Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, Urfa'da esnaf ziyaretleri gerçekleştirerek halk buluşmasına katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:
Merhaba Urfa’da yaşayan Kürtler, Araplar, Çerkezler, Türkler, merhaba Nemrut'a karşı İbrahim'in mücadelesini yürüten direngen Urfa halkı, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Hoşgeldiniz sefalar getirdiniz. Her adımı, her noktası tarih kokan Urfa. 11 bin 500 senelik tarihe sahiplik yapan Göbeklitepe’ye sahip Urfa. Bütün tanrıların ve inançların hayat bulduğu iz bıraktığı Urfa. Yine bu topraklarda direnen, bu topraklarda kimliği için direnen, özgürlük ve demokrasi için direnen siz değerli halklarımız hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Suruç’ta yitirdiğimiz 33 düş yolcusunu unutmayacağız
Değerli halklarımız, Urfa Suriye’ye sınır bir kentimiz ve ne yazık ki Suriye savaşından en ağır bedel ödeyen kentlerden biridir. Çok yoğun göç aldı çok insana ev sahipliği yaptı. IŞİD Kobanî'yi ele geçirmeye çalışırken burada direniş tarihi yazıldı. Kobanî’de, Kuzey ve Doğu Suriye ile en çok dayanışan direniş en çok burada Urfa topraklarında gerçekleşti. Bunun elbette her açıdan bedelini ağır bir şekilde burada ödüyor Urfa halkı. Birçok sınır kentimiz gibi burada IŞİD, El Nusra gibi insanlık düşmanı, demokrasi ve kadın düşmanı olan örgütler buralarda cirit atıyor. IŞİD’in kaçırmış olduğu kadınları buralarda, Antep’te, Ankara’da, Hatay’da, Adana’da köle pazarında adeta sattılar. İşte böyle bir yakın tarihe tanıklık etti buralar. Aynı zamanda Kobanî’de çocuklarla dayanışmak üzere Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen sol sosyalist yapıdan insanlar, ESP’li gençlerin öncülüğünde yürütülen bir kampanya vardı hatırlarsanız. O düş yolcuları, 33 düş yolcusu Suruç’ta katledildi, Suruç’ta yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımızı saygıyla anıyorum, onların barış bayraklarını, onların çocuklara oyuncak götüren o güzel yüreklerini asla unutmayacağız.
Öcalan üzerindeki tecrit derhal kaldırılsın, fiziki özgürlüğü derhal sağlansın
Değerli halklarımız, Türkiye 2015’te çok daha karanlık dehlizlere sürüklendi. Bu ülkede bir rejim değişikliği yaptı faşist rejim bu ülkeyi yönetirken cezaevlerini daha beter hale getirdi. Cezaevleri içinde cezaevleri inşa ettiler. Hasta tutsakların hastaneye gitmesine bile izin verilmiyor. Tedavi edilmesi gereken hasta tutsakların yüzüne bakmıyorlar. Bu kadar acımasız, ağır, işkenceci bir rejim var. Şimdi Sayın Öcalan'ın üzerindeki tecridin kırılması için Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için, cezaevlerinde dönüşümlü açlık grevleri başlamış durumda. Oysa talep edilen basitçe bir insan hakkıdır, talep edilen Türkiye anayasasının uygulanmasıdır. Bunu dahi uygulamayanlar insanların bedenlerini açlığa yatırmalarına sebep oldu. Buradan Urfa'dan bütün Türkiye’ye sesleniyoruz; Sayın Öcalan üzerindeki tecrit derhal kaldırılsın ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü derhal sağlansın.
Savaşlar dursun diye mücadele ediyoruz
Ne yazık ki içinde bulunduğumuz bölge savaşların çatışmaların hiç bitmediği bir bölge. Biraz önce esnaf ziyareti yaparken bir annemiz bize haber gönderdi 'ben dışarı çıkamıyorum ayaklarım tutmuyor beni ziyaret ederler mi' dedi. Biz de büyük bir onurla anamızın yanına gittik. Bize şunu söyledi 'toprağın altında o kadar çok insan var ki' gözleri dolarak. Evet toprağın altında çok sayıda Kürt ve Türk genci var. Toprağın altında Ortadoğu’da devam eden savaşlar nedeniyle Arap genci var. Biz savaşlar dursun diye mücadele ettik bugüne kadar. HEDEP olarak hem Türkiye’de Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi için hem de bölgenin acilen barışa kavuşması için mücadele ettik. Bizim mücadelemiz sahtekar AKP’ye ve sahtekarca yalancı gözyaşı döken, Filistin halkının yanında olduğunu iddia edenler gibi değildir. Filistinli çocuklar ölmesin diyen Erdoğan aynı saatlerde Rojava'da Kürt çocuklarını öldüren iha ve sihaların kalkışlarının emrini veriyor. Bunu kabul edemeyiz. Filistin halkının dün olduğu gibi bugün de yanındayız. Ateşkes devam ediyor ve bir daha silahlar konuşmayana dek devam etmesini istiyoruz. Filistin halkıyla dayanıştığımızı buradan bir kez daha ilan ediyorum. Erdoğan’a diyoruz ki Filistin halkı için söylediğini, Kürt halkı ve çocukları için de söylemelisin ama buna cesaretin yok.
