Hatimoğulları: Kürt anaları barış elini uzatıyor, gelin Kürt sorununu hep beraber el ele vererek çözelim

İmralı tecridinin kaldırılması için cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine destek için başlatılan adalet nöbetleriyle dayanışmak üzere yapılan Parlamento Kadın Grubu Toplantımızda Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları konuştu. Toplantıya Barış Anneleri ile adalet nöbetindeki anneler de katıldı. Hatimoğulları konuşmasında şunları söyledi:

Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanından gelen Barış Anneleri, adalet nöbetindeki annelerimiz hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Değerli arkadaşlar bugün kadın grubumuzu yapıyoruz. Bu da DEM Parti’nin diğer partilerden farkıdır. Bugün adalet nöbetini konuşacağız, Türkiye’nin en temel sorunlarından biri olan Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için anaların yaptığı eylemleri konuşacağız. Bugün Türkiye, Kürdistan, Ortadoğu ve dünyanın dört bir yanında kadınlar olarak yaşadığımız şiddeti konuşacağız.

Size atılan kurşunu, fiskeyi bize atılmış sayarız

Sözlerime başlamadan önce, bildiğiniz gibi pazar günü Santa Maria Latin Katolik Kilisesinde ayin gerçekleştirildiği sırada IŞİD’in üstlendiği bir saldırı gerçekleşti. Bir yurttaşımız hayatını kaybetti. IŞİD’in üstlendiği bu saldırının ümit ediyoruz ki devamı gelmez. Çünkü ne zaman seçimler olsa ne zaman Türkiye’de başka gündemler ortaya çıksa hemen IŞİD dediğimiz, mevcut iktidarın adeta önünü açtığı ve Türkiye’de yuvalanmalarının adeta destekçisi olduğu bir aks devreye giriyor. Ümit ediyoruz ki bunun devamı gelmez. Yaşamını yitiren yurttaşımızın ailesine ve Katolik yurttaşlarımıza başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Bugün kilisenin papazıyla telefonla görüştüm, başsağlığı dileklerimi illetim. Buradan bir kez daha sizlerin huzurunda Katolik halkına, Müslüman olmayan halklara sesleniyorum: Size atılan bir kurşunu, bir fiskeyi bize atılmış sayarız. Biz burada bulunan farklı halklardan, inançlardan yoldaşlarımızın IŞİD gibi karanlık güçler tarafından hedef haline getirilmesine hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğiz. Hristiyan halkımızın yanındayız. Buradan bir kez daha belirtiyoruz.

Kürt sorununun demokratik çözümü ve tecridin kalkması için açlık grevleri yapılıyor

Bölgede, ülkede Kürt sorunundaki çözümsüzlük ve çatışma süreci gittikçe derinleşmektedir. Devletin geleneksel karakterini devam ettiren bu iktidar, Kürt halkının onurlu barış talebine ne yazık ki silahla, tankla, topla, SİHA’larla, İHA’larla cevap veriyor. Oysa Kürt halkının talebi onurlu bir barıştır. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit yıllardır devam etmektedir. Bu durumu protesto etmek için cezaevlerinde siyasi tutsaklar açlık grevi başlattı. Açlık grevini desteklemek üzere Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında analar adalet nöbetinde. Onların talepleri de cezaevinde siyasi rehine olarak tutulan çocukları ve yoldaşlarıyla aynıdır. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi, ağırlaştırılmış tecridin kalkması ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşmasıdır.  

