Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları Amed İl Kongremize katıldı. Coşkulu geçen il kongremizde konuşan Hatimoğulları şunları söyledi:
Amed topraklarında gerçekleşen bu kongremizin barış ve huzur getirmesini diliyorum
Zulme baş eğmeyenlerin diyarı, direnişin başkenti Amed, merhaba. Merhaba beyaz tülbentler ile Türkiye'nin dört bir yanında barış mücadelesi veren barış anneleri merhaba. Mücadelenin yılmaz neferi ülkemizin ve Kürdistan'ın geleceği sevgili gençler merhaba. Merhaba Jin Jiyan Azadî sloganını dünyanın dört bir tarafında şiar haline getiren kadınlar, Ortadoğulu kadınlar, Kürt kadınları merhaba. Dili, kültürü, hakları için, bu ülkede eşit yurttaş olarak görünmek için, var olmak için, eşit yurttaşlık haklarının tamamının Anayasa tarafından güvence altına alınması için, demokrasi, adalet, barış ve kardeşlik için mücadele eden değerli Kürt halkı merhaba, selamlar size, sevgiler size. Değerli basın emekçileri, değerli kurum temsilcileri, değerli halkımız, değerli delegasyon hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Mücadelenin kalbi, Kürt halkının onurlu mücadelesinin en önemli merkezlerinden biri olan ve halkların tamamını, çoluk çocuk genç yaşlı kadın erkek hepsinin politik bilincinin yüksek olduğu Amed topraklarında gerçekleşen bu kongremizin hem Türkiye’ye hem Kürdistan’a barışı huzuru getirmesini diliyorum buradan.
Özgürlük için yeniden yapılanma kararımızı hayata geçiriyoruz
Bugüne kadar bu mücadeleyi binbir emekle bedelle bugünlere getiren bizlere bu salonlarda bu kongremizi gerçekleştirme ortamını yaratan ve aynı zamanda bugüne kadar yönetimlerde yer almış arkadaşlarımıza sonsuz teşekkürler. Yeni seçilecek, görevi yeni devralacak arkadaşlarımıza da başarılar diliyorum. Biz bu kongreyi yerel seçimlere hazırladığımız bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Ve çok işimizin olduğu bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Bir yandan kongrelerimiz bir yandan genel seçimlerden sonra siz değerli halklarımızın Kürdistan ve Türkiye'nin dört bir yanında yaptığımız toplantılar neticesinde aldığımız kararları hayata geçiriyoruz. Yeniden yapılanma kararı. Özgürlük için yeniden yapılanma kararımızı ayn zamanda hayata geçiriyoruz. O yüzden her zamankinden daha fazla işimiz var. Her zamankinden daha fazla emek vereceğimiz bir dönemden geçtiğimizi hepimiz biliyoruz. Şimdiden hepimize kolaylıklar diliyorum. Türkiye’de siyasi sembol haline gelen hem de Kürt halkı için önemli emekler veren Amed’te belediye başkanlığı yapan sevgili Gültan Kışanak’a, Hülya Alökmen’e, Selçuk Mızraklı'ya ve şimdi Kobanî Kumpas Davası'nda savunma değil bu kumpası kuran bu faşist otoriter rejimi onun adaletsiz hukukunu yargılayan sevgili Figen Yüksekdağ’a, Selahattin Demirtaş’a, Sebahat Tuncel’e, Ayla Akat’a ve tüm arkadaşlarımıza Amed’ten binlerce kez selam olsun.
Bu kadar vicdansızlığa yenilerini eklemeye devam ediyorlar
Amed kongresine katılmadan 3 gün önce Roboskî’deydik, dün de Bitlis Kongresi'ndeydik. Bitlis halkının selamını getirdik. Roboskî’de 19’u çocuk 34 canımız TSK’nın uçaklarından atıldığı bombalarla katledildi. Onların her biri sivildi, bir kısmı çocuktu. Onların bir kısmı daha nasıl bir hayatın onları beklediğini bilmeyecek kadar yaşları küçüktü. Onları acımadan katlettiler. Roboskî’de anma gerçekleştirdik. 14 yıl geçmesine rağmen anaların acısının nasıl tapteze olduğunu o gözyaşının kurumadığını gördük. Bu kadar acımasızca bu kadar vicdansızlığa yenilerini eklemeye devam ediyor bu faşist zihniyet. Ve cumhurbaşkanlığına bağlı bir birimde çalışan bir akademisyen 34 naaşın omuzlarında yükseldiği yüzyıllar dahi geçse aradan asla unutmayacağımız o fotoğraf karesini hepimiz hatırlayalım. Roboskî’de o 34 naaşın taşındığı o fotoğrafı. O fotoğrafı paylaşıyor bu sözde akademisyen. Bu vicdandan, ilimden, irfandan uzak olan bu anlayış ve altına 'bu görüntü çok güzel daim olsun' notunu düşüyor. Biz DEM Parti olarak bu konudaki suç duyurularımızı da elbette yapmaya başladık. Elbette bu anlayış bizim vicdanımızda zaten yargılanmıştır, halk nezdinde zaten yargılanmıştır.
