Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, İzmir’de Yöre Dernekleriyle bir araya geldi. Burada konuşan Hatimoğulları şunları söyledi:
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum hoş geldiniz, baş göz üstüne geldiniz. Merhaba hevalino hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. Ehlen ve sehlen bikul cemien.
Bu salona ve katılımcı listesine baktığımızda işte gerçek Türkiye tablosu bu salonda mevcut. Bu salonda Türkü, Kürdü, Arabı, göçmeni birçok halktan insan, Alevi, Sünni birçok inançtan insan bir arada, bugün bizler dostça bir kahvaltı ediyoruz. Türkiye’nin esasen özlediği tablo. Türkiye’nin esasen özlediği toplumsal tablo tam da İzmir’in toplumsal dokusunda ve şimdi bu salonda siz değerli halklarımızın, kurum temsilcilerinin çizdiği tabloda mevcuttur. Biz DEM Parti olarak bütün Türkiye’nin bütün toplumsal alanlarında ve egemen siyasetin kutuplaştırıcı ayrıştırıcı zihniyetine karşı tam da halkların bir arada yaşayabildiği bir cennet bahçesi öneriyoruz.
Bir arada ve eşit yurttaşlık temelinde yaşadığımız bir ülke için mücadele ediyoruz
Bunun için çalışıyoruz DEM Parti olarak. Yok bizim birbirimizden farkımız. 84 milyon yurttaş olarak bizler Türkiye’de eşit yurttaşlık hakkı temelinde demokratik bir Türkiye'yi birlikte inşa ederek yaşayabiliriz. Burada kendi rengimizle ben Kürdüm dediğimizde ve Kürtçe konuştuğumuzda, anadilim olan Arapça konuştuğumda, Türkçe konuştuğunda, Romanlar Lazlar kendi dillerini konuştuğunda biz ne kadar mutlu oluyor ve ne güzel bir dayanışmadır diyoruz. Halkların köprüsü budur diyoruz. Ayrıştırıyor muyuz, bölüyor muyuz bu ülkeyi? Tabii ki hayır. Tam tersine bu ülkede farklılıklarımızı, Anadolu ve Mezopotamya topraklarında 72 milletten insan olarak her biri kendi renginde, inancında, dilinde, barış içinde yaşadığı, kimsenin kimseyi horlamadı, dışlamadığı, yargılamadığı, yadırgamadığı ama bütün bunların bir hukuk temelinde anayasal güvence altına alınmış olduğu, eşit yurttaşlık hakkı temelinde inşa edilmesini istediğimiz bir Türkiye bir demokratik cumhuriyet için çalışıyoruz değerli arkadaşlar. Elbette bizler mutlaka ve mutlaka bütün halklar olarak tıpkı burada yazıldığı gibi kültürler nasıl buluşuyorsa burada, bizler büyük buluşmamızı toplumun hakikatinde sağlayacağız. Bizler büyük buluşmamızı toplumun vicdanında sağlayacağız, hakkın ve hukukun temelinde sağlayacağız. Bu saikle DEM Parti olarak diyorum ki bir kez daha hoş geldiniz, bir kez daha iyi ki hepiniz kendi renginizle varsınız, bir kez daha iyi ki hep beraberiz.
Bizler bu ülkeyi yönetenlerin karnesini yerel seçimlerde halklarımızla birlikte vereceğiz
Önümüz yerel seçim. Şimdi Türkiye’de çok önemli gündemler var. Dünyanın da çok önemli gündemleri var. Ama yine de en önemli gündemimizden birisi yerel seçimlerdir. Bakın bugün dünya bir savaşın eşiğine gelmiş durumda. İsrail'in Filistin işgali, Rusya-Ukrayna savaşı, Kızıldeniz’de adeta savaş gemileri namlularını halkın üzerine doğrultmuş durumda. İşte bizler coğrafyamızda Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında en çok barışa ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Ama elbette bizim kendi yerel gündemlerimiz de çok önemli. Yine Türkiye’nin en temel gündemlerinden birisi hepimizin içinde bulunduğu, hepimizin evinde mutfağında iliklerine kadar hissettiği açlık ve yoksulluk. Ülke çok derin bir ekonomik krizden geçiyor. Bizler yerel seçimlere giderken, 'yerel seçim merkezi seçim gibi değildir' demeyelim. 'Yerel seçim merkezi hükümeti etkilemez' demeyelim. 'Ne alakası var' hiç demeyelim. Ülkeyi bu kadar açlık ve yoksulluğa mahkum eden insanların aldığı asgari ücretle bir haftasını dahi geçindiremeyen, bir ay içinde market raflarına 3 kez zammın geldiği, yediğimiz ekmeğimizi gelecek ay aynı fiyattan alamadığımız bir dönemden geçiyorsak inanın ve bilin ki yerel yönetimlerin de bunda payı vardır. Yerel yönetimlerden çıkan sonuçlar merkezi hükümeti ciddi anlamda etkiler. Bizler bu ülkeyi yönetenlerin karnesini bu yerel seçimlerde siz değerli halklarımızla birlikte vereceğiz. Çok sayıda sendikadan emek ve meslek örgütlerinden temsilci arkadaşlarımız var aramızda. Onların en yoğun gündemlerinin bu olduğunu biliyoruz, farkındayız. Birlikte güçlü bir çalışma ile bu ülkede adil bir ekonomik programın uygulanması için mücadelemizi daha güçlü sürdürmeliyiz. DEM Parti olarak programımızdaki en önemli noktalardan birisi adil demokratik bir programın hayata geçmesidir.
