Kadın Meclisimiz toplandı: Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar öncülüğünde inşa edilen yaşama yönelik saldırılara karşı kenetlenelim

Kadın Meclisimiz, Genel Merkezimizde toplandı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, şunları söyledi: 

AKP iktidarı gazetecilerin katledilmesine ilişkin derhal açıklama yapmalı

Değerli basın emekçileri, sevgili kadınlar, hepinizi saygıyla selamlıyor, DEM Parti Kadın Meclisi toplantımıza hoşgeldiniz diyorum. Konuşmama başlamadan önce Türkiye tarafından yapılan SİHA saldırısı sonucu Rojava’da katledilen özgür basın emekçisi Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ı saygıyla, minnetle anıyorum. Cihan ve Nazım sadece hakikatleri bizlere ulaştırdığı için değil, bu iktidarın Rojava’da yürüttüğü özel savaş politikalarını teşhir ettiği için katledildi. Kamerasıyla, kalemiyle Rojavalı kadınların, halkların direnişinin tanıklığını yapan, bu direnişi tüm dünya halklarına duyuran Cihan ve Nazım’ın kalemi yerde kalmayacak. AKP iktidarı ve yetkilileri konuya ilişkin derhal açıklama yapmalı ve işlediği bu suçlara son vermelidir. Hakikatin yolundan giden gazetecilere yapılan bu saldırıyı lanetliyor, özgür basın susturulamaz diyorum. Minbiç’te Türkiye destekli SMO çeteleri tarafından katledilen Zenubiya Kadın Topluluğu üyeleri Kamar El-Soud, Ayşe Abdulkadir ve İman’ı anarken, Suriye’de yaşayan kadınların ve mücadele eden kadınların yanında olmaya devam edeceğimizin sözünü veriyoruz. Suriye’de çetelerin Rojava kadın devrimini karanlığa boğmasına izin vermeyeceğiz.

Kuzey ve Doğu Suriye’de inşa edilen kadın özgürlükçü yaşamı savunacağız

Değerli arkadaşlar, dünyanın neresinde olursa olsun, bizler her zaman kapitalist erkek egemen iktidarların yayılmacı savaş politikalarına karşı direnerek, mücadelemizi ve dayanışmamızı büyüterek cevap verdik. Afganistan’da kadın düşmanı Taliban rejimine karşı direnen kadınların isyanı isyanımızdır dedik. İsrail’in Filistin halklarına yönelik gerçekleştirdiği soykırım politikalarına karşı Filistinli kadınların haklı mücadelesi mücadelemizdir diyerek alanlara çıktık. İdam cezalarıyla, tutuklamalarla kadınları susturmaya, sindirmeye çalışan İran’daki faşist Molla rejimine karşı Jin Jiyan Azadî felsefesi etrafında kenetlenerek, kadın özgürlük mücadelesinin sınır tanımadığını bir kez daha tüm dünyaya gösterdik. İşte bugün de aynı inanç ve kararlılıkla kadınlar öncülüğünde Kuzey ve Doğu Suriye’de inşa edilen kadın özgürlükçü yaşamı savunacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