Sivil insanların anıtının dikilmesinin ne zararı var?
Roboskî’de katledilenler için dönemin başbakanı şimdinin cumhurbaşkanı bir açıklama yapmıştı. Yanlış istihbari bilgiden dolayı bu katliamın gerçekleştiğine dair sözler sarfetti. Bakın Kayapınar Belediyemiz Roboskî anıtını yaptırdı. Bu çok önemli bir şey. O insanları yaşatmak adına o anıtın bu topraklarda olması çok anlamlı. Ama 2016’da kayyım bu anıtı yıktı. Peki 'yanlış istihbarat sonucu insanları bombalayarak katlettik' diyorsunuz. Anıtın neresinde bir yanlış ihbar var? Sivil insanların anıtının dikilmesinin bu iktidara ne zararı var? Demek ki o bombalar yanlışlıkla atılmamış. O bombalar yanlışlıkla atılmış olsaydı Kayapınar Belediyesi'nin yaptığı anıt yıkılmazdı. İşte bu zihniyetin devamcıları bu şekilde twit atmanın cesaretini bu anlayıştan alıyorlar. Değerli arkadaşlar Roboskî’de katledilen bütün canlarımızı Amed kongremizde bir kez daha anıyoruz. Onları unutmadık unutmayacağız unutturmayacağız. Unutursak yüreğimiz kurusun.
Filistin halkının davasından yerel seçimlerde prim yapmaya çalışıyorlar
Bugün Türkiye ve dünyada sağcı ırkçı ataerkil yönetimler ne yazık ki şu anda dünyanın dört bir yanında iktidara geliyor. Bunlardan birisi de AKP ve MHP iktidarının ta kendisidir. Savaşlar her yerde. Ukrayna Rusya savaşıyor, İsrail Filistin'i işgal ediyor. İsrail’in Filistin’i işgaline karşılık biz DEM Parti olarak sürekli ateşkes çağrısı yaptık ve sürekli mazlum Filistin halkının yanında olduğumuzu söyledik. Ama AKP iktidarı ve bölgedeki, Kürdistan’daki onun küçük ortağı Kürdistan’ın birçok ilinde etkinlikler düzenliyorlar, sözüm ona Filistin ile dayanışma etkinlikleri. HÜDA PAR’ın düzenlediği miting ve etkinlikleri hepiniz biliyorsunuz. Buradan ben HÜDA PAR’a bir çağrı yapıyorum. Siz eğer Filistin halkının mazlum olduğunu düşünüyorsanız ve gerçekten bu duyguda samimiyseniz büyük ortağınız AKP’ye şu çağrıyı yapın, İsrail ile bütün askeri ve ticari anlaşmaları feshetmesi çağrısını yapın. Biz bu çağrıyı yaptık ama onlar birbirleriyle el ele tutuşarak Filistin halkının davasından, Filistin halkının katledilişinden yerel seçimlerde prim çıkarmaya çalışıyor. Ve buradan bir kez daha diyoruz ki halkların acı çekmesine tahammülümüz yok. Ölen çocukların bedenleri üzerinden Türkiye'nin siyasetini dizayn etmeye, yerel seçimlerde taraftar kollamaya çalışmasına hiç kimsenin hakkı yoktur.
Gelin Kürt sorununun çözüm modelini inşa edelim
Ne mazlum Filistin halkının sorunu ne Kürt sorunu basitçe bir seçime feda edilecek bir sorun değildir. Bakın sadece son bir haftada Rojava’da gerçekleşen saldırılarda sivillerin nasıl hedef alındığına hep birlikte tanıklık ettik. Hastaneler bombalandı, tekstil atölyeleri bombalandı, matbaalar bombalandı. Diyorlar ki biz askeri unsurları bombalıyoruz. Hastanelerde çalışan hemşireler, doktorlar, orada koluna serum bağlanmış olan hasta, tedavi gören hasta, matbaadaki işçi ve emekçi sivil insan değil mi? Onların tek suçu Kürt olmak mıdır? Onların tek suçu Rojava’da yaşıyor olmaları mıdır? Biz buradan bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. İHA’lara SİHA’lara yatırım yapmayın, gelin Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözelim. Gelin dört parça Kürdistan’a örnek olacak bir Kürt sorunu çözüm modelini Türkiye topraklarında inşa edelim. Suriye’ye de Irak’a da İran’a da bu modeli Türkiye olarak sunalım. Var mısınız buna diyoruz bize nasıl karşılık veriyorlar. Gelip partimizin önüne sarı torba bırakarak karşılık veriyorlar.