Kadınlar olarak haklarımız ve özgürlüğümüz için mücadele etmeye devam edeceğiz
Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu da burada. Ben buradan sevgili kadınlara sevgili kız kardeşlerime seslenmek istiyorum. Yerel seçimlerin merkezi seçimlerle alakası var mı yok mu tartışması yürütülüyor ya, evet çok alakası var. Biz kadınlar yaşadığımız kentlerde özgürce yaşamak istiyoruz. Biz kadınlar saçımızdan başımızdan etek boyumuzdan makyajımıza, başımızın örtüsüne karışılmasını istemiyoruz. Bunu asla kabul etmiyoruz. Biz kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nin bir gece ansızın lağvedilmesini, 6284 Sayılı yasanın bir gece ansızın ortadan kaldırılma ihtimalini, kazanılmış nafaka hakkımızın elimizden alınmasını asla kabul etmiyoruz. Bakın İzmir neden çok göç almış bir kenttir? Özellikle 2015’ten sonra İzmir çok göç alan bir kent. Çünkü insanlar İstanbul’un göbeğinde de Ankara’da da İç Anadolu'nun birçok kentinde de AKP iktidarının yarattığı basınç ve toplumsal zihniyete karşı seküler yaşamı başka yerlerde aramaya çalışıyorlar. İzmir bu anlamıyla evet seküler yaşam için sembol olan kentlerimizden biridir. Biz buradan kadınlar olarak gerek yerel seçimlerde gerekse genel politik duruşumuz itibariyle örgütlenmeye, haklarımızı talep etmeye, onlar için mücadele etmeye, özgürlüğümüz için mücadele etmeye devam edeceğiz. Vardık varız var olacağız.
Yerel yönetimleri hangi parti yönetirse yönetsin yapı denetimi konusundaki yetersizliği asla affedilemez
Elbette bizler yerel seçimlere giderken yerel yönetimlerin en çok önemsenmesi gereken önemli konulardan biri de kentin ekolojik durumudur. Ne yazık biz Türkiye'de ve dünya ölçeğinde ağır bir pandemi süreci yaşadık. 6-7 Şubat'ta Maraş ve Hatay merkezli çok büyük deprem yaşadık. Bu depremde neredeyse 100 bini aşkın insan yaşamını yitirdi. Bunlarda elbette merkezi hükümetin aldığı imar affı kararının büyük bir etkisi var. Ama biz gittiğimiz her yerde bu depremde yüreği yanan insanlar olarak, bu depremde yakınlarını kaybeden insanlar olarak şu vurgunun her yerde yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Biz DEM Parti olarak hangi yerel yönetim olursa olsun, hangi partinin elinde olursa olsun o belediye o kentin depreme, doğal afetlere dirençli hale getirilmesi için yerel yönetimlere düşen denetim görevi ve ruhsat başta olmak bütün bunların en iyi şekilde yerine getirilmesi gerektiğini vurguluyoruz ve bu konuda çağrımızı her zaman yapacağız. İster orayı biz DEM Parti olarak yönetelim ister iktidar partisi, ister muhalefet partileri olsun. Bu konuda hiç kimsenin yanlışına göz yummak, seyirci kalmak, 'bir kereden bir şey olmaz' demek gibi bir lüksümüz yoktur. Sivil Toplum Örgütleri güçlü bir biçimde bu salonda bulunuyor. Fay hattı üzerinde yaşayan kentler başta olmak üzere tüm kentlerde ekolojik dengenin korunması, depreme dayanıklı yapıların denetlenmesi ve dayanıksız olan binaların derhal yıkılması, yerine yenilerinin inşa edilmesi konusunda lütfen siz de demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları olarak, bu ülkenin yaşam hakkını savunan yurttaşı olarak sizler de taleplerinizi her yerde dile getirin. DEM Parti ister muhalefet olarak ister o belediyenin yönetiminde olarak bu konuda hassasiyetini azami seviyeye çekecektir. Ve burada sizlerin huzurunda depremde yitirdiğimiz bütün canlarımızı saygıyla anıyorum. Hatay ve Maraş merkezli depremi, bir daha kötüsü yaşanmasın diye unutmayacağız, unutturmayacağız.
