Hatimoğulları Van Newrozunda: Kürt sorunu bir statü sorunudur ve çözülmelidir

Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, Van’da yapılan Newroz kutlamasına katıldı. Hatimoğulları, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: 

Merheba Wanê, silav jinên delal, ciwanên delal, dayikên delal hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. Ehlen ve sehlen. Newroz pîroz be. Selam olsun Newroz ateşini bedeniyle harlayanlara; selam olsun Newroz ateşini Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu'da bütün halklarla ezilenlerle, sömürülenlerin mücadelesiyle birleştirenlere. Selam olsun zalim Dehaklara karşı mücadele eden Demirci Kawalara; selam olsun bedeniyle mücadeleyi Newroz ateşiyle harlayan Mazlumlara. Binlerce selam olsun!

Ortak yaşamı kurana dek mücadelemiz devam edecek

Biraz önce burada Sayın Öcalan’ın 2013’teki o çok önemli Newroz mesajı okundu. O mesajdaki iki cümleyi tekrardan hatırlatmak istiyorum. “Son iki yüzyılda fetih savaşları, batılı emperyalist müdahaleler, baskıcı ve inkarcı anlayışlar Arabi, Türki, Kurdî, Farisî toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara, suni problemlere gark etmeye çalışmıştır.” Bütün Türkiye halklarının kültürünü dile getirerek şöyle devam etmişti: “Halay, delilo, horon, zeybek hepsi hısım akraba”. Türkiye’de, Kürdistan’da, Anadolu ve Mezopotamya topraklarında, Ortadoğu’da bütün farklılıklarımızla bir arada yaşamanın mesajıdır bu. Farklı dilleri konuşuyoruz, evet; farklı inançlara ve mezheplere sahibiz, evet. DEM Parti olarak, demokratik bir cumhuriyetin inşasına inananlar olarak, bu topraklarda yaşayan 72 millete aynı nazarla bakan insanlar olarak, tıpkı Sayın Öcalan’ın dediği gibi ortak ve eşit yaşamı kurana dek mücadelemizi sürdüreceğiz.

Kürdistan’a “teröristan” diyemezsin

Değerli Van halkı; buradan o kadar güzel, o kadar görkemli görünüyorsunuz ki; sizler bu inançla bu alanları hınca hınç doldurduğunuz sürece, demokrasiye ve eşitliğe sahip çıktığınız sürece Ankara’dan, Saray’dan faşizm yaymaya çalışanlar Kürdistan’a “teröristan” diyemez! O Saray’daki şahıs Van’da yaptığı konuşmasında bizleri kastederek, Van halkını, Kürt halkını, DEM Parti’de mücadele eden halkları, DEM Parti’deki devrimci sosyalist insanları kast ederek “puşinizi kalpaklarla değiştirdiniz” diyor. Kocaman bir yalan! Gelsin Saray’daki de şu Newroz meydanını görsün. Her yörenin kıyafetinin ve Kürtçenin nasıl korunduğunu, Kürtlerin kültürlerini nasıl koruduğunu gelsin o zatı muhterem şu Newroz alanında görsün. Her bijî Wan, her bijî Wan!

Öcalan’ın 2013 mesajını bütün muhataplar ve tüm demokrasi güçleri duysun
 
Bakın biraz önce Sayın Öcalan’ın çok kıymetli 2013 mesajından bahsettik. O mesaj barış içeriyordu. O mesaj Türkiye halklarının ortak yaşamını savunuyordu. 2013’teki o mesajı 2024’te bütün sorumlular, bütün muhataplar duysun istiyoruz. Bir kez daha Van’dan bunu söylüyoruz. Türkiye’de bu mücadeleye destek veren bütün demokrasi güçleri duysun istiyoruz. Ve elini Kürt sorununun demokratik çözümü için taşın altına koyması gereken iktidarıyla, muhalefetiyle, devlet organlarıyla herkes şu taleplerimizi bir kez daha duysun: Kürt sorunu bir statü sorunudur ve çözülmelidir, hem de derhal çözülmelidir. Kürt sorunu 4 parça Kürdistan’da statü sorunudur ve 4 parça Kürdistan’da çözülmelidir. Bu topraklardaki, Türkiye’deki tekçi ve ırkçı anlayış halkların zenginliklerini, farklılıklarını, kültürlerini, dillerini yok ediyor. 