Rojava Kürt halkınındır
Eş Genel Başkanımız sevgili Tuncer Bakırhan yaptığı her konuşmasında barış çağrısı yapmıştır. Her konuşmasında gelin Kürt sorununu demokratik yöntemlerle çözelim demiştir. Ama onu bile hedef haline getirecek kadar densizleşmiş bir iktidar, faşist ve otoriter bir anlayış var. Biz bu topraklarda IŞİD’in El Nusra ve uzantıları olan zihniyetlerin sınır komşumuz olmasını istemiyoruz. Rojava üzerinden demografik yapıyı değiştirmek üzere operasyonlar gerçekleştirilmesini istemiyoruz. Rojava Kürt halkınındır, Kürt halkı orada diğer halklarla birlikte ortak yönetimlerini oluştursun diyoruz. Bunlar sarı torbalarla, bize dönük tehditlerle, milletvekillerimizi hedef göstererek, gözaltılarla tutuklamalarla bize baş eğdireceklerini zannediyorlar. Ve sevgili Şükrü Erbaş'ın dediği gibi 'Ey ölüm terzileri, ev yıkıcılar, sürgün ustaları. Ey bir halkı dizlerinin üstünde görmekten görmekten gönenen sahte eşitlikçiler. Siyah ve beyaz dışında renk tanımayan alacakaranlık.
Sayın Öcalan üzerindeki tecrit derhal kaldırılsın ve fiziki özgürlüğüne derhal kavuşsun
Ölüm terzilerine ev yıkıcılarına doydu bu toprak. Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık. Biz korkuyu Mahirlerle, darağacında idam edilen Denizlerle Yusuflarla Hüseyinlerle bıraktık. Biz korkuyu Kemal Pirlerle Mazlumlarla Sakinlerle bıraktık. Biz korkuyu 12 Eylül’de Amed Cezaevi direnişlerinde ıraktık. Biz korkuyu 90’larda faili meçhullerde bıraktık. Analarımız çocukları onlara ptt kargoyla yollandığı halde barış deme cesaretini gösterirken bıraktık korkuyu. Biz korkuyu tarihin çöp sepetine attık. Cesaret ektik Amed topraklarına. Cesareti Anadolu ve Mezopotamya topraklarına ektik ve bu cesaretle biz bugüne kadar geldik. Bu cesaretle örgütlendik, bu bilinçle örgütlendik. Ve bize asla diz çöktüremeyecekler. Biat ettiremeyecekler. Özgürlük mücadelemizden vazgeçiremeyecekler. Yine denemeye devam ediyorlar. Tecritle devam ediyorlar. Cezaevlerindeki hasta tutsaklara baskılarla devam ediyorlar. Asla başaramayacaklar. Bugün Sayın Öcalan ne ailesiyle ne avukatlarıyla üç yılı aşkın bir süredir görüştürülmüyor. Ve 106 cezaevinde Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kalkması ve Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesi için açlık grevleri başlamıştır. Demokratik zeminde mücadele veren bizler, bu sorunun çözümü konusunda daha büyük adımlar atmayı başarabilirsek açlık grevleri daha ağır bir tabloya dönüşmeden bu sorun çözülür. Buradan Amed topraklarından bir kez daha diyoruz ki Sayın Öcalan üzerindeki tecrit derhal kaldırılsın ve Sayın Öcalan fiziki özgürlüğüne derhal kavuşsun.