Kayyımları göndermek için İzmir’de yaşayan halkımıza da görev düşüyor
Önümüz yerel seçim dedik. Şimdi Türkiye’nin yaşanan tüm bu sorunlarının hepsini bilmekle birlikte elbette yerel seçim gündemi en çok konuşulan gündem. Bizler, Kürdistan’da, yaptığımız halk oylamalarıyla eş başkanlarımızı, meclis üyelerimizi belirledik. Aday tanıtımımızı da yaptık ve şu an kayyım atanmış belediyeleri tek tek geri almak için olanca gücümüzle Türkiye'nin her yerinde çalışıyoruz. Bugün Amed’de, Van'da, Kars'ta yani kayyım atanmış belediyeleri geri almak için çalışma yürütürken sadece oranın insanları olarak çalışma yürütmemiz yeterli olmayacaktır. Biraz önce katılımcı kurumlar okunurken neredeyse Kürdistan’ın her ilinden burada yöre dernekleri, Amedliler var, diğer kentlerimizden insanlar var. İzmir'de de kayyım atanmış belediyelerimizi geri almak için hep birlikte çalışmalıyız. Kayyım bugün faşist otoriter rejimin gelebileceği en önemli noktanın göstergesidir. Kayyım erken dönemde Türkiye'de elde edilmiş olan seçme seçilme hakkının Kürt'ün elinde alınması demektir. Kürde destek olanın elinden seçme seçilme hakkını almak demektir. Bunu asla kabul etmiyoruz. Demokrasinin asgari koşulu seçme ve seçilme hakkıdır. Ve biz seçme seçilme hakkımızı kullanacağız. Belediyelerimizi kendi irademizle, halkın iradesiyle yöneteceğiz.
Kent uzlaşısı farklı fikirlerin buluştuğu bir fikir manzumesi, bir yönetim biçimidir
Kayyım atanmış belediyelerimiz için kararlıca halkın seçtiği adaylarımız şu an sahada çalışma yürütüyorlar. İzmir’den onlara başarı dileklerimizi iletiyoruz ve desteklerimizi sunduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz. Değerli arkadaşlar batı için özellikle kent uzlaşısından bahsettik. Kent uzlaşısı derken sadece o kentin seçime girme yeterliliği olan siyasi partilerinin bir araya gelmesinden bahsetmiyoruz. Tam da bu salonda siz değerli kurum temsilcilerinden bahsediyoruz. Bugün demokratik yönetim demek halkın yönetime katılması demektir. Demokratik yönetim demek o kentteki bütün yerel dinamiklerin, kadınların, gençlerin, çocukların da yönetime katılması demektir. Farklı halklardan ve inançlardan insanların yönetime katılması demektir. Demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşlarının yönetime katılması demektir. İşte biz kent uzlaşısı derken tam da bunu kastettik. Burada bu salonda bulunan temsiliyeti kastettik. Kent uzlaşısı o kentte yaşayan bütün farklı halklar ve inançlardan, yöre derneklerinden, emek ve meslek örgütlerinden temsiliyetlerin fikirlerinin buluştuğu bir fikir manzumesi, bir yönetim biçimidir.
