Engelliler Komisyonu Eş Sözcümüz Hatice Betül Çelebi'nin açıklaması:
Türkiye’nin yaşadığı derin ekonomik kriz kadınlar, öğrenciler, emekliler, emekçiler, çiftçiler, küçük esnaf ve çocuklar başta olmak üzere toplumun tüm fertlerini içine alan, onurlu ve insanca bir yaşamın olanaklarının önünü her geçen gün biraz daha daraltan, sadece geleceğimizi değil neredeyse düşlerimizi dahi ipotek altına alan bir çözümsüzlüğe dönüşmektedir.
Negatif engellilik kültürünün hakim olduğu tüm toplumlarda ekonomik kriz engelliler için bir taraftan var olan toplumsal ayrımcılığı daha da çoğaltmaktadır, bir taraftan da insanlık tarihi boyunca tüm iktidarların yaptığı gibi kriz anında ilk gözden çıkarılması gereken marjinal grup olarak görülmesine yol açmaktadır.
“Vergide Adalet Paketi” olarak kamuoyuna yansıyan ve engellilerin araç alımında uygulanan ÖTV indiriminin 5 yıldan 10 yıla çıkarılması ve engellinin vefatı halinde vasilerinden vergi talep edilmesi ya da tümden kaldırılması yönünde öngörülen ilgili yasadaki değişiklik, bu gözden çıkarma halinin bir sonucu olmakla birlikte, imzacısı olduğumuz BM Engelli Haklarına İlişkin Sözleşmenin genel yükümlülüklerini de görmezden gelmektedir.
Zira BM Engelli Haklarına İlişkin Sözleşmenin 4. maddesinin g bendinde; maliyeti karşılanabilir teknolojilere öncelik verilerek bilgi ve iletişim teknolojileri, hareket kolaylaştırıcı araçlar ve yardımcı teknolojiler gibi engellilere yönelik yeni teknolojilerin araştırılmasının, geliştirilmesinin, temininin ve kullanılabilirliğinin sağlanması ve desteklenmesi genel yükümlülükler olarak karara bağlamıştır. Hal böyleyken süresiz raporların rapor yenileme süreçlerinde haklar sağlayan rapor yüzdelerinin düşürülmesi, engelli maaşlarının hane halkının gelirine bağlı olması, güvencesiz olacak biçimde “evde bakım maaşı” olarak yapılan ödemelerin açlık sınırının da altında kalan bir sefalet ücreti haline dönüşmesi, dövize endeksli ilaç ve tıbbi sarf malzeme ücretlerindeki farkların ulaşılamaz hale gelmesi, mevcut engelli kotalarının doldurulmaması ve bekleyen engelli atamaları gibi halihazırdaki olumsuz uygulamalara bir yenisinin eklenmesi adeta mevcut hakların geriye işletilmesi ve ihlali niteliğindedir.
Engelliler ve aileleri ekonomik krizin etkilerini çok derin yaşamaktadır. Sağlamcı toplumun ayrımcılığına, dışlamasına, etiketlemesine, sözlü ya da duyusal her türlü şiddetine maruz kalan ve bu ayrımcılıkla sürekli olarak mücadele etmek durumunda kalan engellilerin bu yakıcı yoksullukla karşı karşıya kalması kader değildir, mevcut iktidarın tercihidir. TÜİK’in verilerine göre ülkemizde yaşadığı öngörülen 12 milyon engellinin bütçedeki payı yüzde 1,6’dır. 11 trilyonu aşan merkezi bütçeden sadece yüzde 1,6’sını nüfusun yüzde 12,29’unu oluşturan engellilere ayırmak, zaten bu yoksulluğun daha en başından meşrulaştırılması demektir.
Parkta, sokakta, araçta, restoranda, kafede engellileri aciz ve muhtaç gören, kolektif kültürün negatif hafızasından süzülerek gelen toplumsal davranışsal örneklerle mücadele eden engelliler, engellileri süresiz yoksulluğa ve sadaka kültürünün bir nesnesi olmaya mahkum eden bu uygulamaları mahkum edecektir. Bütçenin sadece yüzde 1,6’sını paylaşan engellilerin, azami ihtiyaçlarını dahi genel bütçeden eşit yurttaş olarak alamadıkları ortadadır. DEM Parti olarak, bu haksızlığı idare etmeyecek, engellilerin eşit ve onurlu yaşam hakkı için mücadelemize devam edeceğiz.
Hatice Betül Çelebi
Engelliler Komisyonu Eş Sözcüsü
24 Haziran 2024