Bizler hiç kimsenin aç kalmaması için mücadelemizi yürütüyoruz
Bakın içinden geçtiğimiz süreç savaş ve çatışma, kan ve gözyaşının bizlere reva görüldüğü bir süreçtir. Biz bu süreçte İHA’lara SİHA’lara tank top ve mermiye para ayıran bu anlayışa karşı özellikle geçtiğimiz bütçe döneminde parlamentoda şu çağrıları yaptık; insanlar aç insanlar yoksul, bakın Amed’te gençlerin işsizlikle karşı karşıya kaldığını burada bulunan her bir insanımız gayet iyi biliyor. Açlık ve yoksullukla toplum biat ettirilmeye çalışılıyor. Ama kendileri ülkenin bütün kaynaklarını peşkeş çekmeye çalışıyorlar. 7 cedlerine yetecek kadar parayı kendi ceplerinde kasalarında yurtdışındaki offshore hesaplarla garantiye almışlar. Bize uygun gördükleri bir kuru ekmek 17 bin liralık asgari ücret. Ki bu asgari ücretin birkaç ay sonra hiç bir değeri kalmayacak. Birkaç gün önce bir baba AVM’den kendisini aşağıya attı. Çok şükür ki hayatta şuan ve tedavisini görüyor. Ama muhtemelen bir daha yürüyemeyecek. O orada intihar ederken 'benim çocuğum aç' diyor. 'Benim 15 bin TL borcum var' diyor, 'ben çocuğuma yemek veremiyorum' diyor. Bu babanın eşiyle yapılan bir röportajda eşi şunları söylüyor: Biz kağıt topluyoruz günde 100 lira kadar para kazanıyoruz. Ama bu bizim çocuklarımıza yetmiyor. Marketlerin önünden miadı geçmiş ürünleri evimize götürüyor çocuklarımızı onunla besliyoruz diyor. Bizi yönetenlerin büyüklerimizin diyor bizim halimizden anladıkları yok, onların sırtı pek. İşte Türkiye’deki açlık ve yoksulluğun fotoğrafını bu annenin ve babanın sarf ettiği sözler bize anlatıyor. Bizler aynı zamanda bu ülkenin adil bir ekonomiye sahip olması için, bu ülkede hiç kimsenin aç kalmaması için mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu ülkenin en yoksulu ve açı olan kadınlar. Evde kaynamayan tencerenin hesabı biz kadınlardan soruluyor. Bu iktidarın bizlere reva gördüğü açlık yoksulluk ve geleceksizliktir. Ama sadece bu değil.
Jin Jiyan Azadî ile mücadelemizi yürütmeye devam edeceğiz
Bu iktidarın kadınlara 5 bin yıllık erkek egemen zihniyetin devamı olarak nasıl baskılar uyguladığını hep beraber gayet iyi biliyoruz. Bakın DEM Parti İstanbul il eş başkanımız sevgili Gonca’yı gözaltına alırken polis onun üzerindeki kıyafeti üzerinden çekerek gözaltına almış. Tıpkı İsrail nasıl savaş sırasında kadınların bedenlerini teşhir ettiyse buradaki kolluk kuvvetinin zihniyeti onun aynısı. İl başkanımızın üzerinde ettirdiği bu şiddet sıradan değildir. Bunun anlamı büyüktür, 'DEM Partili kadınlara, eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren kadınlara her türlü şiddeti ben uygularım' diyor. Ama biz kadınlar dün de boyun eğmedik bugün de boyun eğmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi için dün de mücadele ettik bugün de mücadele edeceğiz. Bizler bilincimizi Jîna Mahsa Amînî'nin İran’da ortaya koyduğu tavırla Jin Jiyan Azadî ile mücadelemizi yürütmeye devam edeceğiz.
Kürdistan’da bütün kayyım atanan belediyeleri tek tek alacağız kararlılığı çıktı
Önümüz yerel seçim. Bu yerel seçimler için değerli halkımızla çok sayıda toplantılar yaptık. Türkiye ve Kürdistan’da yüzlerce toplantı yaptık. Bu toplantılarda önümüzdeki seçimlerde Kürdistan’da bütün kayyım atanan belediyeleri tek tek alacağız kararlılığı çıktı. Az farkla kaybettiğimiz bütün belediyelerimizi AKP ve MHP iktidarının seçmen kaydırmasına çok sayıda asker ve polisi bir evin içinde kaydetmesine rağmen biz bu seçimleri söke söke alacağız. Kayyımları kesinlikle def edeceğiz. Bugün seçmen taşıma işini yürüten AKP’nin bütün bu çalışmalarını seçim komisyonumuz tespit etmiştir. Gerekli itirazlar yapılacaktır.