DEM Parti olarak Büyük Özgürlük Yürüyüşündeki yerimizi alacağız

Bugün adalet nöbetinde olan annelerimizin söylediği şarkılar ve türküler, anlattıkları hikayeler bu mücadelenin 40 yıldır ilmek ilmek nasıl örüldüğünü bize gösteriyor. Dişleri ve tırnaklarıyla kazıyarak bu mücadeleyi büyüttü analarımız. Kürt halkı ve Kürt kadınlar bu mücadeleyi büyüttü ve günümüze kadar taşıdı. 1 Şubat’ta Kürdistan’ın pek çok kentinden bir yürüyüş başlayacak. 1 Şubat’ta Kars’tan ve Van’dan iki kol şeklinde başlayacak olan Büyük Özgürlük Yürüyüşü 15 Şubat’a kadar devam edecek. Peki, bu yürüyüşün amacı nedir? Bu yürüyüş, cezaevlerinde başlayan açlık grevleri ve adalet nöbetiyle aynı amacı taşımaktadır. İmralı tecridinin ortadan kalkması ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi. Ve elbette ki bu yürüyüşteki her uğrak noktamızda çeşitli yerlerde kadınlarla, işçilerle, emekçilerle buluşmalar. Türkiye’de yaşanan bütün sorunların Kürt sorunuyla bağlantısını kuran bir yerden bu yürüyüşümüz gerçekleşecek. DEM Parti olarak bizler de bu yürüyüşteki yerimizi alacağız. Ama sadece DEM Parti orada olmayacak. Aydınlar, yazarlar, bu ülkede demokrasi isteyen güçlerin temsilcileri de bizlere eşlik edecek.

Dünyada savaş genişleme eğiliminde, buna hep birlikte karşı çıkalım

Mutlak tecrit insanlık suçudur. Hapishanedeki açlık grevlerinde tablo ağırlaşmadan bir diyalog sürecinin başlaması gerektiğini her fırsatta vurguladık. DEM Parti olarak, bir diyalog ve müzakere partisi olarak çağrımızı buradan yineliyoruz. Türkiye’de 84 milyon yurttaşımız bu savaş ve çatışma ortamından etkilenmektedir. Kürt halkına diz çöktürmek için Çöktürme Planını devreye koydular. Dört parça Kürdistan’da, Rojava’da, Türkiye’de bu plan işlemedi. Kürt halkı değil diz çökmek, dört parça Kürdistan’dan sesini bütün dünyaya duyuracak kadar güçlü bir örgütlenmenin içine girmiş durumdadır. Bu direnişi bu şekilde kıramazsınız. Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin, Suriye, Rojava, Irak, Federe Kürdistan, İran, Pakistan karmakarışık. Kızıldeniz’de konumlanmış olan gemilerin namluları adeta halkların üzerine dönmüş durumda. Burada altını çizdiğim şeye hep berabere çok dikkat edelim. Savaş bir genişleme eğilimi içerisindedir. Bütün bölgemiz ciddi bir şekilde savaş ile karşı karşıyadır. Türkiye bu denklemden asla azade değildir. O yüzden Kürt sorununu çözelim ki dışarıdaki bu savaş atmosferine karşı, toplumsal bütünlük içerisinde hep birlikte Türkiye halkları olarak dayanışma içinde durabilmeyi başarabilelim diyoruz.  

Gelin, barış talebine hep beraber kulak verelim

Birlikte var olmazsak, küresel saldırıların karşısında birlikte yeniliriz. Bu cümleye hep birlikte dikkat edelim. Özellikle iktidar partisine sesleniyorum. Dediğimizi iyi anlamalarını, iyi idrak etmelerini istiyorum. Bu cümleyi tekrar ediyorum: Birlikte var olmazsak, küresel saldırılar karşısında birlikte yeniliriz.

Değerli Türkiye halkları, cezaevlerinden, adalet nöbetinden, Büyük Özgürlük Yürüyüşünden demokrasinin sesi yükselecek, barış talebi yükselecek. Bu taleplere Türkler, Araplar, Ermeniler, Lazlar, Çerkesler, Pomaklar ve burada sayamadığım bütün halklar ve inançlar olarak gelin bu sese hep beraber kulak verelim. Farklılıklarımızla güçlü, bütünlüklü, moralli bir toplumu hep beraber inşa edebiliriz. Ama bunun için de eşit yurttaşlık hakkının inşa edilmesi şarttır. Savaş çığırtkanlığı yapan erkek akla karşı, biz kadınlar barışı inşa etme cesaretini hep birlikte büyütmek durumundayız. Türkiye’nin batısındaki değerli kadınlara sesleniyorum; bu ülkedeki çatışma süreci devam ettikçe baskı düzeni artıyor, ülkenin siyasi iklimi gittikçe sertleşiyor.

