Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, Mardin’de düzenlenen halk buluşmasına katıldı ve kimi ziyaretler gerçekleştirdi. Mardin girişinde kitlesel şekilde karşılanan Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, ardından 12 yaşında katledilen Uğur ve babası Ahmet Kaymaz’ın mezarını ziyaret etti. Akşam saatlerinde Arap-Der ile Deyrulzafaran Manastırını ziyaret edecek olan Hatimoğulları, Mardin İl Örgütümüz önündeki halk buluşmasında konuştu. Hatimoğulları, şunları söyledi:
Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Kürdüyle, Arabıyla, Süryanisiyle, Türküyle bir arada yaşamayı başaran Türkiye’nin nadide kentlerinden kadim şehrimiz Mardin’e selam olsun. Selam olsun bu kardeşliğe, selam olsun bu tarihsel birlikteliğe. Mardin’e çok geldim. Açılışını yaptığımız Arap Derneği için gelmiştim. Buraya çeşitli buluşmalar için gelmiştim. Kürt halkıyla buluşmalar için gelmiştim. Şimdi ilk kez partimizin bizlere vermiş olduğu bir görevle eş genel başkan olarak huzurunuzda olduğum için büyük bir onur duyuyorum. Ümit ediyorum ki Mardin halkına, sizlere, buradaki çeşitliliğe ve halkların kardeşliğine yakışan bir yönetimi hep birlikte siz değerli halkımızla icra edebiliriz.
Bu ülkeyi yönetenler Kürt halkının haklarını görmezden geldi
Buraya gelmeden önce Amed’deydik. Sevgili Tahir Elçi’yi kaybedişimizin 8’inci yıldönümünde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen dostlarıyla, barış elçileriyle, barışın dostlarıyla bir aradaydık. Dört Ayaklı Minare’de anmamızı gerçekleştirdik. Bu topraklar barış talep edenlerin filizlenip yeşereceği topraklar ama ne yazık bu ülkeyi yönetenler 100 yıllık devlet anlayışıyla Kürt halkının haklarını görmezden geldiler. Bugüne kadar tekçi anlayış bu ülkede hakim kılınmak istendi. Ancak bütün bunlara rağmen barışı savunan insanlar bir adım geri durmadı. Halklar bir adım geri durmadı. Buranın çok önemli değerlerinden Apê Mûsa, Mehmet Sincar, Deniz Poyraz ve biraz önce mezarını ziyaret ettiğimiz Uğur Kaymaz ve babası... Hepsini saygıyla selamlıyorum. Onların bayrağı asla yerde kalmayacak. O bayrağı barışla taçlandırana dek mücadelemiz devam edecek.
Belediyeleri beton yığınına çevirdiler, belediyelerde hırsızlık bürosu açtılar
Önümüz yerel seçim ve Türkiye’nin en temel gündemlerinden birisi bu. Bizler kayyımların en fazla pratik yaptığı kentin tam merkezindeyiz. Mardin’e kayyım atayan anlayışın bugüne kadar bu kente nasıl eziyet çektirdiğine Mardin halkı bizzat tanıklık etmiştir. Buradan Mardin'de belediye eş başkanlığımızı yürütmüş olan Ahmet Türk ve Figen Altındağ’a sevgilerimi gönderiyorum. Bu kentin belediye başkanları onlar; o kayyımlar, o sahtekarlar o hırsızlar değil. Bu ülkenin iradesini halklar yansıtır. Mardin halkının da iradesini partileriyle birlikte Ahmet Türk ve Figen Altındağ yansıtır. Kayyımın yaptıklarını ben siz Mardinlilere anlatacak değilim. Hepimiz çok iyi biliyoruz. Kayyımlar çerez faturalarındaki hırsızlıkla, hediyelik eşyalardaki hırsızlıkla tanınıyor. Şu an bütün Türkiye, o hırsızları ve Mustafa Yaman’ı bu şekilde hatırlıyor. Belediyeleri halka kapattılar, beton yığınına çevirdiler ve belediyelerde hırsızlık bürosu açtılar. Bu hırsızları biz bu seçimde kovacak mıyız? Halkın iradesi gelecek mi belediyelerimize?
