Hatimoğulları: Uyguladıkları politikalarla bereketli Çukurova’yı kuruttular, üretimi bitirdiler

Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, Ekmek ve Adalet Buluşmaları kapsamında Adana’daki çalışmalarını bugün de sürdürdü. Önce tarlada tarım işçileriyle bir araya gelen Hatimoğulları, ardından emeklilerle buluştu. Programda konuşan emekliler, birlik olmadan hiç kimsenin kazanamayacağını belirterek birliktelik çağrısı yaptı. Bir başka emekli de yaptığı konuşmada, “Bu ülkede temel sorun adalet sorunudur. Selahattin Demirtaş Figen Yüksekdağ cezaevinde olduğu sürece bize ekmek yok” dedi. Etkinlikte konuşan Hatimoğulları ise şunları söyledi: 

16 milyon emeklinin hakkını savunmak DEM Parti’nin de herkesin de boynunun borcudur

Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Vekili olduğum kentte bugün siz değerli emeklilerle birlikte olmak benim için apayrı bir güzellik. Zaten bir kısmınızla emek için, kadınların hakları için, hayvanlar için, ekoloji için, insan hakkı için, demokrasi için, Kürt’ün hakkı için, Alevi’nin hakkı için birlikte hep alanlardayız. Bunun da mutluluğunu bir kez daha yaşadığımı belirtmek istiyorum. Burada çok kıymetli konuşmalar yapıldı. Türkiye’de 16 milyon emekli var. Emekli demek; emek veren demektir, dirsek çürüten demektir, yıllar boyunca kesintisiz bir şekilde alın teri döken demektir. Hastalıkta bile çalışmak zorunda kalan demektir. Emekliler ki bu ülkeyi bugüne kadar taşıyandır, ekmeği üretendir, emeği üretendir. Dolayısıyla dünyada en kutsal şeylerden biri emekse bu emeği verenler de kutsaldır, onların hakkı da çok kutsaldır. 16 milyon emeklinin hakkını savunmak DEM Parti’nin de herkesin de boynunun borcudur. Şu bilinsin ki DEM Parti olarak, emeklilerin hakkı için ne gerekiyorsa yapacağız, gerek parlamentoda gerekse de siz değerli arkadaşlarımızın alanlarda yürüttüğü mücadelede hep birlikte olacağız. 

İnsanların sıkacak kemeri kalmadı, öfkeden dişlerini sıkıyorlar 

Çok kıymetli işler yaptınız, çok sayıda sendika var. Emekli sendikalarını kurmak çok kıymetli. Biraz önce birçok abi ve ablamızın ifade ettiği gibi bunların birleşmesi en büyük muradımız. Bu sisteme karşı olan, bu kapitalist sistemin emeğin hakkını nasıl sömürdüğünü bilen bütün anlayışların bir arada olmaması için bir neden yok. Bunun için de ayrıca bir çalışma ve mücadele yürütülmelidir. Sizlerin de bildiği üzere 2008’den beri dünya ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya. Sermayenin yaşadığı derin krizin bedelini Türkiye’de biz yoksullar, işçiler, emekçiler ödüyoruz. Dünya ölçeğinde milyarlarca insan bunun bedelini ödüyor. Bugün sermaye, içinde bulunduğu krizden çıkış yolu olarak neyi görüyor? Daha çok kemer sıkma, daha çok İMF politikası. Milyarlarca işsizin, emekçinin, işçinin, dar gelirlinin daha fazla boğazına sarılarak, daha fazla kemerini sıkmasını isteyerek müdahale ediyorlar. Oysa şu bilinmelidir ki Türkiye dahil dünyada artık yoksulun, yurttaşın, insanların sıkacak kemeri kalmamıştır. İnsanlar artık dişini sıkıyor. İnsanlar artık öfkeli. Bugün alanları kitleler doldurmuyor olabilir; 89 bahar direnişleri gibi, TEKEL direnişleri gibi bir dönemin aynısını yaşamıyor olabiliriz. Ama dişini sıkan yoksullar, emekçiler, o domates ve çay üreticileri, burada sayamadığım pek çok işçi itiraz ediyor. Ankara’da madencilerin grev hakkını, eylem hakkını kullandıklarını biliyoruz. Grev emekçinin, işçinin hakkıdır. Ama bunu engelledi bu iktidar. Bu iktidar küresel sermayenin bütün ihtiyaçlarını karşılamak için Türkiye’de adımlar attı, çeşitli yasal değişikliklere gitti. Bu iktidar ne yapıyor? Sermayeyi koruyor. Bu iktidar Şimşek programı ile İMF’siz İMF’yi Türkiye’de uyguluyor. Bu iktidar 16 milyon emekliye 12,500 TL’yi hak görüyor, yeterli görüyor.