İzmir’de kent uzlaşısıyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor
İzmir için DEM Parti olarak kent uzlaşısıyla ilgili görüşmelerin devam ettiğini bilmenizi isterim. Biz İzmir’de farklı halkların, kültürlerin bir arada yaşadığı Ege’nin incisi İzmir’de kent uzlaşısıyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Bir kaç gün içinde bir netlik sağlanarak siz değerli halkımıza İzmir’le ilgili seçim stratejimizi ve taktiğimizi paylaşacağız. Kent uzlaşısı basitçe bir seçim işbirliği gibi algılanmamalıdır. Kent uzlaşısı ile siz değerli kurum temsilcilerinin her birinin kendi kurum deneyiminde yaptığı çalışmanın esasen kentin politik tutumuna, kentin kültürel dokusuna yansıtılmasını istiyoruz. Bizim için seçimler gelip geçicidir. Siyasetimiz sadece seçimlerden oluşmaz. Bu toplumsal yapıyı dönüştürmek istiyoruz, biz 100 yıllık tarihinde başarılmamış olan, eksik kalan demokratikleşmeyi gerçekleştirmek istiyoruz. Yani 3’üncü Yol'dan en temel kastımız budur. 3’üncü Yol demek cumhuriyetin demokratikleştirilmesi demek. Bütün farklı halkların ve inançların bu ülkede eşit yurttaşlık hakkı temelinde sevgili Hrant Dink’in dediği gibi bir güvercin tedirginliğinde değil cesurca “ben bu ülkenin asli yurttaşıyım” diyebileceği güveni hissettiği bir demokratik cumhuriyeti inşa etmek istiyoruz. Bizler kadınların şiddet görmediği, eşitsiz muamelelere maruz kalmadığı, kılık kıyafetine sosyal yaşamına iş yaşamına karışılmadığı bir demokratik cumhuriyeti inşa etmek istiyoruz.
Bizler ekolojik, demokratik bir anlayışla kentin ve ülkemizin yönetilmesini istiyoruz
Bizler özellikle son zamanlarda AKP’nin artan baskıları işsizlikten de kaynaklı olarak göç yolunu tutan ki 1980 darbesinden yaşanmış olan göçten daha fazlası yaşanıyor, göç yolunu tutan gençlerimize burada gelecek kurmak, kendi topraklarında emek vermesi için gençlerin burada özgürce ve gelecek kaygısı yaşamadığı bir şekilde bir demokratik cumhuriyet kurmak istiyoruz. Bizler doğanın havanın suyun, toprağımızın bir rant alanı olarak görülmesini istemiyoruz. Deprem konutlarını bile rant alanına çevirip depremzedeyi müşteri olarak gören anlayışa karşı bizler ekolojik demokratik bir anlayışla kentin ve ülkemizin yönetilmesini istiyoruz. Demokratik cumhuriyettten kastımız tam da bu budur. Bizler 40 yıldır devam eden Kürt sorunununun savaş ve çatışma ile çözülmeyeceğinin farkında olarak bir müzakere ve diyalog partisi olan DEM Parti’nin demokratik cumhuriyete en temel yaklaşımı Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi Türkiye’nin demokratikleşmesinin sağlanmasıdır.
Bizler sadece seçimleri değil bu ülkeyi, demokrasiyi ve barışı kazanmak istiyoruz
Bizler içeride huzur ve barışı tesis etmek, komşularımızla huzur ve barışı tesis etmek için, yüzyıldır başarılamayan demokratikleşmeyi gerçekleştirmek için 3’üncü Yol'un yolcusu olarak yola koyulduk. Seçimlerde yapacağımız bazı işbirlikleri bizleri bu yoldan alıkoymaz. 3’üncü Yol'u inşa etmek, paradigmamızı inşa etmek konusunda seçimler biçim bizim için sadece bir durak. Esas olan 1 Nisan’dan itibaren siz değerli kurumlarla birlikte, seçimlerde işbirliği sağlayacağımız güçlerle birlikte nasıl bir Türkiye'nin, nasıl bir İzmir'in hayalini kuruyoruz, bunu nasıl inşa edeceğimizi hep birlikte konuşmak istiyoruz. Sadece seçim kazanmak değil ülkemizi kazanmak, demokrasiyi kazanmak istiyoruz. Bizlerin batıda kent uzlaşısının gerçekleşebileceği her yerde kent uzlaşısını zorladığımızı bilmenizi istiyorum. Seçim başarısıyla gerek batıda gerekse Kürdistan’da bizler halkların ezilen ve sömürülenlerin hayali olan ülkeyi, demokratik cumhuriyeti kurmak için önemli bir adım atmış oluruz. O da sizlerin çabasına, partimizle birlikte dayanışmacı bir ruhla çalışmasına el ele vermesine bağlıdır. Ben bu duygu ve düşüncelerle katılımlarınızdan teşekkür ediyorum. Mutlaka başaracağız, serkeftin.
11 Şubat 2024