IŞİD çetelerinin yeniden diriltilmesine izin vermeyeceğiz 

27 Kasım’da başlayan ve Baas rejiminin çökmesiyle sonuçlanan Suriye’deki süreç biz kadınların da öncelikli gündemidir. Rojava’ya yönelik saldırıların, tehditlerin son bulması için mücadele etmek biz kadınların öncelikli gündemidir. Çünkü bizler şunu çok iyi biliyoruz ki; bu iktidarın Rojava’ya yönelik saldırıları Kürt halkına düşmanlık üzerinden yapılan saldırılardır. Kadınlara, kadınların kazanımlarına düşmanlık üzerinden yapılan bir saldırıdır. İç ve dış siyasetini bu düşmanlık üzerinden yürüten siyasi iktidar iyi bilsin ki; bizler bu saldırıların meşrulaştırılmasına izin vermeyiz. Şengal’de, Kobanî’de, Rojava’da kadın katliamları yapan, kadınları köle pazarlarında satan IŞİD çeteleri ve türevlerinin yeniden diriltilmesine, bu çetelerin işledikleri suçların meşrulaştırılmasına izin vermeyiz. Bizler Kuzey ve Doğu Suriye’yi kendilerine tehdit olarak gören, burada inşa edilen özgür ve eşit yaşama çeteler eliyle saldıran, siyasi iktidarı uyarıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi sizin tekçi, cinsiyetçi, militarist yönetim modeliniz için bir tehdit olabilir, ancak özgür ve eşit yaşamın savunucu olan biz kadınlar için bir tehdit değildir. Olsa olsa Suriye’de ve Ortadoğu’da farklı inançların, kimliklerin, kültürlerin yaşadığı coğrafyalarda özgür ve eşit yaşanabileceğinin göstergesidir.

Çetelerden medet umarak yayılmacı hayaller peşine düşmek, bu ülkeyi felakete sürüklemektir

Kuzey ve Doğu Suriye’yi kendine tehdit olarak gören bu iktidar şunu açıklamalıdır. Kadınların, Kürtlerin, Arapların, Ermenilerin, Çerkeslerin, Türkmenlerin, Süryanilerin, farklı inanç ve kimliklerin, mezheplerin, kültürlerin bir arada yaşamak için inşa ettikleri yaşam sizi neyle tehdit ediyor, sınırları neyle tehdit ediyor? 10 yıldır bir güne bir gün Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tarafından ülkeye bir saldırı gerçekleştirilmiş midir? Dünyanın dört bir yanından yükselen Rojava Devrimi kadın devrimidir diyen kadınların sözü böyle bir saldırı olmadığının teminatıdır. Buradan iktidarı uyarıyoruz. IŞİD türevi çeteleri beslemek tekçiliği, cinsiyetçiliği, kadın düşmanlığını beslemektir. Bu çetelerden medet umarak yayılmacı hayaller peşine düşmek, bu ülkeyi felakete sürüklemektir. Kadın yoksulluğunu, işsizliğini derinleştirerek kadına yönelik şiddet ve katliamların önünü açmak demektir. Kadınların sesini, sözünü duymak istemeyen erkek egemen politikalara sarılarak varlığını sürdürebileceğini düşünen iktidarlar, dönüp tarihe baksınlar. Bu erkek egemen iktidarlar kadına, topluma ve doğaya ihanetin tarihini yazarak kendi çöküşünü hazırladılar. Bu ülkeyi ayakta tutacak siyaset Kürt halkına, kadınlara düşmanlık üzerinden yürütülen savaş siyaseti değil, onurlu barış siyasetidir.

Onurlu barışın inşa edilmesinin yolu mutlak tecritin kaldırılmasıdır

Onurlu barışın inşa edilmesinin yolu ise İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen mutlak tecritin kaldırılmasıdır. Tecritin kaldırılması onurlu barış yolunun açılmasıdır. Bu ülkenin en yakıcı sorunu olan Kürt sorununun çözümünü esas alarak, bir arada ortak yaşamın kapısının aralanmasıdır. Onurlu barış yolunun açılması, kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinin önünün açılması demektir. Kadına yönelik şiddetin, derinleşen kadın yoksulluğunun savaş siyaseti ile değil onurlu barış siyaseti ile çözülebileceğinin göstergesidir. Tecriti bir rejim haline getirerek varlığını sürdürmeye çalışan siyasi iktidarın, 22 yıllık siyaseti iflas etmiştir.