EYT hakkını emekliler alın teriyle almıştır 

Ben Plan Bütçe Komisyonunda çalıştım eş başkan olmadan önce. Komisyon başkanına, “Duyumlar alıyoruz seçim öncesi bir şeyler yapacak mısınız, ne yapacaksınız?” diye sordum. “Tülay Hanım 16 milyon insana zam yaparsak ne olur biliyor musunuz?” dedi. Hazineyi boşalttı o kendini ekonomist zanneden Erdoğangiller. Şimdi de Bilal Erdoğan ekonomist ve EYT’nin yanlış olduğunu ifade ediyor. Erdoğangiller ailecek iktisat fakültesi açmışlar, ailecek orada eğitim görüyorlar. İktisatçı Erdoğangiller ailesine sesleniyorum: 16 milyon emekli aç. 16 milyon emeklinin kirada oturanı kirasını ödeyemiyor, torununa harçlık veremiyor, evine ekmek götüremiyor. Siz neden emeklilerle uğraşıyorsunuz? Çünkü Hazineyi boşaltınız ya emekliye birazcık zam yaparsak çalacak çırpacak bir şeyimiz kalmaz diye korkuyorsunuz. Emekli hakkını istiyor, direniyor. EYT’liler çok güzel bir direniş örneği sergilediler. Onların direnişine layık olan bir siyaseti de parlamentoda yürüttük ve bir sonuç aldık. En yakın zamanda sonuç alan direnişlerden birisi EYT’lilerin direnişidir. Şimdi EYT’lileri kriminalize etmeye, onları “terörist” olarak lanse etmeye çalışıyor Erdoğangiller. Emeklilik, çalışma süresi tamamladıktan sonra bir haktır. Bu bir haktır. Sen onlara sadaka vermiyorsun. Bu hakkı emekleriyle, alın terleriyle almıştır EYT’liler. EYT’lileri huzurunuzda bir kez daha kutluyorum. Büyük bir başarıya imza attılar. Önümüzdeki dönem nasıl davranmamız gerektiğini, o tarihsel mücadelenin anlamını bize bir kez daha bize gösterdiler. 

AKP iktidarının tarım ve hayvancılıkta nasıl bir dönüşüm yarattığını gördük hep birlikte

Açlık ve yoksulluk gerçekten diz boyu. Bizler Ekmek ve Adalet Buluşmalarımızı yürütürken onlarca toplantı yaptık. Kürt illerinde, Türkiye’de, yani Türkiye’nin bütün bölgelerinde çok sayıda işçiyle, emekçiyle, yoksulla, ev emekçisi kadınla bir araya geldik. Dün kabzımallar odası ve hal emekçileri ile bir araya geldik. Esnaf odalarıyla bir araya geldik. Oldukça kalabalık, güzel bir toplantı oldu. O kadar çok şey paylaştı ki pazarcılar odası, o kadar çok şey paylaştı ki diğer odalar… Bizim bunlara hep birlikte çözüm üretmemiz gerekiyor. Bu ülkede sermayeye uygun politikalar izleyen, uluslararası sermayenin Türkiye’de adeta görevlisi gibi çalışan bir AKP gerçeği var. Bu nedenle bu kadar iktidarda kaldı. Yarattığı dönüşümün tarım ve hayvancılıkta bizlere nasıl döndüğünü bir kez daha gözlemleme şansına sahip olduk. 

İktidarı o askıdan alıp sökeceğimiz günler yakındır

Tarımı bitirdiler, çiftçiyi tükettiler. Daha bu sabah Karagöçer’e gittik, Karataş’a gittik. Orada tarlalarda işçi ve üreticilerle bir araya geldik. Şunu söyledi oradaki üreticilerden biri. “Muhtemelen bizim son günümüz. Yüzlerce dönümlük arazi hepsi biber tarlası ama biberin satışı olmadığı için biz artık biberleri toplamayacağız. Çünkü işçiye verecek parayı dahi çıkaramaz bir hale geldik”. Sadece bu mu? Bakın, okullar açıldı ve çoğu insan çocuğunun beslenme çantasına bir parça kek, ekmek bile koyamıyor. Bugün iktidarın ortaya attığı ise askıda defter, askıda kalem. Biz bu iktidara bir kez daha sesleniyoruz: Sen askıdasın ey iktidar! 50 milyona yakın insanın açlık ve yoksulluk sınırında yaşadığı bir ülkede bu iktidar artık yönetme ehliyetini ve kabiliyetini kaybetmiştir, artık askıdadır. Onu o askıdan alıp sökeceğimiz günler yakındır. 

