Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonumuz: S ve Y tipi hapishaneler kapatılmalıdır

Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcümüz Öztürk Türkdoğan, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısıyla partimizin Y ve S tipi cezaevlerine ilişkin raporunu açıkladı. Türkdoğan, şunları söyledi: 

Hapishane istatistikleri alarm veriyor


Bugün DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu olarak Y ve S hapishanelere ilişkin raporumuzu açıklayacağız. Çok kapsamlı bir rapor. Bu rapor durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyor. Raporu anlatmadan önce birkaç hususa değinmek istiyorum. Türkiye’de halen 403 hapishane var. Bu hapishanelerin kapasitesi 295 bin olarak açıklanmış. Ancak 1 Temmuz itibariyle Türkiye hapishanelerinde tutulan insan sayısı 342 bin 526. Yani şu anda bile aslında 50 bine yakın kapasite fazlası insan hapishanelerde tutuluyor. Bu sayı sürekli artıyor. Yani neredeyse aylık ortalama 10 bin insanın sürekli hapsedildiği bir ülkeden bahsediyoruz. Bu durum oldukça vahim. Hapishane istatistikleri alarm veriyor. Bu da ülkenin otoriter bir rejimle yönetildiğini ve bu otoriterleşme eğiliminin devam ettiğini gösteriyor. Siyasi iktidarın, bu iktidara destek veren ulusalcı ve ulusolcuların oturup ülkeyi nasıl bu hale getirdiklerini düşünmesi gerekiyor. İnsanları sürekli hapsederek, soruşturma ve davalarla sürekli yargı baskısı altına alarak bunu sürdüremezsiniz. 

Tipik bir baskı rejimi ile karşı karşıyayız

Nitekim halk 31 Mart’ta bir tepki gösterdi ve bu tepki giderek büyüyor. Biz özellikle hapishanelerdeki hak ihlalleri boyutuyla bu duruma da dikkat çekmek istiyoruz. Bir de şunu ifade edeyim; Adalet Bakanlığı denetimli serbestlik rakamlarının güncel halini yayınlamıyor. Yüz binlerce insanın, ki en az bu rakamın 2 ya da 3 katından daha fazlasının, denetimli serbestlik altında tutulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında tipik bir baskı rejimi ile karşı karşıyayız. S ve Y tipi hapishane modellerine “kuyu tipi hapishane” deniliyor. S tipi hapishane sayısı 7, Y tipi hapishane sayısı 14. Bu raporda S ve Y tipini anlattık. Bir de yüksek güvenlikliler var. Aslında benzer bir durumda. Onların daha komplike sorunları var. Onların sayısı 22. Buralarda on binlerce insanın tutulduğunu, özellikle siyasi mahpusların bu hapishane modelinde tutulduğunu vurgulamak gerekiyor. Bu hapishane modeline insanların itirazları var. Hala bu hapishaneler kapatılsın talebiyle açlık grevinde bulunan insanlar var, demokratik tepkilerini gösteren insanlar var. Bunlarla ilgili biz daha önce komisyon olarak da çeşitli açıklamalarda bulunmuştuk.
 
S ve Y tipi hapishaneler kapatılmalıdır

Komisyonumuz çok sayıda S ve Y t6ipi hapishaneyi ziyaret etti ve bu ziyaretler sonucunda bir rapor oluşturdu. Bu raporu oluştururken aynı zamanda Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin, İnsan Hakları Derneği’nin, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin, Çağdaş Hukukçular Derneği’nin raporlarından ve tespitlerinden de yararlandık. Zaten birçok hapishane ziyareti birlikte gerçekleştiriliyor. Bütün bunlar eşliğinde çıkan sonuç şu: Bu hapishaneler kapatılmalı. Ceza İnfaz Kanununun başlangıç maddelerine baktığımız zaman, ayrımcılık yapılamayacağı ve mahpusların insan haklarına saygı gösterileceği belirtiliyor. Fakat 2004’te yapılıp 2005’te yürürlüğe konulan bu kanunun çok sayıda maddesi değiştirildi. Şu anda Ceza İnfaz Kanunu tamamen mahpusları kuyu tipi odalarda tutarak sağlığını bozan, çürüten bir yapıya dönüşmüş durumda. Kanunun kendi sistematiği tamamen bozulmuş durumda. COVID döneminde gerçekleştirilen kanun değişikliğiyle de çok daha ağırlaştırılmış bir infaz rejimi getirildi, ayrımcılık daha da derinleşti. TMK kapsamındaki suçlardan tutuklu ve hükümlüler ile diğer tutuklu ve hükümlüler arasında her yönüyle ciddi bir ayrımcılık yapılmış durumda. Tam da burada işte siyasi mahpusların S ve Y tipi yüksek güvenlikli hapishanelerde tutularak sağlık haklarının ve dolayısıyla yaşam haklarının tehlikeye girdiği bir sürecin içerisindeyiz. Bu oldukça tehlikelidir. 