İktidar ülkeyi daha kolay yönetebilmek için Kürt sorununu çözümsüz bırakıyor

Demokrasi, kadın hakları, insan hakları, doğa hakları toprağa gömülüyor ve adeta biz bunlardan artık bahsedemez ve bu konudaki haklarımızı talep edemez bir duruma getiriliyoruz. Daha çok kadın şiddete uğruyor, daha çok kadın cinayeti işleniyor böylesi atmosferlerde. Yaşadığımız yoksulluk da bütün bunların cabası. Asgari ücrete zam yapıldığı ayda sadece bir ay içerisinde 700 ürüne zam geldi. Bazı ürünlere 2 kez, bazı ürünlere 3 kez zam geldi. Bizler çok derin bir yoksullukla karşı karşıyayız. Hak talep ettiğimizde, açız, evsiziz kira ödeyemiyoruz dediğimizde ise bize “terörist” yaftası yapıştırıyorlar. Aynı dinden, inançtan, coğrafyadan olan Kürt halkının taleplerine kulak vermek ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesini sağlamak ülkenin batısı için de çok önemlidir, Türkiye halkları için de çok önemlidir. Asli sorunlarımızın, savaş ve çatışma ön plana çıkarılarak üstünün örtülmesini istiyor bu iktidar. İktidar bu ülkeyi daha kolay yönetebilmek için, muhalefeti daha kolay bastırabilmek için Kürt sorununu çözmek istemiyor. Bu nedenle de gündemden düşürmüyor bu süreci. 

Kadınlar olarak barış konusunda daha kararlı olalım

İnsani düzeyde geçinilebilecek ücret talep etmek biz kadınların hakkıdır. Biz kadınlar ekonomik yoksulluğu en derin şekilde yaşayanlarız ve bunun için de çok güçlü bir mücadeleyi yürütmek zorundayız. Sendikaların bütün hakları tırpanlandı, emekçilerin grev hakkı bile engellendi. Sendikalar ve işçiler sokaklara yeterince çıkamıyorsa bunun sebebi, iktidarın bu savaş ve çatışma koşullarını dayatarak, bunu bahane ederek demokrasi mücadelesine ket vurmasıdır. İşte ülkedeki Kürt olmayan diğer bütün halklar olarak bütün bunları en iyi şekilde bilince çıkarmak zorundayız. Ve buradan Türk kadınlara seslenmek istiyorum: Kürt anaları sizlere barış elini uzatıyor. Gelin, Kürt sorununu hep beraber el ele vererek çözelim diyorlar. Yaşanan acıları biz Kürt ve Türk kadınları olarak hep birlikte çözebiliriz diyorlar. Bize zorla ezberletilmiş bu Kürt düşmanlığını bir kenara bırakmayı başarabilirsek, biz Türk kadınlar, Kürt kadınlar, Arap kadınlar, bu ülkede bulunan bütün farklı halklardan kadınlar olarak el ele tutuşarak barışı hep beraber kurabiliriz. Gelin, kadınlar olarak barış konusunda daha kararlı olalım, daha iradeli olalım ve denenmemiş deneyimleri açığa çıkaralım hep beraber. Silahları toprağa gömelim, barışı ekelim. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında barış ağacı yükselsin. Hep birlikte barış diyelim.

