Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, emek ve meslek örgütleri tarafından Van’da düzenlenen 1 Mayıs mitingine katıldı. Burada bir konuşma yapan Hatimoğulları, şunları söyledi:
Taksim direnişini selamlıyoruz
Merhaba değerli Van halkı, emekçi kardeşlerim! 1 Mayıs’ta Van’da eşit işe eşit ücret demek için, haklarımız için, işimiz için, aşımız ve ekmeğimiz için, barış için buradayız. Hepinize selam olsun! Bütün alanlarda, meydanlarda direnenlere binlerce kez selam olsun! Selam olsun 1 Mayıs’ı uluslararası birlik ve mücadele günü olarak bizlere, emekçilere, işçilere, yoksullara armağan edenlere! Selam olsun 77 1 Mayıs’ında, Kanlı Kızıl 1 Mayıs’ta yaşamını yitiren bütün canlara! Selam olsun Soma’da, İliç’te iş kazası dedikleri ama esasında iş cinayetinde kaybettiğimiz bütün işçi kardeşlerimize! Buradan binlerce kez selam olsun onlara. AKP; halklara, Kürt halkına, bütün farklı halklar ve inançlara, işçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere ve yoksullara hesap verecek. Bugün anayasal hak olan Taksim Meydanındaki kutlamalara yine gaz ve plastik mermilerle müdahale etmişler, yüzlerce gözaltı var. Buradan, Van’dan Taksim’e direnişin ve mücadelenin köprüsünü kurmak için, Taksim direnişini desteklemek için hep birlikte alkış ve zılgıtlarımızla destek olalım.
Muhalefetin daha güçlü alanlara çıkacağı ve örgütleneceği bir dönemin kapıları açıldı
Bizler yerel seçim kampanyası sürecinde hem Kürdistan’ın hem Türkiye’nin dört bir yanını dolaştık. İnanın ki en çok dile getirilen sorun açlık ve yoksulluktu. Bugün Türkiye’de 50 milyona yakın insan açlık ve yoksulluk sınırında yaşıyor. AKP, saraylarda yandaşlarına ülkenin bütün varlıklarını ve kaynaklarını peşkeş çekerken; işçilere ve emekçilere açlığı ve yoksulluğu reva gördü. Burada sendikalı çok arkadaşımız var, bu süreci eminim çok iyi biliyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra işçilerin grev hakkına göz diktiler, işçilerin grev yapmalarını engellediler. İrili ufaklı gerçekleşen işçi eylemlerine saldırı düzenlediler. İşçiler, emekçiler, sendikal mücadelede bulunan arkadaşlarımız, işçi ve sınıf hareketinde bulunan arkadaşlarımız bu haklarının ellerinden alınmasına izin vermeyecek. Asla kazanılmış haklarımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz. Muhalefetin üzerindeki, ezilen ve sömürülenlerin üzerindeki ölü toprağı bu seçimlerde biraz daha atılmıştır. Seçimlerden sonra ortaya çıkan yeni tabloda başta işçi ve emekçi kardeşlerimiz olmak üzere, muhalefetin tamamının daha güçlü alanlara çıkacağı, daha güçlü örgütleneceği bir dönemin kapıları açılmıştır. Şu anda bizler bu eylemleri ve mitingleri gerçekleştirirken, kadınların öncülüğünde devam eden Lezita işçi direnişini de buradan selamlıyorum.
İktidar işçileri yoksullaştırırken 5’li Çetesine ve yandaşlarına ülkenin varlıklarını peşkeş çekiyor
Özellikle Kürdistan’da açlık ve yoksulluktan dolayı gençlerin göç yolunu tuttuğunu hepimiz biliyoruz. Bugün bu alanda bulunan her bir arkadaşımızın ya bir kardeşi ya da bir yakını yoksulluktan ve işsizlikten dolayı göç yolunu tutmuş durumda. Mevsimlik işçilerin çektiklerini; özellikle Kürdistan’dan Çukurova’ya ve İzmir havzalarına mevsimlik işçi olarak giden kardeşlerimizin, en çok da kadınların çektikleri acıları ve emeklerinin nasıl sömürüldüğünü gayet iyi biliyoruz. Bu iktidar işçileri, emekçileri ve halkları yoksullaştırırken; ülkenin varlıklarını 5’li Çetesine ve yandaşlarına peşkeş çekmiştir. Bütün fabrikaları, bütün işletmeleri özelleştirdiler, sattılar. Bununla da yetinmediler; muhalif olan sendikalara, işçi ve emekçi kardeşlerimizin kurumlarına ya KHK’lerle saldırdılar ya da ihraç ettiler. Aramızda ihraç edilen emekçi kardeşlerimiz var. Emekçi kardeşlerimiz açlığa rağmen biat etmeyeceğiz dedi. KHK’li arkadaşlarımızın, KHK platformlarının bütün Türkiye’ye örnek olan mücadelelerini, direngen duruşlarını, “aç kalsak da size biat etmeyeceğiz” diyen duruşlarını buradan hep beraber selamlıyoruz. KHK’lerin gitmesi yakındır. Siz zaten hiçbir yere gitmediniz, hep buradaydınız. Hep birlikte burada olmaya devam edeceğiz.
