediğimizde o kentin bütün dinamikleri aklımıza gelir. Kadın hareketi, gençlik hareketi, doğa ve insan hakları hareketleri, demokratik kitle örgütleri, yöre dernekleri, sivil toplum örgütleri… Her kesimin vicdanını yansıtacak, her iradeyi o yerel yönetimlerin bir motifi haline getirecek çalışmaları kent uzlaşısı yöntemiyle hayat geçirmek için çabalarımız devam ediyor. Kent uzlaşısına Türkiye’deki bütün kadın hareketinin kulak vermesi ve bütün kadın kurumlarının destek ve ortak olması konusunda çağrımızı yineliyoruz.
İktidarınız döneminde neden kadın cinayetleri %1400 arttı?
25 Kasım’ı geride bıraktık. Bizler alanlarda kadına yönelik şiddete karşı mücadele ederken kolluk kuvvetinin, bu iktidarın erkek egemen anlayışının şiddetiyle bir kez daha karşı karşıya kaldık. Türkiye’nin birçok yerinde kolluk kuvveti tarafından kadınlar şiddet gördü. Ankara Emniyeti, 25 Kasım etkinliklerine katılan kadınların ailelerini tek tek arayarak kadınlarla ilgili tehditler savurmuş. Tehditlere maruz kalan kadınlar bir suç duyurusunda bulunmuşlar. Onlarla da dayanışma içinde olduğumuzu belirtiyoruz. 25 Kasım konuşmasını yine dayanamayıp Erdoğan yaptı ve şu vurguyu yaptı. Gerçekten enteresan bir vurgu. “İstanbul Sözleşmesinden çekilmemizin olumsuz bir etkisi olmadı. Kadına yönelik şiddet temel politikamızdır” dedi. Biz buna inanmadık. Kadına yönelik şiddetle siz bu kadar mücadele ettiyseniz, biz kadınlar bunları neden görmedik? Neden sizin iktidarınız döneminde kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri %1400 oranında arttı? Neden 6284 Sayılı Kanun tartışmaya açıldı? Neden kadınların nafaka hakkı tartışmaya açıldı? Neden “kadınlar evlerine gitsin, işe karışmasın, sadece çocuk doğursun” dediniz? Neden kadınların sağlık hakkını elinden alan, kürtaj hakkını elinden alan adımlar attınız? Hayır, siz kadına yönelik şiddetle mücadele etmediniz; tam tersine İstanbul Sözleşmesinden çekilerek kadına yönelik şiddetin artmasının, kadının ikinci sınıf insan olmasının, kadının kamusal alandan çekilerek evine kapanmasının önünü açacak işler yaptınız.
Savaşlarda kadın bedenini teşhir eden anlayışa karşı barış demeye devam edeceğiz
Sadece Kasım ayında 33 kadın katledilmiş, 24 kadının da şüpheli ölümü gerçekleşmiş. Bu şüpheli ölümlerin önemli bir bölümünün kadın cinayeti olduğunu, kadınların erkekler tarafından katledildiğini biliyoruz. Bize dayatılan bu hayata, bu toplumsa cinsiyet rollerine 5 bin yıldır hayır diyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz. Dün olduğu gibi bugün de bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Bizleri yaşamdan koparmak isteyenlere, bizleri toplumsal cinsiyet rollerine mahkum etmek isteyenlere, bizleri eve kapatmak isteyenlere, bizleri Ortaçağın karanlık günlerine geri götürmek isteyenlere inat özgürlük diyeceğiz. Kadınları savaşlarda katleden, savaşlarda kadınların bedenlerini teşhir eden anlayışa karşı bölgemizde de Ortadoğu’da da barış demeye devam edeceğiz. Barış Anneleri bembeyaz, pırıl pırıl tülbentleriyle barışı nasıl haykırmaya devam ediyorsa, bizler de bu haykırışın daha büyük bir ses getirmesi ve yankılanması için mücadelemize devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesini savunmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar kazanılmış haklarımızı elimizden almak isteyen bu otoriter faşist rejime karşı biz kadınlar özgürlük mücadelemizi, örgütlü mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum, mücadeleye devam diyorum. Vardık, varız, var olacağız. Jin jiyan azadî!
15 Aralık 2023