Amed’de ortaya koyacağımız model bütün Kürdistan’a örnek olacaktır
Sevgili Amed halkı bu kısmı çok önemli gerçekten, burayı can kulağıyla dinlemenizi rica ediyorum. Biz Amed’de neredeyse bütün belediyeleri kazanmış bir siyasi partiyiz. 2 milyon nüfusuyla Amed aslında yek vücut partisiyle birlikte davranan bir kentimizdir. Burada ortaya koyacağımız model, bütün Kürdistan’a, bütün belediyelerimize örnek olacaktır. Emin olun ki bugün hangi kentimiz olursa olsun yüzü gözü kulağı Amed’de olacaktır. Biz seçim çalışmalarımızı iki boyutlu sürdüreceğiz. Birincisi elbette seçimleri kazanma. Bunun için emeğimizi en üst noktaya çıkarmaktır. İkinci ve daha da önemli bir görevimiz var. Kayyımların almasını engellemek. Kayyım atanmasını engellemenin bir tek yolu var o da halkımızın kendisinin öyle bir bilinçle mücadele etmesi gerekir ki biz belediyelerimizi halkımızla birlikte sarıp sarmalaycağız. Etten duvar öreceğiz. O belediyelere girmelerine izin vermeyeceğiz. Bu iradeyi hep beraber koyarsak ki ben yapacağımıza inanıyorum bizler bu kayyımcı anlayışı buradan hep beraber def etmiş olacağız .Bütün Türkiye ve Kürdistan’a çok önemli bir model teşkil etmiş olacağız. Kayyımları bu kadar politik bir salona anlatmama hiçbir şekilde gerek yok. Sizler yaşadınız? Sizler deneyimlediniz. Belediyenin olanaklarını nasıl çalıp çırptıklarını, nasıl peşkeş çektiklerini en iyi şekilde sizler biliyorsunuz. Ama biz bir kere daha şu mesajı bizim dışımızdakilere verelim. Bizler Amed’de Kürdistan’da tarihi bir zafer kazanacağız. Bu seçimlerde tarihi bir zaferi bütün Kürdistan halklarına hediye etmeye hazır mıyız?
Bütün Türkiye’ye bir kez daha katılımcı ve demokratik belediyeciliği göstereceğiz
Halkın iradesiyle kayyımları göndereceğiz. Yeniden asimilasyon politikalarına karşı dilimizi, kültürümüzü burada üretecek, geliştirecek kurumlarımıza yeniden kavuşacağız. Kadınlarla ilgili tek tek kapattıkları kurumlar var ya onların hepsini tek tek açacağız. Üstüne de başka kurumlar ekleyeceğiz. Bu da tüm kadınlara müjdemiz olsun. Kültür sanat kurumlarımızı yeniden kuracağız, gençlik kurumlarımızı yeniden kuracağız. Bütün Türkiye’ye bir kez daha göstereceğiz ki katılımcı demokratik belediyecilik burada nasıl işleyecek diye en iyi modelini burada öğretip bütün Kürdistan ve Türkiye’ye örnek olarak göstereceğiz.
Yeni yılın bütün halklara barış ve huzur getirmesini diliyorum
Değerli arkadaşlar, önümüzde bir süreç var. Çok emek vermemiz gereken bir süreç var. Sizler en büyük ricamız, lütfen hep beraber şimdiden itibaren ön seçimlerimiz gerçekleşene kadar adaylarımız netleşip onları ilan edene kadar da hiç beklemeden kapı kapı gezelim. Özellikle, bize hiç oy vermemiş mahallelere lütfen özellikle gidelim. Başta kadınlar, analar, seydalarımız, melelerimiz, kanaat önderlerimiz lütfen her birimiz kendi planlamalarımızı yapalım ve hep birlikte yola koyulalım, çalışalım. Ben buradan sözlerimi tamamlarken bugün yeni yıla gireceğiz. Ve yeni yılın bütün halklara barış ve huzur getirmesini diliyorum. Sizlerin de yeni yılını kutluyorum. Ümit ediyoruz ki cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk senesinde demokratik bir cumhuriyeti hep beraber inşa edeceğimiz günleri görürüz. Ümit ediyorum ki Kürt sorununu bir güvenlik sorunu değil bir statü sorunu, bir özgürlük ve demokrasi sorunu olarak görür ve bu konuda hep birlikte çözümler üretiriz. Yeni yılın bütün halklara barış ve huzur getirmesini diliyorum. Konuşmamı tamamlarken, sevgili Selahattin Demirtaş’ın babası hayatını kaybetmiş. Buradan sevgili Selahattin Demirtaş’a ve haksız hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan arkadaşlarımıza dayatılan bu acıyı bir kere kınadığımızı ifade ediyoruz .Sevgili Demirtaş’a, ailesine ve bütün halkımıza başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Çoğu arkadaşımız cenazelere katılmadı cezaevlerinden. O acıları yaşayamadı, haksız hukuksuz tutuldukları için. Sevgili Demirtaş’ın acısını paylaştığımızı buradan ifade ediyorum.
31 Aralık 2023