Hiç kimse ismimizi değiştirerek bu düşüncelerimizin ortadan kalkmasını beklemesin
Biliyorsunuz partimiz Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi kongresinde ismini değiştirdi. Şimdi bu halimizle devam ediyoruz HEDEP olarak. Kısaltılmış ismimiz HEDEP. Biz bugüne kadar hangi partiyi kurduysak halklarımız kurduğumuz bütün partileri HEDEP diye ifade eder. HEDEP güçlü bir duygu bağı oluşturdu toplumda. İşte tüzük değişikliğimizi onaylamayan Yargıtay, Sarayın emri ile davranan Yargıtay bu adımıza bile tahammül edemeyip ismimizi değiştirmemizi istiyor. Seçimlerde herhangi bir sorun yaşanmaması için bizler kısa adımız olan HEDEP’i değiştireceğiz. Ama şunu bilsinler bugüne kadar kapatılan bütün partilerimize rağmen dimdik ayaktayız. Dün söyledik bugün de söylüyoruz. Parti demek tabela demek değildir, parti sizsiniz, parti Türk halkı Kürt halkıdır, parti Ermeniler Araplardır, Süryanilerdir. Partimiz Alevidir, Sünnidir, Hristiyandır. Partimiz kadınların, emekçilerin ve bu ülkedeki bütün insanların partisidir. Hiç kimse ismimizi değiştirerek bu düşüncelerimizin ve paradigmanın ortadan kalkmasını beklemesin. İsim değiştireceğiz, kısaltma ismimizi ama halkların buradaki varlığını değiştiremeyeceksin ey Yargıtay ey saray!
Urfa’da tüm belediyelerimizi kayyımın elinden alacağız, halk yönetecek
Biraz önce de bahsettiğim yerel seçimler. Yerel seçimler yaklaştı, bir süredir halklarımıza şu çağrıyı yapıyoruz. Yarın seçim olacakmış gibi lütfen çalışmalarımıza başlayalım. Kapı kapı dolaşalım, gitmediğimiz ev, sıkmadığımız el bırakmayalım. Bugüne kadar sadece oy verenlere değil bize hiç oy vermemiş insanlara da gidelim ve anlatalım. Bu iktidarın kayyımcı zihniyetini anlatalım, bu iktidarın halkın iradesini tanımayarak onlara nasıl kayyım atadığını anlatalım tek tek. Kayyımların bu ülkede nasıl hırsızlıklara imza attığını anlatalım. Bunlar, Saray’ın atanmışları. Çünkü başları çaldığı için buradaki kayyımlar da hırsızlığa alışmışlar. Her şeyimizi çalıyorlar. Kenan Aktaş, kayyım atanmış olan Suruç Belediyesine atanmış olan kayyım. Buradaki kayyımların deneyimlerine baktığımızda ilk işleri belediyeye ait olan binayı emniyet müdürlüğüne tahsis etmek ya da milli eğitim müdürlüğüne tahsis etmek. Emniyet Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı'na bağlıdır ve oradaki bütçeden faydalanır. Bu, belediyenin görevi değildir. Ama kayyım bunu kendine vazife olarak gördüğü için bizim kurumlarımızı ve evimizi başkalarına peşkeş çekiyorlar. Çalıyorlar, çırpıyorlar. Bunu kabul etmiyoruz. Ve buradan kayyımlara sesleniyoruz, bir kez daha bütün Türkiye ve dünya duysun ki Urfa’da kayyım atanmış tüm belediyelerimizi kayyımın elinden alacağız, halk yönetecek, biz yöneteceğiz, halkın iradesi tecelli edecek.
Kadınları yok sayan iktidarın anlayışına karşı kadın mücadelesini yükselteceğiz
Bu ülkede geçmiş dönemde de demokrasinin olmadığını biliyorduk ama şu an da içinden geçtiğimiz süreç çok ağır. Ama bizler bu ülkede başta Kürt halkı olmak üzere bütün halklarla, inançlarla hep beraber direnmeye, bu ülkede ikinci yüzyılında Cumhuriyeti demokratikleşmeye sözümüz var. Bizler HEDEP olarak dün olduğu gibi bugün de bu ülkenin demokratikleşmesi için, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Kadınları yok sayan, kadınları dışlayan, siyasetten, toplumsallıktan dışlayan bu iktidarın anlayışına karşı kadın mücadelesini hep birlikte yükselteceğiz, tıpkı Jîna Mahsa Amînî’nin İran’da yükselttiği ses gibi. Jin Jiyan Azadî diyen sesler gibi biz kadınlar mücadelemizi yükselteceğiz.
29 Kasım 2023