S ve Y tipi cezaevleri kanuna aykırı

Niye “kuyu tipi” diyoruz? Tutulduğunuz tek veya 3 kişilik odanın sadece giriş kapısı var, havalandırma kapısı yok. Böyle bir hapishane, böyle bir koğuş, böyle bir oda modeli olabilir mi? Bulunduğunuz yerde havalandırma kapısı yok. Havalandırma için sizi alıyorlar ve başka bir koridordan geçip başka bir yerde havalandırmaya çıkıyorsunuz. Böyle bir şey olamaz. Bu mevcut şu anki kanununa da aykırı. Kanun ne diyor? Gün ışığı alacak. Nasıl alacak gün ışığını? Havalandırma kapısı olmayan bir oda nasıl gün ışığını alacak? Alamaz. Temiz havayı nasıl alacak? Gerçekten Adalete Bakanlığı bürokratları, artık kendinize gelin. Derhal bu hapishane modellerinin, yani y ve s tipi ile yüksek güvenliklilerin kapatılması gerekiyor. Kapatılmıyorsa da havalandırma ünitelerinin derhal yapılması gerekiyor. Nereden nereye geldi Türkiye? F tiplerini hatırlayınız. İnsanlar F tipine karşı nasıl mücadele verdiler. Şimdi F tipi hapishaneler bile bunların yanında daha hafif kalıyor.

Hapishanelerdeki uygulamalar İmralı’da başladı 

Türkiye’nin tüm demokratik kamuoyunun yüzünü biraz daha hapishanelere dönmesi gerekiyor. İnfaz rejimi işin içinden çıkılmaz bir noktaya geldi. İdare gözlem kurulu kararlarıyla koşullu salıverme hakkının yok edildiği, insanların denetimli serbestlik hakkından yararlandırılmadıkları, hapiste kalma süresinin giderek uzatıldığı, keyfi disiplin cezalarının verildiği, mahpusların sürgün ve sevk uygulamasına maruz kaldığı bir durumla karşı karşıyayız. Ciddi sağlık hakkı ihlalleriyle karşı karşıya kalan çok sayıda hasta mahpus bulunmaktadır ve neredeyse ayda birkaç kişi bu şekilde yaşamını yitirmektedir. Şimdi de havalandırma ünitesi olmayan bir odada insanları tutarsanız, tek başına tutarsanız oradan bir insanın sağlıklı çıkmasını bekleyemezsiniz. Bütün bu uygulamalar önce İmralı’da başladı. Yani Türkiye kamuoyunun buna dikkat etmesi gerekiyor. Yıllarca Abdullah Öcalan tek, hala da tek. 2009’da F tipi statüsüne kavuşturuldu o hapishane ve daha sonra yanına 3 kişi daha aktarıldı. Onlar da tek kalıyorlar. Haftada bir ya da yarım saat ortak kullanım alanlarını kullanıp kullanmadıklarını da bilmiyoruz. İşte bu modeller orada başladı ve Türkiye’nin tamamına yayıldı. Dolayısıyla siyasi kimliklerinden bağımsız olarak insan hakları temelinde hapishanelerde olup bitenlerle herkes ilgilenmek durumundadır. TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler dönem dönem hapishaneleri anlatıyorlar, İnsan Hakları Komisyonu anlatıyor ama önce İmralı Hapishanesinden başlamanız gerekir. Bütün kötü uygulamaların kaynağı oradan başlamıştır, pilot uygulamalar oradan başlamıştır. Şimdi de 3 buçuk yılı geçen bir mutlak iletişimsizlik hali söz konusudur ve DEM Parti dışında Meclis’te grubu bulunan partiler bu konuda söz kurmamaktadır. Meclis’te grubu bulunan siyasi partiler bu konuda söz kurunuz. 

Hapishanelere daha fazla ilgi gösterilmeli

Çünkü insan hakları herkes içindir, adalet herkes içindir. Bu ülke bu şekilde baskı rejimiyle yönetildiği sürece herkesin yolu bir gün hapishaneden geçecektir. O yüzden hapishanelere daha fazla ilgi göstermek gerek. Hapishanelerdeki mahpusların insan hakları ile ilgilenmek zorundasınız. Elbette İmralı tecridinin de bir an önce kaldırılmasını her fırsatta söylediğimiz gibi burada da söylemeye devam ediyoruz. 

S ve Y tipi hapishanelerde durum vahim

Raporumuzda çok ayrıntılı tespitler var. Ben zamanınızı almamak açısından birçok hususa değinemedim ama şunu ifade edeyim: Bu hapishaneler kapatılmalıdır. Mahpusların sağlık ihlalleri ile yakından ilgilenilmelidir, ağır hasta mahpuslar bir an önce tahliye edilmelidir. İnfaz rejimindeki ayrımcılık ortadan kaldırılmalıdır. Yani TMK kapsamındakiler ile diğerleri arasındaki ayrım ortadan kaldırılmalıdır. İnfaz rejimi tekleştirilmelidir. İnfaz yakma uygulamalarına son verilmelidir. İdare gözlem kurulları kaldırılmalıdır. Bunlar kendini mahkeme yerine koymakta, mahkemenin verdiği cezanın daha da uzamasını sağlayacak idari kararlarla insanların hapishanede kalma sürelerini uzatmaktadırlar. Keyfi disiplin cezalarına son verilmelidir. Mahkemenin birçok yetkisi infaz hakimliğine devredilmiştir. Bu yetkiler infaz hakimliğinden alınıp kişiyi yargılayan mahkemeye geri verilmelidir. Raporumuzu okuduğunuzda durumun ne kadar vahim olduğunu göreceksiniz. Bir bütün olarak Türkiye'nin infaz rejiminin hiç olmazsa Birleşmiş Milletler Mandela Kurallarına uygun hale getirilmesi için bir ortak çalışma acilen başlatılmalıdır. Raporumuzu Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna, kamu kurumlarına ve bakanlığa ileteceğiz. Bunun takipçisi olacağız. Kuyu tipi hapishaneler kapatılmalıdır. 

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

10 Temmuz 2024