Türk ve Kürt işçiler arasına nifak tohumları ekmeyi amaçlayan çatışmacı zihniyete karşı barış diyoruz
İşçi ve emekçi kardeşlerim, kurum temsilcileri, sevgili kadınlar; yine Türkiye’de ekmeğimizin küçülmesinin en büyük nedenlerinden biri devam etmekte olan savaş ve çatışma politikalarıdır. Bu ülkede 40 yılı aşkındır devam eden Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemler ile çözülmesi konusundaki taleplerimize tankla, topla, mermiyle yanıt verdi bu iktidar ve ondan öncekiler. Şu anekdotu hepiniz biliyorsunuz; bir kadın pazarda soğanın ne kadar pahalı olduğunu söyledi ve Erdoğan, “Sen bir merminin fiyatını biliyor musun?” dedi ona. “Patates pahalı, soğan pahalı, çocuklarımıza yemek yapamıyoruz” diyen kadına Cumhurbaşkanının verdiği cevap bu. Ey Erdoğan; biz mermi fiyatını bilmiyoruz, öğrenmek de istemiyoruz, çünkü biz savaş istemiyoruz. Biz barış istiyoruz. Ekmeğimizi küçültenlere karşı, bizler arasında, Türk ve Kürt işçiler arasına nifak tohumları ekmeyi amaçlayan çatışmacı zihniyete karşı barış diyoruz. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülürse emin olun ki ayrılan o devasa bütçeler işçiye ve emekçiye kalır, bizim ekmeğimiz daha çok büyür.
Bize düşen en büyük görev dayanışmayı daha çok büyütmektir
Buradan Van’dan Türkiye halkalarına, başta Türk işçi kardeşlerime seslenmek istiyorum. Sizler herhangi bir eylem yaptığınızda o eylemleri kırmak için hemen “terör” diyorlar. Kürt işçileri ve Türk işçileri birbirinden ayırıyorlar. Oysa Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, bütün hakların ekmeği eşit bir şekilde küçülüyor. Buradan, Kürdistan'ın bağrından Türk işçi kardeşlerimize sesleniyorum. İşçilerin ve emekçilerin arasındaki dayanışmayı, halkların arasındaki dayanışmayı ortadan kaldırmaya çalışan bu anlayışa karşı bize düşen en büyük görev dayanışmayı daha çok büyütmektir. Birlikte aç kalıyor, birlikte susuz kalıyorsak birlikte de mücadele edeceğiz. Onlar savaşa yatırım yaptıkça, bizler savaş için değil barış için bütçe diyeceğiz, barış diyeceğiz.
Yaşasın işçilerin birliği, yaşasın halkların eşit kardeşliği!
Ne güzel söyledi burada mitinge gelen bir arkadaşımız biraz önce; “Halkların kardeşliği oldukça mermiye gerek olmaz, tanka topa gerek olmaz” dedi. Ne güzel söyledin değerli kardeşim, sağ olasın. Sözlerime son verirken şu dizeleri sizlerle paylaşmak isterim: Günlerin bugün getirdiği baskı, zulüm ve kandır. Ancak bu böyle gitmez. Sömürü devam etmez. Yepyeni bir hayat gelir. Bizde ve her yerde. Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarında. Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarında. Gün gelir zorbalar kalmaz gider. Devrimin şanlı yolunda bir kağıt gibi erir gider.
Evet, değerli arkadaşlar, 1 Mayıs Marşının sözleri bunlar. İşçi ve emekçilerin dayanışmasıyla, güçlü bir direnişle kapitalizmin beslediği bu iktidarları, bu faşist düzeni bir kağıt gibi elbette eritip gönderebiliriz. Buradan bir kez daha haykırıyoruz: Yaşasın işçilerin direnişi, yaşasın işçilerin birliği, yaşasın halkların eşit kardeşliği! Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
1 Mayıs 2024