Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları ve Engelliler Komisyonu Eş Sözcüsü Hatice Betül Çelebi, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında, engellilerin maruz kaldıkları şiddet ve yoksullaştırmaya ilişkin değerlendirmelerede bulundu. Hatimoğulları, şunları söyledi:
Engellilik Manifestomuz sağlamcı ideolojisini ifşa ediyor
Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Partimiz, hiçbir ayrım yapmadan tüm insanların adil ve onurlu bir yaşam hakkına sahip olmasını savunur. Ancak Türkiye’de milyonlarca engelli, temel yurttaşlık haklarına dahi ulaşamayarak yaşamak zorunda bırakılıyor. Engelliler Komisyonumuz aracılığı ile uzun süredir engellilik alanında yoğunlaşan çalışmalar yürütüyoruz. Bu konuya nasıl yaklaştığımızı gösteren, engellilik alanına ilişkin politikalarımızı içeren “Engellilik Manifestosunu yayınladık. Kendi alanında önemli bir metin olan bu manifesto, engellilere karşı engelsiz olduğunu düşünenlerin sağlamcı ideolojisini ifşa eden bir metindir. Engellik alanında herkes için rehber olması amacını da güden manifestomuza herkes ulaşabilir. Tüm kamuoyunu online erişime açık olan bu metni yeniden değerlendirmeye, tartışmaya ve engellilik alanında egemen olan muhtaçlık ve yardım eksenli tartışmalardan çıkmaya davet ediyoruz.
İktidar engelliliği salt sağlıkla, tıbbi bir yaklaşımla ele alıyor
Engelliler de tüm insanlar gibi onurlu bir yaşamın öznesi ve hakça bir düzenin içinde olmak istiyor. Engellilere yönelik ayrımcı, ötekileştirici ve dışlayan hegemonik dil her yerde. Bu bağlamda önemli bir çalışmamız da “İçimizdeki Sağlamcı: Engellilere Yönelik Ayrımcı Tabirler Raporu"dur. Yine online erişime açık olan bu rapor da bu alanda ayrımcı olan, ötekileştiren egemen dili ifşa ediyor. Bizler de tüm çalışmalarımızda bu sağlamcı dile düşmeden yeni ve eşitlikçi bir dil kurmaya çalışıyoruz. Maalesef hem iktidar hem de sivil toplum kuruluşlarının önemli bir bölümü engelliliği salt sağlıkla, tıbbi bir yaklaşımla ele alıyor. Ama bizler asıl engellerin sosyo-politik bir yaklaşımla ortaya çıktığını ve ancak bu yolla çözülebileceğini biliyoruz ve farkındayız. Buna yönelik çalışmalar yürüttük ve bundan sonra da yürütmeye de devam edeceğiz.
Engellilik politik bir meseledir
Engellilik politik bir meseledir. Engelli haklarının tümü insan hakları bağlamında savunulmalı. BM Engelli haklarına ilişkin sözleşmeyi, haklar bağlamında kapsamlı bir çerçeve sunmasına ve Türkiye çekincesiz bir şekilde imzalamış olmasına rağmen, uygulamada sistematik hak ihlaller devam ediyor ve bu, engellileri zor durumda bırakıyor. Engellilere yönelik şiddet, yoksulluk, kamu hizmetlerinden mahrum bırakma AKP-MHP iktidarının politika tercihlerinin sonuçlarıdır. Bütçe hakkına ilişkin de sıkça söylediğimiz gibi; iktidarların tercihlerinin acı faturalarını halklar ödüyor. Tıpkı engelli yurttaşlara yönelik izledikleri tutumlarda ve cezasızlık politikalarında olduğu gibi.
Engellilere yönelik önyargılar sistematik yaşam hakkı ihlallerine yol açıyor
Engellilere yönelik şiddet, ancak ölüm ve ağır işkence durumlarında kamuoyuna yansıyabiliyor. Şiddet yaptırımsız kalıyor. Bu hafta yargının verdiği Sinan Gündoğdu kararı otistik bireylere yönelik şiddetin ne kadar basite indirgendiğini gösteriyor. Şiddet uygulayan kamu görevlisine sadece 2 bin 700 TL para cezası verilerek süreç bu şekilde geçiştirildi. Bu şiddetin asıl sorumluları olan amirlere ve siyasi sorumlulara cezasızlık politikası işletiliyor. Geçen hafta Ankara’da otistik bir çocuğun ailesi gürültü bahanesiyle katledildi. Engellilere yönelik önyargılar, eğitimsizlik ve bilinç düzeyi düşüklüğü bu şekilde sistematik yaşam hakkı ihlallerine yol açıyor.