Demirtaşlar, Yüksekdağlar içeride; milyonlarca lirayı aklayan Polatlar serbest

Yine küçük esnafın üzerine yüklenmiş olan vergiden bahsetmeden geçemeyeceğim. Ekmek ve Adalet Buluşmalarımızda karşımıza çıkan en temel sorunlardan biri bu. Polat ailesini cezaevinden saldılar. Demirtaşlar, Figen Yüksekdağlar, Kavalalar hapishanedeyken milyarlarca lirayı aklayan Polatları serbest bırakan anlayış ne yazık ki varlığını sürdürmeye çalışıyor. Şunu belirtmeliyiz ki vergi yurttaşın, esnafın belini büküyor. Neredeyse her gün esnaf kepenk kapatıyor, siftah etmeden evine gitmek zorunda kalıyor. Burada bir kez daha dile getiriyoruz; azdan az, çoktan çok vergi sistemine mutlaka geri dönülmelidir.

Uyguladıkları politikalarla bereketli Çukurova’yı kuruttular, üretimi bitirdiler

Bizler Çukurova’dayız; taşı toprağı altın olan, her adımı bereketli olan Çukurova’dayız. Bugün Adana’nın yaşadığı sorunları da hepimiz gayet iyi biliyoruz. Adana, geçmiş dönemde emek göçü alan bir kent iken şimdi devletin buraya özgü uyguladığı politikalarla işçi göçü veren bir kent haline geldi. Adana sanayisizleşti. Çukurova’yı kuruttular neredeyse. O verimli pamuk tarlalarına kotalar getirerek; mazota, gübreye, elektriğe zam yaparak çiftçiyi bitirdiler. Bunu yaparak aslında Türkiye’nin her tarafına yetecek kadar üretim yapan Çukurova’daki üretimi de etkilediler. Aynı zamanda belli başlı illere, kendilerine yandaş sermaye yaratmak istedikleri illere teşvikleri kaydırarak ve buradaki teşviklerin birçoğunu ortadan kaldırarak Adana’ya karşı özel bir politika izlediler. Bununla ilgili yapacak çok şeyimiz var. 

Kamucu bütçe anlayışına göre bu ülkede vatandaş olan herkesin geçimlik bir ücreti olmalıdır


Bir arkadaşımız sordu işsizlerle ilgili, yetim ve dul maaşının kesilmesiyle ilgili. Kim olursanız olun şayet işsizseniz kamucu devlet anlayışına göre, kamucu bütçe anlayışına göre herkese bir işsizlik maaşı bağlanması, bir geçimlik ücretin sağlanması gerekiyor. Bu bir devletin ve ülkenin olmazsa olmazıdır. İnsan barınmak zorundadır. Bir canlı varlığını devam ettirmek için yemek yemek zorundadır, barınmak zorundadır. Bunlar en temel haktır. Senin kim olduğundan, hangi sınıftan olduğundan bağımsızdır. Cinsiyetin, milliyetin, dilin, dinin ne olursa olsun. Sen o ülkede yaşıyorsan bir geçimlik ücret almak zorundasın ki geçinebilesin. Bugün insanlar bunları alamıyor. Kazanılmış hakların ellimizden nasıl alındığını çok iyi ifade ettiniz. 