2025 yılında ayrılan bütçe kadın cinayetlerini meşrulaştırma bütçesidir

Değerli arkadaşlar; 2025 yılı için hazırlanan ve Meclis Genel Kuruluna sunulan bütçe bunun göstergesidir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da siyasi iktidar tüm bakanlıkları ile el ele verip, kadınları daha fazla nasıl yoksullaştırabiliriz, kadına yönelik şiddet ve katliamları nasıl meşrulaştırabiliriz üzerinden bütçe hazırlamıştır. Her bir arkadaşımız bütçenin her bir kalemine ilişkin en güçlü kadın muhalefetini gerçekleştirerek, bu bütçeyi neden reddettiğimizi tüm kadınlar adına ortaya koydu. Bu ülkede kadın yoksulluğunu gören bir ekonomi bakanı, bir çalışma bakanı yok. Kadına karşı işlenen suçlara karşı caydırıcı yasaları uygulayan bir Adalet Bakanlığı yok. Bu ülkede kadınların şiddetten uzaklaşabilmesi ve korunabilmesine dair tedbirleri düzenleyen 6284 Sayılı Kanunu uygulamayan bir Adalet Bakanlığı var. Kadın bakanlığı yok. Kadının katledildiği aile içerisine hapsetme bakanlığı var. Evet Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın biz kadınlar nezdindeki adı budur. Kadın özgürlük mücadelesi yürüttüğü için gözaltına alınan, tutuklanan, cezaevlerinde her türlü hak ihlalleri ile karşı karşıya kalan kadınlara işkenceyi meşrulaştıran adaletsizliğe, erkek yargıya karşı ses çıkarmayan bir bakanlık kadınların bakanlığı olamaz. Bütçesini kadınların yaşamlarının korunmasına değil, adaletten yana değil, adaletsizlikten yana kullanan bu bakanlığa 2025 yılında ayrılan bütçe, kadın cinayetlerini meşrulaştırma bütçesidir. Kadına yönelik suç işleyen faillerin nasıl korunacağına ayrılmış bir bütçedir.

İktidarın yargısı failleri cesaretlendiren kararlar veriyor 

Bakın bu ülkede erkek yargı eliyle verilen kararlar, kadınların yaşamına mal olmaya devam ediyor. Bundan bir yıl önce Muş’un Korkut ilçesine bağlı Azaklı köyünde Ayşe İnceyol davası bunun en açık göstergesidir. Ayşe bundan bir yıl önce sokak ortasında kaçırılarak tecavüze maruz kaldı. Kendi beyanları, tanık beyanları ve bu beyanları doğrulayan adli tıp raporuna rağmen tecavüz zanlısı Cihan Erol serbest bırakıldı. Bakın serbest bırakılan zanlı bir katliam gerçekleştirdi. Ayşe’yi, Ayşe’nin babası ve ağabeyini öldürdü, annesini yaraladı. İşte bu ülkenin kadınlar için adalet sisteminin özeti Ayşe’nin katledilmesidir. Yine, Şebnem Köker 2021 yılında İstanbul’da bir otelin 3. katından düşerek şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Yaşanan olayda Şebnem'le aynı otel odasında olan Timuçin Bayhan, çelişkili ifadelerine rağmen davadan beraat etti. Mahkeme olaya ilişkin tanıkların dinlenmesini reddetti. İstinaf Mahkemesi, beraat kararında "hukuka aykırılık yoktur" diyerek kararı onadı. Cezasızlık politikaları ile failleri cesaretlendiren bu iktidarın erkek egemen yargısı bir kez daha bu kararlarla kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmıştır. İlk günden beri takipçisi olduğumuz Karabük'te öldürülen üniversite öğrencisi Dina’nın davasında yargılanan tek sanık Dursun Acar’ın tahliyesine karar veren erkek yargı, bir kez daha kadından yana değil, failden yana olduğunu göstermiştir.