Nüfusun içinde engellilerin oranı yüzde 10 ise istihdam kotası da yüzde 10 olmalıdır
Engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesi ve var olan sağlamcı politikaların azaltılması kapsamlı bir kamu politikası ile mümkündür. Ancak engellilere bütçeden ayrılan pay yüzde 2 bile değildir. Engellilerin istihdam oranı çok düşüktür. Zaten az olan yüzde 3 yasal kota bile doldurulmamaktadır. İstihdam kotası nüfusun içindeki oran kadar olmalıdır. Bize göre; bugün nüfusun içinde engellilerin oranı yüzde 10 ise istihdam kotası da yüzde 10 olmalıdır. Engellilerin en önemli sorunları erişilebilirlik ve tüm yurttaşlar gibi yoksulluk ve ekonomik krizle mücadeledir. Fiziki erişilebilirlik sorunları çözülmediğinden milyonlarca engelli bir tür tecrit altında evde yaşamak zorunda kalıyor. Engellilere verilen ödeneklerin miktarı enflasyon karşısında erimiştir.
Engelliler için yeni bir yaşamı paradigmamızı toplumsallaştırarak mümkün kılabiliriz
Partimiz Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, tüm engellilere en az asgari ücret kadar temel yurttaşlık geliri sağlanması gerektiğini savunuyor. Çünkü mevcut durumda verilen temel ödenekler, en temel ihtiyaçları olan temel tıbbi ve medikal ihtiyaçları bile karşılayamaz düzeydedir. Engellilerin çok önemli sorunlarından biri de temsildir. Engellilerin medyada, ekonomide, sanatta ve siyasette ne kadar eksik olduğunu biliyoruz. Çünkü ne yazık ki ülkemizdeki politikalar engellilere adeta ev hapsi vermiş durumdadır. Ve onların hiçbir alanda yeterince temsil edilmesinin önünü açmak bir yana onların önünü kapatmaktadır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Engellilerin yerel ve genel siyasette temsiliyeti bizlerin de daha çok üzerinde durması gereken konulardan biri. Engelliler için yeni bir yaşamı; paradigmamızı toplumsallaştırarak, engelliler ile birlikte çalışarak mümkün kılabiliriz. Biz, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak engelli yurttaşlarımızla çalışıyoruz ama bunu daha da büyütmek istiyoruz.
Gelin hep birlikte yeni yılı engelli hakları için farkındalık yılı ilan edelim
Değerli basın emekçileri! Kıymetli halklarımız! Engelliler Komisyonumuz bugün kamuoyuna bir rapor sunacak. Bu raporda engelli yurttaşlığının eksik bırakılmış halini, sağlamcıların engellileri yok saydığı bütçe ve kalkınma planını, iktidarın erişilebilirlik hakkını neden erteleyip durduğunu, devletin imzalayıp onayladığı BM Engelli Hakları Sözleşmesi'ni nasıl ihlal ettiğini, engellilerin nasıl yoksul bırakıldığını komisyonumuz paylaşacak. Sözlerimi Komisyonumuzun, “İçimizdeki Sağlamcı: Engellilere Yönelik Ayrımcı Tabirler Raporu’nun sunumundan bir alıntıyla tamamlayacağım: Gelin hep birlikte yeni yılı engelli hakları için mücadele yolunda bir farkındalık yılı ilan edelim. Böyle gelmiş böyle gitmesin. Davetimiz hepimiz için. Aynı zamanda ırkçı, cinsiyetçi, homofobik ve türcü olan kaba titreşimlerle ruhumuzu kuşatan bu kibirli ve sağlamcı dili dönüştürelim.
