Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, TMMOB Genel Kuruluna katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları şunları söyledi:
Gezi’de yitirdiğimiz bütün canları unutmayacağız
Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. TMMOB’un öncelikle 70’inci yaş gününü kutluyorum. Daha güzel günleri birlikte inşa edeceğimiz günler diliyorum. Genel kurulun gerçekleştiği bu tarihin, bugünün tabii ki çok özel bir anlamı var. Bugün Gezi Direnişinin yıl dönümü. Ben de Gezi’de yitirdiğimiz bütün canları, o gencecik fidanları sevgiyle anıyorum. Onları asla unutmadık, unutmayacağız.
Seçilecek olan arkadaşlara başarılar diliyorum
Akbelen’den Cudi’ye ve Dikmece’ye, Gezi’den Van’a çevre, kent hakkı ve doğanın korunması konusunda mücadele yürüten, bu ülkede yaşanmış olan insan hakları ihlallerine ve özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı demokratik zeminde mücadele yürüten siz değerli TMMOB üyeleri ve emektarları, bugün bir kurultay gerçekleştirecek ve yeni bir yönetim seçeceksiniz. Aynı zamanda Türkiye'nin içinden geçtiği süreci ve Türkiye’nin fotoğrafını değerlendireceksiniz, önemli kararlar alacaksınız. Ben bugüne kadar yönetimde emek vermiş arkadaşların emeğine sağlık diyorum, yeni seçilecek olan arkadaşlara da başarılar diliyorum.
İktidar iş cinayetlerinin hesabını mühendislere, emekçilere, işçilere yüklemeye çalışıyor
Evet, içinden geçtiğimiz günler ağır ve zor. AKP iktidarı 22 yıllık iktidarı döneminde, Türkiye’nin neoliberal politikalarının uygulanması konusunda ne yazık ki üzülerek söylüyorum ki gelmiş geçmiş en başarılı iktidarı. Neoliberal politikaları uygulayarak Türkiye’deki bütün doğaya ait ne varsa, insana ait ne varsa, emeğe ait ne varsa hepsini uluslararası ve yerli sermaye başta olmak üzere her kesime peşkeş çektiler. Soma’dan İliç’e kadar yaşanan iş cinayetlerinde hesap vermek yerine, sermayeye hesap verdirmek yerine mühendislere, emekçilere, işçilere hesabı yüklemeye çalışıyorlar. Yayınladıkları raporlarda yaşanmış olan ihmallerin mühendis ve işçilerden kaynaklandığını ifade ediyorlar. Oysa onlar, yani sermaye ve onu koruyan iktidar bu konuda en çok suçlu olandır. AKP iktidarı leblebi dağıtır gibi maden ruhsatı dağıttı. Bu dağıtılan maden ruhsatları sadece doğamıza, havamıza, suyumuza, toprağımıza zarar vermedi; insanlara ve insanlığa da zarar verdi. Bugün Soma’da yaşamını yitiren işçilerden onlar sorumludur, İliç’te yaşanan insanlık dramından onlar sorumludur. Ancak bu faturayı ne yazık ki sizlere ve işçilere çıkarmak istiyorlar. Bizler bu sermaye düzenine, ülkeyi tek adam rejimiyle yönetmek isteyen bu rejime karşı hep beraber karşı durduk. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratik bir cumhuriyeti pekala hep birlikte inşa edebileceğimizin, bunun olanaklarının günümüzde açığa çıktığının altını çiziyorum.
AKP iktidarı yaşam alanlarımızı ve özgürlüklerimizi iyice daralttı
AKP döneminde en büyük insan hakları ihlallerinin yaşandığına tanıklık ettik. Askeri cunta dönemlerini aratmadılar, asgari sıkıyönetim dönemlerinin muadili bir biçimde yönetmeye devam ettiler. Bugün Türkiye’de yaşanan işçi göçü, gençlik göçü de 80’lerdekini katlamış düzeydedir. Doktor, mühendis ve pek çok kesimden insanın artık yurt dışına çıkmak istediğini görüyoruz. Çünkü bilime ve bilim insanlarına düşman olan AKP iktidarı yaşam alanlarımızı, özgürlüklerimizi, iş alanlarımızı, güvenceli iş alanlarını iyice daraltmış durumdadır. Buna karşı hep birlikte güçlü bir mücadeleyi örmek ve örgütlemek durumundayız. Yine bu iktidarın yargı sopasıyla bütün emek ve meslek örgütlerini, bütün demokrasi güçlerini, devrimcileri ve sosyalistleri nasıl baskı altına almaya çalıştığının en önemli örnekleri Gezi ve Kobanî davalarıdır. En önemli örnekleri olarak bunları gösterebiliriz ama ne yazık ki bunun gibi nice davalar, nice dosyalar ürettiler. Toplumu mücadele edemez, kurumları görevlerini yerine getiremez, siyasi partileri siyaset yapamaz hale getirdiler. Özlük haklarını korumak, kent hakkını korumak, doğayı korumak dahil olmak üzere verdiğimiz mücadelede ne yazık ki hep karşımıza dikildiler. Biz kadınlara en fazla baskıyı ve eziyeti bu iktidar uygulamıştır. Şimdi yeni düzenlemiş oldukları müfredatla, Maarif Projesiyle, ÇEDES’le kadınları, bu ülkede yaşayan farklı halklardan ve insanlardan her kesimi baskı altına almak için çalışıyorlar.
