Kadın Meclisimiz 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında Hatay Defne ve İskenderun’da konteyner kentlerde ve çadırlarda yaşayan depremzede kadınlarla bir araya geldi. Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu’na Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Serra Bucak eşlik etti. Burada konuşan Türkoğlu, şunları söyledi:
Deprem sonrası Hatay'da yaşayan kadınların yaşadığı şiddet biçimleri farklılaştı. Gündelik hayatın içerisinde zaten biz kadınlar şiddetin hedefi halindeyiz. Çünkü eşitsiz bir dünyada yaşamak zorunda kalıyoruz. Eşitlik mücadelesi veriyoruz. Özgürlük mücadelesi verelim istiyoruz. Yaşam alanlarımızla birlikte, dertlerimiz de sorunlarımız da yaşadığımız şiddetin biçimleri de aslında daha fazla ağırlaşıyor. Bu ülkede kadınlara yönelik ayrımcılık artık bir kadın kırımı haline gelmiştir. Yani sadece ayrımcı söylemle ifade etmiyorlar ya da hayata geçirdikleri politikalarla bir kadınlık intiharı üzerinden götürmüyorlar; aynı zamanda yaşam alanlarımızı da daraltan bir yerden saldırıyorlar. Öyle bir hale getiriyorlar ki artık kadınlar nefes alsın bile istemiyorlar. Nefes alacaklarsa bile onların istediği şekilde makul bir kadınlık inşası üzerinden olsun istiyorlar. Bugün burada biliyorum ki her bir arkadaşımız söz aldığında göreceğiz ki yaşadıkları sıkıntıların her biri aslında kadın ve şiddet politikalarından bağımsız değil.
Kadın Meclisimiz, Defne’nin ardından İskenderun’da da konteyner kentlerde ve çadırlarda yaşayan depremzede kadınlarla bir araya geldi. Türkoğlu, burada yaptığı konuşmada ise şunları söyledi:
Bütçede kadının adı yok
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününe giderken birçok yerde buluşmalarımız var. Bugün de Hatay’dayız. Defne’de bir kadın buluşması yaptık. Şimdi de İskenderun’da kadın arkadaşlarımızla yan yana gelip yaşanan deprem ve etkilerine karşı dayanışmayı büyütmek istiyoruz. Burada kadın dayanışmasını büyütürken erkek devlet şiddetine karşı isyanımızı da büyütüyoruz ama daha fazla yan yana gelmemiz gerektiğinin farkındayız. Bugün bu ülkede yaşanan şiddetin her hali, biz kadınların hayatını ciddi anlamda etkiliyor. Bir yandan erkek egemen düzenin içerisinde erkek şiddetine ve ayrımcılığa maruz kalıyoruz. Diğer yandan hükümetiyle, bakanlığıyla kadınlara saldıran bir devlet şiddeti söz konusu. Bu nedenle 25 Kasım’da erkek devlet şiddetini daha çok teşhir edeceğiz ve kadınların maruz kaldığı şiddet biçimlerinin neler olduğunu hep birlikte konuşacağız. Bugün sadece ev içerisinde yaşanan şiddeti konuşmuyoruz. Aynı zamanda bu ülkedeki yönetim kriziyle beraber birçok meselede de şiddete maruz kalıyoruz.