Dönüştürelim zehirli düşünceleri… Ve zihnimizi dönüştürelim… Kalbimizi dinleyelim, herkesten önce kendimizi dinleyelim. İncecik bir frekans gibi aksın, ipeksi bir yumuşaklıkla sarıp sarmalasın süzülen kelimeler. Yeniden sürelim kolektif bahçemizi, sözümüz sevgi yüklü bir tohum, suyumuz nezaket, gübremiz feraset, ışığımız adalet, hasadımız eşitlik olsun. Evet 2023’ü-24’ü hatta an’ı ve yarınlarımızı hep birlikte değiştirelim.
Siyaseten bizimle baş edemeyenler yargı sopasıyla bizi durdurmaya çalışıyor
SORU 1: Yargıtayın partiniz hakkındaki isim değişikliğini nasıl değerlendiriyorsunuz, yeni isminiz belli mi?
CEVAP: İsmimizle ilgili kamuoyuna açıklama yapmıştık. Yargıtay’ın kısa ismimiz olan HEDEP’in değişmesini istemiş olmasını, bir yargı ya da bir hukuk meselesi gibi görmüyoruz. Tamamen siyasi bir meseledir. HEDEP ismi halk tarafından oldukça benimsenen, sıcak karşılanan bir isim oldu ve çok kısa zamanda yer edindi toplumda ve halklarımız nezdinde. Buna ilişkin tıpkı HDP hakkında açılan kapatma davası gibi, yargı sopası yine bizim başımızda demoklesi kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor. Kısa ismimizle ilgili bir değişime gideceğiz. Bugün ve yarın iki gün devam edecek MYK toplantılarımızda bu konuyla ilgili bir görüşmemiz olacak. Henüz yeni kısa ismimizin ne olacağını netleştirmiş değiliz, burada hem parti kamuoyuna soruyoruz, aynı zamanda PM’nin de görüşlerine başvurduk. Bütün bu görüşleri değerlendireceğiz ve 8 Aralık’ta yapacağımız tüzük kongremizde bu isim değişikliğimiz gerçekleşmiş olacak. Ama şu bilinmelidir ki bizim ismimiz ve harflerimizle uğraşan anlayış bizim siyasette belimizi bükemez. Onların amacı siyaseten bizleri yenemedikleri, alt edemedikleri, diz çöktüremedikleri için hukuki olarak kendi anayasalarını da çiğneyen bir yaklaşım içinde olarak bu çerçevede bizimle uğraşmak. Onlar uğraşmaya devam ededursun biz değerli halklarımızla birlikte direnmeye devam edeceğiz.
Yerel Seçim Stratejimiz Türkiye’nin her yerinde kazanmayı hedef alıyor
SORU 2: Yerel seçimlerde batıda nasıl bir strateji izleyeceksiniz?
Batıyla ilgili ki buna İstanbul Büyükşehir Belediyesi de dahildir, henüz politikalarımızı, stratejilerimizi net olarak belirlemiş değiliz. Fakat şu konuda çok netiz. 2019 seçimlerinde ve Mayıs 2023 seçimlerinde AKP iktidarına ve esasen mevcut faşist otoriter rejime geri adım attırmak için yürüttüğümüz ve geniş kamuoyu tarafından büyük bir saygı, değer gören bir stratejimiz hayata geçmişti. Bu dönem bizlerin bu konudaki net olarak yaklaşımı, bizler batıda da kazanmayı düşünüyoruz, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak kendi halkımızın, seçmenimizin, yurttaşımızın yaşamış olduğu tüm yerlerde -Türkiye’nin batısı, doğusu, kuzeyi, güneyi- her yerde gücümüz yettiğince yerel yönetimlerde temsil edilecek şekilde siyasetimizi yürüteceğiz. Kentlerimizi yönetme hakkına sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Bu, sadece Kürdistan bölgesi için değil, İstanbul, Adana, Mersin gibi birçok şehrimiz Kürt halkının da yoğun yaşadığı şehirler. Ayrıca Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin ciddi bi sol sosyalist birikime de sahip olduğunu biliyoruz. Muhalefetin önemli bir kesiminin batıda da bize teveccüh ettiğini biliyoruz. Biz bütün bu temsil ettiğimiz kesimlerin yerel yönetimlerde temsil edilmesini istiyoruz.
3 Aralık 2023