Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, Gezi’nin yıl dönümünde Taksim İstiklal Caddesinde yapılan yürüyüşe katıldı. Basına kısa bir açıklama yapan Hatimoğulları, şunları söyledi:
Gezi bütün Türkiye’de kelebeğin kanat çırpışı gibi çok önemli bir etki yarattı
Bugün 31 Mayıs Gezi Direnişinin 11’inci yıl dönümü. Gezi’de yitirdiğimiz bütün canlarımızı saygıyla, hürmetle, umutla ve dirençle anıyorum. Direniş, Gezi Parkındaki ağaç sorunu ile başlamıştı; İstanbullular kendi kentlerine, parklarına, ağaçlarına, suyuna sahip çıkmak için alanlara, meydanlara akmıştı. Gezi tam anlamıyla bir kelebeğin kanat çırpışı gibi bütün Türkiye’de çok önemli bir etki yarattı. Tüm Türkiye’de milyonlar ayaktaydı. Gezi’de milyonların ayakta olmasının ve milyonların Gezi’den etkilenmesinin bir sebebi var. AKP iktidarı, otoriter ve faşist bir rejimi inşa ederken insanların bütün özgürlüklerini kısıtlamıştı. Doğamıza, ağacımıza müdahale ediyordu. Kentlerimizin siluetlerine müdahale ediyordu. Kendi kentlerini yaratmak, kendi siluetlerini yaratmak istiyordu.
Gezi ezilenler ve sömürülenler üzerindeki baskıya karşı bir isyandı
Kadınların üzerindeki baskı daha da arttı. Kadın cinayetleri ve kadın katliamları fazlasıyla arttı. Öğrenciler hiçbir şekilde kendini ifade edemez oldu, akademiye müdahaleler oldu. Akademisyenler patır patır ihraç edilmeye başladı. Bütün farklı halklardan, inançlardan insanlar ağır bir baskı etkisi altındaydı. Ne yazık ki Türkiye artık böylesi bir otoriterleşmenin içine girmiş durumdaydı. İnsanlar açtı, yoksuldu. Hala aç ve yoksul insanlar. İşte o gün başlayan isyan ve direniş tam da AKP iktidarının yarattığı bu otoriter rejime, ezilenler ve sömürülenler üzerinde kurduğu bu baskıya karşı bir isyandı. Gezi’de yitirdiğimiz bütün canlarımız artık bu mücadelenin önemli simgesi. Gezi, İstanbul’da, Ankara’da, Hatay’da, Armutlu’da sembolleşti. Gezi, Eskişehir’de sembolleşti, Amed’de sembolleşti. Bütün insanlar o gün isyandaydı. Bu isyan günlerce, haftalarca, aylarca devam etti. Buradan Gezi Direnişini bir kez daha selamlıyorum.
Gezi’den Kobanî’ye direniş hattını hep birlikte örme sorumluluğumuz var
Biliyorsunuz Kobanî Kumpas Davasında Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın içinde olduğu 11 arkadaşımız hüküm giydi. Aynı şekilde Gezi direnişçileri şu an cezaevinde. Sevgili Osman Kavala, Çiğdem Mater, Can Atalay ve ismini sayamadığım birçok arkadaşımız cezaevinde. Bu iki dava Türkiye tarihi açısından önemli. Bu baskılara karşı toplumdaki bu isyanın sembolü oldu. Bu iki davada yargılanan arkadaşlarımızın bir kısmı müebbet, bir kısmı müebbete yakın cezalar aldı. Ancak bilinsin ki biz biat etmeyeceğiz. Tıpkı Gezi ve Kobanî direnişlerinde olduğu gibi mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. İçerideki arkadaşlarımızı özgürleştirene dek, o duvarları parçalayana dek hem içeride hem dışarıda mücadelemiz devam edecek. Kobanî’den Gezi’ye, Gezi’den Kobanî’ye direniş hattını hep birlikte örmek sorumluluğumuz var. Bunu bütün siyasal ve toplumsal alanlarla beraber örmek gibi bir görev ve sorumluluğumuz var. Bu görev ve sorumluluk bilinciyle çağrımızı bütün demokrasi güçlerine yapıyoruz. Gezi çizgisini, Kobanî Direnişini ve ödenen bedelleri daha fazla sahiplenelim, bu otoriter rejime dur diyelim, biat etmemeye devam edelim. Direnişimiz mutlaka başarıyla taçlanacaktır. Gezi’de yitirdiğimiz canlar tıpkı Nazım’ın dediği gibi, “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” bu mücadelenin öncülüğünü yürüttü. Biz de aynı bilinçle bu mücadeleyi devam ettireceğiz.
31 Mayıs 2024