Seçim çalışmalarımıza şu andan itibaren Mardin’de de kapı kapı gezerek başlayalım
AKP iktidara geldiği zaman “valileri bile seçimle atacağım” demişti ki bu mevcut olan demokrasinin bir adım ilerisi olan bir şeydi. Ama bırakın valiyi seçimlerle getirmenin önünü açmayı, kayyım atayarak mevcut olan seçme ve seçilme hakkını bile insanların elinden aldılar. Bu, halkın iradesini tanımamak, seçimi tanımamak demektir. Valilerini, kaymakamlarını kayyım diye atadılar. Valiyi seçimle getirmeyi bırakın, seçilmiş belediye başkanlarını hapishanelere koyup yerlerine atanmışları getirdiler. Türkiye'nin ve dünyanın hiçbir yerinde böyle bir demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Biz bunu dün de kabul etmedik bugün de kabul etmiyoruz. Önümüzdeki yerel seçimler için de zaten aylar öncesinden hazırlıklarımıza başladık. Tüm haklarımıza şu çağrıyı yaptık. Hiç kimse bir gününü evinde geçirmesin, hepimiz komşularımıza tek tek gidelim. Bu bize oy vermeyebilir, bunun oyu kaymıştır diye düşündüğümüz hiç kimseyi es geçmeden bütün kapıları tek tek çalalım. Seçim çalışmalarımızı şu andan itibaren Mardin’de de kapı kapı gezerek yapmaya başlayalım.
Biz kadınlar bize ait olanı, evimiz olanı kayyımlardan alacağız
Bizler kayyımlar gelsin, darbeci zihniyet gelsin diye bu bedelleri ödemedik, bu mücadeleyi vermedik. Bu kayyımcı zihniyete karşı gücümüz yettiğince mücadele edeceğiz. Buradan sevgili kız kardeşlerime, sevgili kadınlara seslenmek istiyorum: Kayyım en fazla bizlerin hayatını daraltıyor. Zaten AKP bir rejim olarak Türkiye genelinde özgürlüklerimizi tek tek elimizden alıyor. Yerellerde bunu kayyımla yapıyor. Bunu kabul etmiyoruz. Biz kadınlar bu ülkede kendi haklarımız için çok bedel ödedik, çok mücadele ettik. Türkiye Kadın Hareketi, Kürt Kadın Hareketi el ele vererek çok güçlü bir mücadele yürüttü. Belediyelerimizin en önemli icraatı kadınlara yönelik kurumlar açmasıydı. Kadınlara sağlık, hukuk, psikoloji alanında destek verme, meslek edindirme. Bu konularda bütün çalışmaları HDP belediyeleri yapmadı mı, Mardin Belediyesi yapmadı mı? Biz kadınlar bize ait olanı, evimiz olanı kayyımlardan alacak mıyız? Zılgıtlarımızla, alkışlarımızla, mücadelemizle geri alacak mıyız?
Çocukların özgürlüğü ve geleceği için sonuna kadar mücadele edeceğiz
Kayyım sadece maddi hırsızlık yapmadı, çok kültürlü Mardin kültürünü de çalmaya çalıştı. Çok dilli kreşleri ortadan kaldırdılar. Kürtçe asılan tabelaları indirdiler, çok dilli tabelalara suikast düzenlediler. Yani kayyımcı zihniyet ve anlayış tekçiliği bize dayatıyor. Ama çocuklara sözümüz olsun. Biraz önce Uğur Kaymaz’ın mezarında da bu sözü verdik, buradan bir kez daha veriyoruz: Çocuklar anadilleriyle rüyalar görecek, ninniler dinleyecek. Çocuklar anadilleriyle oyun oynayacak. Çocuklar ölmeyecek ve şeker yiyebilecek. Söz veriyoruz size çocuklar; özgürlüğünüz ve geleceğiniz için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Halkın iradesi buradadır, halk buradadır
Ömer Çelik, “CHP’nin Kürt seçmeni istismar sezonu başlamıştır” diyor. Biz yerel seçimlerle ilgili tutumumuzu defalarca açıkladık. Kürdistan’da birinci ve ikinci sırada olduğumuz, az farkla kaybettiğimiz belediyeleri almak için sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bütün çalışmalarımızı bu çerçevede yürüteceğiz. Halkın iradesinin doğrudan sandıklara yansıyacağı bir ön seçim yöntemiyle adaylarımızı belirleyeceğimizi de ilan ettik. Ne utanma var bunlarda ne arlanma var. Kürt seçmen üzerinde başkalarının tasarrufu varmış gibi konuşmaya çalışıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Kürt seçmen bağımsızdır, Kürt seçmenin bir iradesi vardır. Kürt seçmen oyunu nereye vereceğini ne Ömer Çelik’e ne Erdoğan’a ne de bir başkasına sorar. Halkın iradesi buradadır, halk buradadır!