Daha kaç kadının öldürülmesini bekliyoruz

Adalet Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı paralel zamanlarda Medeni Kanun çalıştayı düzenledi. Medeni Kanun’da iyileştirme yapacağız ve kadınların lehine yasalar çıkaracağız dediler ama inanın ki külliyen yalan. Her yerde yalan söyledikleri gibi burada da yalan söylüyorlar. Bakın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ne diyor: “Süresiz nafaka adil bir durum değildir”. Yani kadınların kazanımı olan nafaka hakkını ellerinden almak için çalıştay düzenliyorlar. Bu çalıştayı da bize kadınlar için iyi şeyler yapıyormuş gibi anlatıyorlar. Bakın İstanbul Sözleşmesi yaşatır dedik, onlar İstanbul Sözleşmesini lağvettiler. İstanbul Sözleşmesi lağvedildikten sonra yüzlerce kadın erkekler tarafından katledildi. Her gün en az bir kadın erkekler tarafından katlediliyor. İstanbul Yedikule Hastanesinde görevli doktorun bir hemşireye gerçekleştirdiği cinsel saldırıda, tüm deliler ve failin kabulüne rağmen faili aklama çalışmaları devam etti. Yine birkaç gün önce Ankara’da Ayşegül katledildi. Daha kaç kadının öldürülmesini bekliyoruz? Daha kaç kadının ölümünü erkek yargı izleyecek? İşte çalıştaylara konu olması gerekenler bunlar ama onlar nafaka hakkını nasıl geri alırız onu konuşuyorlar. Yaşam hakkı en önemli haktır. Yaşam hakkı olmadıktan sonra geri kalan hiçbir hakkın anlamı yoktur. Biz kadınlar yaşamak için birbirimize tutunacağız, birbirimizden güç almaya devam edeceğiz, örgütleneceğiz ve hep beraber kazanacağız. 

Aday tanıtımından büyük bir enerjiyle geldim

Şu anda yerel seçimler Türkiye’nin gündeminde. Yerel seçimler aynı zamanda DEM Parti olarak bizlerin de en önemli gündemi. Biliyorsunuz ki bizler çok güçlü bir halk oylaması gerçekleştirdik. Kürdistan illerinde belediye eş başkan adaylarının, belediye meclis üyelerinin çok önemli bir çoğunluğunu halklarımız sizler seçtiniz. Dün Amed’de aday tanıtımı programı vardı. Oradan büyük bir coşkuyla ve enerjiyle geldim. O salonda halkın iradesini gördük. O salonda DEM Parti olarak demokrasinin nasıl tecelli edebileceğini Türkiye ve dünya halklarına nasıl öğrettiğimizi gördük. Salon capcanlıydı, dipdiriydi; salon umut doluydu. Umut o salondan taştı, Kürdistan ve Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı.

Dünkü fotoğrafa bakıldığında görülecektir DEM Parti Anadolu’dur, Mezopotamya’dır

Elbette bizim geleneğimiz olan, bizim açımızdan olmazsa olmaz olan biliyorsunuz Kadın Meclisinin özgün çalışmalarıdır, kadın çalışmalarımızın özgünlüğüdür. Öğleden önce kadın adayların tanıtımını çok sıcak bir ortamda yaptık. Rengarenk giyinmişti kadınlar. Her biri kendi geleneğini yansıtıyordu. İşte DEM Parti bu demektir. O fotoğrafa bakıldığında görülecektir ki DEM Parti Anadolu’dur, Mezopotamya’dır, Türkiye’dir. Çok farklı halklardan, inançlardan, geleneklerden kadın ve erkekler aday oldu. Öyle muazzam bir deneyime imza attık ki biz bu halk oylamasında Türkiye’de ve dünyada eşine benzerine rastlanılmamıştır. Her yerden analar, kadınlar, bu mücadelede bedel ödemiş emek vermiş insanlar geldi. O halk oylamasında kendi belediye meclis üyelerini ve belediye eş başkanlarını seçtiler. Halk sandığa giderek iradesini ortaya koydu. Kayyıma ilk kırmızı kartı gösteren bu halk oylaması olmuştur arkadaşlar. Yağmur çamur, kar kış demeden gelip oy kullanan analarımıza, kadınlara, gençlere, partililerimize bize bu demokrasi şölenini yaşattıkları için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz bu maçı kazanacağız. 