Gezi ve Kobanî tutsaklarını özgürleştirmek için daha çok dayanışmaya ihtiyacımız var
Kobanî Kumpas Davasında Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile beraber 13 arkadaşımız 407 sene hapse mahkum edildi. Elbette bu süreç bitmedi. Türkiye’nin bütün demokrasiden yana güçleri olarak, vicdan sahibi insanlar olarak, bu ülkenin özgürleşeceğine inanıp bunun için emek verenler olarak Gezi ve Kobanî tutsaklarını özgürleştirmek için daha çok dayanışmaya, daha çok beraber olmaya ve daha çok mücadele etmeye ihtiyacımız var. Bir konudan daha bahsetmek isterim. Sevgili Başkan, yine oldukça geniş yer verdi konuşmasında. Maraş ve Antakya merkezli çok ağır bir deprem yaşadık. Sanıyorum ki son 600 yılın en büyük yıkımının ve kaybının yaşandığı depremdi. Bu depremde devlet asla deprem bölgesine sahip çıkmadı ve insanlar o enkaz altında günlerce çığlık çığlığa bağırarak can vermek zorunda kaldı. Biz o insanlara yeterince yardım edemedik, o insanlarla yeterince dayanışamadık. Aslında bu görevi yerine getirmesi gereken kamu gücü orada yoktu.
Bölgede demografik yapıyı değiştirmek için Beşli Çete bütün olanaklarını seferber etmiş durumda
Ama şimdi rant için ve bölgede demografik yapıyı değiştirmek için Beşli Çete bütün olanaklarını bu iktidarla seferber etmiş durumdadır. O gün bir kepçe dahi bulamamıştık. Ancak daha sonra sözde enkaz kaldırma ve yeni ihaleler için binlerce iş makinesinin o alanlarda çalışma yürüttüğüne tanıklık etti. İşte o gün seferberlik ilan edilseydi, bir toplumsal seferberlik edilseydi ve o iş makinaları depremin yaşandığı ilk anda gelseydi şu an yitirdiğimiz canların belki çok önemli bir kısmını yeniden hayata kavuşturabilecektik ama olmadı.
Bununla da bitmedi. Şimdi özellikle Antakya, Samandağ, Defne ve Osmaniye’nin bir bölümünde rezerv alan ilan ettiler. Rezerv alana oradaki yurttaşımız karşı. Depremzedeler, “Zaten can pazarı içindeyiz, çok zor koşullarda yaşıyoruz, bizimle müteahhit anlayışıyla ticaret yapmayın” diyor. Kamunun görevi ücretsiz şekilde evleri yapmasıdır. Yine Antakyalılar, Samadağlılar ve Defneliler demografik yapının bozulmasını istemiyor.
Rezerv alan mağdurlarının daha güçlü dayanışmaya ihtiyacı var
Halk siyaseten bu amacı güden iktidara karşı bu güçlü mesajı veriyor. Bunu özellikle burada neden paylaşma gereği duydum. Çünkü doğrudan TMMOB ve bağlı odaları ilgilendiren bir konu. Bölgedeki meslek odalarının katkıları zaten çok büyük oldu. Türkiye genelinde TMMOB’un çok büyük katkıları oldu ama daha fazla katkınıza ihtiyacımız var. Hem rezerv alanla ilgili hem de kentlerimizin yeniden inşa edilmesiyle ilgili uzmanlığınıza daha fazla ihtiyacımız var. Buradan çağrı yapıyoruz rezerv alan mağdurlarıyla daha çok dayanışma için. Desteğinize ve uzmanlık bilginize çok ihtiyacımız var.
Yerel seçim sonuçları faşizmin kurumsallaşamayacağını göstermiştir
Yaşadığımız bu ülke bizim. Rengarenk coğrafyasıyla, her biri kendi özgünlüğüyle, kendi kültürel değerleriyle bu ülke hepimizin. AKP iktidarı sadece insanların özgürlüklerini sınırlamakla kalmadı, ülkenin tarihsel dokusunu ve kentlerin siluetini silmek için elinden gelen her türlü çabayı gösterdi. Kentlerin mimarisine karışıyor, kendi kültürel değerlerini yaratmak için adımlar atıyor. Bu konuda başta TMMOB olmak üzere, Türkiye’deki bütün emek ve meslek örgütleri ve demokrasi güçleri oldukça güçlü bir tavır koydu. Biz şunu gösterdik hep beraber; faşizm bu ülkede kurumsallaşamaz. Biz son yerel seçimlerde büyük bir yenilgiye uğratarak aslında şunu göstermiş olduk. Faşizm toplumsal rıza, kitle rızası üretememiştir ve gücümüzü birleştirerek, faşizme karşı omuz omuza daha güçlü direnişler sergileyerek pekala başarabilir ve özgür yarınlarda hep birlikte daha mutlu bir hayatı hep beraber sürebiliriz. Genel kurulu saygıyla selamlıyorum ve tekrar yeni seçilecek arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
31 Mayıs 2024