2024 yılının 11 ayında 399 kadın erkekler tarafından katledildi

Bugün İstanbul Sözleşmesi uygulanmış olsaydı, bu ülkede 11 ayda 399 kadın katledilmemiş olacaktı. 2024 yılının 11 ayında 399 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadınlar boşanmak istedikleri erkekler tarafından katledilirken, şüpheli bir şekilde ölü bulunurken caydırıcı yasaları hayata geçirmeyenler bu cinayetlerin sorumlularıdır. Faillere iyi hal indirimi veren erkek yargı, bu cinayetlerden sorumludur. İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilerek kadınları savunmasız bırakanlar, şikayet etmek için gittikleri karakollara başvuran kadınları şiddet ortamına geri gönderenler bu cinayetlerden sorumludur. Ekonomik özgürlüğü olmadığı için şiddet ortamından çıkamayan kadınlara istihdam alanları yaratmayanlar bu cinayetlerden sorumludur. Bizler, savaş ve şiddet politikalarına sarılarak, cinsiyetçiliği ve milliyetçiliği besleyerek kadın cinayetlerinin meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Haklarımızı ve hayatlarımızı her zamankinden daha fazla savunacak güce ve örgütlülüğe sahibiz.

2024 yılı, saldırılara karşı mücadele ve direniş dolu bir yıl oldu 

Sevgili kadınlar; AKP-MHP faşist iktidarının haklarımıza ve kazanımlarımıza yönelik saldırılarına karşı mücadele ve direniş dolu, sokakları terk etmediğimiz bir yılı geride bıraktık. Her Dem Direniş, Her DEM Özgürlük diyerek, 8 Mart’ta alanları meydanları doldurduk. 31 Mart Yerel Seçimleri'nde bu şiarla erkek egemen iktidarın kayyımcı siyasetine karşı kadın özgürlükçü yerel yönetimler paradigmamızla bir kez daha bu iktidara kaybettirdik. Kazanımlarımızı savunarak kadın özgürlükçü sistemimizi inşa ediyoruz. Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız-Örgütleniyoruz kampanyamız kapsamında kadın örgütleriyle bir araya geldik. Tarlalarda, tekstil atölyelerinde, çaylıklarda her türlü emek sömürüsü ile karşı karşıya kalan kadınlarla buluştuk. Kadınların yaşadığı yoksulluğa, işsizliğe, sömürüye karşı mücadelemizi her yerden yükselttik. Kadın iradesini gasp eden kayyım siyasetine karşı, kadın özgürlükçü paradigmamız etrafında kenetlenerek Batman’dan Taşlıçay’a haklarımızdan ve kazanımlarımızdan vazgeçmediğimizi gösterdik. 25 Kasım’da Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız-Erkek Devlet Şiddetine Karşı İsyandayız-Yanyanayız diyerek alanlara çıktık. Erkek egemen iktidarın yürüttüğü savaş siyasetine karşıyız diyerek onurlu barışı savunacağımızı bir kez daha tüm dünyaya duyurduk.

2025 yılı bizler için bu onurlu barışı en güçlü şekilde inşa etmenin yılı olacaktır

Ve şimdi onurlu barış için sınırlarda tutulan nöbetlerin öncüsü kadınlarla birlikte bu talebin etrafında en güçlü şekilde duruyoruz. Gün Rojavalı kadınlarla dayanışmayı büyütme günüdür. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar karşısında mücadeleyi büyütme günüdür. Rojava kadın devrimini savunmak barışı savunmaktır. Özgürlüğü ve eşitliği savunmaktır. Yaşamı ve doğayı savunmaktır. Sömürüsüz, inkar edilmeden farklılıklarımızla eşit bir yaşamı birlikte inşa etmeyi savunmaktır. Tüm kadınlara, kadın örgütlerine çağrımızdır. Gelin hep birlikte savaş siyasetine karşı, kadınlar öncülüğünde onurlu barışı inşa etmek için mücadeleyi büyütelim. Kuzey ve Doğu Suriye'de kadınlar öncülüğünde inşa edilen yeni yaşama yönelik saldırılar karşısında Jin Jiyan Azadî felsefemizin etrafında kenetlenerek, Rojavalı kadınlarla dayanışmayı büyütelim. Bu inanç ve kararlılıkla 2025 yılının bizler için bu onurlu barışı en güçlü şekilde inşa etmenin yılı olacağından şüphemiz yoktur. Yaşasın Kadın Mücadelemiz, Jin Jiyan Azadî.

22 Aralık 2024