31 Mart’ta hafızayı öyle bir şekilde canlandıracağız ki ne yapacaklarını şaşıracaklar

DEM Parti, siyaset sahnesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan tek parti. DEM Parti, bu halkın, bu ülkenin ve en çok da kadınların gözbebeğidir. Düzen partileri adaylarını patır patır açıklıyor. Düzen partileri adaylarını Ankara’dan belirlerken, biz adaylarımızı halkla birlikte belirledik. Amed’en, Serhad’dan, Akdeniz’den belirledik. İktidar çok ciddi bir koltuk yarışına girmiş durumda. Ne yazık ki birçok muhalefet partisi aynı koltuk kavgasını veriyor. Orada kadınların adı yok. Açıklanan adaylara baktığımızda kadın sayısı çok düşük. Oysa bizde eş başkanlık sistemiyle doğrudan kadın temsiliyetinin yüzde 50 olması sağlanmış oluyor. İktidar ve muhalefet partilerinin seçtikleri kadın milletvekilleri sayısı da az. Bu az sayıdaki kadın milletvekillerine kürsüde konuşma hakkı bile tanımıyorlar. Bizde ise eşit katılım çok önemlidir. Bütün örgütlü mekanizmalarda eşit temsiliyet çok önemlidir. Ancak sadece temsiliyetle sınırlı tutuyor değiliz yönetim anlayışımızı. Belediyelerimizi kadın belediyeciliği anlayışıyla yönetmek konusunda bir kez daha yola koyulduk. Bizler bu dönem yerel yönetimlerde kazandığımız her yerde elimizden aldıkları bütün kurumları tek tek yeniden açacağız, kadın istihdam alanlarını yeniden yaratacağız, kadın danışma merkezlerini yeniden açacağız. Bizde bir hafızasızlık yaratmaya çalışıyorlar. Kayyımlar sadece belediyelerde hırsızlık, çalma, çırpma yapmıyorlar; aynı zamanda bir hafızayı da yok etmek istiyorlar. Sanki bir deneyim ve hafıza yokmuş gibi davranmaya çalışıyorlar. Bizler 31 Mart’ta hafızayı öyle bir şekilde canlandıracağız ki ne yapacaklarını şaşıracaklar. Kadın iradesi sandıklardan belediyelere yansıyacak. Bunu görecek herkes. Demokrasi düşmanları kayyım rejimiyle bu sisteme son vermek istedi. Belediyelerimizin kayyım öncesi icraatlarını yok saymaya çalıştılar, ama nafile. Bizim yarattıklarımız toplumun hafızasından silinmez, silinemez. Dün yaptığımız aday tanıtım toplantısında dillere destan bir hafıza canlılığına tanık olduk. Başta kadınlar olmak üzere halkın güçlü sahiplenmesiyle biz kayyımları göndereceğiz. 

31 Mart'ta kazanacağımız büyük zafer ile onlara yanıt olacağız

AKP Genel Başkanı dünkü konuşmasında şöyle bir söz sarf etmiş: “İktidarımızda belediyeleri siyasi rengine göre ayırmadık.” Bizi siyasi rengimize göre ayırmamış. Ben soruyorum AKP Genel Başkanına: Kayyımları uzaylılar mı atadı, kayyımlar uzaydan mı geldi? Belediyelerimize kayyım atayan onlar değilmiş gibi konuşuyorlar. Halkın siyasi tercihlerine saygı duymayan onlar. Ama yalan söyledikleri zaman yüzleri kızarmıyor, çünkü bu onların gerçek yüzü. Merak etmeyin, sandıktan çıkan HDP’nin rengine tahammülü olmayanlara 31 Mart'ta kazanacağımız büyük zaferle yanıt olacağız. Onların yalanları 31 Mart’ta sandıklardan geri dönecek. Yaptıkları bütün siyasi ayrımcılığın, gaspın, kayyım yolsuzluklarının hepsini bizler sandıklardan geri çevireceğiz. Onların belediyeciliğinde hırsızlık var, kayyım atama, seçme ve seçilme hakkına saygı duymamak var. Onların belediyeciliğinde şantiyecilik var, rantçılık var. İşte bu onların yerel yönetim anlayışı. Bizim belediyeciliğimizde ise kadın belediyecilik anlayışı var; toplumcu ekolojik demokrasi anlayışı var. Bizler bunu seçimlerden sonra en üst seviyeye taşıyarak bütün dünyaya örnek olacağız.