Anadilinde eğitimden korkmayın, anadilinde eğitim bir ülkeyi bölmez

Halkların barış içinde kendi dilleri ve inançlarıyla barışçıl ve demokratik bir zeminde birlikte ve kardeşçe yaşayabilecekleri bir demokratik ortamın inşası derhal gerçekleştirilmelidir. Bütün bunlar anayasal güvence altına alınmalıdır. Bizler demokratik anayasa için çalışmaya hazırız. bunu dün de söyledik bugün de bu meydanda bir kez daha söylüyoruz. Anadilinde eğitimden korkmayın. Anadilinde eğitim bir ülkeyi bölmez, ülkeyi daha çok birbirine bağlar, halkları daha çok birbirine bağlar. Burada bu talebimizi tekrarlıyoruz. Anadilde eğitim haktır ve anayasal güvenceye alınmalıdır.

Silahların susması, diyaloğun başlaması barışın esasıdır!


Karadeniz’den Amed’e, Akdeniz ve Marmara’dan Serhad’a kadar hep birlikte dayanışarak barış ve kardeşlik içinde zaten yaşıyoruz. Bu faşist ve otoriter diktatörlere bir kez daha diyoruz ki gölge etmeyin başka ihsan istemez. Halklar barış içinde, kardeşlik içinde pekala yaşayabiliyor. Silahların susması, çatışmaların bitmesi ve diyaloğun başlaması barışın esasıdır. Kürt sorunu için zaten çok geç kalınmış. Kırk yıldır savaşların ve çatışmaların çözemediği Kürt sorunu için önerimiz budur. Barış naif bir durum değildir. Barış emeksiz gelmez, mücadelesiz gelmez. İşte Kürt halkı ve onunla ittifak halinde olan halklar ve demokrasi güçleri olarak mücadelemizi onurlu bir barış için hep beraber yürütüyoruz. Barış demeye devam edeceğiz.

Onurlu bir barışa var mıyız?

Bu mesajı sadece biz bu alandan vermeyelim. Siz değerli halkımız bu meydandan bütün dünyaya duyuracak şekilde, bu sorunların çözülmesi için bu ülke ve coğrafyada barışın inşa edilmesine var mıyız hep beraber? Evet, barışa her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan bir dönemden geçiyoruz. Bir yandan 4 parça Kürdistan’da devam eden sorunlar ve Kürt halkına çektirilen acılar, Kürt halkını Rojava’da İHA-SİHA’larla vuranlar var; bir yandan Filistin’i işgal eden İsrail, Ukrayna’yı işgal eden Rusya, Ermenistan-Azerbaycan savaşı var. Şimdi Kızıldeniz’in tamamında birçok ülkenin savaş gemisi namlularını Ortadoğu halklarına çevirmiş durumda. En büyük ihtiyacımız enternasyonalist bir barış hareketini hep beraber örmektir. Bizlere çizilmiş olan suni sınırları asla kabul etmeden, el ele tutuşarak mücadele eden, direnen enternasyonalist barış hareketini hep beraber kuracağız, barış demeye devam edeceğiz.

Kürtçeyi araçsallaştıranlara en güzel yanıtı 31 Mart’ta sandıkta vereceksiniz

Seçimlere sayılı günler kaldı. Bizler seçimlerde 8 Mart’ın ruhuyla, Newroz’un ruhuyla büyük bir zafer elde etmek üzere yola koyulduk, çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kürt’e savaş açanlara, bölgeyi bir savaş ve ateş topuna çevirenlere, yurttaşa açlık dayatanlara, kadınlara ölümü ve erkek şiddetini dayatanlara bizler 31 Mart’ta çok büyük bir ders vereceğiz. Halklara ve inançlara düşmanlık besleyenlere, Ankara’da Kürtçeyi yasaklayıp gelip burada seçim propagandası için Kürtçe müzik çalanlara, Kürtçeyi araçsallaştıranlara en güzel yanıtı siz değerli halkımız 31 Mart’ta sandıkta vereceksiniz.