Kıdem tazminatı hakkı için alanlarda hep birlikte direnmeliyiz

Ankara’nın halka sefalet yayan koridorlarında reform ambalajıyla sosyal güvenlik sisteminin hazırlıkları yapılıyor. Mevcut sosyal haklarımızı ve kazanımlarımızı tırpanlayan yasalar yetmiyormuş gibi şimdi yenilerini eklemeye çalışıyorlar. Şimdi kıdem tazminatının elimizden alınmasını engellemek için çalışıyorlar. EYT’liler alanlarda nasıl direndiyse bizler de hep birlikte direnmeliyiz. İşçilerle, emekçilerle birlikte kesinlikle direnmeliyiz. Burada bizler sorun tespit edip gidecek değiliz. Biz yönetsek bu ülkeyi emeklilerle ilgili politikamız ne olur sorusunun yanıtını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Aynı zamanda birlikte nasıl mücadele edebileceğimizi, olanakların ne olduğunu konuşmak istiyoruz. Görüş alışverişinde bulunmak istiyoruz. Biz bu ülkeyi yönetsek öncelikle yapacağımız şey kesinlikle emeklinin ücretini yaşanabilir bir ücret, bütün ihtiyaçlarının karşılandığı yaşanabilir bir ücret haline getirmek olacaktır. DEM Parti olarak belirlediğimiz asgari ücret rakamı bugünün koşullarıyla 32 bin TL’dir. Emeklilik ücreti de asgari ücret seviyesine gelmek zorundadır. Saray’dan rakamları alan TÜİK verileriyle değerlendirilmiş enflasyon ücreti değil; gerçekten raflara, mutfağımıza, tenceremize yansımış olan enflasyon rakamlarıyla uyumlu bir asgari ücret ve emeklilik ücreti olması gerekiyor. Biz bu ülkeyi yönetirsek yapacağımız iş bu olur. 

Biz iktidar olduğumuzda asgari ücret de emeklilik ücreti de insanca yaşanabilir düzeyde olacak

Yine emekli sendikası başkanı çok güzel bir şey söyledi: “Biz emekliler aynı zamanda hayattan emekli olmuyoruz ki. Emekli olunca da yaşam devam ediyor. Yemek yemek, su içmek, tiyatroya gitmek. Bu en temel insani ihtiyaçlarımızı karşılamaya devam edeceğiz. Ama bütün bunlar yok sayılıyor”. Biz DEM Parti olarak bütün bu hakların merkezi hükümet ve yerel yönetimler nezdinde karşılanması için elimizden gelen bütün çabayı yürütmeye devam edeceğiz. Ücretsiz bir şekilde ulaşımın sağlanması gerekir. Belli başlı kolaylıklar olsa da asla yeterli değil. Lokaller, kültür yaşam merkezleri, yaşam bakım merkezleri ve tesislerinin acilen kurulması gerekir. Bununla ilgili yerel yönetimlere tam anlamıyla yetki verilmeli. Fakat bunun finansmanı da merkezi hükümet tarafından ayrıca karşılanmalıdır. Elbette yerel yönetimlerin sorumluluğu var ama bunda merkezi hükümetin önemi çok büyüktür. 5510 Sayılı Yasa kesinlikle kaldırılmalıdır. DEM Parti olarak yönetime geldiğimizde yapacağımız ilk iş bunu ortadan kaldırmak ve intibak düzenlemesini hayata geçirmek olacaktır. Emeklilerin sendikal örgütlenmesi. Bizleri ziyaret eden çok sayıda sendika var. Her ne kadar yasal olarak kuruluşları, muhataplıkları kabul edilmiyor olsa da bizim nezdimizde, halk nezdinde, emekçiler nezdinde oldukça meşru ve haktırlar. Emeklilikte daha ciddi pozitif ayrımcılığa ihtiyaç var. Çünkü kadınlar o kadar çok çalışıyor ki. Biz kadınlar sadece gittiğimiz fabrikalarda, tarlalarda çalışmıyoruz; gözümüzü açtığımız ilk andan itibaren evde işe başlıyoruz. Fabrikada ve diğer alanlarda çalıştıktan sonra da ev işlerini yapıyoruz. 

Başaracağız, yeter ki örgütlenelim 

Biraz önce Sevgili Ayşe, eşi Adnan Yücel'in şiirinden bahsetti. Ben de kendisini buradan anmadan geçmek istemiyorum. “Bin kez budadılar körpe dallarımızı, bin kez kırdılar. Yine çiçekteyiz, işte yine meyvedeyiz”. Yine çiçekte olacağız, yine meyvede olacağız. Mücadelemiz mutlaka kazanacak. Yemişleri, meyveleri, doğanın renklerini hiç kimse ortadan kaldıramaz. Nasıl ki en zalim iktidarlar, en otoriterler bile doğanın o güzelim rengarenk varoluşunu, doğanın kendini yeniden yaratışını ortadan kaldıramadıysa; nasıl ki 80 darbesi döneminde bizi kırpamadılar ve yok edemedilerse, bugün de biz yine çiçekte olacağız ve yine meyvede olacağız hep beraber. Başaracağız, mutlaka başaracağız. Yeter ki örgütlenelim, yeter ki dayanışalım, yeter ki el ele verelim. Doğanın o güzel kokan kokularını hep birlikte teneffüs etmeyi başaralım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.  

21 Eylül 2024