DEM gelecek ve devran dönecek

Buradan DEM Partiyi yeterince tanımayan kadınlara seslenmek istiyorum. Lütfen DEM Parti’nin çalışmalarını tek tek takip edin. DEM Parti kadınların lehine sosyal çalışmaların içinde bulunan neredeyse tek parti. Kadınlar böylesi bir partiyi daha çok sahiplenmeli. Kendi sorunlarını dile getiren, yerel yönetim anlayışında kadınları merkezine alan bir anlayışa kadınlar daha fazla sahip çıkmalı. Bugün Meclis Grubumuzu kadınlarla yaptık. Kadınlar olarak Türkiye’ye ve dünyaya barış mesajımızı vermek, çözüm talebimizi sunmak üzere buradaydık. Kadının adını silmek isteyenlere karşı; bizleri siyasetten, sanattan, bilimden, iş yaşamından, felsefeden kopartıp eve hapsetmek isteyenlere karşı bizler vardık, varız, var olacağız diyoruz. Eşitliği, özgürlüğü, adaleti ve barışı tesis ettiğimiz, erkek egemen zihniyetten kurtulduğumuz bir sistemi kurana dek varlığımız burada büyüyecek. DEM gelir devran döner. İşte bu kampanyamızın sloganı. DEM gelecek ve devran dönecek. Bizler geleceğiz, kadınlar gelecek, gençler gelecek, işçiler gelecek, emekçiler gelecek, Barış Anneleri gelecek, DEM Parti gelecek ve bu devran dönecek. 

 

Em bang li dayikên eskeran dikin; bila ew jî werin destê xwe bidin destê me

Dayika Aştiyê Arife Kartal: Ez li ser navê dayikên aştiyê xêrhatina temamê dayikan dikim. Dayikên ku nobeda edaletê digirin serkeftin ji we re. Ez barişê dixwazim, ez aştiyê dixwazim. Bila vê tecrîda li ser Birêz Ocalan rakin. Va ye nêzî 3 sal in ku em tu xeberê jê nastînin. Em dibêjin bila parêzerên wî û malbata wî herin ba wî xeberê jê bistînin. Heta ku ev tecrîd li ser Birêz Ocalan be li ser zarokên me ye jî. Tecrîd li ser Birêz Ocalan ranebe li ser zarokên me jî ranabe, li ser me jî ranabe. Em ê li kuçe û kolanan bin. Em ê dakevin meydanan. Em vê neheqiyê li ser Birêz Ocalan qebûl nakin û li ser zarokên xwe jî qebûl nakin. Em bang li dayikên eskeran dikin, dayikên polêsan dikin; bila ew jî werin destê xwe bidin destê me. Em vê xwîna hanê bidin sekinandin. Hêsrên çavên temamê dayikan eynî ye. Em dibêjin bila tu dayik negirîn. Dilê min şewitiye bila dilê hevala min neşewite. Ê min ketiye zindanê bila ê hevala min nekeve zindanê. Em li dinyayê kuştina tu insanî tu kesî naxwazin. Ne bila esker bê kuştinê ne bila polês bê kuştinê. Em edaletê dixwazin, em wekheviyê dixwazin, em aştiyê dixwazin. 

30 Ocak 2024