Bu ülkenin en temel sorunu eşitsizliktir
Ekonomik, fiziksel, sosyal ve kültürel olarak şiddete maruz kalıyoruz. Anadilinden birçok meseleye kadar bu ülkenin en büyük sorunu ayrımcılıktır. Bu ülkenin en temel sorunu eşitsizliktir. Bu ayrımcılık ve eşitsizlik kadınlara karşı günbegün derinleşiyor. Burada depremin etkisiyle kadınlar ne tür şiddete maruz kalıyor görüyoruz. Devletin, hükümetin ve yerel yönetimlerin bu şiddeti engellemesi gerekirken derinleşmesinde rol oynadıklarını görüyoruz. O yönüyle de bütçe görüşmesine giderken kadınların yaşadıklarını dillendirmek istiyoruz. Kadınlar ne yaşıyor, nelere maruz kalıyor? Kadınlar bunun bütçe görüşmelerine yansımasını istiyorlar. Erkekler o bütçeyi kendi kendilerine yapmak istiyorlar, kendi hakları olarak görüyorlar. Çünkü devleti yönetenler onlardır. Her defasında erkeklerin ihtiyacına göre bir düzenleme getiriyorlar. Elbette bu ülkenin ayrımcılığa dayanan birçok meselesi var. Bunu bir yandan erkeğe göre yapıyor ama öte yandan halkları, Kürtleri, Alevileri, Arapları, Süryanileri hesaba katmıyor. Sanki bu ülkede halklar yokmuş, farklı kimliklerde kadınlar yokmuş gibi davranıyor. Nerede ayrımcılığa maruz kalıyorsak onu dile getirmek istiyoruz. Temel anlamda insan haklarını konuşuyoruz. Yoksulluğun, ayrımcılığın, şiddetin derinleştiği bir dönemde bu bütçenin halkların, kadınların ve gençlerin yararına bir şekilde oluşturulması için Meclis’te mücadelemizi vereceğiz. Kadınlar şiddete maruz kalıyor ama aynı zamanda isyan ediyor, seslerini yükseltiyor. Bu gidişat dursun, böyle devam etmesin istiyor. Her bir kadının bir şekilde birbirine dokunması, birbirinin yurdu olması gerekiyor. Benim Diyarbakır'da yaşadığım şiddet biçimiyle Hatay’da, Defne’de, İskenderun’da kadınların yaşadıklarının birbirini görmesi lazım. Ankara ve İstanbul’daki kadınların birbirini görerek, duyarak yaşaması lazım. Kadınlar 25 Kasım'da sokağa çıkarken işte bu birliktelikle çıkıyor. Devletin, iktidarın bastıramadığı gerçeklik budur. Kadınların birlikte mücadele etmesi, şiddete karşı isyanlarını yan yana çoğaltması gerekir. O yönüyle bu 25 Kasım’da yan yana gelişlerimizi çoğaltacağız. Bugün burada olmamızın sebebi de bu. Yani birçok ile gidiyoruz ve farklı kentlerde kadın platformları olarak neler yapabileceğimizi konuşuyoruz ama birbirimizi anlamak için birbirimize dokunmamız gerekiyor. Kadınlar bunu başarıyor ama yükseltmemiz lazım. Bu 25 Kasım’da da AKP iktidarının her türlü şiddetine karşı tek ses olmamız gerekiyor. Kadınlar buna razı değil, bunu kabul etmiyor. Kadınlar sizin dayattığınız gibi yaşamak istemiyor.
Kayyım sisteminin kadınlara nasıl saldırdığını anlatacağız
Halkın seçme ve seçilme hakkını gasp eden kayyım meselesi de aslında erkek devlet şiddetinin bu topraklarda en görünen yüzüdür. Bir iradeye kayyım atamak o iradeyi tanımamak demektir. Yüzyıllardır kadınlar, Kürt halkı tanınmak ve irade olmak için mücadele veriyor. Kayyım atamaları da bir erkek devlet şiddeti olduğu için 25 Kasım'da isyanımızla buluşturacağız ve her yerde kayyım sisteminin kadınlara nasıl saldırdığını anlatmaya devam edeceğiz.
Kayyım atadıkları gibi bütçe görüşmelerinde de hakkımız olanı bizden alıyor. Paylaşımda, bölüşümde bizi kabul etmeyen bir sistem var. Diyor ki sana bir yardım vereceğim ama istediğim gibi bir kadın olursan ve ne kadar veriyorsam o senin rızkın olacak, sen de buna şükredeceksin. Öyle bir dünya yok! Biz köle değiliz ki onun verdiğine razı olalım. Bu ülkede yaşayan herkesin o bütçeden eşit pay alması lazım. Biz Meclis’te de bunu ana gündemimiz yapacağız. Şiddet meselesi bu ülkedeki savaş politikalarından bağımsız ilerlemiyor. Çünkü milliyetçilik, cinsiyetçilik, dincilik, mezhepçilik şiddeti derinleştiriyor. Bütün bu kutuplaştırıcı siyaset biçimleri biz kadınların hayatını daha fazla etkiliyor. Savaşa karşı barışı örmek de biz kadınların elinde olan bir şey. Yeni bir yaşam modelini, farklı yaşanabilir bir yaşamı sağlayabilecek olan da kadınlardır.
Türkoğlu’nun ardından söz alan kadınlar ise “Evde erkekler sorumluluktan kaçarak ne kadar kendimizi uzak tutarız derdindeler. Bu da psikolojik şiddettir. Bunu çok yaşıyorum eşimle. Deprem sonrası çocukların sorumluluğunu almak istemiyor. Sürekli farklı bahanelerle sorumluluklarından kaçmak istiyor. Bu da bizi zorluyor. Gerçekten konteyner kentlerde yaşamak çok zor. Orada çocuklarımızın güvenliği yok. Güvende değiliz. Yani büyük sorunlar yaşıyoruz. Çocuklarımız ev özlemi çekiyor, konteyner kentlerde kalmak istemiyor” dedi.
12 Kasım 2024