Evet, hakikatten istismar da var -Ahmet Abinin dediği gibi- zulüm de var ama bir o kadar da direniş ruhu var. Yine Mardin’de olup söz etmeden geçemeyeceğim DEDAŞ’ın yarattığı zulüm. DEDAŞ adeta bir işkence şirketine dönüş durumdadır. Bu işkence şirketi Türkiye’nin en bereketli topraklarının, bütün Türkiye’ye verim üretmesini engelliyor. DEDAŞ’tan bu halkın neler çektiğini biz çok iyi biliyoruz. Parlamentoda da bunu defalarca dile getirdik, alanlarda da dile getirdik. Bu sistemin zulmü hiçbir şekilde bitmiyor.
Kürt sorunu barışçıl yöntemlerle çözülene dek bu ülkede demokrasinin d’sinden bahsedilemez
İçinden geçtiğimiz sürece dair çok şey söylemeye gerek yok, hepimiz bu acıların içinde yaşıyoruz. Hepimiz bu iktidarın Türkiye halklarına çektirdiği zulme tanıklık ediyoruz. Hepimiz Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmemesinin bedelini, Türkiye’de yaşayan bütün halklar olarak ödüyoruz. Filistin için timsah gözyaşı dökenler, Filistin’de İsrail ne yapıyorsa aynısını Kürdistan’ın neredeyse dört parçasında yapıyor. Bugün Rojava halklarına SİHA ve İHA’ları reva görenler, sivil halkın katledilmesini sağlayanlar, Filistin halkı için yalancı gözyaşı döküyorlar. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biliyoruz ki; Kürt sorunu bu ülkede demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülene dek bu ülkede demokrasinin d’sinden bahsetmek mümkün değildir. Ve bize dönük işkenceleri bir türlü bitmiyor. Kayyım atamaları derseniz var, halkın iradesini tanımamak derseniz var. İHA’lar, SİHA’lar, çocuk katletmeler derseniz var. Barış Annelerini beyaz tülbentlerinden sürüklemek derseniz o da var. Var da var. Parti kapatma davası var. Kobanî Kumpas Davası var.
Bizim için parti demek bütün ezilenler ve sömürülenler için mücadele etmek demektir
Bütün bunlar yetmiyormuş, partimiz hakkında açılmış olan kapatma davası yetmiyormuş gibi, şu anda ismini değiştirerek yola devam ettiğimiz partimizin kısa adını değiştirmek üzere bizlere yazı çıkarmışlar. Tüzük değişikliğimizi onaylamadılar. Kısa ismimiz olan HEDEP’in değiştirilmesini istiyorlar. Bunu neden istiyorlar biliyor musunuz? Niye alfabedeki bütün harfleri tükettiriyorlar bize biliyor musunuz? Çünkü biz yola hangi parti ismi ile devam edersek edelim siz desteğinizi vermenizi, halkımızın doğrudan partinin içinde olmasını hazmedemiyorlar. HEDEP çok sevilen bir isim oldu, halkımızın benimsediği ve doğrudan duygu bağı geliştirdiği bir isim oldu. İşte o yüzden isim değişikliğimizi kabul etmediler ve bizi bir isim değişikliğine zorluyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar bizim açımızdan parti demek, bina demek, tabela demek değildir. Bizim için parti demek; insan hakları için, eşitlik için, Kürt, Süryani, Arap ve Filistin halkı için, bütün ezilen ve sömürülenler için mücadele etmek demektir. Bizim için parti demek, yoksullukla mücadele etmek demektir. Bizim için parti demek, kadınların hakları, gençlerin geleceği, çocuklarımızın geleceği için mücadele etmek demektir. O nedenle onlar ne yaparlarsa yapsınlar biz yolumuza güçlü şekilde devam edeceğiz. Asla onların saldırıları bizlere diz çöktürmeyecek. Çünkü HEDEP demek, halkların eşitlik ve demokrasisi demektir, sizler demeksiniz sizler.
Bu süreci, bu toprağın bağrından çıkmış olanlar ne güzel özetlemiş gerçekten. “Ve cellat uyandı yatağından bir gece. Tanrım dedi ne zor bilmece. Öldükçe çoğalıyor insanlar. Bense yok olmaktayım öldürdükçe”. Onlar öldürdükçe biz çoğalıyoruz. Onlar zulüm ettikçe biz çoğalıyoruz. Onlar bizleri yok saydıkça biz var olmaya devam ediyoruz. Var olun değerli haklarımız. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
28 Kasım 2023