Hep birlikte seferberlik ruhuyla çalışalım

Kürdistan ve Türkiye’de birçok devrimcinin, sosyalistin, yurtseverin, aydının, yazarın, gazetecinin kanını döken, yargısız infazlara imza atan Hizbulkontra ve JİTEM ittifakı gelmiş Kürdistan’da sözüm ona siyaset yapmaya çalışıyor. Erdoğan şimdi JİTEM ittifakına, Hizbulkontra’ya sarılmış. Onlara 31 Mart’ta en büyük dersi hep beraber verecek miyiz? Bunun için hep birlikte seferberlik ruhuyla çalışalım. 

Bir kayyımcı oya karşı 2 oy

Halkın iradesini çalan, Kürt’ün seçme ve seçilme hakkını elinden alan AKP kayyımcı zihniyeti şimdi başka taktikle aynı zihniyeti sürdürmeye çalışıyor. Bu kayyımcı zihniyetin şu an yapmaya çalıştığı seçmen kaydırma. Birçok yerden asker ve polisi seçmen olarak kaydırarak bizim belediyelerimizi sözüm ona seçimle elimizden almaya kalkışacaklar. Peki, bizler bir kayyımcı oya karşı 2 oy getirmeye var mıyız? İşte bu, bizim 31 Mart’taki zafer işaretimizin bir kez daha alanları ve meydanları doldurmasıdır. Bir kayyımcı oya karşı 2 oy! Bunun için sizden özel bir ricamız var. Kaydırdıkları oyları boşa düşürmenin iki yolu var. Birincisi bugüne kadar bize hiç oy vermemiş ailelerimize gitmek ve neden DEM Parti’ye oy vermeleri gerektiğini anlatmak. İkincisi ise oyu Van’da olan kendisi başka kentte bulunan insanlarımız var. DEM Parti olarak, hangi kentte olursa olsunlar oy kullanmaları için seçmenleri taşıyacağız. Bunun için siz değerli halkımızdan ricamız eş dost akraba kim varsa arayıp onlara en yakın DEM Parti binasına gitmelerini söylemeniz.

Finalimiz barış için, zafer için olsun

Seçimlerde bizler bu kayyımcı anlayışı göndereceğiz. Sandıkları korumak ve biraz önce bahsettiğimiz çalışmalar dahil bir seferberlik ruhuyla seçim çalışmalarımızı yapmalıyız. İmralı tecridinin ortadan kalkması için, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması için, kendimizi ve kentimizi kayyımcı zihniyetten kurtarmak ve yeniden inşa etmek için yapmalıyız. Şu anda cezaevinde tutuklu bulunan Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata, Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş için bizler bu çalışmaları yapacağız. Değerli halkımız, vermek istediğimiz mesajları siz bizden çok daha iyi veriyorsunuz bu meydanlardan. Sağ olun, var olun. Sözlerimi şairin dizeleriyle bitireceğim: 

“Bütün mevsimler tutsak düşse de yangına, her bahar Dicle'yi emzirir dağlar. / Bahar Dicle'nin dağları kucakladığı yerde başlar. / Yangındır gayrı, bir uçtan bir uca sarılmış yeşile sarıya kırmızıya / Dağlar damar olmuş akar memleketimin yüreğine, bugün keskin bıçak ağzı olsa da gökyüzü bahar düşmüştür vatanıma. /Mavi arguvan dalları fışkırmıştır topraktan, can yürümüştür dağlara. / Ne durursun ana görmisen mi karedir her yandan / Ne durursun ana tilili çek, çek tilili." 

Finalimiz alkışlar zılgıtlar ve tilili eşliğinde barış için, zafer için, kardeşlik ve adalet için olsun. Sağ olun, var olun. 

17 Mart 2024